Doğu Türkistan'dan acı haberi gelen Ekrem Mehmet'in arkadaşları konuştu

Çin yönetiminin, Doğu Türkistan’daki sürdürdüğü baskı ve asimilasyon politikalarına maruz kalan Uygur Türkleri hakkında her geçen gün yeni insan hakları ihlalleri ortaya çıkmaya devam ediyor. Son olarak, Türkiye’de eğitim gören Doğu Türkistanlı Ekrem Mehmet’in toplama kampında hayatını kaybettiği ileri sürüldü.

Doğu Türkistan'dan acı haberi gelen Ekrem Mehmet'in arkadaşları konuştu
05 Temmuz 2020 - 14:31

Türkiye’de eğitim gördüğü için toplama kampına atılan ve Çin’in ceza kamplarında yaşamını yitirdiği ileri sürülen Mehmet’in arkadaşları, Kırım Saati programının konuğu oldu.

Kırım Haber Ajansının hazırlayıp sunduğu Kırım Saati programının 3 Temmuz 2020 tarihinde saat 19.44’teki konukları Ekrem Mehmet’in arkadaşları; Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı doktora öğrencisi Kırım Tatarı Suzanna Mustafayeva, Ekrem Mehmet’i en iyi tanıyan arkadaşı Uygur Türkü Nureddin İzbasarÖzbek Türkü Cennet Asgarkızı ve İran Türkü Mütercim Tercüman ve doktora öğrencisi Habib Abdi Golzar idi.

Habib Golzar, Doğu Türkistanlı Ekrem Mehmet ile 2012 Ekim itibarıyla Ankara Üniveristesi DTCF Fakültesi Türk Dili bölümünde yüksek lisansa başladıklarını, çok yakın arkadaş olduklarını belirtti. Ekrem’in toplama kamplarına alınmasına sebep olacak, Çin’in aleyhinde hiçbir siyasi girişim ve faaliyeti olmadığını ifade eden Gölzar, “Sadece akademik eğitimi ile ilgiliydi ve kendisini bu işine adamıştı. Tüm çalışmaları bilimsel ve akademik faaliyetler üzerineydi.” dedi.

Ekrem Mehmet’in arkadaşlarından Kırım Tatarı Suzanna Mustafayeva ise şunları kaydetti:

“Türkiye Gençlik ve Spor Bakanlığının düzenlemiş olduğu bir program vardı. Ekrem ile orada tanışmıştık. 50 ülkeden 800’e yakın öğrenci geziye gitmiştik. Nişanlısı Hatice de vardı. Siyasi konuları asla konuşmayan tamamıyla akademik çalışmaları olan biriydi. Kendisinden Çin aleyhinde en ufak birşey duymadım. Nişanlısı Hatice’den de haber alamıyoruz. Yabancı uyruklu arkadaşlarımız vatanlarına döndükleri zaman iletişimimizi sürdürebiliyoruz. Doğu Türkistanlı arkadaşlarımız vatana dönmek için uçağa bindikleri andan itibaren kesinlikle bir daha haber alamıyoruz. 3 yıl aradan sonra ilk kez ölüm haberlerini alabildik…”

Doğu Türkistan meselesini sık sık gündeme getirerek Uygurların sesi olan QHA’ya teşekkür ederek sözlerine başlayan Ekrem Mehmet’in yakın arkadaşı Doğu Türkistanlı Nureddin İzbasar ise şunları aktardı:

“Ekrem ile 2005 yılında üniversiteyi kazanarak birlikte 5 sene eğitim aldık. Ekrem Türkoloji alanında çok iyi öğrenim tahsili yapmıştı. Sınıfın en iyi öğrencisiydi. Sınavlarda en yüksek puanları alarak hatta okulun en iyi öğrencisi olarak ödüller almıştı. Çin’in okullarındaki internet sayfalarında Ekrem’in başarıları hala duruyor. Ülke, devlet ve okul derecesinde yüksek puan ödülü almıştı.

Üniversiteden mezun olduktan sonra 2010 yılında Türkiye’ye gelerek yüksek lisans eğitimi yapmaya karar verdik. Birlikte Türkiye öğrenci vizesine başvurduk ve aldıktan sonra İstanbul’a geldik. Daha sonra Ekrem DTCF’ye kaydoldu. Ekrem’in mezun olduktan sonra nedenini bilmediğimiz bir şekilde Pekin’e döndüğünü ve bir süre orada çalıştığını öğrendik. Ayrıca Türkiiye’ye gelirkenki amacımız yüksek lisanstan sonra doktorayı da bitirmekti. Daha sonra Doğu Türkistan’ın Urumçi kentinde öğretim görevlisi olarak atanmış ve çalışıyor olduğunu öğrendik.”

ÇİN’İN TÜRKİYE ÜZERİNDEN YALANLAMA OPERASYONU OLDUĞU DÜŞÜNÜLDÜ

2016 yılına gelindiğinde artık fırtınaların ve ayak seslerinin duyulmaya başlandığını vurgulayan İzbasar,“2016’dan sonra ailelerimiz ile arkadaşlarımız ile iletişimimiz sağlanamamaya başladı. Daha sonra Ekrem’in Hotan şehrine Çin tarafından gönderildiğini öğrendik. 2018 yılında güvenilirliğini teyit edemediğimiz kaynaklardan Ekrem’in yaşamadığı haberini aldık. Devlet atamasıyla üniversitede görevli olduğu için çok ihtimal vermedik. Ancak birkaç gün önce vefat ettiği haberini aldık ve kısa zaman içerisinde doğruluğunu 3 farklı kaynaktan teyit ettik. İhtimal vermemiştik, çünkü Ekrem’i hem Hotan’da üniversitede görevli olarak çalışıyor diye böyle birşeyin olamayacağını düşündük hem de Çin’in Türkiye üzerinden Abdurrehim’in vefat haberini yayarak sonradan yalanlama şeklinde bir operasyonu olmuştu bunu bildiğimiz için doğru olabileceğine inanmamıştık. Maalesef epey bir zaman geçtikten sonra Ekrem’in 2018’in sonlarına doğru vefat ettiğini öğrenmiş olduk.

KAMPLARA ALINAN UYGURLARIN ORGANLARI ÇALINIYOR!

Çin’in Ekrem’in ailesine ‘kalp krizi’ nedeniyle vefat ettiğini söylediğini biliyoruz ancak naaşının teslim edilip edilmediğini, defnedildi mi bir mezarı var mı hala bilmiyoruz. Çünkü toplama kamplarında öldürülen insanların organları çalınıyor. Ne yazık ki Ekrem’in başına da böyle birşey gelmiş olabilir. Bunları ispat etmeye kalkışırsak başka insanların hayatını tehlikeye atmış olacağımız için daha fazla konuya ilişkin girişimde

bulunamadık…”

“ÇİN BAHANELERİYLE, İLK OLARAK, KURAN’I UYGUR TÜRKÇESİ’NE ÇEVİREN ALİMİ KATLETTİ”

Yakın gelecekte bu tür haberlerin çoğalacağını düşündüklerini söyleyen İzbasar, sözlerine şöyle devam etti:

“2017 Nisan ayında Çin’in başlattığı geniş çaplı tutuklamalarından sonra toplama kampına alma bahaneleri listelerinde yurt dışından telefon gelmesi de var. O nedenle ne oradakileri arayabiliyoruz ne de hayatta olduklarını bile zamanında öğrenebiliyoruz. Yurt dışından giden aramalar gerekçesiyle oradakilerin başlarına çuval geçirilerek DNA testleri alınıp kamplara kounuluyorlar. Ekrem gibi çok sayıda kişi alındı. İlk alınanlardan birisi de Kuran’ı günümüz Uygur Türkçesi’ne ilk çeviren alim Muhammed Salih Hacim oldu. Tamamen yasal kurallara göre işlerini yapan insanların bu ölüm haberlerinin sıklaşması durumun vahametini gösteriyordu.

“ÇİN, ÖZELLİKLE YÜKSEK TAHSİLLİ 1980-1990 DOĞUMLU İNSANLARI KAMPLARA ALIYOR!”

Özellikle 80’li ve 90’lı yıllarda doğmuş, Ekrem gibi yüksek öğrenimini tamamlamış, araştırma yapan insanların toplama kamplarına alındığı biliniyor. Bu yaş aralığındaki gençler Çin için özellikle tehlike arz ediyormuş…

İzbasar, Çin’in İstanbul’da bir toplantı düzenleyerek “Uygurların Türk olmadığı” yönünde propaganda içeren eylemlerine ilişkin “Çin Doğu Türkistan’daki Türk ve Müslüman nüfusunu yok etmek içn özellikle Türkiye’deki işbirlikçilerinin de desteğiyle böyle hiçbir akademik ve tarihsel hiçbir dayanağı olmayan yalan yanlış söylemleri hiç korkmadan hiç utanmadan hiç sıkılmadan yalan şeklinde sürdürebiliyor.” dedi.

“ÇİN’İN AMACI TÜRKLERİN DOĞU TÜRKİSTAN İLE İLGİLENMESİNİ ÖNLEMEK”

İzbasar şöyle devam etti:

“Çin’in buradaki amacı, Türkiyedeki Türkler ile Doğu Türkistan’daki Türklerin bağını “Doğu Türkistanla ilgilenmeyin oradakiler Türk ve Müslüman değil” diyerek koparmak ve asimilasyon ve kültür soykırımına devam etmektir.

“ÇİN UYGURLARA HEM TÜRK DEĞİL DİYOR HEM DE PANTÜRKİST SUÇLAMASI YAPIYOR”

Çin bize ‘Türk değil’ diyor ancak aynı zamanda bizi suçlarken ‘Pantürkist’ diyebiliyor. Biz Türk değilsek nasıl Pantürkist olabiliyoruz? Türk milletinin yönünü Doğu Türkistan’a dönmeli ve Uygurların Çin’in sistematik soykırım ve kültürel asimilasyonu neticesinde yok olmasına, tarih sahnesinden silinmesine izin vermemeli.”

“AZERİ’ DEMEK İLE ‘UYGURLAR TÜRK DEĞİL DEMEK’ AYNI SİYASET”

Habib Abdi Golzar, Güney Azerbaycan Türklüğünün yaşadığı sıkıntıların Çin’in politikalarına benzeyen yönlerine değinerek “Azeri” kelimesinin ve Uygurlar “Türk değil” ifadesinin birbirine çok benzer olduğunu şöyle ifade etti:

“Bu ifadeler önce İngilizlerin daha sonra Stalin’in ‘böl yönet siyasetinin’ bir parçası. Sovyetlerin Türk değilsiniz Özbek, Kırgız, Kazak, Azerisiniz demesi de bu siyasetin bir parçası idi. Sovyet coğrafyasında 200-300 milyonluk bir Türk toplumunu mu yönetmek kolay 20-30 milyona bölünmüş toplumu mu yönetmek daha kolay. Bütün mesele bu. Böl-yönet siyaseti İran’daki şahın da işine yaradı o da aynı yöntemi uyguladı ve bize de ‘Türk değil Azerisiniz’ söylemleri başladı. Bu söylemlere uygun kaynakları hala belli olmayan tarihler bile yazıldı. Birisi gelip de bir başkasının kim olduğunu söyleyemez. İnsan kim olduğunu ancak kendisi tanımlar. Ben İran vatandaşıyım ancak ben Türk’üm. Coğrafi olarak çizilen siyasi sınırlar benim Türk kimliğimi yok saymaya yetmez.”

MUSTAFAYEVA: ÇİN, UYGURLARA AİLE ÜYELERİ İÇİNDEN TERCİH YAPMAYA ZORLUYOR

Suzanna Mustafayeva ise Türkiye’de evli olan Doğu Türkistanlı bir çiftin 3 yıldır ailesiyle haberleşemediğini ve iletişim kurdukları zaman bizzat şahit olduğu bir olayı şöyle aktardı:

“Aileleri onları aradı ve ülkeye dönmeleri gerektiğini söyledi. Arkadaşlarım korku içinde ne yapacaklarını ne karar alacaklarını bilemedi. Dönerlerse buradaki bebeklerine ne olacağını bilemiyorlar eğer ülkeye dönmezler ise ailelerine ne olacağının düşüncesine daldılar. Çin Türklerin aile bağlarına olan düşkünlüğünü biliyor ve aileleri üzerinde bu şekilde tehditler ile tercih yapmaya zorluyor. Arkadaşlarım, eğer dönersek ailemiz kurtulur dönemezsek bebeğimize Türkiye Cumhuriyeti sahip çıkar diyerek bir karar vermek zorunda bırakıldı. Ekrem mesleğinde üstün birikime sahip Çincesi, Türkçesi son derece iyi Türk lehçelerine hakim biri iken kamplarda ona ne öğretilebilir ki de alındı? Bu sorguladıklarımdan sadece bir tanesi…

“EKREM’E VE UYGURLAR’A YAPILANLAR, KIRIM’DA YAPILAN ‘AYDIN KATLİAMI’ İLE AYNI”

Çin’in aslında burada yaptığı Kırım’da yapılan ile aynı. Bize de Kırım’da 1930’lu yıllarda Aydın Katliamı yapıldı. Yüzlerce öğretmen, tarihçi, edebiyatçılarımız,şairlerimiz kuşuna diilerek katledildi, sürgüne gönderildi. Çin’in yaptığı da aynı şey, tüm bunları yaparak yakın zamanda uydurduğu yalan tezlerinin çürütülmesinin önüne geçmeyi hedefliyor. Aydın kesim halkı geçmişiyle bağlar Çin aynı Sovyetler gibi bunu engellemenin yolunu böylelikle sağlıyor. Biz Kırım Tatarları olarak Aydın Katliamı’nın sonuçlarını üzerinden 100 yıl geçmesine rağmen acısını hala hissediyoruz hala kendimizi toparlamış değiliz. Bu zulme dur denilmezse bunun sonuçları her açıdan çok kötü olacak…

“ÇİN’İN ZULMÜNE ORTA ASYA’DAN SES ÇIKARAN OLMADI!”

Ekrem Mehmet’in arkadaşlarından olan Özbek Türkü Cennet Asgarkızı“Ben Türkistanlıyım, Orta Aya devletlerinden Çin’in bu zulümlerine dur diyen bir tane devlet olmadı. Dünya olanlara seyirci kalıyor. Bir zamanlar dünyaya meydan okuyan bir kültür, Doğu Türkistan’da dünyanın gözü önünde asimile ediliyor, yok oluyor!” dedi.

Cennet Asgarkızı, Ekrem Mehmet’in ülkeye dönüş aşamasında aralarında geçen konuşmaları aktardı. Asgarkızı, ülkeye dönenlerden bir daha haber alınamıyor olduğunu ve dönmesinin tehlikeli olabileceğini belirtmesi üzerine Mehmet’in cevabının; öğrendiklerini oradakilere aktarmak, eğitim vermek için dönmek istediğini kaydetti.

Kaynak: QHA


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum