DOĞU TÜRKİSTAN'IN TÜRK ve DÜNYA KÜLTÜRÜ'NDEKİ YERİ - Hasan Barın

DOĞU TÜRKİSTAN'IN TÜRK ve DÜNYA KÜLTÜRÜ'NDEKİ YERİ - Hasan Barın
15 Mayıs 2021 - 17:25

Doğu Türkistan, Uygur Türkleri’nin yaşadığı Kadim Türk Toprakları! 
Çin işgali, Çin işgali sonrası on yıllardır yapılan, son yıllarda şiddeti iyice artan insanlığa yakışmayan muamelelere uğrayan soydaşlarımızın haber yapıldığı güzel ata diyarı!

Bu haberleri basından takip ettiğimizde; olanları Uygur Türkleri’nden duyduğumuzda Türk Milliyetçisi dostlarımızın kardeşlerimizin yüreği yanıyor, milliyetçi olmayan dostlarımızda bizden çok uzakta yaşanan insanlık dramına üzülüyorlar. 
Çin sevici, ideolojik mantıkla bakanlar ise yaşanılan insanlık dramını yalanlamakla meşguller.
Peki, Doğu Türkistan hakkında basına yansıyıpta; basından öğrendiklerimiz kadar mıdır?
Doğu Türkistan, bulunduğu topraklar; Dünya Kültürü, Türk Kültürü’ndeki yeri nedir?
Her şeyden önce şunu belirtmek isterim. Doğu Türkistan dendiğinde, küçük yerleşim yeri gibi bir yer çağrışım yapmış olabilir.
Türkiye’nin yüzölçümü 783.562 kilometre karedir. Koca Türk dünyasının 10.476.076 kilometre; Doğu Türkistan’ın 1.828.418 kilometre karedir.
Yüzölçümü, Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Yüzölçümü’nden iki katından daha fazla!
 Tüm Türk Dünyası toprakları yüzölçümünün yüzde on yedisinden fazla yüzölçüme sahip.
Bırakın küçük devletleri Doğu Türkistan’ın yüzölçümü; Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Polonya’nın yüzölçümlerinin toplamından daha büyüktür. 
Yanlış yazmadım; bu çok güçlü bildiğimiz bu ülkelerin topraklarını topla bir Doğu Türkistan yapmıyor.

Bu bilgileri verdikten sonra, Kadim Türk Devleti Doğu Türkistan’ın Türk ve Dünya Kültürü’ne katkılarına geçeyim:
Büyük Hun devleti ardından tarihte Türk adıyla kurulan ilk Türk devleti olan, devlet ve millet şuurunun en üst noktaya ulaştığı Göktürklerden itibaren pek çok Türk devleti Doğu Türkistan’da kurulmuştur. Bütün bu devletlerde yüksek Türk kültür ve medeniyetinin pek çok şaheserleri meydana getirmiştir.
840’ta Orhun’daki Uygur devletinin yıkılmasının ardından ilk Müslüman Türk devleti olarak kabul edilen Hakanlılar Devleti (Batılılara göre Karahanlı devleti) Uygurların Yağma boyu tarafından Doğu Türkistan’da kurulmuştur. Köklü bir Türk kültürünün hâkim olduğu bu coğrafyada, Türk İslam kültür ve medeniyetinin temelleri atılmış, birçok medrese açılarak vakıflar kurulmuştur.  Bu dönemde Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han’ın Doğu Türkistan’da İslamiyet’i yaymak için büyük mücadeleler verdiğini ve sonraki dönemlerde Satuk Buğra Han’la ilgili tarihi olaylar üzerine kurulan çeşitli sözlü anlatmaların oluştuğu bilinmektedir. Satuk Buğra Han, Türk kültür tarihinde hem tarihî, hem siyasî hem de dinî yönüyle önemli izler bırakmış kültür-medeniyet kahramanlarından biridir. Karahanlılar döneminde Müslüman Türk kültür hayatının en önemli iki büyük şaheseri burada yazılmıştır. Bunlardan ilki Yusuf Has Hacip’in 1070 yılında Doğu Türkistan’ın Kaşgar şehrinde tamamladığı Kutadgu Bilig adlı eserdir. İnsanlara ve devlet yöneticilerine kılavuz ve nasihat niteliği taşıyan siyasetname türündeki bu eserde Türk devlet teşkilatı, Türk dili, Türk tarihi, Türklerin dünyayı algılayışı ve yaşayışı, gelenek ve görenekleri ile ilgili olarak bize çok önemli bilgiler verilmiştir. Yusuf Has Hacib’le aynı dönemde yaşayan Türklük biliminin temel taşlarından ve öncülerinden biri olan Kaşgarlı Mahmud da, Doğu Türkistan’da yetişmiş bir Türk bilgini olup, o da Türk dili, tarihi, fikirleri, manevî hayatı, yaşam tarzı vb. konular hakkında kapsamlı bir çalışma yapmıştır. O, 1072-1074 yıllar arasında yazdığı Divanü Lûgât’it Türk adlı eserinde Türkçe’nin Arapça’dan daha yetkin bir dil olduğunu anlatmış, o devirde tüm Türk yurtlarında konuşulan Türk lehçelerini tek tek tanıtmıştır. O, söz konusu eserinde Türk dilinin grameri yanında, Türk yer adları, Türk damgaları ve Türk topluluklarının medeniyetlerini anlatmakla birlikte Türk dilinin zenginliğini, onun her duygu ve düşünceyi anlatmaya müsait olduğunu; yani Türkçe’nin bir bilim dili olduğunu anlatmıştır.
 Bu iki dev eserden başka Atabet'ül Hakayık adlı dev eserin sahibi Ahmed Yüknekî, İbni Sina, Farabi, gibi dünyadaki ilmi gelişmelere ışık tutan, yol gösteren büyük bilginler de bu topraklarda yetişmiş ve eserlerini buradaki kültürel canlılık sayesinde ilim dünyasının hizmetine sunabilmişlerdir. Karahanlılardan sonra da Çağataylılar ve Timurlular zamanında Doğu Türkistan bir ilim ve kültür merkezi olma özelliğini devam ettirmiştir. Türkistan’ın büyük devlet ve ilim adamlarından Uluğ Bey, Hüseyin Baykara, Şahruh ve Ali Şir Nevailer bu kadim Türk yurdunda yeşeren büyük Türk kültüründen feyz almışlardır. 
18. yüzyılın ikinci yarısında bu güzel Türk yurdu Çin-Mançu imparatorluğunca işgal edilmiş ve burada günümüze kadar sürecek olan Çin zulmü başlamıştır. Doğu Türkistan Türkleri Çin işgalci güçlerine karşı şiddetli bir direniş ortaya koymuşlardır. Çeşitli dönemlerde bu direniş başarıya ulaşmış olsa da Çinliler, Ruslar ve İngilizler gibi büyük emperyalist güçlerin kıskacı altında kalan Doğu Türkistan’da Çin zulmü arada bir kesilse de şiddetle devam etmiştir. Buna rağmen bu esaret dönemlerinde de Doğu Türkistan, Türk Dünyası’nın ilim ve kültür merkezi olmaya devam etmiştir. Bu topraklarda son iki asır içinde de pek çok ilim ve devlet adamı, sanatkârlar yetişmiştir. 
Bunların içinde:
Türk kamuoyunun yakından tanıdığı, 1950’li yıllarda Doğu Türkistan’dan Türkiye’ye göç eden Hoten inkılabının lideri ve aynı zamanda tarihçi ve yazar olan Mehmet Emin Buğra’nın; Doğu Türkistan millî davası ile ilgili siyasî ve bilimsel alanda ömrü boyunca mücadele eden, büyük dava adamı İsa Yusuf Alptekin’in; I. Dünya savaşının olduğu yıllarda Doğu Türkistan’ın kurtuluşu için önemli faaliyetlerde bulunan Dr. Mesut Sabri Baykozi’nin mücadelelerle dolu hayatları, eserleri, hatıraları ve çalışmaları, yakınçağ Doğu Türkistan tarihi açısından oldukça kıymetlidir. Sözü geçen şahısların ilk başta Doğu Türkistan’da ve daha sonra Türkiye’deki hayatları ve bilimsel çalışmaları sadece Doğu Türkistan tarihi ve kültürü için değil, bütün Türk Dünyası tarihi ve kültürü için de büyük önem taşımaktadır.
Doğu Türkistanlı Kardeşlerimizin haklarını savunduğumuz zaman;
Şu an Çin zulmünden inim inin inleyen Doğu Türkistan’ın haklarını savunurken, ceddimizin emaneti topraklarda yaşayan kardeşlerimizin her insan için doğal insani haklarını değil;
O topraklarda kurulan Türk Devletleri’nin, emanet ettiği kültürün geçtiği ata yadigarı topraklardaki emanet Kadim Medeniyet Kültürümüzün, hem maddi, hem manevi haklarını da savunmuş oluyoruz.
Sağlık, huzur, saygıyla kalın!

ASASMEDYA - Haberler

https://asasmedya.info


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum