Dostoyevski 200 yaşında İnsan zihninin derinliklerinde gezinen yazar / MEHMET UTKU ŞENTÜRK

Mehmet Utku Şentürk, büyük Rus yazar Dostoyevski’nin bağımsız bilinçler ve çoksesliliğin hâkim olduğu yeni bir dünya edebiyatı örneği yarattığını belirtiyor.

Dostoyevski 200 yaşında İnsan zihninin derinliklerinde gezinen yazar / MEHMET UTKU ŞENTÜRK
04 Aralık 2021 - 14:30

Edebiyat dünyasında çığır açan Dostoyevski, 200 yıl önce 11 Kasım 1821’de Moskova’da dünyaya geldi, Babası Mihayl Andreyeviç Moskova’da Yoksullar Hastanesi’nde doktordu. 1819’da Moskovalı bir tüccarın kızı olan Marya Fedorovna ile evlenmişti. Fiyodor Mihayloviç Dostoyevski, Yoksullar Hastanesi’nin ek yapılarından birinde tek katlı bir evde dünyaya geldi. Öğrenimine evde annesi ve bir din damının yardımıyla başladı.

1836 yılında anneleri henüz 37 yaşındayken yaşamını yitirdi. Bunun üzerine Fiyodor ve ağabeysi Mihayl, Moskova’daki özel yatılı okuldan alınıp Askeri Mühendisler Okulu’na verildiler. Rus ve Avrupa edebiyatlarını bu sırada tanıdı. E.T.A. Hoffmann, Schiller, Goethe, :Shakespeare, Balzac, George Sand ve Dickens gibi yazarların yanı sıra, şiddet ve cinayet olaylarına bolca yer veren melodram türünü seviyordu.

Okulu bitirdikten kısa bir süre sonra edebiyatla uğraşmak amacıyla askerlik mesleğinden ayrılmaya karar verdi ve 1844’te görevinden İstifa etti. Aynı yıl ilk edebi ürünü sayılan, Balzac’ın Eugenie Grandet adlı yapıtının çevirisi bir dergide yayımlanmaya başladı. 1846’da ise Bednıye Lyudi (İnsancıklar) adlı ilk romanını yazdı. Kitabı Nekrasov aracılığıyla ünlü eleştirmen Vissarion Belinski’ye gönderdi. Belinski, Dostoyevski’nin geleceğin büyük bir sanatçısı olacağını sezdiğini, Gogol’ün Palto’sundaki karakterden daha canlı bir tip yarattığını belirtti. Kitap okuyuculardan da büyük ilgi gördü.

1846-1849 arasında, Hoziayka (Ev Sahibi), Çesnıy Vor (Namuslu Hırsız), Beliye Noçi (Beyaz Geceler), Netoçka Nezvanova adlı öyküleri yazdı. Ancak bu öyküler insancıklar kadar büyük yankı uyandırmadı.

Aynı yıllarda Dostoyevski Çar 1. Nikola’nın baskıcı yönetimine karşı gelişen siyasal hareketlerle ilgilenmeye başlamış, Petraşevski adlı bir devrimcinin düzenlediği ev toplantılarına katılmaya başlamıştı. 1847 yılında etkinliğe başlamış olan Petraşevski ve arkadaşları ütopyacı sosyalistlerin düşüncelerini tartışıyorlardı. Dostoyevski bu çevre içinde daha dar bir grubun bir yeraltı yayını başlatmak amacı güden gizli toplantılarına da katıldı. Bu etkinliklerinden ötürü 1849 yılında tutuklandı. Böylece Dostoyevski’nin yaşamında Zapiski iz mertvoğa Doma (Ölüler Evinden Anılar) ve Zapiski iz Podpolya (Yeraltından Notlar) adlı sürgün ve esaret yaşamının anılarından oluşan yapıtlarına temel olan günler başladı. Tutuklandıktan sonra sekiz ay hücrede kaldı ve ölüm cezasına çarptırıldı.

İdam mangasının önüne çıktıktan birkaç dakika sonra cezası hapis ve sürgüne çevrildi. Sibirya’ya, Omsk’da bir cezaevine gönderildi. Orada okumasına izin verilen tek kitap İncil’di, Bütün dikkati, çevresinde yaşayan basit suçlu İnsanların acılarına yöneldi. Giderek önceki siyasal görüşleri değişti ve İsa’nın acı çekerek insanlığı kurtarma öğretisi onun için büyük bir anlam kazandı. Ayrıca, sonraki romanlarında işleyeceği aşağılanmış, ezilmiş, suçlu insanları da o günlerde tanıdı. 1854’te salıverilmesinden sonra, Sibirya’daki Semipalatinsk kasabasına er olarak sürgüne gönderildi. Kardeşinden sürekli kitap istiyor, aralıksız okuyordu. 1857’de orada evlendi.

1860 yılında ağabeysi Mihayl ile birlikte Vremya (Zaman) adlı dergiyi çıkartmaya başladı. 1850’ lerdeki radikal görüşlerinden uzaklaşmış, Slavcılık ve Batılılaşma akımlarını uzlaştırmayı amaçlayan bir hedef seçmişti. Turgenyev, Ostrovski, Nekrassov ve eleştirmen Apollon Grigoriyev gibi yazarların yazdığı derginin yaşaması için gece gündüz çalışmaya başladı. Ismarladığı tefrika romanları düzeltiyor, halkın seveceği popüler romanlara )’er vermekten çekinmiyordu. 1861 yılında Unijenye i oskorblenye (Ezilenler) tefrika edilmeye başladı. Geleneklere karşı çıkarak sevgilisine kaçan bir kadının öyküsünü anlatan romanın melodram yanı ağır basıyordu. Eleştirmenlerin sert tepkilerine yol açan bu yapıt halkın ilgisini çekti. Daha sonraki yapıtları açısından Ezilenler çocuk psikolojisini İncelediği Nelli tipiyle önemlidir. Aynı yıl yayımlanan Zapiski ız mertvoğa Doma ise (Ölüler Evinden Anılar) karısını öldüren bir idam mahkûmunun anılarıydı. Yapıt, aslında Dostoyevski’nin cezaevi anılarından oluşur ve yitirilen özgürlük temasını işler. Dostoyevski bu romanıyla yeniden üne kavuştu. Yapıtı övenler arasında Tolstoy ve Turgenyev de bulunuyordu.

SUÇ? VE CEZA?

1866’da Prestuplenye i Nakazanye’ yi (Suç ve Ceza) yayınladı. Suç ve Ceza’nın genç kahramanının Yeraltından Notlardaki insana benzeyen sorunu eksiksiz özgürlük arayışından kaynaklanır. Zeki, yetenekli ama o ölçüde de yoksul olan üniversite öğrencisi Raskolnikov, durumunu değiştirebilmek için aptal, açgözlü, sağır ve hasta olan bir tefeci kadını öldürmeyi kurar. Tefeci kadın kesinlikle değersiz ve yaşaması için hiçbir haklı neden olmayan birisidir. Oysa kendisi eylemi sonucunda elde edeceği parayla geleceğini kurtarabilecek, insanlığa, topluma yararlı olabilecektir. Geride hiçbir iz bırakmadan cinayeti işler. Ancak o andan sonra korkunç bir iç mücadelesine girer. Artık kendisini İnsanlıktan kopmuş, ayrılmış duymaktadır. Bu duygu onu kendisini ele vermeye kadar götürür. Ancak cezasını çekmeye başladıktan sonra İnsanlığa dönebilecektir. Suç ve Ceza’nın en önemli teması özgürlüktür. Ahlak ve yasalarla belirlenmiş davranış biçimlerinin ötesindeki davranışlar kişiyi kendisini çevreleyen adsız İnsanlar sürüsünden ayırır ve sınırsız bir bağımsızlık, özgürlük sağlar. Bu sınırları aşabilmiş bir insan için artık ahlak ya da ahlaksızlık söz konusu değildir. Ceza boş, anlamsız bir sözcük halini alır.

DÜŞMAN KARDEŞLER; KARAMAZOVLAR

Son romanı Bratya Karamazovy’i (Karamazov Kardeşler) Dostoyevski’nin tüm yazarlık yaşamı boyunca değindiği önemli temaların bir arada işlendiği, dramatik olaylarla süslenmiş bir düşünce romanıdır. Yaşlı, şehvet düşkünü bir babanın, her biri ayrı annelerden olma dört oğlunun sevgi, nefret, günah ve tutkularının meydana getirdiği çerçeve içinde sürüp giden bir inanç arayışı, Tanrı’ya ulaşma çabası romanın temelini oluşturur. Kahramanların olağanüstü bir yoğunlukta yaşadıkları umutsuzluk, acı, tutku ve çılgınlık anları, arayışlarının İnsani zayıflıkları, derin psikolojik çözümlemelerle betimlenir. Romanın temel sorununun yanıtı ise rahip Zosima’nın konuşmasında belirttiği evrensel uyumun, kafa ile değil, yürekle ve inançla elde edilebileceğidir.

Dostoyevski sonunda Turgenyev ve Tolstoy ölçüsünde bir yazar olduğunu kabul ettirmiş, birbiri ardından yayımlanan kitaplarıyla borçlarından kurtulmuş, ama bu kez de sağlığını büyük ölçüde yitirmişti. Uzun süren sara hastalığının ciğerlerinde yol açtığı anfizem sık sık kanamalara neden oluyordu. Nitekim ölümü de 9 Şubat 1881’de böyle bir kriz sonucu oldu. Çeşitli kurumların, üniversitelerin, askeri öğrencilerin temsilcileri ve büyük bir okur kitlesinin katıldığı bir törenle defnedildi.

YERELDEN EVRENSELE…

Dostoyevski’nin romanları, Cervantes’in Don Kişot’undan (Don Ouijote) beri, insanla dünya arsamdaki ezeli kopuşu anlatan modern romanın ilk sonucu gibi görünür. Oysa Dostoyevski “Avrupalı” bir romancı değildir: Slavdır ve Slavlığını hep vurgulamıştır. Eserleri Rus edebiyatının en parlak eserleri arasındadır. Gerçek öncüleri Gogol, Puşkin ve Lermontov olan bu edebiyatın, Dostoyevski sayesinde evrensel bir noktaya ulaşması için 70 yıl gibi bir zaman gerekmiştir.
Dostoyevski daha da ileri gidecektir. Gerçekçi ve hayalci, İsa Aşığı, ama en ahlaksız ve sefil yaratıkları bulup çıkarmaktan da ayrı bir zevk duyan, suç ve cezanın hazzına doymayan, en itici, en dengesiz kahramanlarıyla kendini özdeşleştiren, aşağılanmış ve hakarete uğramış, aziz ve şeytan olan Dostoyevski, hangi enstrümanın, hangi sesin diğerlerini bastırdığına karar vermenin güç olduğu bir konserde olduğu gibi, her birinin kendi dünyası ve başına buyrukluğunu koruduğu bağımsız bilinçler ve çoksesliliğin hâkim olduğu yeni bir dünya edebiyatı örneği yaratmıştır. Böylece, kişileri ait oldukları toprağa ve kültüre derinden bağlı olduğu halde Dostoyevski, XX. yy romanının maceracılarına ışık tutan bir rehber olabilmiştir.

https://www.karar.com/gorusler


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum