Güneysu Dergisi, Sayı 129, Kış 2021 / Nurdan Aladağ - İlkay Coşkun - Söyleşi

Güneysu Dergisi, Sayı 129, Kış 2021 / Nurdan Aladağ - İlkay Coşkun - Söyleşi
23 Şubat 2021 - 20:00

İLKAY COŞKUN / GÜNEYSU DERGİSİ (NURDAN ALADAĞ) SÖYLEŞİ 



N. Aladağ: Kendinize dışarıdan birinin gözü ile bakıyor olsaydınız yazar ve şair İlkay Coşkun kimdir?

İlkay Coşkun: Merhabalar. Günün yirmi dört saatini şair ve yazar olarak kalmayan ama şiir ve edebiyatı yedekte değil de merkezime almaya çalışan biriyim. Yazı, dergi, edebiyat, şiir ve etkinliklerde heyecanlı biri olduğum söylenir. Çok daha güzelini yazma kaygısını üst noktalara taşımam. Dil işçiliğini, emeği, heyecanı daha çok öncelerim. Nefesi gül kokan şair ve yazarların gönlünde hep bir bahçe gizlidir. Sonuçta nefesim gül koksun isteyen, kalem tutan biriyim. 

N. Aladağ: Edebiyata yönelişiniz nasıl oldu? 

İlkay Coşkun: Ortaokul ve lise sıralarında kompozisyonlarımın beğenilmesi ilk tohumlardı. Ayrıca o dönemlerde birçok genç gibi kimseyle paylaşmadığım azda olsa şiirlerim vardı. Üniversite sonda okurken, eskiden yazdığım şiir defterimi bulmamda şiire, edebiyata yönelmemin filizlerini oluşturdu. 

N. Aladağ: Bugünkü bakış açınızla ilk yazılarınızı /kitabınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? 

İlkay Coşkun: Genel olarak yazara bir sonraki yazdığı bir öncekinden daha iyi gelir. Ama bu tamamen doğrudur diye bir kural yok. Yazar, sadelikten, doğallıktan; karmaşıklığa, anlaşılmazlığa gidebiliyor çoğu zaman. Terside olabiliyor. Yazar farklı yazılarla, farklı kitaplarla, farklı okur kitlesine yönelebiliyor. Yani çok bilinmeyenli bir denklem gibi bir hâl var. İlk yazılarımı, ilk kitabımı farklı taraflarıyla değerlendirirsem güzel yanlarını da bulabiliyorum. Sonuçta ilk kitabımı çıkarınca çok mutlu olmuştum ve çok güzel şeyler yazdığıma inanmıştım. İkinci kitabıma vesile olduğu için de ayrı bir güzel yanı var diyebilirim. 

N. Aladağ: Başarılarımız için kendimize ait övgülerimiz var ama başarısızlıklarımıza yönelik binlerce bahanemiz var. Başarılı olmak için hayat felsefeniz nedir? 

İlkay Coşkun: “Bu çocuk fazla ders çalışmaktan kafayı bozacak” gibi sözlerle hayat yolculuğuna başladık. Toplumumuzun genelinin çalışkan olmasını ve başarılı olmasını beklemek fazla hayalcilik olur. Tembellerimiz de olacak tabi. Ama önemli olan her alanda çalışkan olanlarımızın, başarılı olanlarımızın sayısını, yüzdesini artırmaktır. İyi bir insan olma gayreti başarının öncülü bence. Başarılı olma isteği keşfetmenin, istemenin ve bulmanın timsali değil midir? Büyük işler, küçük düşler görmekle başlamaz mı? Her insan hayatta çam olamasa da bulunduğu yerde istenilen, fayda sağlayan bir çalı olabilir en azından. 

N. Aladağ: Yazarken ve yazdıklarınızı kitaplaştırma sürecinde ailenizin yaklaşımı nasıldı? 

İlkay Coşkun: Şair ve yazarlara, yazdıklarını paylaşma hevesinin aileleri ve çevreleri tarafından pek verilmediği söylenir. Yazar ve şair, en azından ailesinden bir kişi dahi olsa okunmak ister, benimsenmek ister. Bir taraftan ailesinden, eşinden yazarlığının keyfini tattırmadığı şikâyetlerini hep duyarız. Bu konuda şanslıyım. Eşim Vildan Poyraz Coşkun’da yazar olduğu için yazdıklarımın genellikle son okumalarını yapıyor. Eleştirilerini de hiç sakınmaz. Birlikte aynı meşguliyet içinde olmamız her ikimiz içinde daha iyiye daha iyi adımlarla ilerlememizi sağlıyor. En azından bunu sağlamış durumdayım. 

N. Aladağ: ’’Şehirler insanoğlu gibidir. İnsanı hem taşır hem de saklar.” yazınızda yaşanası şehre bir özlem var diye bilir miyiz? Bu şehir size göre nasıl olmalı? 

İlkay Coşkun: Her bireyin şehirlerden hatta büyük şehirlerden beklentileri farklı farklıdır. Mesela “Şehirler çıkmaz sokaksız nasıl sevilir” diyen Şair İlhan Berk, şehir sevgisini çıkmaz sokaklarla özdeşleştirmiş. Bunun gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Günümüzde, şehir, köy, kırsal iç içe girmiş durumda. Teknolojinin yaygınlığı ile bu kaçınılmaz bir sondu belki. Ama yine de köyü ve şehri kendi içlerinde korumalıydık diye de düşünüyorum. Biz insanoğlu ne zaman ki koşmayı, bir yerlere yetişme çabasını hayat zannettik işte orada büyük hata yaptık. Şehirlerde yaşayıp hep bir telaş hâlinde olan insanın bu telaşını alacak, azaltacak formüller üretmeliyiz. Fiziki ve kültürel yönden şehirleri kodlayıp yepyeni bir şehirli kimliği oluşturmalıyız. Yorgunluklarımıza, sıkıntılarımıza çareler üretme yerine bilakis bunların müsebbibi olup çıktık. İdeal şehir tasavvurumda, kentsoylu bir sınıf, aristokrat, burjuva anlayışları yok tabi. Her şeye rağmen insan şehrini sevebilmeli. “İnini beğenmeyen tilki bite mahkûm olur” sözünü de yabana atmamalıyız. 

N. Aladağ: İç Hatlar kitabınızda ünlü düşünürlerin sözlerine yer verdiğiniz yazılarınızı okurken dikkatimi çeken bir nokta; günümüzde kullanılmayan Arapça, Farsça sözcükler kullanmanız oldu. Yazar herkes tarafından anlaşılmayı isteyeceğine göre, Niçin bu tercih? 

İlkay Coşkun: Edebiyat estetik gayesi güdülen sanatların başında gelir. Köklere inerek, kökten beslenerek göğe yükselmenin zeminini oluşturur. Yazarın tamamen anlaşılmaz derecede Arapça, Farsça ve başka dildeki kelimelere yönelmesine bende karşıyım. Ama geçmişle bu günümüz arasında azda olsa duygu, insicam birliği sağlamak adına, birkaç nesil öncesi kullanılan ifadelere, arkaik kelimelere hayat hakkı vermenin ne mahsuru olabilir ki? Arının polen topladığı güllerin sayısını artırması misali, dilimiz ve yazarın zenginliğini artıracaktır. Son tahlilde geçmiş yaşanmış bir edimdir. Ama geleceğin inşası bugünün ve geçmişin temelleri üzerinde yükselecektir. 



N. Aladağ: Sizce şiir nasıl olmalı? 

İlkay Coşkun: Şiiri, hayalin ve ilhamın bileşeni olarak görürüm. Kelimelerin raksı, horonu gibi gelir bana. Şiirler; doğallıklarının, saflıklarının ve içtenliklerinin yanında şaşırtabilmeliler de. Şiirler üzerinde oynamalarla, düzeltmelerle; yanılsamalarına, süslemelerine kanmamalıdır. İyi şiir, dünyanın yükünü kapsayan küme gibidir. Kesiştiği kadar gerçek, farkı kadar aykırıdır. Şiir yazmak süzmeyi gerektirir. Şiir, karalama değil insanın hayata bakışının bir resmi olmalıdır. 

N. Aladağ: “+ Uç” şiir kitabınızda çileli yaşanmışlıklar, yaşanan acılar mısralarda yerini almış olsa da İlkay Coşkun'un şiir diliyle, aşk ve umudu okurların yüreklerine ulaştırdığını söyleyebilir miyiz? Şiirlerinizin kitaplaşana kadar olan yolculuğu nasıldı? 

İlkay Coşkun: Bu yüzden +Uç ismini koydum şiir kitabıma. “Gözde, gaye, vefa, hüzün, vatan, tekerrür, küçürek bölümlerine ayırdığım kitabımda -daha çok hüzün yakıştırılan şairlere- küçükte olsa umut dolu bir pencere aralamak istedim. 

N. Aladağ: Ciğeri Yaralı İnsan adlı yazınızda “Korona sonrası, hangi insan aklını başına alacak? Sözlerinizi yazarken değişimin önemine dikkat çekiyorsunuz. Covit-19 un size yansıyan eksileri ve artıları neler oldu? 

İlkay Coşkun: Her ne kadar “Pozitif” kelimesi pandemi ile beraber irtifa kaybetmiş gibi gözükse de daha çok olumluluğu, istenileni çağrıştırmaktadır. Bir musibet bin nasihatten daha çok etkilidir. Korona, küresel ısınma ve çevre felaketleri, insanlığın büyük dersi olacak gibi önümüzde duruyor maalesef. Bu zorluklar belli kırılmalara sebebiyet verecek ve şapkamızı önümüze koyacağımız günler olmalı bu günler. Acı da olsa yaşıyoruz. Bu dönemde kaybedilen dost ve bayram biriktirme yüzdesini artırıp hayat zayiatı insan sayısını azaltmaktır asıl meselemiz. 

N. Aladağ: Edebiyatla uğraşmak size göre şifa mıdır? 

İlkay Coşkun: Edebiyat, güzellikleri, zorlukları, ahvali, hayatı güzel anlatma çabası değil midir? Nasıl ki derdini sade anlatana dertli, hâliyle anlatana âşık diyorsak güzel anlatana da şair ve yazar diyoruz. Okumak, yazmak, edebiyatla uğraşmak bir kısım insanlar içinde olsa etkili bir terapi. Ruhunuza, yüreğinize, hayatınıza bir dost, arkadaş ve yoldaş bulmuş oluyorsunuz. Alternatif tıp gibi, bitkisel takviyeler gibi bir takviye hüviyetinde. Şifa, daha çok bu terapiye inanmanın verdiği güçtedir. Belki de yazarak içimizin sesini, çığlığını kimselere zarar vermeden akıtıyoruzdur kim bilir? 

N. Aladağ: Bir şeyin orijinaline sahip olabilseniz, o ne olurdu? 

İlkay Coşkun: Maddi bir değerden öte manevi bir değerin olmasını isterdim. Saf, temiz, çıkarsız, orijinal bir çocuk ruhunun devam etmesini kendim için ve bütün insanlar için dilerdim. Yaşam sevinci denen iyi perinin hep hayat hakkı olmasını isterdim bir de. 

N. Aladağ: Çocukluğunuza dair en çok neyi özlüyorsunuz? 

İlkay Coşkun: Umarsız olmayı özlüyorum. Düşünsenize sabah uyanmışsınız kafanızda sadece dün yarım bıraktığınız oyun var. Yarım kalmış çocukluk taşırken yüreğimizde, eski zaman masalı olan çocukluğu kim özlemez ki? 

N. Aladağ: Geçekleştirmeyi düşündüğünüz yeni projeler var mı? 

İlkay Coşkun: Yazma noktasında gelecekte düşündüğüm özel bir projem yok. Uzun yıllar sağlıkla okuyabilmek ve yazabilmek isterim. Her sene olmasa da 2-3 senede bir de olsa kitap yayımlatmak isterim. 



N. Aladağ: Son soru olarak, herkesin bilmesinde yarar gördüğünüz bir hayat tecrübenizi öğrenebilir miyiz? 

İlkay Coşkun: Sizle paylaşmak istediğim kitaba, öğrenmeye yönelik yaşadığım bir hadiseyi anlatayım. O vakit yaklaşık on beş sene önce Hz. Mevlâna hakkında çok şey bilmediğimin farkına vardım. O sene Mesnevi sohbetleriyle, Mesnevi okumalarıyla, Hz Mevlana üzerine yazılmış kitapları okumakla meşgul oldum. Bu konudaki bilgi açlığımı bu şekilde gidermiş oldum. Bu faaliyetlerim yorucu olsa da mutluluk vermişti. Aynı bunun gibi atölye çalışmalarını, sempozyumları, anma etkinliklerini önemserim ve değerli bulurum. 

N. Aladağ: Zaman ayırdığınız ve sorularımı samimiyetle cevapladığınız için teşekkür eder, gelecek zamanlarda da başarılarınızın devamını dileriz. 

İlkay Coşkun: Güneysu Dergisine ve Nurdan hocam size, bu fırsatı bana verdiğiniz için çok teşekkür ederim. 

-----------------------------------------------------------------------------
İlkay Coşkun

1971 Yozgat Çayıralan doğumlu. Bilecik’te bir kamu kuruluşunda mühendis olarak görev yapmaktadır. İrade gazetesinde (Sivas) köşe yazarlığı yaptı. Radyo Hilal'de "İlkay Coşkun'la Edebi Sohbetler" programını hazırlayıp sundu. Görsel ve deneysel şiirlerinin bazıları, Ukrayna, Kiev Üniversitesi akademik çalışmasına konu oldu ve Ukraynacaya çevrildi. Otuzu aşkın dergide ve kitapta şiirleri ve yazıları yer aldı. 

Yayımlanmış Eserleri: 

İç Hatlar, Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık/ Deneme-2020 
+ Uç, Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık/ Şiir-2020 
Kahve Bahane, Vilayet Yayınları/ Deneme-2018 
Bimola, Şiir Vakti Yayınları/ Şiir-2017 
Bilonsa, Şiir Vakti Yayınları/ Şiir-2012 
Düş Yolcusu, Antik Yayınları/ Şiir-2011 
Nağmeler, Gündüz Yayınları- Şiir-2008

Güneysu Dergisi, Sayı 129, Kış 2021
Nurdan Aladağ - İlkay Coşkun - Söyleşi


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum