Siyasi-diplomatik hareketliliğin gözlemlendiği Güney Kafkasya'da ise süreçlerin hangi yönde gelişeceği uzmanlar tarafından merak ediliyor. Bölgede entegrasyona hizmet edecek adımların atılması önemli. Bu açıdan Bakü'nün faaliyetlerinin önemini herkes kabul ediyor. Geniş bir coğrafyada nüfuz sahibi olan Azerbaycan'ın gelecekte bölgesel jeopolitik dinamikleri nasıl etkileyebileceğine dair öngörüler yapılıyor. Bu bağlamda, büyük güçlerin Güney Kafkasya'da artan faaliyetleri karşısında resmi Bakü'nün izlediği politikanın ciddi bir şekilde analiz edilmesi gerekmektedir.
Jeopolitik bir alan olarak Güney Kafkasya
Uzmanlar Güney Kafkasya'da neler olduğunu anlamaya çalışıyor. Durum hem süreçlerin dinamikleri hem de genel tablonun özellikleri açısından oldukça karmaşık. Aynı zamanda, çeşitli yönlerdeki jeopolitik süreçlerin kesişme "bölgesi" olan Güney Kafkasya'da da karışık bir durum ortaya çıktı.
Ancak bunların yanında siyaset teorisi açısından ilginç olan ve açıklanması gereken noktalar da vardır. Bunlar arasında Güney Kafkasya'daki "bölgesel jeopolitik ilişkiler", "bölgesel alan" ve "bölgesel jeopolitik entegrasyon" gibi olguların içeriğinin özelliklerini anlamadan siyaset bilimine dayalı herhangi bir görüş ifade etmek zordur.
Özellikle Azerbaycanlı uzmanların sıklıkla kullandığı Güney Kafkasya-Hazar-Orta Asya bölgelerini tek bir jeopolitik bütünleşme alanında birleştirme sürecini kastediyoruz. Çünkü ortak görüşe göre bu süreç Azerbaycan tarafından yürütülüyor. Yukarıda vurgulanan kavramların hem genel teorik anlamı hem de Azerbaycan'ın stratejisine nasıl dahil edildiği bizim için önemlidir.
Öncelikle Güney Kafkasya-Hazar-Orta Asya jeopolitik alanının Azerbaycan için ne anlama geldiğine bir bakalım. Bu bağlamda Azerbaycan Güney Kafkasya'nın lider devletidir. Coğrafi olarak bu bölgede yer almaktadır. Azerbaycan aynı zamanda Hazar havzasındaki devletlerden biridir ve bu havzadaki coğrafi konumunun yanı sıra Hazar'da zengin petrol ve gaz kaynaklarına sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Yani Azerbaycan enerji taşıyıcıları olan bağımsız bir devlettir. Bunların yanı sıra Azerbaycan, bir Hazar ülkesi olarak enerji politikası konusunda geniş jeopolitik alanda aktif siyasi ve diplomatik eylemleriyle jeopolitik düzene şekil ve içerik veren devletlerden biridir.
Dolayısıyla Güney Kafkasya'nın lider devleti statüsündeki Azerbaycan, Hazar havzası topraklarına fiilen nüfuzunu yayma fırsatına sahiptir. Bu potansiyel olarak Güney Kafkasya ile Hazar Havzası'nı birbirine bağlama şansı yaratıyor.
Son olarak, Güney Kafkasya'nın lider devleti ve Hazar havzasının aktif bir aktörü olan Azerbaycan, coğrafi ve jeopolitik olarak Orta Asya'ya komşu bir ülke olarak değerlendirilebilir. Bu anlamda Azerbaycan'ın Orta Asya üzerindeki etkisi genel olarak komşuluk politikasının bir boyutu olarak düşünülebilir. Ayrıca bu düzeyde Azerbaycan, Güney Kafkasya'nın öncülüğünde Hazar Havzası'nın enerji, ulaştırma ve lojistik alanlarında aktif bir oyuncu olarak Orta Asya yönünde politikalar uygulayabilir. Bu noktanın kendisi biraz farklı bir ölçekte düşünmek için sebep veriyor.
Üç bölgeyi birbirine bağlama mekanizması
Azerbaycan'ın Güney Kafkasya, Hazar kıyıları ve Orta Asya bölgelerini jeopolitik olarak birbirine bağlayabileceği sonucuna varılabilir. Hangi mekanizmayla? Uzmanların cevabı şu şekilde: Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) aracılığıyla! Çok ilginç ve tarihsel-politik bir yaklaşım. TDT gerçekten bu yeteneklere sahip mi? Evet, öyle. Çünkü Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in vurguladığı Türk dünyasının başlıca olumlu fırsatları bu sonuca varmamızı sağlıyor. Bunlar arasında zengin doğal kaynaklar, dinamik ekonomik sistemler, ortak tarihsel kökler, ortak din, dinamik demografik gelişim vb. yer alır. gibi önemli faktörleri içerir. Bütün bu nitelikler, Azerbaycan Cumhurbaşkanı'nın modern aktif dış politika rotası perspektifinden tam olarak gerçekleştirilebilecek konuları etkilemektedir.
Bu süreçlerin ışığında yukarıda bahsettiğimiz teorik kavramları kısaca açıklayalım.
Jeopolitik ilişkiler, jeopolitik alan ve bölgesel jeopolitik entegrasyon
Jeopolitik ilişkiler, herhangi bir bölgedeki siyasi aktivite ile coğrafi mekanın koşulları arasında oluşan ilişkilerdir. Yani belirli bir bölgede yer alan ülkeler arasındaki ilişkilerin etkileşimi, siyasi faaliyet ve coğrafi özellikler arasındaki ilişki açısından ele alınırsa, jeopolitik ilişkilerin içeriğini oluşturur. Elbette burada devletin siyasi çıkarları ve hedefleri ile gerçek coğrafi koşullar arasındaki uzlaşma noktaları (veya noktaları) önemli bir rol oynamaktadır ( bkz: Kaledin, N.V. Политическая география: истоки, роблый, принципы научной концептици –. SPb. : Изд Saint Petersburg Üniversitesi, 1996. – 164 s.).
Bölgedeki jeopolitik ilişkiler sistemi jeopolitik bir alan yaratıyor ( bkz: Yelatskov, A.B. Политическое геопространство как объект иследования. // Вестн. СПб. ун-та. Сер.7. – 2013. Вып.4. – s. 161). Herhangi bir jeopolitik mekanın genel resmini bir jeopolitik ilişkiler sistemi olarak ifade ettiği varsayılmaktadır. Bu niteliğiyle jeopolitik alan bütünleştirici bir olgudur.

Başlıca özelliği, mevcut jeopolitik ilişkileri birleştirmek, onları genel arka plana karşı tek bir yapısal-işlevsel gerçeklik haline getirmektir. Jeopolitik mekan aynı zamanda devletler arasındaki ilişkilerin oluşumunu da etkilemektedir. Jeopolitik alan, devletin veya devletler birliğinin kontrol ettiği alandır.
Son olarak bölgesel jeopolitik entegrasyon, jeopolitik alan ile jeopolitik alanı çelişkisiz bir şekilde kapsayan bir olgudur. Bu anlamda, bölgesel ölçekte jeopolitik entegrasyonun ana destekleyici bileşenleri jeopolitik alan ve jeopolitik alandır ( bkz: Meshkov, O.K. Jeopolitik (для специальности государственного и муспунициального управления): Учебник. ., SPбГПУ, Факултет безопасности ИВТОБ, 2005 . - 239 .).
Şimdi bu siyasi faktörler perspektifinden Azerbaycan'ın Güney Kafkasya-Hazar-Orta Asya coğrafyasındaki bütünleştirici işlevinin modern yönlerine dikkat edelim.
Zorlu rekabet aşaması
Yukarıdaki görüşlerden Azerbaycan'ın bölgelerarası jeopolitik ilişkilerde jeopolitik alan ve mekan için üç statüde ciddi şekilde mücadele ettiği görülmektedir . Birinci statü, Avrasya coğrafyasında kendi gücüyle toprak bütünlüğünü sağlayan tek bağımsız devlet olmakla ilgilidir. İkinci statü ise Güney Kafkasya'nın lideri olmaktır. Üçüncüsü ise geniş bir coğrafyada başarılı bir enerji ve ulaştırma-lojistik politikası uygulayan bir devletin durumudur.
Bu durum mantıksal olarak Azerbaycan'ı büyük jeopolitik güçlerin savaş alanına sokuyor. Bu ölçekte başarılı olmak için yapısal-işlevsel bir güç olarak TDT'ye ihtiyaç vardır. TDT'nin Türkiye gibi dünyaca ünlü bir ülkesinin yanı sıra Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan gibi doğal kaynaklar açısından zengin ve dinamik gelişme aşamasına girmiş, gelecek vaat eden ülkeleri de bulunmaktadır. Bunları dikkate alan Azerbaycan Cumhurbaşkanı, TDT'nin geleceğinin çok büyük olduğunu ifade ediyor.
ABD, Avrupa Birliği, Çin gibi güçlerin Azerbaycan'ı rakip olarak görmesi doğaldır. Bunların arasında Bakü'ye engel çıkarmaya çalışanlar da var. Şimdi bu iki şekilde daha belirgindir. Bu yönlerden biri de Zengezur koridorudur. Diğeri ise "3+3" formatıdır. Ermenistan her iki yöndeki büyük güçlerin bölgesel uşağıdır. Bu ülke şimdilik bölgesel ilişkiler, bölgesel alan ve bölgesel alan açısından çoğunlukla olumsuz bir işlev görüyor. Amerika'nın Zengezur'a üssüz askeri birlik göndermesi de bunun teyitlerinden biridir.
Bir diğer olumsuz durum ise Rusya ve Çin'i bypass eden enerji rotalarının tercih edilmesi gibi sinyallerin Azerbaycan'a iletilmesidir. Son olarak Washington'dan Amerika'nın Azerbaycan ile Ermenistan arasında her formatta barış görüşmelerine hazır olduğu bilgisi verildi. Ancak biraz daha erken bir şart koyuldu: Rusya ve Çin'in bu işe karışmaması gerekiyor. Peki "herhangi bir format" ile neyi kastediyoruz?
"3+3" formatı da bu anlamda ciddi mücadele konularının başında geliyor. Burada yabancı çıkarların temsilcisi olarak İrevan bu formata karşı adımlar atıyor. ABD'nin Rusya ile Çin, Çin ile Türkiye arasındaki ilişkileri bozmaya yönelik adımları ve Hindistan-İran-Ermenistan ulaştırma koridorunu etkinleştirme girişimlerinin arka planında bu durum oldukça düşündürücü bir etki yaratıyor.
Eğer bunlar gerçekten "3+3" formatının gerçekleşmesini engelleyecekse, o zaman bölgesel jeopolitik ilişkiler çok gergin bir boyuta gidecek, bu da jeopolitik alanda ve sonuçta bölgesel jeopolitik alanda çatışma yaratacaktır. istikrarsızlaşma ve dengesizlik tehdidiyle karşı karşıya kalacaktır.
Bu nedenle Azerbaycan'ın Türk Devletleri Teşkilatını çok bölgeli ölçekte faaliyet gösteren tek jeopolitik güce dönüştürme yönünde attığı adımlar, geniş bir coğrafya için tarihi bir olaydır. Öyle görünüyor ki yakın gelecekte Güney Kafkasya'daki jeopolitik ilişkilerdeki rekabetin ana hattı TDT'nin diğer büyük güçlerle olan jeopolitik ilişkilerinin niteliği olacak. Bu anlamda Azerbaycan bağımsızlık döneminin en önemli jeopolitik mücadele aşamasına girmiş görünmektedir.
Not: Yazı ilk olarak 20 Ağustos 2024 tarihinde turkustan.az sitesinde yayınlanmıştır.
FACEBOOK YORUMLAR