IRAK'TA OSMANLI TARİHİ ESERLERİ KERKÜK- SALAHİYE ( KİFRİ )

IRAK’TA OSMANLI TARİHİ ESERLERİ KERKÜK- SALAHİYE ( KİFRİ )
Prof. Dr. Şahin Abbas ÇELEBİ* Muhammed Selahaddin HASAN
Kerkük Üniversitesi- Öğretim Üyesi -Kerkük - Irak
ÖZET
Osmanlı Devleti’nin Kerkük topraklarında hakim olduğu döneme ait; kervansaray, han, çarşı gibi önemli ticari yapıların Sanat Tarihi açısından yetersiz araştırmalardan dolayı bu yapıların öncelikle literatür incelemeleri yapılıp, ve bu yapılar hakkında detaylı bilgiler verilerek eserlerin yerinde incelenmesi sağlanmıştır.
Kerkük’ün coğrafyası, demografik yapısı, Osmanlı Döneminden günümüze kadar
gelen süreç içerisindeki ekonomisi, tarihçesi ve şehrin kentsel gelişimi ele alınmıştır.
Kerkük tarihinde yer alan ilk Türk Devletinden itibaren Osmanlı Devleti’ne kadar
olan süreç üzerinde durulup Osmanlı Devleti hâkimiyeti sırasında şehirdeki yerleşik Türklerden bahsedilmiştir. Ticari hayat üzerine taramalar yapılmış, ticaretin gelişimi araştırılıp başlangıcından günümüze kadar gelen ticari yapılar incelenmiştir.
Kerkük’teki ticaret yapıları araştırılmış ve bu çalışma doğrultusunda yapılması gerekenler belirlenmiştir. Türk Dönemi ticari yapıları ve bölgeleri incelenmiş, belirlenen amaç doğrultusunda Han, Kervansaray ve çarşıların gelişimi tarihsel süreç içerisinde ele alınmıştır. Ticari bölgeler içerisindeki hanlar mimari açıdan incelenmiştir. Kerkük'teki Osmanlı dönemine ait olan ticaret yapılarının mimari ve
yapısal özellikleri, şehirdeki konumları, yapılan restorasyonlar ve yapıların özgün durumları ortaya konmuştur. Bunlar dışında günümüz koruma anlayışı içinde yapılara müdahale biçimleri ve bu eserlerin günümüzde kullanım amaçlarının neler olabileceği değerlendirilmiştir.
Yapacağımız çalışmada Osmanlı Döneminde Salahiyye ilçesi bilinen yerin daha önce Kifri olarak geçmekteydi. Kerkük’e bağlı olan Salahiye1 ilçenin içinde bulunan tarihi camiler, çarşılar, hamamlar, Hanlar, Kifri’nin Bağ, Bahçe ve Su Değirmenleri, Yaşayan Türkmen Aşiretleri ve mezar taşları gibi eserlerden bahsedeceğiz. Ayrıca Kerkük’ten başka Bağdat ve Musul’da bulunan çok kıymetli ve zengin Osmanlı tarihi yapılarından ve o dönemde yazılmış eserlerin dil
1 BOA, HRTh0044500007. özelliklerini göz önüne koyarak günümüz Türkçesiyle karşılaştırma yaparak farklı bir çalışma yapmak yaparak Türkoloji için faydalı bir eser meydana getirilecektir.
GİRİŞ
Irak Türkleri Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetinde iken diğer Müslüman unsurlarla aynı statüye sahip olmuşlardır. Ancak, I. Dünya Savaşı sonrasında, Osmanlı İmparatorluğunun parçalanması sürecinde kurulan Irak Krallığı vatandaşları olunca dil ve kültürlerinin yaşatılmasında büyük sıkıntılarla karşılaşmışlardır. Çeşitli ırkçı politikalarla asimile edilmek istenen, türlü baskılara maruz kalan, hatta birçok kere katliamlarla varlığı silinmek istenen Irak Türklerinin kültür bakımından en büyük sorunu kendini var eden dilini yaşatma sorunudur.
Bugün Irak’ta, Anayasa’nın diğer etnik topluluklara da verdiği haklar çerçevesinde, Türk bölgelerinde, Latin harfleriyle Türkçe eğitim yapılabilmesi ise bu kitlenin millî varlığını sürdürebilmesi için önemli bir kazanımdır. Bununla birlikte, Irak Türklerinin dil, edebiyat, folklor ve diğer kültür varlıklarının daha başka çalışmalarla da ortaya çıkarılması, işlenmesi ve değerlendirilmesi gereklidir.
Osmanlı Dönemi Kerkük'teki Ticaret Yapıları Kerkük Kale Han’ın, Beyaz Han’ın ve Kayseriyye Kapalı Çarşısı’nın günümüzdeki mevcut durumunu yansıtıp, güncel fotoğraflarının çekilmesi ve literatür incelemesi yapılarak Sanat Tarihi açısından detaylı olarak ele alınmasıdır. Osmanlı Döneminde önemli bir yere sahip Kerkük’ün ticaret hayatına ait çarşı ve hanların zamanın kervan yolu üzerinde bulunup buna rağmen Sanat Tarihi alanında bugüne kadar hakkında herhangi yeterli bir çalışma yapılmamış olmasından dolayı, bu çalışmada eserler yerinde incelenerek Türk Mimarisinin Osmanlı döneminde Kerkük’te Sanat Tarihi alanında yaratmış olduğu önemi vurgulamaktır. (Omar, 2109, s.1)
Türkiye Cumhuriyeti Kerkük Kayseri Çarşısı’nın uğradığı yangının eserlerini silip yeniden imar ederek restore edilerek 2020’de TİKA tarafından yapılmıştır. Osmanlı eserleri Bağdat, Musul, Samarra illerinde bulunmaktadır. Ne yazık ki geçmiş hükümetler tarafından bu eserleri yok etmiş veya yok edilmeye mahkumbırakılmıştır. Osmanlı eserlerin bir çoğu Kerkük ve Kifri(Salahiye)’de bulunan eserlerdir. Kerkük Kalesi, Kışla, Kapalı Çarşı, Kifri (Salahiye) Sarayı vb.
Kifri’nin Bağ, Bahçe ve Su Değirmenleri Maalesef Kifri’nin bağ ve bahçesi derken geçmiş zamanda Kifri’de bulunan ve artık bugün tarihe kavuşan husustan söz etmiş oluruz. Bir zamanlar şiirlere ve Türkülere3 konu olan ve tarihçilerin küçük cennet “cüneyne” niteledikleri4 Kifri’nin bağ ve bahçelerinin yerlerinde artık yeler esmektedir. Kifri’de eskiden büyük bağların yanında şahıslara ait müstakil olarak veya ev bahçesi şeklinde birçok bahçede vardı. Kifri bağlarının adları sırasıyla şöyledir:- Paşa Bağı, Kuşkonmaz, Memli Bağı, Kazı Bağı, Hacı Turşu Bağı ve İne Begdir. Yukarıda da aktarıldığı gibi bahsedilen bağ ve bahçeler artık tarihe kavuşmuştur. Bugün söz konusu bağlara tanıklık edecek tek bir ağaç yoktur. Bunların yok olma sebeplerini şu şekilde sıralayabiliriz: Kifri’nin kuzeyinde bulunan köylü halkın ziraatı öğrenip bu bahçelerin can damarı olan, bu bahçeleri sulayan Koca Çoban suyunu kontrolleri altına alıp koca ilçeyi ve bu bahçelerini sudan mahrum etmesi, Irak’ta cumhuriyet döneminde peş peşe gelen rejimlerin derebeylik sistemini (el ikta) yok etme adına yanlış zirai politikalar uygulamaları. Bu politikalar neticesinde tarlalar ve bağ malikleri, kendi öz mallarından mahrum edilmiş bu da haraba sebep olmuştur. 5 Paşa bağından geri kalan bazı hurma ağaçları Birleşmiş Milletlerin Irak’ı cezalandırmak adına uyguladığı ambargo döneminde çevre köylerden Kifri’ye yerleşen köylü halk tarafından yakıt olarak kullanmak için kesilip yok edilmiştir. Bağların yanı sıra Kifri’de bir zamanlar önemli
konuma sahip su değirmenleri yaygındı, bu değirmenlerin çoğu yok olmuş, yalnız Baş Değirmenin kalıntıları günümüze kadar devam etmektedir. Bazı Kifri yerlileri bahsedilen değirmenlerin sayısını 37 değirmen olarak belirlemektedir. Burada bazı su değirmenlerinin adlarını zikretmeyi 3 Halk ozanımız Ekrem Tuzlu seslendirdiği türkülerinin birinde Kifri’yi şöyle anlatmaktadır “Eski Kifri Duzhurmatı bağları….”
4 Ünlü Iraklı yazar Abdürrazzak el Hasani Kifri’den söz ederken CÜNEYNE sözcüeğünü kullanmaktadır. İngiliz asıllı gezgin CLAUDİUS JAMES RİCH Irakla ilgili seyahatnamesinde buna benzer bir ifade kullanmıştır (CLAUDIUS JAMES
RICH, Rich’s Travels in Irak in 1820, s. 14. Bir başka İngiliz gezgin bu hususta şu ifadeleri kullanmıştır “…bu büyük kasaba ve içindeki evler surlarla çevrelidir. Kasabadan geçen akarsu kanallara ayrılarak kasabanın bağ ve bahçelerini besler…zengin görünüme sahip pazarlar meyvelerle doludur. Meyveler arasında en çok kavun ve üzüm ön planda görülmektedir… Burada hurma ve diğer meyve ağaçları ile dolu pek çok bahçe vardır”
(BUCKINGHAM, j. S. Travels in Mesopotamia, Henry Colburn, London, 1827, SAATÇI’dan nalen, s. 158).
5 Bazı yazarlar beldenin 2. Dünya Savaşından sonra gerilemiş olduğunu ve burada yaşayan bir çok Türkmen ailesinin Kerkük ve Bağdat’a göç ettiklerini tespit emiştir. Bahsedilen yazarlar ilçenin zengin hurmalıklar ve narenciye bağlarının 1958 ihtilalından sonra bozulmağa ve kurumağa başladığının altını çizmişlerdir (DAKUKLU, Mehmet Hurşid,“Kifri Kasabası”, Kardeşlik, yıl: 11, sayı: 6-7, EYLÜL, 1971, S. 26-27, SAATÇI, 161).uygun bulmaktayız:- Kara Değirmen, Temir Değirmeni, Molla Musa Değirmeni, Molla Ömer Değirmeni, Topçu Değirmeni, Baş Değirmen… vs. (Çev. Hüseyin 2014)
Kerkük Hakkında Bilgiler
Osmanlı yönetimi, salnamelerde de görüleceği üzere, halkı milliyet esasına
göre değil, din esasına göre sınıflandırmıştır. Dolayısıyla ne Kerkük ne de başka bir Osmanlı şehrinde nüfusun ne kadarının Türk, ne kadarının Arap veya Kürt olduğunu kesin olarak söylemek mümkün değildir. Ama yukarıda zikredilen salnamelerde Kerkük’te 1912 itibariyle gayrimüslim nüfusun 5.000’den az olduğu görülmektedir. (Eroğlu, Babuçoğlu, Özdil,2005,s.218)
Kerkük şehri, Asur Hükümdarı Sartnabal tarafından M.Ö 800’lerde Medyalılar’a karşı savaşabileceği korunaklı bir kale olarak kurulduğu tahmin edilse şehrin kuruluş tarihi net olarak bilinmemektedir. Kerkük Asur İmparatorluğundan sonra İran’dan gelen Perslerin eline geçti, Makedonya kralı Büyük İskender’in idaresinde bulundu ve bu dönemde bölgede Hıristiyanlık yayılmaya başlayarak şehir Nestûrîler’in önemli bir merkezi haline geldi. (Gündüz,2002,s.290-292)
Kerkük’ün Müslümanlaşmaya başlaması Halife Ömerin Kadisiye savaşında (MS.636) Sasanileri yenmesi ve 642 yılında İyaz bin Ganem tarafından fethedilmesine dayanmaktadır. Halife Osman döneminde Necid bölgesinden Arap kabileler getirilmişken, Emeviler ve Abbasiler döneminde büyük sayıda Türk nüfusu yerleştirilmiştir. Irak’ta yaklaşık 250 yıl hüküm süren Abbasiler, son 100 yılı
Hazar’dan gelen Büveyhilerin bölgesinde geçmiştir. Büveyhiler 943 yılında Bağdat’ı işgal etmiş ve halifelik büyük ölçüde zarar görerek törensel bir makama
dönüşmüştür. Bu durumdan rahatsızlık duyan Halife, bu duruma son vermesi ümidiyle Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’i Bağdat’a davet etmiştir. Tuğrul Bey, Ordusuyla Irak’a girerek Büveyhilerin işgaline son vermiş ve makamı Abbasilere bırakarak, Kerkük’e kadar olan bölgede egemenliğini tesis etmiş, sonrasında Musul, Halep, Basra ve El Cezire’yi egemenliği altına alarak Irak’ın tek hakimi olmuştur. (Pamukçu,2001,s.182-190)
Selçuklu İmparatorluğu yaklaşık 63 yıl Irak’ta hüküm sürmüştür. 1118 yılında iktidar Irak Selçuklularına geçmiştir, ancak Irak Selçukluları Herzemşahlar tarafından ortadan kaldırılınca Kuzey Irak’ta Atabeylikler devri başlamıştır. 100 yıla aşkın bir süre Atabeyler tarafından yönetilen Kuzey Irak, sonraki dönemlerde
Begtigin hanedanı tarafından idare edilmiştir. Begtigin Hükümdarı olanMuzafereddin Gökbörü’nün 1232’de vefat etmesi ve 1258’de Moğolların Bağdatı ele geçirerek Halifeyi katledilmesi ile Abbasi Hilafeti sona ermiştir. Karakoyunlular, bölgede hüküm süren Moğolların zayıflamasından yararlanarak, siyasi bir güç olarak otaya çıkan Türkmenlerdir ve ilk hakimiyet bölgeleri Musul ile Anadolu’daki Erciş bölgesi olmuştur. Karakoyunlular hüküm sürdüğü dönem, Türklerin Kuzey Irak’a en yoğun şekilde yerleştirildiği dönemdir. Bölge daha sonra Cihan Şah’ın Uzun Hasan’a yenilmesiyle Akkoyunluların, 1508 yılında ise Şah İsmail’in Bağdat’ı almasıyla birlikte Safevilerin idaresine girmiştir. ( Marufoğlu, 1998, s.49-65)
Hasa Çayı adıyla tanınan ırmak, Kerkük şehrini eski ve yeni yaka olarak iki
bölüme ayırır. Kerkük Kalesi ve tezimize konu olan kapalı çarşı ve hanların da
bulunduğu tarafa Eski Yaka, çayın karşı tarafında bulunan ise Korya Yakası (Yeni
Yaka) olarak tanınır. Bir tepe üzerinde yapılmış olan Kerkük Kalesi, şehrin ilk
yerleşme noktasını oluşturur. Kalenin yapılış tarihi tam olarak bilinmese de, M.Ö
2500’lü yıllara dayandığı bilinmektedir. Bu bakımdan 4500 yıllık tarihi ile Kerkük Kalesi Ortadoğu coğrafyasının en eski kalelerinden biri sayılır. Kerkük Kalesi, nerdeyse 17. Yüzyılın başlarına kadar şehirdeki tek yerleşim noktası olarak kullanılmıştır. 18. yüzyılın başlarına doğru şehir kalenin eteklerinden başlayarak dışa doğru taşmaya ve gelişmeye başlamıştır. Ancak yazılı kaynaklar, Eski yaka’da cami ve türbeden oluşan İmam Kasım Zaviyesinin 16. Y.Y’dan önce inşa edildiği bilinmektedir. Şeyh Abdurrahman Halisî Tekkesi ve Camiinin de 18. Yüzyılın başlarında inşa edildiği bilinmektedir. Kadiri tarikatına ait olan tekkenin de sonradan yerleşim mekanları gelişmiştir. Ancak tüm bu yapılara rağmen, Eski Yakadaki yerleşim Osmanlı nüfuzunun tam yerleşmeye başladığı 18. yüzyılın başlarından itibaren gerçekleştiği anlaşılıyor. 1800’lü yıllarda Kerkük Kalesinin etrafında ve özellikle doğusunda tezimize konu olan Kayseriyye Kapalı Çarşısı ve hanların kurulduğu, buna paralel olarak çevrelerinde de yeni mahallelerin oluştuğu ve böylece şehirin bu yöne doğru gelişmeye başladığı görülüyor. Kayseriyye’nin doğusunda bulunan Nakışlı Minare Camiinin Kitabesine göre M. 1818 tarihinde inşa edildiği bilinmektedir. Bu camiinin inşa tarihinin bilinmesi, batısındaki Kayseriyye Pazarının ve çevresindeki Piryâdi, Bulak ve Avcı mahallelerinin de aynı döneme ait oldukları hakkında bilgi vermektedir. Camiinin çevresinde bulunan mahalle, ev ve dükkanlar Kale dışındaki en önemli geleneksel izler olduğu söylenebilir. İnşası 1800’lü yıllara dayandığı bilinen Kayseriyye Pazarı, bölgedeki en ilgi çekici ve dayanıklı yapı olarak bilinmektedir. Kayseriyye Çarşısı’nın çevresinde hanlar, çarşıve kahvehaneler yer almaktadır. Buradaki ticaret merkezi geleneksel dokusu ile canlılığını günümüze kadar korumuştur. 1990’lı yıllarda restorasyonu tamamlanan Kayseriyye, yangın geçirene kadar en canlı alışveriş merkezi konumunda idi (Saatçi;2019).
Şehir Kalenin etrafından başlayarak gelişmiştir. Önce Kalenin eteğinde Kerkük hanlarının da yer aldığı Hamam Mahallesi (Aynalı Hamam), sonra Hasa ırmağının doğusuna doğru Korya semti kurulmuştur. Zaman içerisinde şehir daha da büyümeye başlamış ve sırasıyla, Musalla, Çukur mahalle, Piryadi mahallesi, İmam Kasım mahallesi ve son olarak da Bağdat yolu semti kurulmuştur. Bu semtlere Türkmenlerin tam olarak hangi yıllarda yerleştiği bilinmemektedir. (Musullu, 1994, s.28).
Bir Türkmen Şehri Kifri
Kifri’den geçen yabancı gezginlerinin hepsi ve İngiliz istihbarat subayları bu ilçenin bir Türkmen yerleşim yeri olduğunu tespit etmişlerdir. Tekrardan kaçınmak adına burada söz konusu seyahatname ve istihbarat raporlarında zikri geçen Kifri ile ilgili bilgileri aktarmayıp yukarıda aktarılan bilgilerle yetineceğiz. Yalnızca Irak’ta 1935-1945 yılları arasında Irak içişleri bakanlığında müsteşar olarak çalışan ve 1919-1925 Irak’ın Kuzey Doğusu ile ilgili bilgi ve araştırmaları içeren Kürt, Türk ve Arap adlı kitabın yazarı olan ADMONDZ C. G. Musul sorununu çözümlemek için oluşturulan komisyonun Kifri ile ilgili çalışmalarını şöyle anlatmaktadır “ Kifri ve Karatepe gibi küçük şehirlerde ve Delo aşireti Türkiye lehine oy kullandılar, ancak o bölgede Caf6 ve Davuda aşiretlerinin lehimize kullandıkları oyları gölgeye düşürecek oranda değildir” . İngiliz yazar bu cümleyi Kifri ve çevresindeki Kürt aşiretlerini kapsayan geniş bir bölge için söylemiştir. Çünkü daha sonra 6 Caf aşireti, yakın zamana kadar göçebe hayatı yaşayan bir Kürt aşiretidir. Bu aşiret bugün İran sınırları içinde olan Civanro ile Germiyan (Kelar, Kifri…vs.) coğrafi bölgede göçebe hayatını sürdürmüştür. Hatta bazıları ve bu aşiret fertleri kendi kendilerini Germiyani- Köyüstani olarak adlandırmaktadır. Bölgede İngiliz işgali başlamadan önce iyi niyetlilik ve temiz kalplilikle tanınan göçebe olan bu aşiretin genelde hayvancılıktan elde ettikleri ürünleri pazarlamak üzere Kifri ilçesi uğradıkları merkezlerden biri ve en önemlisiydi. Kifri ahalisi olan bazı yaşlıların (Türkmen) anlattığına göre bu aşiretin Kifiri’ye ziyareti sezonu başladığında Büyük Camii’nin (maalesef Sultan İkinci Abdülhamit’in fermanıyla inşa edilen bu camii yine Osmanlı döneminde inşa edilen Hanaka Camii ile birlikte Kifri’deki mahalli idare tarafından bilebile veya bilmeden tamamen yıktırılmış ve yerlerine yeni camiler inşa edilmiştir!) müftüsü çarşıda dolaşır ve kendi kendilerini kandırıp din diyanetlerini satmamak hususunda halkı uyarırdı “ ey ahali Caf kapıdadır. Kimse onları kandırmaya kalkışmasın. Bunu yaparsa, inancını dinini ucuza satmış olur” . Müftü’nün söz konusu uyarısının sebebi o dönemde bu aşiret fertlerinin iyi niyetli (saf) olmalarıdır.
Yazarlar Kerkük demir hattının inşası ile Kifri’nin bir ticaret merkezi olan konumunu kaybetmiş olduğunu aktarmaktadırlar. Yazarların anlattığına göre söz konusu demir hattının inşasından önce Kifri civarda bulunan aşiretlerin alışveriş merkezi ve Kürt ürünlerinin pazarlandığı ticaret merkeziydi (Bkz. ADMONDZ, s.252).aktaracağımız bilgilere göre de Kifri merkezindeki tüm oylar Türkiye lehine
kullanılmıştır. 7 Caf ve Davuda Kürt aşiretlerine karşı yine Kürt aşireti olan Delo aşireti8 de Türkler lehine oy kullanmıştır. 9 İngiliz yazar Kifri ile ilgili bir başka gerçeği de göz önüne sermektedir: Kerkük demir hattı inşa edilmeden önce Kifri’nin kuzeyde yaşayan Kürt aşiretlerinin ürünlerinin satıldığı bir ticaret merkezi olduğunu tespit etmektedir. Söz konusu yazar Osmanlılar döneminde kentin merkezinin ve ilçenin adının Salahiye olduğunu sonra Kifri merkezinde yaşayan aile başkanlarının kendilerini Türk kabul ettiklerini tespit etmektedir.10
28 Ocak 1932 tarihinde Cemiyet-i Akvam Konseyi Manda Komitesi önerileri ve Irak hükümetinin çıkarması gereken taahhüt bildirisinin (deklarasyon) metni onaylandıktan, Irak Millet Meclisi ve Senato tarafından incelendikten sonra 5 Mayıs 1932 Millet Meclisi ile Senato’nun ortak oturumunda bahsedilen deklarasyonun çıkarılması hususunda hükümet yetkilendirilmiştir. 19 Mayıs’ta hükümet tarafından onaylanan ve 30 Mayıs 1932 tarihinde dönemin başbakanı tarafından Bağdat’ta resmî bir şekilde açıklanan deklarasyonun 9. Ve 10.
Maddelerinde Kerkük’ün yanında Kifri’ye de Türkmen şehirleri olarak işarette 7 Kifrili Nilüfer BAYATLI tarafından kaleme alınan Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi’nde Irak Olayları adlı eserinde (s. 24-25’te) Salahiye (Kifri) ve çevresinde Türkmenlerin yanı sıra Kürt ve Arap aşiretlerinin de devletleri (Osmanlı İmparatorluğunu) uğruna canlarını vermeye amade olduklarını kaydetmektedir: Meclis-i Mebusan’ın Zabıt
Ceridesi ‘ Üçüncü Devre-i İntihabiye’ Birinci Sene İkinci İctima, Cumartesi: 6 Kanun-ı Evvel Sene 1330 (19 Aralık 1914), Saat 1:30 Dakika, Açılıştan sonra Meclisin Katibi Bediü’l Mueyyid Bey Kerkük Meb’usu Mehmed Ali Bey’in telgraf-namesini okur: “Meclis-i Mebusan riyaset-i celilesine, Refiklerimle, olcanib_i A’liye hareketde iken hain düşmanlarımızın Basra’da tec-vüzü işitildiğinden te’hir-i hareketle gönüllü mucahidinin teşvik ve cem’i için Kerkük’çe teşebbüsat ve tedabir’i lazimenin ittihazından sonra harice çıkılmış, on beş günden beri bizzat kura ve aşiretleri dolaşarak Salahiye (Kifri) Kazasına gelib oraca da teşebbüsat-i mukteziyesini ifasıyla Bayat kürdü (Bu terimle Oğuz Bayat Boyu’nun bucak ve köyleri arasında yer alan Kürt aşiretleri kastedilmektedir), Karatepe aşiretleri, içine gidilerek hazırlanmalarını te’min ile şimdi nahiye merkezine varılmıştır. Her tarafça hasıl olan te’sir ve Sadat-i Berzenci’ye ve Naim Essaid ve Talaban’i zade, Zengine, Denüpalani, Zend Saf, Salahiye, Bayat, Kürdi, Karatepe aşiret ve ahalisinden binlerce cengaver atlı ve piyade mücahidler hazırlanmakda, her taraftan harekete musar’at eylemekdedirler. Mücahidlerimiz arasında din ve vatan azizimizin temin-i muhafazası uğrunda feda-i can şerefine nail olmak üzere ilk kafileyi mustashiben müste’inen Billah Bağdad’a hareket olunacağı” 8 Kitabının bir çok yerinde tarafsızlığını bozan İngiliz yazar (istihbaratçı), Türk tezini savunan Delo aşireti hakkında bir daha taraf tuttuğunu saklayamamıştır “ Osmanlı egemenliğinin son ermesinden birkaç yıl önce Zengene aşireti Delo aşiretini tarihi yerleşim yelerinden çıkarmış ve kuzeye doğru göç etmeye zorlamıştır. Delo aşireti Kifri beldesinin kuzey doğusu ve güney batısında saat numaralarına benzer parantez halinde yerleşmiştir. Bunların bir kısmı da İngiliz-İran Hanekin petrol şirketine ait arazide iskan ettirilmiştir. Kifri’de kalan Delo aşireti mensupları yaşamlarını düzensizlik ve cehalet içinde sürdürmeye devam etmişlerdir. Hatta 1920 ayaklanması esnasında Kifri ayaklanması ve İngiliz siyasi subayların (istihbarat subaylarının) öldürülmesinde büyük rol oynamışlardır”. (Bkz.ADMONDZ, s. 252-253).
9 Musul sorununu çözümlemek için Cemiyet-i Akvam tarafından gönderilen komisyon aşağıdaki kişilerden oluşmaktaydı “ Ser A:F: Wirsen (İsveç uyruklu) , Count Paul Tleky, (Belçika uyruklu), Sinyor Roddolo (İtalyan),
Horace de Pourtales (İsviçre uyruklu) oluşmaktaydı. Komisyonla birlikte gelen Türk heyeti ise, Cezire bölgesi askeri genel müfettişi Cevat Paşa (başkan), üye ve müsteşar olarak Musul ilinden yarbay Kamil Bey, Kerkük’ü temsilen Nazım Bey Neftçizade, Süleymaniye ilini temsilen Şeyh Mahmut’un damadı Fettah Bey’den oluşmaktaydı”.10 ADMONDZ, s. 252.bulunulmuştur.
11 Bahsedilen maddelere göre Kürtçe ve Türkçe (Türkmence değil) Arapça’nın yanında resmî dil olarak kabul edilmiştir. 12 Yine kraliyet döneminde çıkarılan 1931 tarihli ve 74 sayılı Mahalli Diller Kanunu’nda (Kanunulluğatü’l Mahalliye) da aynı hükümler yer almaktadır.13
Yukarıda zikri geçen yabancı gezgin (seyyah) ve yazara ilaveten İngiliz yazar Stephen Hemsly Longrigg “ Irak’ın Yeni Tarihinde Dört Yüzyıl” ve el Mutairi, Muhammed Dayfullah, “ Musul ve İskenderun Problemleri ve Arap Türk İlişkileri” , el Şamrani, Ali Muhammed “ Zıtlar Mücadelesi- Körfez Savaşından Sonra Irak Muhalefeti” adlı kitaplarında, el Şevvaf Abdullatif’ın “Etkili Şahsiyetler” 11 Deklarasyonun 9. Ve 10. Maddelerinin Türkçeye çevrilmiş metni aşağıdaki gibidir:-
Madde 9: “ 1. Irak, Musul, Erbil, Kerkük ve Süleymaniye livalarındaki nüfusun çoğunluğunu Kürt ırkının teşkil ettiği kazalarda resmi dilin Arapça ile birlikte Kürtçe olmasını garanti eder. Bununla birlikte, nüfusun çoğunluğunun Türkçe ırkından olduğu Kerkük livasına bağlı Kerkük ve Kifri kazalarında, resmi dil Arapça ile birlikte Kürtçe ve Türkçe olacaktır.
2. Irak mezkûr kazalarda makul bir miktar istisnalar hariç olmak üzere devlet memurlarının her ihtimale karşılık yeterince Kürtçe ve Türkçe bileceklerini garanti eder.
3. Her ne kadar işbu kazalarda memurların seçiminde ölçü Irak’ın diğer taraflarında olduğu gibi Irak’tan ziyade yeterlilik ve dil bilgisi olacak ise de, Irak, memurlarının şimdiye kadar olduğu gibi mümkün olduğu kadar adı geçen kazalardaki Irak’lılardan seçileceğini de taahhüt eder”
.
Madde 10: “ Irk, din veya dil azınlıklarına ait bu deklarasyonda yer alan maddelerdeki taahhütler uluslar arası yükümlülüklerdir ve Milletler Cemiyetinin garantisi altında olacaktır. Bunlar, Milletler Cemiyeti Konseyinin çoğunluğunun muvafakati olmaksızın değiştirilemeyecektir. Konseyde temsil edilen Milletler Cemiyeti temsilcilerinden herhangi üye bir konseyin dikkatini herhangi bir kural ihlali veya taahhütlerin herhangi birinin ihlali tehlikesine çekebilir; bunun üzerine Konsey tedbirler alır ve bu durumlara müessir ve uygun direktifler verir. Irak ile Konseyde temsil edilen herhangi bir milletler Cemiyeti üyesi arasında, bu maddelerin dışında veya bir hukuk meselesi olarak ortaya çıkan her hangi bir görüş farklılığı, Milletler Cemiyeti sözleşmesinin 14. Maddesi gereğince uluslar arası karakterde bir anlaşmazlık olarak değerlendirilecektir. Tarafların birinin talebi durumunda bu şekilde herhangi bir anlaşmazlık Daimi Uluslar arası Mahkemeye havale edilecektir. Buranın kararı nihaidir ve Milletler Cemiyeti sözleşmesinin 13. Maddesi gereğince aynı derecede kuvvetli ve yaptırım gücüne sahiptir”
.
12 Ancak buna rağmen söz konusu deklarasyonda tanınan haklar Kürtler ve Türkmenler tarafından fazla ilgi il karşılanmamıştır. Bunun sebebi deklarasyonun Kürtleri ve Türkmenleri azınlık olarak görmesi ve Irak’ın mekanizmasında kendilerine ciddî bir yer verilmemesine dayandırılmaktadır, (HÜRMÜZLÜ, Erşat, Türkmenler ve Irak, s. 22-23.
13 Bahsedilen kanunun birinci maddesinde aşağıdaki hükümler yer almaktadır: Bu hükümleri aşağıda ikinci ve üçüncü maddelerde zikri geçen ilçeler hakkında geçerlidir. İkinci maddede Musul, Erbil, Kerkük ve Süleymaniye livalarına bağlı 12 ilçede Mahkeme dilinin Kürtçe olacağı hükme bağlanmıştır. Söz konusu kanunun üçüncü maddesinde ise Musul, Erbil ve Kerkük livalarına bağlı (Duhok, Şeyhan, Erbil, Mahmur, Kerkük ve Kifri kazaları zikredilmiş ve bu kazalarda mahkeme dilinin Arapça, Kürtçe veya Türkçe olacağı hükmü yer almaktadır. Bu madde mucibince mahkeme duruma göre kullanılması gereken dili kararlaştırır. Kanunun dördüncü maddesinin b fıkrasında kanunda zikri geçen tüm kazalarda mahkeme tarafından gönderilen tebligatın talep edildiği halde sözlü olarak Arapça, Kürtçe veya Türkçeye çevrilmesinin mümkün olduğu hükmü belirtilmektedir. Aynı fıkrada mahkemeye sulan dava dilekçelerinin Arapça, Türkçe veya Kürtçe olabileceği hükmü yer almaktadır. Bahsedilen kanunun beşinci maddesinde ise bu kanunda zikri geçen kazaların resmi dilinden söz edilmektedir. Söz konusu maddenin son fıkrasında ise ‘ Kerkük ve Kifri kazalarında ise, Kürtçe veya Türkçe dili kullanılır’ hükmü düzenlenmiştir. Kanunun altıncı maddesinde bu kanunda zikri geçen ilçelerde bulunan okulların eğitim dilinden söz edilmektedir. Bu maddeye göre söz konusu kazalarda bulunan ilkokullarda, bu okul öğrencilerinin çoğunluğunun kullandıkları ev dilini esas alarak, eğitim dili Arapça, Türkçe veya Kürtçe olacaktır.adlı kitaplarda ve Vladimir Minorsky’nin, “İhtilaflı Bölge” adlı yazısında Kifri’nin bir Türkmen yerleşim yeri olduğuna işaret edilmiştir.14
Ayrıca 47-24 Haziran 1921 tarihinde İngiltere’den sömürgelerden sorumlu Devlet
Bakanı’nın Mezopotamya Yüksek Komiseri’ne gönderilen telgrafta Türkmen bölgelerinden bahisle: “ M e z o p o t a m y a v e K ü r t b ö l g e l e r i n d e k u r u l a c a k i k i d e v l e t t e n b a h s e d i l i r s e , h u d u d u n e t n i kk r i t e r l e r eg ö r eo l m a s ıv et a mA r a pb ö l g e s ii l et a mK ü r tb ö l g e s i n ia y ı r m a l ı d ı r . A n c a kE r b i l , K i f r iv e K e r k ü kh e r i k it a r a f t a n d e ğ i l d i r” 15
Lozan Müzakerelerinin yapıldığı esnada ve henüz Musul meselesi16 çözüme kavuşturulmadan önce istihbarat raporlarına dayanarak İngiliz idaresi, insanları kendi taraftarları ve aleyhtarları olarak ikiye ayırırken Kifri’de yaşayan bazı şahsiyetler hakkında şöyle tespitlerde bulunmuştur: 1. Seyit Musin Ağa, 60 yaşındadır. Türk yanlısıdır ve 1925 Mart ayında Cemiyet-i Akvam komisyonu önünde onlardan yana (Türklerden) yana oy kullanmıştır.
Kifri’de en çok Türk hilekarlarla ilişkiler içindedir. 2. Hacı Reşit Çelebi 50 yaşındadır.
Kirmanci Kürtlerindendir. Kifri’nin zenginlerindendir. Ancak Türk yanlısıdır. 3. Seyit Kadir Hasan Ağa, 30 yaşındadır. Mantıksız bir insandır Seyitler gibi Zengenelere akraba olur. 1920 yılında Çimene Köprü’de trene yapılan saldırıya karıştığı ve 1925 Ağustos ve Eylülünde Kifri’de faaliyet gösteren isyancılarla haberleştiği söylenir. 4. Seyit Ömer Ağa Kifri zenginlerindendir, Açıkça Türklerden yanadır. 5. Osman Efendi, 50 yaşındadır ve Türk yanlısıdır. 6. Şeyh Reşit, 70 yaşındadır Aslan Ravanduzludur. Türk yanlısıdır. 6. Cemil Beğ Baban, 45 yaşındadır. 1924 yılında Kurucu Meclis üyeliğine seçildi, ancak milletin tepkisinden korkarak istifa etti. 7. Mehmet Sait Efendi, 60 yaşındadır. Tür taraftarıdır. 8. Abdülmecit Efendi: Kifri tahrirat eski kâtibidir. 18 Şubat 1925 tarihinde mesaiye geç kaldığı ve Kifri’de halka Türklerin döneceğini devamlı açıkladığı için görevinden alındı. İçki içer ve yolsuzluklara karıştığı söylenir. 17
14 HÜRMÜZLÜ (TÜRMENLER VE IRAK), Naklen, s. 94-95. Stephen Hemsly Longrigg’in İngilizce kaleme alınan bahsedilen eseri Irak’lı yazar el HAYYAT, Cafer tarafından Arapçaya “Arbaat Kurun Min Tarihi’l İraki’l Hadis” tercüme edilmiştir. Ayrıca Bkz. HÜRMÜZLÜ, Erşat, Irak’ta Türkmen Gerçeği, s. 27-30. 15 The National Archives, Londra, Dosya fO 371/1008, HÜRMÜZLÜ’den (Irak’ta Türkmen Gerçeği) Naklen, s. 40 179.
16 Burada Musul Özdemir Harekatı adlı kitabın yazarı olan Murat GÖZTOKLUSU’nun bahsedilen eserde aktarmış olduğu ince ayrıntıyı aktarmanın doğru olduğunu düşünmekteyiz. Yazar bu eserde 1920 yılında İngilizlerin Mustard Zehirli Gazı gibi kimyasal silahlar kullandığını kaydetmektedir. Yazar söz konusu eserinde dönemin yöneticilerinden olan ünlü Cherchill’in bu konuyla ilgili sözlerine de yer vermiştir: “ Ben uygarlaşmamış oymaklara karşı zehirli gaz kullanılmasına kuvvetle taraftarım” sözüne de yer vermiştir. İngilizler zehirli gazı 1. Dünya Savaşı’ndan sonra sadece 1919’da Bolşeviklere, 1920’lerde Musul direnişlerinde bize karşı kullanmışlar, böylece Saddam’ın uğursuz Halepçe soykırımına örnek yaratmışlardır (Bkz. GÖZTOKLUSU, Murat, Musul Özdemir Harekatı, s. 13-14).
17 HÜRMÜZLÜ (Irak’ta Türkmen Gerçeği), s. 72-73; Ayrıca Bkz. Bkz. GÖZTOKLUSU, s. 226-227.İzzettin Kerkük Kardeşlik dergisinde “Kerkük Hatıralarım-V” başlığı altında yayınladığı bir yazısında Kifri’nin Irak Türkleri tarihinde önemli bir yeri olduğunu, Musul salnamesinde Kifri kazası ve bu kazaya bağlı olan Tuzhurmatu ve Karatepe18 kasabaları halkının tamamen türk olduğunu tespit etmiştir.19 Ayrıca yazar Musul vilayetinin kaderinin tayini için 1925 yılında Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti) komisyonuna bağlı heyetin Kifri’ye gittiği ve Cevat Paşa başkanlığında olan bu heyetin büyük bir heyecanla karşılandıklarını aktarmaktadır. Adı geçen yazar Türk heyetine uzman olarak katılan Kerkük mebusu Neftçizade Nazım Bey ile Süleymaniye Mebusu Fettah Bey’den de söz etmektedir.
Yazar ayrıca Süleymaniye mebusu Fettah Bey’in, komisyon çalışmaları hakkında 3 Nisan 1925 tarihli Vakit gazetesine verdiği beyanatta heyetin Kifri’de karşılanışını anlatan kısmı aktarmıştır. Öneminden dolayı Fettah Bey’in bahsedilen beyanatını yazarın aktardığı şekilde aynen aktarılmasını doğru bulmaktayız: “
… Salahiye’deki (Kifri) karşılama, Musul’un Türk’e incizabına en kudretli delili idi. Heyet Selahiye’ye vardığı zaman minarelerden salalarla karşılanmış, Tahkikat Heyetine yalnız alemî (Dünyevî) değil semavî bir cevap veriyordu.
Salahiye’de bir adet vardı: gebe kadınların doğumu ıstırabının zevali için yüksek seslerle dua ve tezahüratta bulunurlar. Salahiyeliler de Cemiyet-i Akvam Heyetine cevapları işte bu dualarla ürpertici bir manzara teşkil ediyordu. Türkiye’yi istiyoruz diyorlardı”20.
İngilizler döneminde Kerkük halkının yanı sıra Kifri halkı, eskiden Türk tezini savunan Kürt lider Şeyh Mahmut’un yönetimi altına girmeyi reddetmiştir. İngiliz yazar WİLSON buolayı şöyle anlatmaktadır “
… Büyük zap’tan Diyala’ya kadar uzanan bölgede yaşayan Kürtler kendi istekleriyle Şeyh Mahmut’un yönetimi altında olabilirler. Şeyh Mahmut bu bölgeleri yönetirken İngilizlerin manevi desteğini alacaktır. Lakin Kerkük ve Kifri ahalisi Şeyh Mahmut’un yönetimi altına girmeyi reddetmiştir. Şeyh Mahmut bu durumu kabullenmiş ve kendi yönetimine girmeleri için ne kendi ısrar etmiş ne ettirmiştir”21 18 1946 yılına kadar Kifriye bağlı bir bucak statüsünde olan Tuzhurmatu 1947 yılında ilçe konumunda olan Dakuk (Tavuk)’a bağlanmıştır. Daha sonra bahsedilen ilçe Tavuk ile yer değiştirerek ilçe olmuş ve Tavuk ona bağlı bir bucak konumuna getirilmiştir. Saddam döneminde coğrafi ve beşeri bakımdan Kerkük’ün tabii bir uzantısı olan
Tazehurmaru ilçesi Araplaştırma operasyonları çerçevesinde Kerkük’ün idari taksimatından kopararak Salahattin (Tikrit) iline bağlanmıştır (HÜRMÜZLÜ‘Irak’ta Türkmen Gerçeği’, s. 171). Karatepe ise hala Kifri’ye bağlı bir kasaba statüsünü korumaktadır.19 Ayrıntılar için Bkz. EROĞLU/ BABUCOĞLU/ ÖZDİL, s. 197-200.
20 KERKÜK, İzettin, Kardaşlık Dergisi, Sayı 50, Yıl 13, 2011, s. 8-9. Kifri’de eskiden zor bir meselenin çözülmesi ve özellikle doğum yapmakta olan kadınların doğumunu kolaylaştırmak adına okunurdu. Salahiye (Kifri) halkı bu dua okununca doğum yapmakta olan kadının doğum ıstırabından çabuk kurtulacağına inanmaktaydı. Söz konusu duanın adı “ karibe’l fereç” duasıdır,
“Allahume ya karibel faraç veya aliyen bila derç” yani ‘ey kederden, zorluktan kurtaran Allah’ım” ibaresiyle başlayan dua civarda bulunan ve doğum yapan kadının evine en yakın olan Camiden yapılır. Karibe’l Faraç duası genelde doğum yapan kadının eşi tarafından okunurdu.
21 T. WİLSON, Arnold, Mezopotamia, 1917-1920, A clash of loyalties, A personal and historical record, Londan, 1931, s. 129.28-30 Ağustos 1960 tarihinde Kerkük Atlas Sinemasında düzenlenen ve dönemin Maarif Bakanı İsmail el Arif ve Kerkük Öğretmenler Sendikası Başkanı Hakkı Hürmüzlü’nün birer konuşmasıyla açılan Türkmen Öğretmenlerinin Birinci Kurultayına diğer Türkmen bölgelerinden gelen heyetlerin yanı sıra Kifri’den de geniş bir heyet katılmıştır.22
Devrim Konseyi 1970 tarihli ve 89 sayılı kararıyla Irak’ta Türkmenlere kültürel hak tanınmıştır. Bu karara dayanarak eğitim müdürlükleri tarafından veliler arasında yapılan anket sonucunda Kerkük’te bulunan 124 okulun 104’ü Kifr’nin aralarında bulunduğu Tuzhurmatu,
Altunkprü ve diğer Türkmen bölgelerinin ezici çoğunluğu Türkmence tedrisatı seçmiştir.23
1991 olaylarından sonra Kifri’de Türkçe eğitime Başlayan KARAOĞLAN İlkokulu ve arkasından Doğan Lisesi Birleşmiş Milletlerin Irak’ın Kuzeyinde oluşturduğu tempom bölgede kurulan ilk Türkmen okullarıdır. Ama maalesef diğer Türkmen okulları gibi Kifri’deki Türkmen okulları öğretmen kadrosu ve ders programı bakımından olsun veya okulla ilgili diğer hususlar bakımından olsun 1,2 yıllık bir süre hariç hiçbir zaman gerekli ilgi ve ihtimamı görmemiştir. Sorumlulara duyurulur.
Resim (1) : Salahiye ( Kifri ) Kasabası’ndan bir görünüm -1940
22 HÜRMÜZLÜ (TÜRMENLER VE IRAK), s. 55.
23 HÜRMÜZLÜ (TÜRMENLER VE IRAK), s. 61-65.Resim (2): Celal BAYAR, Adnan MENDERES, Lütfi KIRDAR ve Mustafa REJİOĞLU
Resim (3) : Mustafa Rejioğlu'nun kırılan mezar taşı Salahiye (Kifri) Kasabası’nda .Mustafa REJİOĞLU, 1884 yılında Türkiye’den koparılan ve Irak sınırları içerisinde kalan Kerkük’e bağlı eski adı Salahiye2 olan Kifri’nin İsmail Bey Mahallesi’nde dünyaya gelmiştir. Rejioğlu ailesinin soyadının da ilginç bir hikâyesi vardır: Reji kelimesi tütün demektir. Fransızca kökenli bir sözcüktür. Osmanlı döneminde Mustafa REJİ, Fransızların kurduğu tütün fabrikasında reji müdürlüğü yapmıştır. Bu sayede Kifri bölgesinde herkes onu
‘Mustafa REJİ’ ismiyle tanır. Osmanlı Devleti’nin yıkılıp o toprakların Irak Cumhuriyeti olması ve İngilizlerin Kifri’ye gelmesinden sonra Mustafa REJİ, İngilizlere hizmet etmeyeceğini söyleyerek reji müdürlüğünden istifa etmiştir. Mustafa REJİOĞLU , hayatının her döneminde Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e hayranlık duymuş ve her daim yolundan gitmeye çalışmıştır. 1938’de Atatürk’ün vefat ettiği dönemde Oğlu Abdulhekim Mustafa REJİOĞLU Kifri’l-ula okul müdürlüğü yapmaktaydı. 10 Kasım günü Atatürk’ün ölümüne derinden bir üzüntü duymuş ve biri öğretmen, diğeri hakim olan iki kardeşi ve birkaç arkadaşı ile birlikte okulda, kahvehanelerde ve bazı mekânlarda yas ilan etmişlerdir. Okulda bayrakları yarıya indirme, kahvehaneleri kapatma gibi faaliyetlerde bulunmuşlardır. Dönem hükümeti, bu durumdan haberdar olunca Rejioğlu’nu tutuklamış ve hakkında idam kararı vermiştir. Bu durum üzerine Mustafa REJİ, Bağdat’a gitmiş ve tanıdığı çevrelerden yardım isteyerek bu kararın uygulanmasını engellemek için elinden geleni yapmıştır. Nitekim başarılı olmuş ve idam hükmü, sürgün kararına çevrilmiştir. Abdulhekim REJİOĞLU yaşamını sürdüğü Irak’ta 1939-1941 yılları arasında dönemin gerici ve baskıcı yönetimi tarafından önce Rifai kasabasına, daha sonra Divaniye şehrine sürgün edilmiştir .
Resim (4) : Osmanlı zamanda yapıldığı ve günümüze kadar gelen eserleri görmektesiniz,
Kerkük - ( Salahiye - Kifri ) Kasabası’nda .Resim (5) : Eski Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Enver Hasan Efendi’nin babasının evi ,
Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı tarafından imar edilmiş ( Salahiye - Kifri ) Kasabası’nda .
Resim (6) : Osmanlı döneminde subay misafirhaneleri, Kerkük - ( Salahiye – Kifri )
Kasabası’nda .Resim (7) Osmanlı mezar taşları v e k u b b e l e r i günümüze kadar kalanlar olduğu gibi bir çoğunu da ya kırılmış ya da eserleri yok etmeye çalışmışlar, Kerkük ( Salahiye - Kifri )
Kasabası’nda .Resim (8) : Kraliyet Dönemi'nin başbakan yardımcısı ve içişleri bakanı Ömer Nazmi Hasan
Vendavi babasının mezar taşı ( Hasan Efendi ) , ( Salahiye - Kifri ) Kasabası’nda .Resim (9): Türkmen milletvekili Kraliyet Dönemi’nde, Muhammed Hacı Numan Vendavi
(1891-1976) ve düşmanlar tarafından tahrip edilen mezar taşı ( Salahiye - Kifri )
Kasabası’nda .Resim (10):Türkmen şairi Abdülkadir Sıdkızade Hulusi'nin (1890-1949) Mezarlıkta tahrip edilen mezar taşı , ( Salahiye - Kifri ) Kasabası’nda .Resim (11) : Mezarlıkta tahrip edilen veya önemli şahsiyetlerin isimleri silinerek eseri yok etme çalışmalarını görmektesiniz , ( Salahiye - Kifri ) Kasabası’nda .(12) : İhmal edilen eski Osmanlı Kayserisi ve Milli Türkmen Kıyafeti ( Salahiye - Kifri )
KasabasıResim (13) : II . Abdülhamid döneminde yapılmış tarihi Salahiye Kebir Cami-i . Görmüş olduğunuz Salahiye Kebir Cami-i restorasyon çalışması yapılmadan yıkılıp yerine yeni bir cami yapılmıştır.( Salahiye - Kifri ) Kasabası.Resim (14) : Osmanlı eserleri evler, kayseri, saray ve değirmen günümüze kadar kalanlar olduğu gibi bir çoğunu da ya kırılmışlar ya da eserleri yok etmeye çalışmışlar. ( Salahiye - Kifri ) Kasabası.
SONUÇ
Osmanlı Döneminde Irak 3 Üç vilayete bölünmüştü. Bunlar Bağdat Vilayeti, Basra Vilayeti ve Musul Vilayeti idi. Musul Vilayeti içinde yer alan sancaklar Erbil, Süleymaniye, Duhok ve Kerkük’tür. Kerkük’ün önemli ilçeleri Kifri (Salahiye), diğer Türkmen yerleri olan Tuz, Karanaz, Bostamlı, Yengice, Tavuk (Dakuk), Beşir, Teze, Leylan, Kızrabat, Hanekin, Mendeli ve Telafer’dir. Bizim çalışmamızda da daha çok Osmanlı eserlerin bulunduğu günümüzde Kerkük ve Kifri (Salahiye) bölgesinde Osmanlı eserlerin bulunduğu yerlerdir. Diğer yerlerin Osmanlı’ya ait tarihi eserlerin yok edildiğini ve yok edilmeye çalışıldığını söylebiliriz.
Resimlerde de görüldüğü gibi mezar taşları camiler ve daha birçok eserleri yok etmeye çalışıldığı ve geçmişi unutturmak istendiğini gözler önüne sermektedir.
Özellikle Bağdat, Musul, Basra ve özellikle Erbil ve Kerkük Kifri(Salahiye) bölgelerinde camiler kapalı çarşı ve herhangi bir eser Osmanlı zamanından kalma eserleri Osmanlıyı sevmeyenler veya düşmanlar bu eserler yok edilmeye
çalışılmaktadır. Biz de elimizden geldiği kadar bu eserlere sahip çıkmak için ne gerekirse yapmaya hazır durumdayız. Bu makalemizde bu çabamızın ufak bir özetidir.
KAYNAKÇALAR
ALWINDAWI , Ashkn Tanlab Jamal,ve Bayatlı Altay, Irak Türkü Bir Eleştirmen Ve Denemeci :
Abdulhekim Mustafa Rejioğlu (1910-1975) Milliyetçilik Araştırmaları Dergisi, Cilt: 2 Sayı: 1,
Nisan 2020 Journal of Nationalism Studies, Volume: 2, Issue: 1, April 2020 ss. 139-154.
BOZKURT, Nejat, “Ticaretin Felsefesi, Tarihçesi ve Etikle Olan Sıkı Bağına İlişkin Bazı Saptamalar” , İ s t a n b u lT i c a r e tÜ n i v e r s i t e s iD e r g i s i( İ T Ü D ) , 2002, S.1, s.153.
.Osmanlı Devleti Asyası. Doğu, Yakındoğu Güneybatı Asya'ya ait paftalar, Kifri-
Salahiye. 8 Ekim 1915, Devlet Arşivleri Osmanlı Arşivi. HRT. h-00445-00007.
OMAR, Ahmed Nawzad Salahaldin, T r a d eS t r u c t u r e si nK i r k u kd u r i n gt h eO t t o m a n
P e r i o d ;K a l eH a n , B e y a z H a na n dK a y s e r i y y eG r a n dB a z a a r , Master Thesis, Isparta, 2019)
AKVERDİ, Yosun - Ağırnaslı,Suphi Nejat, E k o n o m iK i t a b ı , (T h e E c o n o m i c s B o o k )İngilizce aslından çeviri, Alfa Yayınları, Popüler kültür 3, İstanbul, 2013, s.18
CEYLAN, Oğuz,“Geleneksel Türk - Osmanlı Çarşı Yapılarının Oluşumu, Gelişimi ve Yakın Doğu Kültürleri ile Olan Etkileşimleri” , Mimar Sinan Üniversitesi, Fen BilimleriEnstitüsü, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), İstanbul, 1989, s.63.
GÜRAN, Ceyhan, T ü r kH a n l a r ı n ı nG e l i ş i m iv eİ s t a n b u lH a n l a r ıM i m a r i s i , VakıflarGenel Müdürlüğü Yayınları, İstanbul, 1978, s.55.
GÜRAN, Ceyhan, T ü r kH a n l a r ı n ı nG e l i ş i m iv eİ s t a n b u lH a n l a r ıM i m a r i s i , VakıflarGenel Müdürlüğü Yayınları, İstanbul, 1978, s.56.
GÜNDÜZ, Ahmet,“Kerkük” mad., T ü r k i y eD i y a n e tV a k f ıİ s l â mA n s i k l o p e d i s i , c.25,(TDV Yayınları, Ankara, 2002), s. 290-292.
PAMUKÇU, Ekrem,“Kerkük Tarihi’’, G .Ü . H a c ıB e k t a şV e l iA r a ş t ı r m aD e r g i s i , 2001, S.19,s.182-190
MARUFOĞLU, Sinan, O s m a n l ıD ö n e m i n d eK u z e yI r a k( 1 8 3 1 -1 9 1 4 ) , Eren Yayıncılık,İstanbul, 1998, s.49- 65.
Eroğlu, Cengiz – Babuçoğlu, Murat - Özdil,Orhan, O s m a n l ıV i l a y e tS a l n a m e l e r i n d eM u s u l , GlobalStrateji Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2005, s.218.
Musullu, Reşid, Tarih Boyunca Kerkük, Um Rabi’eyn Matbaası, Musul, 1994, s.28.
Suphi Saatçi,“Kerkük Kayseriyyesi’’, http://www.kerkukvakfi.com/tr/content/349,(29.02.2019)
BAYATLI, M. N. (2014). Kifri Destanı, T ü r k m e n e l iİ ş b i r l i ğ iv eK ü l t ü rV a k f ı , Çev.İhsan Hüseyin, Ankara.
FACEBOOK YORUMLAR