Erkan Akbalık Yazdı: Türk-Ermeni Olaylarında Zeytun'un Önemi

ZEYTUN ! Zeytun deyince aklınıza ilk gelen nedir?

Erkan Akbalık Yazdı: Türk-Ermeni Olaylarında Zeytun'un Önemi
05 Haziran 2017 - 18:18 - Güncelleme: 05 Haziran 2017 - 18:26

ZEYTUN !   

Zeytun deyince aklınıza ilk gelen nedir?

Kahvaltı sofralarımızın baş tacı zeytinin yöresel bir ağız ile söylenişi mi?

Bu kadar masumane bir çağrışımın olması ne kadar güzel olurdu.

Güzel Türk Yurdu Anadolu’nun, en az kendisi kadar gönlüde güzel olan insanlarının unuttukları ya da günümüzde çoğunluğunun hiç bilmedikleri ZEYTUN nedir nerededir?

               

                Yazımıza konu olan ZEYTUN bir yerleşim yeri ismidir, bugün SÜLEYMANLI olarak bilinir. Kahramanmaraş ilimizin kuzeybatısında, Ceyhan Nehri ile Göksun Çayı arasında, 3014 rakımlı haşin ve zorlu bir yapıya sahip olan Berit dağı’nın eteğinde genişte olmayan bir vadi içinde bulunan, ZEYTUN Çayı üzerinde kurulmuş bir yerleşim yeridir. Bölgede oldukça fazla zeytin ağacı olduğundan buraya “ZEYTUN” denilmiştir.

 

ZEYTUN’un önemi nereden gelmektedir ve niçin yazımıza konu ettik?

 

                ZEYTUN Türk-Ermeni meselelerinin her noktasında nerede ise merkezde yer almış bir beldedir. Hatta bütün dünyaya –gerçekler bilindiği halde- Türk Milleti ve Devleti aleyhinde kara bir propaganda aracı olarak kullanılan 1915 olaylarının tohumlarının 1800’lü yıllarda hatta daha da geçmişte atıldığı yerdir. Zeytun Ermenilerinin, hayatlarını sürdürdükleri bu coğrafyanın zorlu şartlarını, lehlerine kullanarak devlete ödemeleri gereken vergileri vermemeyi alışkanlık haline getirmeleri, başlangıçta çıkardıkları isyanların ve kalkışmaların ana sebebi olarak karşımıza çıksa da ilerleyen zaman diliminde amacın daha çok siyasi şekle büründüğü görülmektedir. Hatta burada mukim olan bazı Ermenilerin, vergi ödememek şöyle dursun eşkıyalığı bir meslek ve bir yaşam biçimi haline getirdiklerine şahit oluyoruz. Bu gerekçelerle, Zeytun Ermenileri defalarca isyan çıkarmışlardır. Bu süreç devam ederken ilginç bir veri de bu isyanların 1800’lerin sonlarına doğru ciddi bir şekilde artış göstermesidir. 

 

                1789 Fransız İhtilali ile yayılan milliyetçilik fikirleri, Osmanlı topraklarında sadece Balkanlar’daki gayrimüslim unsurları değil, Anadolu’daki Ermenileri de etkilemiştir. Fakat Ermenilerin bu topraklardaki isyan vb. faaliyetlerinin başlangıcını da 1789’lara bağlamak en yumuşak tabir ile safdillik olur. 1800’lerin sonlarına doğru ülkeler ve topluluklar arasındaki iletişim ve ulaşım geçmişe nazaran daha da kolaylaşmıştır. Bu kolaylık, birbirleri ile etnik, din ya da milliyet gibi unsurlar ile bağlı olan toplulukların, her konuda etkileşimini de arttırmıştır. Bir de buna, Türk vatanında gizli ve açık hesabı olanları dâhil ettiğimizde, emperyalist, sömürgeci ve istilacı güruhun var olan iştahlarının iyice kabardığını net bir şekilde görmekteyiz. Zeytun Ermenilerinin isyan ve kalkışmaları -bir önceki satırlarda bir kısmından bahsettiğimiz sebepler ile- sadece bu küçük, erişimi zor ve yalçın vatan topraklarında kalmamış organik ve inorganik bağlılarını ve destekçilerini de hareket geçirecek tetiklemeyi yapmıştır. ZEYTUN’daki bu isyanlar, otorite tanımaz tavırlar ve daimi bir düşmanca muhalif duruş, bu topraklarda her zaman kem gözleri olan ve gerçekleştiremedikleri ideallerini gerçekleştirmek için fırsat kollayan devletlerin dikkatini çekmiştir. Bu devletlerin konu ile ilişkileri ve süreçlerine ne kadar değinsek de, tamamen ayrı bir yazı ya da kitap konusudur.

 

                Öncelikle ZEYTUN’un Ermeniler açısından önemi ve tarihsel gelişimi “Rus Genelkurmay Ermeni Arşiv Belgeleri”nde nasıl anlatılıyor kısaca görelim:

 

                “İstanbul Ermenilerinin siyasi özerklik konusundaki emellerini hayata geçirebilmek için Asya Türkiye’sinde tarihi geleneklerine uygun ve yeni siyasi hayatlarının başlangıcı olacak topraklara sahip olmaları gerekmektedir. Onlar bu yeni merkezin etrafında birleşerek Eçmiadzin ve Ağrı bölgesini de içerisine alacak yeni bir siyasi yapı meydana getirmek istiyorlar. Gelecekte sahip olacakları bağımsız hayatın temeli olarak da ZEYTUN’u seçtiler ki, burası sahip olduğu tarihi değer ve nüfus yapısı bakımından Ermenilerin özgün embriyon arayışına uymaktadır.

 

                ZEYTUN, Toros Dağları’nın öyle bir kısmında yer almaktadır ki, burada tarih boyunca hiçbir hükümet, tam hâkimiyet sağlayamamıştır. Bu bölgede genellikle ermenler yaşamıştır. Haçlı seferlerinin başlangıcında Ermeniler burada kendi krallıklarını kurmuş ve bu krallık burada XIV. Yüzyılın sonuna (1374) kadar varlığını devam ettirmiştir.

Memlükler, onların son çarı olan VI. Leon’u birkaç kez mağlup ettikten sonra krallığa son vermişlerdir. Bundan sonra bölgenin hâkimiyeti ise Karamanoğulları’na, onlardan da Osmanlılara geçmiştir.

 

                Türk derebeylik sistemi, eski itaatsizlik ruhu ile bu tür bölgelerin bağımsızlığını desteklemiyor olsaydı bu çarlığın adı olan Kilikya, sadece kroniklerde yazılı kalırdı. Ancak bu ruh, bugün olduğu gibi eskiden de dayanak noktaları buluyordu. Bu noktalardan ilki, Ermenilerin kendilerinin temsilcisi olarak gördükleri Sis katolikosudur. Ayrıca Ermeniler, ZEYTUN’luların damarlarında, Müslümanların kılıcından kurtulmak için dağlara sığınan Leon’un taraftarlarının kanının aktığına inanıyorlar.

 

                Derebeylik sisteminin yerini alan Tanzimat, ne ZEYTUN, ne de buraya bitişik olan Hozandağı’na (Zeytun’un güneyindeki dağlık bölge) dokunmuştur. Daha 1861 yılında Toros’ların bu bölümü, bir nevi cumhuriyet konumundaydı.  Şöyle ki, buranın yönetimi dört ağanın elinde olup, bunlar Ermeniler tarafından seçiliyor ve ZEYTUN’da bulunuyorlardı. Onlarda sadece Sis Katalikosu’na bağlılığı kabul ediyorlardı. Bu katalikos, Azaba soyundan gelenler arasından seçiliyordu. Söz konusu ağalar Türk Hükümeti’ne 15 bin kuruş haraç ödüyor, komşuları olan güçlü Hozandağı derebeyleri ile dostluk kuruyor ve her zaman tam hazırlık içerisinde bulunarak kendilerine ve özgürlüklerine yönelik bütün hareketleri başarıyla püskürtüyorlardı.

 

                Fransa’nın 1861 Maraş Olayı’na (Aziz Paşa ve Çerkeslerin Ermeni isyanını bastırma olayıdır.) dâhil olması ve Derviş Paşa’nın 1865’te Hozandağı’na askeri operasyon gerçekleştirmesi (isyan eden beylerin bastırılması) sonucunda ZEYTUN’un statüsü ilçe statüsüne gerilemiştir. Hükümet buraya Türklerden bir kaymakam (Mart 1867) ve kadı tayin etmiş, iki mahkeme oluşturmuş, 200 bin kuruş vergi ödemeye mecbur etmiş ve kadastro sistemine tabi tutmuştur. İşte bugünkü isyanlara yol açan musibetler zinciri böyle başlamıştır.

 

                Herkesin beklediği gibi ZEYTUN, kendisinden istenilen vergileri ödeyemedi….. Kaymakam ve kadıların tutumları da şikâyetlere neden oluyordu… Maddi açıdan fakir, tarihi geçmiş açısından zengin olan ve özgürlüğü için her şeyi kaybetmeyi göze alan bu ülkede, mutlak Türk hâkimiyetinin ilk 10 yılında Türkler işte bu şekilde hüküm sürüyorlardı. Bu şartlarda Dağlı Zeytunluların zaptolunamaz cesareti, ülkedeki karışıklıkları artırıyordu bu tür karışıklıklar, hükümetin suçlu bir müslümanı dahi cezalandırmadığı ve ülkeyi tesadüflerin kaderine bıraktığı bir ortamda kaçınılmaz hale geliyordu. Konsolumuz Ivanov’un 1876 yılındaki öngörüleri bu yöndeydi. Bir yıl sonra öngörüler gerçekleşmiştir. 1877’de Babik ortaya çıkmış, kaymakam kaçmış Zeytunlular konağı harap etmiş, arşivleri dağıtmış, camiyi ateşe vermişlerdir.

 

                Berlin konferansından 2-3 ay sonra Piskopos Nikogos (Zeytun Fırnezi köyü manastır keşişi) Kilikya’yı Türklerden kurtarmak için halkı isyana kışkırtmış ve Ermenilere Avrupalıların kendilerine merhamet gösterdiklerini söylemiştir. Kamil Paşa bu isyanı bastırmış ancak ZEYTUN’da Türk hâkimiyetini sağlayamamıştır.[1]”

 

                Görüleceği gibi Rus arşiv belgelerinde bölge ile ilgili belgelerde ilginç ifadeler vardır. Mesela ZEYTUN’ a “ÜLKE” deniyor. Bir diğer konu ise genel olarak bazı yerlerde isyan hareketleri ve isyancılara “CESARET/CESUR” gibi yakıştırmalarda bulunuyor. Ermenilerin ZEYTUN’u gelecekteki hayatlarına uygun bir yer olarak seçtiklerini ve bunun onların embriyolarına uygun olduğu şeklinde yorumlanıyor. Ermenilerin Bu bölgede Haçlı seferlerinde bir krallık kurduklarını ve bunu 1374 yılına kadar devam ettirdiklerine dikkat çekiliyor. Yine bu belgede Fransızların 1861 olaylarına müdahil olduğunu görüyoruz. Demek ki günümüzde Ermeni meselesine yakın ilgi duyan ülkelerin konu ile ilgilerinin yeni olmadığını görüyoruz. Bu ülkelerin geçmişlerinden kaynaklanan bir rövanş ruhu net bir şekilde hissedilebiliyor. Hatta bu rövanşın geçmişinin -yine bu belgelerde belirtildiği şekilde- Haçlı seferlerine kadar götürmek mümkün görünüyor.

 

                1832 yılında İstanbul’da toplanan ve 10 şehirdeki (Maraş dahil) Ermeni kiliselerinin yenilenmesi çalışmalarını yapan  “American Board of Commisioners for Foreign Missions” misyonerleri, bu 10 vilayette yaşayan ve kendilerinin hedef kitlesi olan Ermenilerle iletişime geçtiler. Bu iletişim bölge Ermenilerindeki öz güveni arttırdı ve çevrelerindeki Müslüman köylere saldırmaya başladılar. Olayları engellemek üzere Bayezidoğlu Süleyman Paşa görevlendirildi. Süleyman Paşa, Zeytun’u kuşatsa da çevre ve iklimin kış olması sebebi ile sonuç alınamadan sona erdi. (Bölgenin şimdiki adı SÜLEYMANLI’nın isim kaynağı Süleyman Paşa’dır.

 

                Takip eden 1836, 1840 ve 1842 yıllarında da adeta azmış olan bölge Ermenileri benzer olaylar çıkarmaya devam ettiler. ZEYTUN Ermenilerinin bu kadar fazla olay çıkarması Hükümetin dikkatini çekti ve olayların sebebini araştırmak üzere bölgeye bir heyet gönderdi. Araştırmalar sonucunda isyanların sebebinin sadece vergiler olmadığı, asıl sebebin siyasi olduğu kanaatine varıldı. (Günay, 2007, s. 230-231). Olaylar takiben eden yıllarda da kesilmemiş ve devam etmiştir. 1860’lı yıllarda ZEYTUN Ermenileri artık bağımsız bir devlet kurmak ve büyük devletlerin dikkatini çekmek için kalkışmalarda bulunmuşlardır. (Jorga, 2005, s. 504),

 

                Konunun gitgide ehemmiyet kazanması Osmanlı Devletinin de bir takım tedbirler almaya mecbur bıraktı. Fakat alınmak istenen tedbirler daha çok insani tedbirlerdi. Mesela “Fırka-i Islâhiye”diye adlandırılan, mahiyeti geniş idari ve ekonomik tedbirler alarak olayların önüne geçmek ve Ermenilerin çıkardıkları olayların sebeplerini ortadan kaldırmak istedi. Diğer Osmanlı Ermenileri ise bundan sonra çıkardıkları isyanlarda Zeytun Ermenilerinin Osmanlı Devleti’ne karşı verdiği bu mücadeleden ilham aldılar. Zeytun’da yaşayan Ermenileri kahraman olarak gördüler. Onların sözde mücadeleleri çok kutsal ve kahramanca idi. Ve  bu mücadeleye nice şiirler ve romanlar yazılmalıydı(!) nitekim öyle de yaptılar. Diğer Ermenilerin de etkilenmesi, milli hassasiyet ve duygularının harekete geçirilmesi için onların verdikleri mücadeleleri konu alan şiirler ve romanlar yazıldı. Bu hikâyeleri başka yerlerde yaşayan Ermenilere aktardılar ve onların millî duygularının kabarmasını sağladılar

 

                Osmanlı Devleti tarafından bölge için alınan tedbirler Zeytun Ermenilerini tatmin etmedi. Sözde bağlı oldukları Devletlerinin zor durumda olması onların ekmeğine yağ sürmüş gibi, her konuyu isyana sebep saydılar. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’da bunlardan biriydi. Bu seferde savaş sırasında askere alınmamaları isyan için bir sebep oldu. Bu gerekçeden hareketle Müslüman köylerini basıp cami yaktılar.   Bölgedeki bazı aşiretlere saldırıp bazı vatandaşları öldürdüler. Devlet olayların önüne geçmek için, askere alınmaları konusunda yeni düzenleme yaptı fakat bu düzenlemede, Ermeniler üzerinde bir değişikliğe sebep olamadı. 

 

                 Bu tarihten sonra, yabancı devletler Berlin anlaşmalarından aldıkları Ermenileri koruma hakkına dayanarak Osmanlı Devletine baskı uygulamaya başladılar. 1878 isyanında Zeytun Ermenileri İngiltere tarafından desteklendi. Bu destek Ermenilerin cesaretlenmesine ve olayları 1879’da da devam ettirmelerine olanak sağladı.  

 

I.  Bölümün Sonu

 

II.Bölümde olaylara diğer devletlerin Ermeniler ile ilişkilerini gösteren yazışmaları arşiv belgelerinden örneklemeler ile net bir şekilde ortaya konulacaktır.

Erkan AKBALIK

 

 

 

 

Kaynakça:

[1] Türkiyede Ermeni Meselesi (Rus Genelkurmay Başkanlğı Belgeleri. Prof.Dr. Mihail BASHANOV. Türk Tarih Kurumu)

Jorga, Nicolae (2005), Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, çev. Nilüfer Epçeli, çev. Kont. Kemal Beydilli, Cilt V, Yeditepe, İstanbul

Günay, Nejla (2007), Maraş’ta Ermeniler ve Zeytun İsyanları, IQ Yayıncılık, İstanbul.

ATASE_Arşiv Belgeleri ile Ermeni Faaliyetleri

www.devletarsivleri.gov.tr

www.turksandarmenians.marmara.edu.tr

 

 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Osman Özbaş
    6 yıl önce

    Çok güzel bir inceleme yazısı; olayların siyasi parametrelerini kavramak açısından tarihi kaynağına inmek çok önemli... Yazı dizisinin devamını merakla bekliyorum.

  • Akif KILIÇ
    6 yıl önce

    Büyük bir sabırsızlıkla II.Bölümü bekliyorum. Büyük emek harcanarak arşivlerden bu kıymetli bilgileri yorumuyla anlamlandıran yakın geçmişe ışık tutan bu yazınızı büyük bir zevkle ve tane tane okudum.. emeğinize yüreğinize sağlık..