Düşünmek ve hissetmek... - Ahmet SEVGİ

Düşünmek ve hissetmek... - Ahmet SEVGİ
07 Eylül 2020 - 10:04

Descartes "Düşünüyorum, öyleyse varım" demiş. Descartes'ın yerinde ben olsam "Düşünüyorum ve hissediyorum, öyleyse varım" derdim. Çünkü düşünmek tek başına yeterli değildir. "Gönülde duymak" demek olan "hissetmek" olmadı mı her eylem eksik kalır. Şair doğru söylüyor:

"Kafa sayısınca düşünceye ihtiyacımız var//Ama Gönül sayısınca sevgi yoksa neye yarar?"

Evet, düşünmeye, yeni fikirler üretmeye ihtiyacımız var. Fakat üretilen fikirler gönül terazisinde tartılmalı ve muhabbet suyuyla çeliklenmelidir. Aksi halde fildişi kulede üretilen ferdî veriler olmaktan öteye geçemez.

İnsan kâinatın göz bebeğidir. Her şey onun için yaratılmıştır. Dolayısıyla, düşünürler kendilerini insanlığın hizmetine adamalıdırlar. Bu da toplumun acılarını yüreğinde hissetmek ve kendilerini her an onların yerine koyabilmekle mümkün olacaktır.

Maalesef âdemoğlu farklı farklıdır. Bazıları "karınları tok ve sırtları pek" oldu mu başka bir şey düşünmezler. Bazıları ise kafalarını gönülleriyle birleştirerek kendilerinden çok başkalarını düşünürler. Diğerkâmlık dediğimiz bu duygu yani kendimizden çok başkalarını düşünme, onların acılarını ve sevinçlerini kalbimizin derinliklerinde hissetme yüce dinimizin de bir gereğidir. Kendin için istediğini başkaları için de istemedikçe gerçek mümin olamazsın, komşusu açken tok yatan bizden değildir, sizin en hayırlınız başkalarına faydalı olanınızdır gibi hadisler İslâm'ın hodkâmlığı (bencillik) reddettiğini gösterir. Hz. Ebubekir'in "Ya Rabbi vücudumu o kadar büyült ki tek başıma cehennemi doldurayım da oraya başka kimse giremesin" sözü de bu bağlamda söylenmiştir.

Edebiyat tarihimizi özellikle de didaktik eserlerimizi incelediğimizde hodkâmlığı yeren ve diğerkâmlığı öven nice sözler çıkar karşımıza. Mesela Yusuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig'de şöyle der:

İnsan derler, insan kimdir, insan başkalarına faydalı olandır. İnsanların iyisi kendi menfaatini bırakıp, zahmet yüklenerek, başkalarının iyiliğini isteyen kimsedir.

Sâdî'nin meşhur eseri Gülistan'da da şu ifadeler yer alır:

Âdemoğulları bir vücudun azaları gibidir. Çünkü aynı cevherden yaratılmışlardır. Vücudun bir yerinde bir dert, bir ağrı hâsıl olursa diğer azaların kararı kalmaz. Onlar da rahatsız olurlar. Sen ki başkalarının mihnetinden acı duymuyorsan, sana insan demek yakışmaz.

Bu konuda vatan ve hürriyet şairimiz Namık Kemâl'in şu beyti de çok anlamlıdır:

"Bâis-i şekvâ bana hüzn-i umûmîdir Kemâl//Kendi derdi gönlümün billâh gelmez yâdına."

Kısacası; sadece düşünmek yetmez, fikirlerimize gönlümüzü de ortak etmeliyiz. Diğer bir ifade ile hissetmeden, gönül terazisinde tartmadan üretilen düşünceler hodbin (egoist) olur. Oysa insan diğerkâm (altrüist) olabildikçe, başkalarının acılarını paylaşabildikçe insandır. Şair haklı:

"Kafa sayısınca düşünceye ihtiyacımız var//Ama Gönül sayısınca sevgi yoksa neye yarar?" (Li-müellifihi)

Kaynak Yeniçağ: Düşünmek ve hissetmek... - Ahmet SEVGİ

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum