Hâlâ yazıyorum; çünkü anlaşılmadım!

Rasim Özdenören Türk edebiyatının en velud yazarlarından. 73 yaşında olan usta yazara, kitapları kâfi gelmemiş.

Hâlâ yazıyorum; çünkü anlaşılmadım!
20 Ocak 2013 - 22:18

 

Hâlâ yazıyorum; çünkü anlaşılmadım!

 - İSTANBUL

Rasim Özdenören Türk edebiyatının en velud yazarlarından. 73 yaşında olan usta yazara, kitapları kâfi gelmemiş. “Defteri bir türlü düremedik. Yazdıklarım yeterince anlaşılmadı.” diyen Özdenören ile edebiyat, müzik, futbol üzerine konuştuk. Ünlü edebiyatçı, futboldan hazzetmiyor, müzikte ise Cem Karaca ve Müslüm Gürses dinliyor.

On beş yaşınızdan beri kalem elinizde. Derdinizi, fikrinizi anlatabildiniz mi?

Hâlâ yazdığıma göre bunu söylemem zor olur. Bu iş bitti deninceye kadar yazmak devam edecek.

Ne zamana kadar sürer bu serüven?

Yazmak istediğim konular var. Bir sıkıntısı olan insan için gerek problemin ne olduğu gerekse problemin kendisiyle ilgili konular bitmiyor. Öyküdeki sıkıntım şu: İnsanın bir ânını yansıtmak. Fakat on beş yaşından bu yana bunu başarabilmiş değilim.

Yazdığınız bu kadar kitap kâfi gelmedi?

Gelmedi evet… Defteri bir türlü düremedik. Yazdıklarım yeterince anlaşılmadı. Hakkımda yazılanlara bakıyorum mesele anlaşılmamış.

‘Sıkı bir dil işçisi’, ‘halis bir yazar’ olmak ne kattı hayatınıza?

Dilime özendiğimi söyleyebilirim. Edebiyatta önemli olan, konuyu nasıl anlattığındır. Bir Müslüman yazar insanların yatak odasına girmez tartışması vardır 70’lerde. Biz de ‘yazar her yere girer’ demiştik. Orada ne göreceğini bilincin tayin eder.

“Ontolojik açıdan bakıldığında bütün edebî türlerine şiir denebilir.” diyorsunuz?

Şiir poemse, insan zihninin üretimi ise bunların hepsine şiir denmesinde bir sakınca yok. Ontik açıdan roman, hikâye, masal, efsane bunlara şiir diyebiliriz. Edebî açıdan ayrı bir keyfiyettir.

Mavera’daki mektubunuzda ‘Öz uygarlık yeniden yürürlüğe konulacak’ demiştiniz. Gerçekleşti mi bu ideal?

Not yet! Henüz konulmadı; ama hepimiz o uygarlığı yürürlüğe koymanın çabası içindeyiz.

İslam-demokrasi konularına dikkat çekiyorsunuz. Meramınızı iyi ifade edebildiniz mi?

Kurulu düzenin demokrasi ile olan teması ayrı bir konu. İslam’ın demokrasi ile teması ayrı bir konu. Soru şu: Türkiye, demokrasinin neresinde? Hükümetin iyi niyetine rağmen demokrasi ile yeni yeni temas noktaları var. Mevcut anayasa yürürlükte olduğu sürece Türkiye’nin demokratikleştiğini söyleyemeyiz. Benim problemim demokrasinin iyi, kötü olması değil, İslam’ın demokrasi ile temas noktası var mı?

Var mı?

Bu soruyu, Türkiye özelinden soruyorum. Türkiye ya İslam yönetimini benimseyecek ya da demokrat bir Türkiye olduğunu söyleyecek. Demokrasinin asıl enstrümanları siyasal partilerdir. İslam demokrat partisi kuracak olursan ülke şartları adına işlemez. Demokrasi ile İslam’a ulaşılmaz. İslam, kendi enstrümanları ile yürürlüğe girer. Zorla, darbe ile İslam’ı getirirsen İran olur.

Siz hiç oy kullandınız mı peki?

Tabii. Oy kullanmadığım takdirde en az desteklediğim parti hangisi ise ona destek çıkacağımı düşündüğüm için oyumu kullanıyorum.

Kaç senedir Ankara’da ikamet ediyorsunuz?

45 senedir…

Özel bir nedeni var mı?

Çok basit: Burada iş bulduk. Devlet Planlama Teşkilatı dolayısıyla Ankara’da kaldık.

Yedi Güzel adamdan biri olan Nuri Pakdil ile en son ne zaman görüştünüz?

Ayrancı’da oturuyor. En son geçtiğimiz kasım ayında görüşmüştük. Zuhurata tabi oluyoruz. Edebî şeyler çok konuşmuyoruz. 30 sene uzak kalmıştık birbirimizden. O zamanlardan merak ettiği şeyler vardı.

Mesela?

Vaktiyle çok ilgi kurmadığı arkadaşların akıbetini merak ediyor. “Filanca şöyle bir şey söylemişti. Onun söylediği bu cümleyi hatırlıyor musun? Falan hangi yemeği severdi, biliyor musun?” gibi sorular soruyor.

Cahit Zarifoğlu’nun gitar çaldığı doğru mu?

O malum fotoğrafta gördüm ben de. Bağlama çalardı, ben de keza. Maraş’ta lisede başlamıştık. Ama gelgeç bir hevesti.

Hâlâ çalıyor musunuz?

İstanbul’a gelince bağlamayı tambura dönüştürdüm. Amcazademiz Nusret ‘Ben sana ders aldırayım’ dedi. Yesari Asım Arsoy’dan müzik dersi, artı Ercüment Batanay’dan tambur dersi dedi. İş ciddiye binince düşünmem lazım dedim. Çünkü ben bir şeye kendimi tümüyle veriyorum. Fakülteye yeni başladığım seneydi, okulu bile bırakabilirdim. Neticede bir istikbal göremeyince ders almaktan vazgeçtim.

Müzik dinler misiniz peki?

Biraz yadırganacak ama rock, pop, klasik Batı dinlerim. Cem Karaca, Erkin Koray, Moğollar, Sezen Aksu ve Ajda Pekkan’ın ilk albümlerini, Orhan Baba ve Müslüm Baba’yı dinlerim. Müslüm Gürses sevgisi sonradan başladı bende. Gürses’in en başta söylediği şarkıdaki nota vuruşuyla en son söylediği şarkılardaki nota vuruşunun titreşimi ile bir fark yokmuş. Bunu anlıyorum. Edebiyatta da ses böyle bir şey… Mesela beni kışkırtan yazarları beğenirim.

Kimlerdir onlar?

Dostoyevski, Faulkner, Virginia Woolf, James Joyce... Okuduğumda beni de kışkırtan yazarlar. Tolstoy’un benim için böyle bir yanı yok. Büyük bir yazardır şüphe yok. Ama rezonansı benimki ile aynı değil.

Sizi tahrik eden Türk romancılar...

Peyami Safa derim.

Futbol, şiddetin modernleştirilmiş hali

Hangi takımlısınız?

Fenerbahçeli olduğumu söylediler 5 yaşındayken. Mahalle arkadaşlarımızla maç yapıyorduk. Bir taraf başka bir takım oldu, benim kaleci olduğum takıma da Fenerbahçe dendi. Öyle bir taraftarlık yani…

Futbola ilginiz var mı hâlâ? Fenerbahçe maçlarını izler misiniz?

Hayır… Bütün hayatım boyunca seyrettiğim tek maç 1958'de Eyüpspor-Karagümrük maçıydı. Berabere kalmışlardı. Amcaoğlum Eyüpspor'un yöneticileri arasındaydı. O davet etmişti.

Hazzettiniz mi?

Umursamadım. Futboldan nefret ettiğimi bile söyleyebilirim. Bana göre futbol, şiddetin modernleştirilmiş hali.

Sigara içiyor musunuz?

Hayır…1989'da bıraktım. Radikal bir kararla içmiyorum dedim.Ama bıraktıktan sonra bronşlarımızda arızalar oluştuğunu hissettim.

Keşke içse miydim diyorsunuz?

(Gülüyor) İçsem daha kötü olurdu.

Hiç ara vermeden 16 saat kitap okudum

Kaç yıldır evlisiniz?

Seviyeli bir birlikteliğimiz yok. (Gülüyor) Ama 41 yıldır evliyim.

Günde kaç saat kitap okuyorsunuz?

Bazı zamanlar 8 saate ulaştığım oluyor. Rekorum 16 saattir.

Ne okumuştunuz?

Birkaç kitap birden takip etmiştim. Mesela Karamazof Kardeşler'i 8 saat okuduğumu bilirim. Yaz günüydü. Çay bahçesinde okuyordum. Gözlerim o kadar yorulmuş ki kitap bittikten sonra kar yağmış sandım.

Bilgisayar ne zamandan beri elinizin altında?

10. sene-i devriyesine girdi. Bütün işlemleri not almak da buna dâhil, bilgisayar üzerinde yapıyorum. Şimdi iPad siparişi verdim bakalım.

Cep telefonu?

Kardeşim Alaaddin 2002'de Uludağ Üniversitesi Hastanesi'nde tedavi görüyordu. Doktorlar cep telefonu ile görüşebileceğimizi söylediler. O zamandan beri kullanıyorum.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün size ‘ağabey' diye hitap ettiği doğru mu?

Akşam sabah Sayın Gül'le beraber değiliz. (Gülüyor) Ama ağabey der. Köşk'teki yemek münasebetiyle tanışmıştık kendisiyle.

kaynak:zaman gaz.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum