DOKUZ EYLÜL - Prof. Dr. Öcal Oğuz
10 Eylül 2020 - 20:00
DOKUZ EYLÜL
Bilmediğimiz veya emin olamadığımız tarih öncemiz veya erken tarihimiz bir yana, Uygurlara dağların taşların "göç göç" demesi, Oğuz Kağan'ın Suriye Seferi, Büyük İskender ile Sır Derya kıyılarında karşılaşan Türkmenlerin Batıya yönelmesi, Atilla'nın Orta Avrupa'yı yurt tutması, Selçuklu'nun Anadolu'ya girmesi, Alp Arslan'ın Malazgirt ile "buralarda kalıcıyız" demesi, Çaka Bey'in İzmir'de beyliğini ilan etmesi, Anadolu Selçuklu'nun Anadolu'da kök salması, Osmanlı'nın buraları birlik içinde elde tutması ve nihayet 9 Eylül'de bir kez daha buraların Türk yurdu olduğunun kanıtlanması, ortalama üç bin yıllık uzun bir destandır.
Destanlar, kahramanlıklar ve imparatorluklar çağında ülkeler kurulmuş, ülkeler yıkılmış, topraklar alınmış, topraklar kaybedilmiştir. O çağlarda toprak genişliği güç ve kudret sembolü olmuştur.
Ancak bir yerdeki yerleşik nüfusu yok ederek, asimile ederek ve demografik yapıyı bozarak toprak kazanma siyaseti, imparatorlukların dağılıp yok olduğu 20. yüzyılda anlamını yitirmiştir.
Nitekim 20. yüzyıldaki Almanya'nın İkinci Dünya Savaşı macerası, ABD'nin Vietnam Savaşı, SSCB'nin Afganistan'ı işgali, , Fransa'nın Cezayir ısrarı gibi işgal, sömürge, ele geçirme veya sömürgeleri elde tutma çabaları sonuç vermemiş ve işgale uğrayanlar kadar işgal edenler de büyük acılar çekmiştir.
Çünkü, 20. yüzyıldan itibaren çağ değişmiştir. Bu çağı değiştiren, akışı hızlandıran en önemli başkaldırı Anadolu'da yaşanmış; Antep, Maraş ve Urfa savunmaları daha İstiklal Harbi öncesinde destanlaşmıştır.
Akıllı sömürgeciler, bu destanlar yazılırken Anadolu'yu elde tutamayacaklarını anlayarak Orta Çağ'a yaptıkları göndermelerle Anadolu üzerine "panhelenist" hayalleri teşvik ederek, Türk ve Yunan halklarının yeni ve büyük bir acı daha yaşamasına neden oldular.
Yunanistan'ı silahlandırdılar, cesaretlendirdiler, "yaparsın aslanım" diyerek Anadolu'ya saldılar. Yunanlılar bu destek ve verilen ümitle Polatlı'ya kadar yakarak, yıkarak, yok ederek Anadolu'yu işgal ettiler ve Dokuz Eylül'de İzmir'in kurtuluşuna kadar çekildikleri her karış vatan toprağındaki Türk insanını kan, zulüm ve ölüm denizlerinde boğdular. O dönemde Türk insanına yaşatılanlar anlatılabilir cinsten değildir. Benim yüreğim kaldırmıyor, siz "Yunan Mezalimi" temalı kaynakları okuyun.
20. yüzyılda emperyal olma hevesi, Yunan halkını maceraya sürükleyenlerin boynuna bir "utanç ve mağlubiyet yaftası" olarak asıldı. Diğer sömürgenler ise bu topraklarda sömürünün artık kolay olamayacağını gördüler ve çekilip gittiler. Nitekim Türklerin zaferinden ilham ve güç alan esir halkların hatırı sayılır bir bölümü süreç içinde özgürlüğüne kavuştu.
Sözün kısası Dokuz Eylül, bizim için "kurtuluş" günü olduğu kadar "mazlum milletler" için de "kurtuluş ümidinin doğduğu" gündür.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e ve Anadolu'da "Zümrüdü Anka" gibi küllerinden doğan atalarımıza aşk olsun. Zaferleri kutlu olsun.
FACEBOOK YORUMLAR