Emir Tahiri: İran arabuluculuk pazarı

Emir Tahiri: İran arabuluculuk pazarı
19 Şubat 2021 - 18:34

Donald Trump’ın Beyaz Saray’dan ayrılmasıyla birlikte hayalperestler ve arabulucular şapkalarını Tahran ile Washington arasındaki çemberin ortasına fırlattılar.

Şapkalarını fırlatanların ilki, Joe Biden’ın zaferinden faydalanarak İran ile bir köprü inşa etmeye istekli olduğunu gösteren Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’du. Daha sonra dürüst bir arabulucu kimliği takınan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov geldi.

Pakistan Başbakanı İmran Han da arabuluculuğa ilişkin düşüncelerini dile getirdi. Aynı şekilde Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, arabuluculuk önerisinde bulunmak üzere geçen hafta Tahran’a gitti. Sıraya ise en son Irak Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim girdi.

İlginç bir şekilde ümitvari arabulucuların tümü, İslam Cumhuriyeti ile sorunları olan ülkelerden. Bu sorunlar, kırk yıllık diplomatik çekişmelerin ardından çözemedikleri bir sorun olarak kaldı.

Bazı durumlarda bu sorunlar, Humeyni rejimiyle tam normalleşmenin önünde büyük engeller olarak ortaya çıktı. Diğer durumlarda ise ‘çalılardan’ başka bir şey değildi. ‘Çalı’ kelimesi, açık düşmanlığı alevlendirecek kadar tehdit içermeyen provakatörler için diplomatik bir terim olarak kullanılıyor. Bu nedenle Tahran’ın Fransa, Rusya, Pakistan, Katar ve Irak ile karşılaştığı tüm sorunları ele almak, bir köşe yazısından daha fazla alana ihtiyaç duyuyor.

O halde biz de Irak ve İran arasındaki sorunlara odaklanalım. Ammar el-Hekim, kırk yıllık savaş, entrika ve gerginliklerin ardından ‘çalılardan’ kurtulmak, ikili ilişkileri onarmak ve hayatı normale döndürmek için neden Tahran ve Bağdat arasında bir arabuluculuk teklif etmiyor? Zira kendisi bu görevi yürütmek için iyi bir konumda.

Hekim, eski bir Farisi aileden geliyor ve İran’da uzun yıllar geçirdi. Dedesi, on yıl önce Şiiler açısından ‘en yüksek geleneksel otorite’ idi. İran ve Irak’taki ana dindar ailelerle akrabalık veya soy bağlarına sahip. Partisi Irak içerisindeki en büyük Şii gruplardan biri olarak sayılıyor. Çoğu rakip Şii grubun aksine en yüksek Şii otorite Ayetullah Ali el-Sistani’ye yakın kabul ediliyor.

Peki, Hekim’in arabuluculuk yapması gereken sorunlar neler?

İlk olarak Irak’ı İslam Cumhuriyeti’nin ‘devrim ihraç etme’ kampanyasında dağlık bir bölge olarak değil, bağımsız bir ulus devlet olarak görmesi için Tahran’ı ikna etmelidir.

Dini Lider Ali Hamaney’e yakınlığıyla bilinen ‘Kayhan’ gazetesi, İran Yargı Erki Başkanı Ayetullah er-Reisi’nin Irak’a yaptığı ziyaretle ilgili olarak geçen pazartesi günü bir ‘başyazı’ yayınladı. Gazete, “Saygı duyulması gereken sınırların önemine rağmen ziyaret devrimimizin milletleri tek bir millete dönüştürdüğünü gösteriyor” ifadelerine yer verdi.

Tahran çevreleri, İran ile Osmanlı Devleti arasındaki Kasr-ı Şirin Antlaşması’na dikkat çekiyorlar. Anlaşma, İran’a Irak’taki ‘dini yerleri’ denetleme hakkı tanıyor.

Tüm bunlar, Humeyni’nin hoşlandığı bir tür boş laftan daha fazlası olmayabilir.

Ancak mesele yalnızca boş bir laftan ibaret değil. Kudüs Gücü tarafından kontrol edilen milislerin oluşturulması, silahlandırılması ve finanse edilmesiyle de ilgilidir.

Tahran’ın müttefiki olan eski Irak Başbakanı Nuri el-Maliki, daha önce Kudüs Gücü’nün Irak’ın işlerine doğrudan müdahale ettiği durumlara değinmişti.

General Kasım Süleymani, Irak hükümetine ‘ne yaptığını bilme’ izni vermeden, sık sık Irak’a nasıl gittiğinden bahsetti. Ancak Suriye’deki ‘entrikayı’ içeren bu noktada Beşşar Esed’den bu hususta bir davet aldığını iddia etti.

İslam Cumhuriyeti için bir sonraki mesele ise ‘Kürt teröristleri kovuşturma hakkına sahip olduğu’ gerekçesiyle Irak köylerini bombalamayı durdurmak olacak. Tahran’daki medya organları Türkiye’nin Irak’taki operasyonlarına dikkat çekerken o dönemde hükümeti yöneten Saddam Hüseyin’den onay alındığını unuttu.

Gündemdeki bir sonraki madde ise iki komşu arasındaki sınırın 1975 Cezayir Anlaşması uyarınca yeniden çizilmesi olabilir. İyi niyetle 1980-1988 yılları arasındaki savaşın neden olduğu değişikliklerin çoğu hızla düzeltilebilirdi. Daha sonraki madde de sorunları çözmek amacıyla savaşı sona erdiren 598 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) kararının uygulanması için bir mekanizma oluşturmak olabilir. Bu sorunlara, ‘savaş durumunu yasal olarak sona erdirmek için saldırgan eylemlere başlama sorumluluğunu belirleme, tazminat ödeme ve bir barış anlaşması hazırlama’ meseleleri örnek gösterilebilir.

Savaşta akıbeti bilinmeyen binlerce ölü ve kayıp sorunu da çözülebilir ve bu trajedide sevdiklerini kaybeden birçok İranlı ve Iraklı ailenin onlarca yıldır çektiği acılara son verilebilir. (Geçen hafta Rusya, iki yüzyıl önce Napolyon istilası sırasında savaşta öldürülen onlarca Fransız askerinin kalıntılarını buldu ve askeri bir törenle gömdü.)

Diğer bir madde, her iki taraftaki güvenlik organlarıyla bağlantılı karaborsa uzmanlarının önderlik ettiği kontrolsüz ziyaretleri sona erdirmek için İran’ın Irak’ta Şiilere ait kutsal alanlardaki hac ziyaretlerine ilişkin 1976 anlaşmasının yeniden canlandırılması olabilir.

Bu bağlamda İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 10 milyon doları aşan mallar ithal ettiği Irak’ın artık İran için en büyük dış pazar olduğunu söyledi. Bu ithalatın büyük bir kısmı, karaborsa ekonomisinde gerçekleşirken geri kalanı ise sınırı yürüyerek veya katırlarla geçen bireysel kaçakçılar tarafından idare edilmektedir.

Ticaret anlaşmasının yeniden canlandırılması, mevcut kaosu sona erdirmeye yardımcı olabilir. Ayrıca Tahran ve Bağdat’ın gümrük vergilerinden gelir elde etmesini de sağlayabilir. Aynı şekilde kara para aklama ve vergi kaçaklığını önlemek amacıyla hayır kurumları için karşılıklı olarak kabul edilebilir kurallar belirlenmesine yardım edebilir. Söz konusu kaçakçılıklar, suç grupları ve güvenlik hizmetleriyle bağlantılı sahte dini hayır kurumları aracılığıyla gerçekleştiriliyor.

Bir diğer mesele ise çift vatandaşlıkla ilgili. Öyle ki İran kimliğine sahip olduğu tahmin edilen 1,2 milyon Iraklı vatandaş var. Irak da İran da çift vatandaşlığı kabul etmiyor. Bu da İran veya Irak’ta doğan çift uyruklu çocuklar da dahil olmak üzere birçok kişi için büyük sorunlar oluşturabiliyor.

İran’dan ithal edilen elektrik için Irak’ın ödenmemiş faturaları konusu da gündeme gelebilir. Ayrıca İran nehirlerinden Irak’a akan suyun kesintiye uğramasına ilişkin eski anlaşmaların da gözden geçirilmesi önerilebilir.

Güney bataklıklarındaki (Irak’ın yüzde 80’i ve İran’ın yüzde 20’si) çevre krizinin, ortak bir kuruluş tarafından yürütülecek iş birliğine ihtiyacı var. Uzmanlar, İran ve Irak’ın paylaştığı ‘Mecnun Adaları’nın, dünyanın en büyük petrol sahalarından birine sahip olduğunu iddia ediyorlar. Bununla birlikte 30’dan fazla petrol şirketinin önem göstermesine rağmen İran ve Irak arasında normalleşme olmadan geniş çaplı bir kullanım gerçekleşemez.

1977 Kıta Sahanlığı Anlaşması projesi, Um Kasr’ın derin su limanı olarak geliştirilmesine izin verilerek hızlı bir şekilde etkinleştirilebilir. Bu da İran’ın Kuveyt ile Şah döneminde imzaladığı benzer anlaşmanın uygulanmasına olanak tanıyacaktır.

Hekim’in hayali arabuluculuğundaki büyük pasta, savaş sırasında kapatılan sınır suyolu Şattülarap’ın yeniden açılması olacak. Suyolu yeniden açıldıktan sonra Şattülarap yüzlerce yıldır bölgenin en büyük limanları olan Irak’ta Basra’nın ve İran’da Hürremşehr’in yeniden canlanmasını garanti edebilir. Suyolunun yeniden şekillendirilmesi, yaklaşık 20 milyar dolara mal olabilir ki bu, her iki tarafın da seyrüseferi yönetmek için ortak bir kuruluş kurup kurmadığını dikkate almaya değer.

Ancak burada ‘normalleşme’ kelimesini atladık. İslam Cumhuriyeti, Irak’la bile ilişkilerini normalleştiremezse bunu ‘büyük şeytan’ ABD ile nasıl gerçekleştirebilir? Liderinin alenen “Biz asla normalleşmiş bir devlet olmayacağız” dediği bir rejimle normalleşme olamaz.

O halde Ammar el-Hekim arabuluculuk yapmak istiyorsa kendi anavatanlarından başlasın.

Emir Tahiri
İranlı gazeteci-yazar
şarkulavsat
https://kafkassam.com/


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Günün Başlıkları