Genç yaşında o rüyâsız uykuya dalan şâirin şiirleri

1956’da vefat eden Ordulu şair Selim Saraç’ın unutulmaya yüz tutan şiirleri Gökhan Akçiçek tarafından Türk edebiyatına kazandırıldı. Artshop Yayınları tarafından okura sunulan kitapta, henüz 28 yaşındayken penisilin iğnesinin neden olduğu alerjik bir reaksiyon sonucunda hayata veda eden şairin, ardında bıraktığı şiir defteri ve yaşam hikayesi yer alıyor.

Genç yaşında o rüyâsız uykuya dalan şâirin şiirleri
15 Şubat 2022 - 16:33 - Güncelleme: 15 Şubat 2022 - 20:29

Gökhan Akçiçek'in yayıma hazırladığı 'Selim Saraç Kitabı' ile 'Beyhan Güley Kitabı' bu ay içinde Artshop Yayınları'ndan çıktı. Her iki kitap da 199 adet basılmış olup, her nüshası numaralandırılmıştır. Beyhan Güley ismi bana yabancı değildi ama, Selim Saraç hakkında hiç bilgim yoktu.

Selim Saraç, 3 Şubat 1928 günü Akçaabat'ın Mersin köyünde doğmuş. Gümrük Muhafaza Memuru olan pederi Bekir Efendi'nin Ordu'ya atanması nedeniyle, Selim, ilk ve orta mektepleri Ordu'da tamamlamış. Liseye ise Trabzon'da başlarsa da, ikinci sınıf öğrencisiyken bir öğretmenin şikâyeti üzerine birkaç arkadaşıyla birlikte disiplin cezası alarak okuldan uzaklaştırılır. Ertesi yıl yeniden Trabzon Lisesi'ne döner ama, şikâyetçi bayan öğretmen okuldayken Selim Saraç'ın mezûn olamayacağı anlaşılır. Bunun üzerine pederi Bekir Efendi onun kaydını İstanbul'daki Kabataş Lisesi'ne yaptırır.

İŞSİZ, GÜÇSÜZ, ASRÎ BİR DELİKANLI

Mezûniyetinden sonra uzun yıllar işsiz kalır. Bu yıllarında akrabasından Melike isimli bir kıza âşık olur. Ama, vuslata engel de çoktur. Birinci engel, kızın bir öğretmenle nişânlı olmasıdır, ikinci engelse Melike'nin annesi Hafize Hanım'dır. Kadının 'geceden mânâlı, geceden derin' gözleri olan kızını işsiz güçsüz asrî bir delikanlıya vermeye hiç niyeti yoktur. Ayrıca, Hafize Hanım, üç gece üst üste rüyâsında Selim'in öldüğünü bile görmüştür. Hafize Hanım'ın inadına rağmen, Melike Selim, Selim de Melike diye ısrar edince, kız tarafı sonunda ilişkiyi kerhen kabûl etmek zorunda kalacaktır.

23kr2-at-kutu.jpeg

YAŞAMI BOYUNCA BAĞLI KALDIĞI AT: YAĞMUR

Parasızlıktan bunalan Selim Saraç, yedek subaylık görevi için Sarıkamış'a süvari olarak gidince biraz rahatlar. Terhisindeyse aklı atı Yağmur'da kalacaktır. Selim'in Yağmur'a olan sevgisi herkesin aklına askerlik için Namburg'daki 4'üncü Süvari Topçu Alayı'nda hizmetine alınan Friedrich Nietzsche'yi getirecektir. Çünkü, Nietzsche'nin de Süvari Topçu Alayı'ndaki atı Balduin'i yaşamı boyunca hiç unutamadığını biliyoruz. Selim de yaşamı boyunca hep Yağmur'a bağlı kalacak, karşısına çıkan her atta Yağmur'u görecektir. Kitabın 101'inci sayfasında Selim Saraç'ın Yağmur ile çektirdiği çok güzel bir fotoğrafı bulunuyor. Ancak 1952 yılında Melike ile evlenebilen Selim, İsmet İnönü'nün araya girmesiyle Ziraat Bankası'nın Perşembe Şubesi'ne atanır. Kızı Mirgün 1955 yılında Perşembe'de dünyaya gelir. Mirgün henüz 71 günlük bebekken, Selim, üşütür ve hastalanır. Hastalığını kızına bulaştırmamak için odasından çıkmaz, ateşi bir türlü düşmediği için de 12 Şubat 1956 sabahında hükûmet tabibi Bayram Bey'i eve çağırırlar. Bayran Bey ona bir penisilin iğnesi yapar ve dinlenmesini söyler. Bayram Bey ayrılınca, Selim yorganı üzerine çekip, rüyâsız bir uykuya dalar...

23kr2-beyhan-guley-kapak.jpeg

Selim Saraç henüz 28 yaşındayken penisilin iğnesinin neden olduğu alerjik bir reaksiyon sonucunda hayata veda ettiğinde, yayımlanmış birkaç şiiri ve yayımlanmasını beklediklerinin yer aldığı bir şiir defteri bulunuyordu. Kızı bu defteri kitaplaştırması için akrabadan bir akademisyene vermiştir. Ama akademisyenden yıllar boyunca hiç ses çıkmaz, defter de aileye iade edilmez. Gökhan Akçiçek, şâirin kızı Mirgün Hanım ile temas kurup defterin bir kopyasını akademisyenden almayı başarır. Kim nasıl değerlendirirse değerlendirsin, ben Selim Saraç'in şiirlerini sevenlerden ve iyi bulanlardanım. Bana hep Ziya Osman Saba'nın üslûbunu ve sesini anımsattı. Bazı şiirlerini tekrar tekrar okudum. Kitaptaki şiirler, ayrıca, Selim Saraç'ın Türk şiirindeki gelişmelerden bilgisi olduğunu, özellikle de Ahmet Hamdi Tanpınar'ı, Necip Fazıl'ı, Cahit Sıtkı'yı ve Ziya Osman Saba'yı sıkı bir biçimde takip ettiğini kanıtlıyor. Selim Saraç'ı ve şiirlerini bizlere tanıttığı için Gökhan Akçiçek'e ne kadar teşekkür etsek, yine de minnettârlığımız ifâdede eksik kalacaktır.

23kr2-gokhan-akcicek.jpeg

Türk edebiyatının unutulan ve kayıp pek çok ismi, Gökhan Akçiçek, Şaban Özdemir, Necati Tonga, Turgay Anar, Tahsin Yıldırım ve İbrahim Öztürkçü gibi araştırmacılar sayesinde bir bir ortaya çıkıyor. Birkaç isimle ve birkaç yayıneviyle daraltılmak istenen edebiyatımızda, iyi ki onlar var...


KAYNAK: KARAR GAZETESİ


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum