GÜNEY AZERBAYCAN (İRAN) TÜRKLERİNDE NEVRUZ BAYRAMI - BABEK ŞAHİT

GÜNEY AZERBAYCAN (İRAN) TÜRKLERİNDE NEVRUZ BAYRAMI - BABEK ŞAHİT
24 Mayıs 2021 - 10:02

Türk kültürünün önemli geleneklerinden biri olan Nevruz Bayramı, Türk Dünyası’nın birçok bölgesinde olduğu gibi Güney Azerbaycan (İran) Türkleri içinde de canlı bir şekilde varlığını devam ettirmektedir. Güneşin hareketine dayalı olan İran takvimine göre (Hicri Şemsi Takvimi) (1) Nevruz Bayramı yılın ilk günüdür ve bu açıdan Yeni Yıl Bayramı olarak da anılmaktadır.  Doğanın kış uykusundan uyanıp yeniden hayat bulduğunun başlangıcı sayılan Nevruz Bayramı, Güney Azerbaycan Türkleri içinde kendine özgü gelenek ve görenekleriyle kutlanmaktadır. Bu bağlamda Nevruz Bayramı’na bir hafta kala evin her yeri temizlenir, tozlar alınır, camlar silinir, halılar ve kilimler yıkanır ve yeni kıyafetler alınır. Nevruz Bayramı’nın bir önceki Çarşambası’ndan kutlamalar başlar. Yılın en son Salı gününü Çarşamba gününe bağlayan gecede halk sokaklara toplanarak ateş yakıp ateş çevresine toplanırlar ve ateşin üstünden atlarlar. “Çarşamba Suri” denilen bu gelenekte yakılan ateşe “Tongal Yakmak (Tonqal Yaxmaq)” ya da “Tongal Kalamak (Tonqal Qalamaq)” denmektedir. Gençler ateşin üstünden atladıkları zaman bir dilek tutup “Atıl batıl Çarşamba / Bahtım açıl Çarşamba (Atıl batıl Çarşamba/ Béxtim açıl Çarşamba)” ve “Benim sarılığım senden / Senin kırmızılığın benden (Ménim sarılığım séndén / Sénin qırmızlığın méndén)” sözlerini söylerler. Yılın son Çarşambası’nda “Çarşamba Levini” ya da “Çarşamba Yemişi” dedikleri karışık kuru yemiş pazardan alınır ve küçük poşetlerde paketlenerek dost, akraba ve çocuklara dağıtılır. Yılın son Perşembe günü, Kara Bayram olarak kabul edilmektedir. Kara Bayram’da halk mezarlığa ziyarete gider ve evde pişirdikleri helva ya da Erdek dedikleri bir tür küçük yağlı çöreği mezarlıkta bulunanlar arasında dağıtırlar.

Güney Azerbaycan Türkleri içinde yaygın olan bir başka gelenek “Göy Yeşertmek (Sebze Yeşertmek)” geleneğidir. Nevruz Bayramı’na on gün kala evin hanımları buğday ya da arpa tohumlarını su ile ıslatıp özel tabaklara koyarlar ve üstünü bez örtüyle öterler. Tohumların kurumasını engellemek için de her gün az miktarda su verip ıslatırlar. Böylece tohumlar çatlayıp yeşerir boy atarlar. Göy dedikleri bu yeşermiş tohumları, Nevruz Bayramı süresince evin salonunda bulunan bir masanın ya da bayram için açılmış sofranın köşesinde bulundururlar. Nevruz Bayramı’nın 13. Gününde piknik ve gezinti için doğaya çıktıkları zaman bu sebzeyi (çimi) nehir suyuna bırakırlar.

Güney Azerbaycan Türklerinin Nevruz Bayramı kutlamalarıyla ilgili bir başka gelenek, Semeni Pişirmek geleneğidir. Nevruz Bayramı’na iki hafta kala buğday tohumlarını özel kaplarda ıslatırlar. Bayram’a birkaç gün kala bu tohumlardan Semeni dedikleri özel bir tatlı yaparlar ve bu tatlıyı küçük kaplara doldurarak komşular ve akrabalara dağıtırlar. Bazen ailenin ya da komşuların kadınları, evlerin birinde toplanıp evin avlusunda büyük kazanlarda bu tatlıyı yaparlar ve tatlıyı yaparken de şu sözleri söylerler: “Semeni Ay Semeni, Her Yazda Yada Sal Beni (Hatırla Beni), Semeni Sakla Beni (Koru Beni), Her Yıl Yeşertirim Seni (Göyertirim Seni), Gülüş Dudaklarda Semeni, Bizim İller Okur Bu Nağmeyi, Semeni Ay Semeni Sakla Beni (Koru Beni), Dizim Dört Yanına Nergis, Yasemini,  Bu Bayramda Her Yıl Bayram Düzelten, Ben El Çekmem Senin Gibi Güzelden, Sofraların Bezeğisin (Süsüsün) Ezelden, Yakışır Odalara Semeni”. İnanışa göre Semeni’yi pişirirken kazanı karıştıran kişilerin dilekleri yeni yılda gerçekleşir. Bunun için kadınlar özellikle de genç kızlar kazanı karıştırmak için sıraya dizilirler.

Nevruz Bayramı’nda bir gün kala nişanlı kızlara erkek evinden Honça (Xonca) dedikleri hediyeler gönderilir. Honçalar iki büyük tepsiden oluşur. Tepsilerin birinde tatlı ve yiyecek diğerinde ise kıyafet ve elbise gibi hediyeler yer alır. Ayrıca bu tepsilerle birlikte “Bayram Kurbanlığı” dedikleri bir koç da gönderilir.

Güney Azerbaycan Türklerinde, Nevruz Bayramı için evin salondan bulunan bir masanın üstünde “Yedi Sin Sofrası”  açarlar. Sofranın başına Kur’an ve ayna konmaktadır ve sofranın içine çeşitli bereketleri simgeleyen yedi yiyecek ve eşya konmaktadır. Bunlar su, semeni, sebze (Çim), sikke, sincit (Kuşiğdesi), süslenmiş yumurta (Soğan kabuğuyla haşlanarak soğan kabuğunun rengini alan boyanmış yumurta) ve sumaktan ibarettir. Bunun yanı sıra yöreden yöreye farklı olarak sarımsak, sirke, sümbül ve elma da konmaktadır. 

Nevruz Bayramı sabahı yeni kıyafetler giyinip, ilk önce büyükler ziyaret edilir. Ardından akrabalar, dost ve komşuların ziyaretine gidilir ve herkes birbirinin bayramını “yeni yılınız kutulu osun, nice bu yıllara (tézé iliniz mübarek olsun, neçé illér bu illéré” diyerek kutlar. Büyükler, çocuklara boyanmış yumurta ve para bayramlık olarak verir. Bu boyanmış yumurta soğan kabuğuyla haşlanarak kırmızı renginde olan yumurtalaradır. Küsler barıştırılır ve kırgınlıklara son verilir. Bu bayramlaşmalar beş altı gün sürer. Yeni yılın on üçüncü günü “Doğa Günü” olarak bilinir ve bugün bütün aile toplu bir gezintiye çıkar. Doğa ile birleşmek adına yapılan bu piknikte Nevruz Bayramı süresince evde tutulan Göy (Çim) nehirler, akar sular ya da doğaya bırakılır. Böylece yılın son Çarşamba gecesinden başlayan Nevruz Bayramı kutlamaları Nevruz Bayramı’ndan on üç gün sonra son bulur.

Son Notlar

(1) Hicri Şemsi takvimi, Güneş yılını esas almaktadır. Başlangıç olarak hicri takvimde olduğu gibi Hz. Muhammed ‘in Mekke’den Medine’ye hicreti (622) kabul edilmiştir. Bu takvim Selçuklu hükümdarı Celal’ud-Devle Melik Şah’ın emriyle hazırlanan, Güneş’in hareketine dayalı ve 12 hayvanlı Türk takvimini temel alan Celali takvimine göre 21 Martı yani Nevruz Bayramı’nı yılbaşı olarak kabul etmektedir.

Babek ŞAHİT- Tebriz Araştırmaları Enstitüsü Uzmanı

 

“Tebriz Araştırmaları Enstitüsü” (TEBAREN) 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum