Doğu Akdeniz'de yeni merkez Suriye mi? - Suriyede güç mücadelesi / Şerif Egemen Ahmet

Doğu Akdeniz'de yeni merkez Suriye mi? - Suriyede güç mücadelesi / Şerif Egemen Ahmet
16 Mayıs 2020 - 19:58 - Güncelleme: 16 Mayıs 2020 - 20:02

Dünya pandeminin pençesine düşmüş olsa da enerji paylaşımı savaşları hız kesmiyor. Küresel enerji pazarında gelecek yıllar için belirleyici öneme sahip Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğal gaz rezervlerine hakimiyet mücadelesi sürüyor.

Libya’da uluslararası meşruiyete sahip Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile Türkiye’nin imzaladığı deniz yetki alanları anlaşmasıyla alevlenen Doğu Akdeniz’deki hesaplaşma, bir süredir sessiz bir biçimde ilerliyordu. UMH-Ankara ittifakının ardından TSK’nın Libya’daki iç savaşa müdahalesi dengeleri değiştirmişti. Özellikle Türk yapımı silahlı insansız hava araçları (SİHA) sayesinde, Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteklediği General Hafter’e bağlı güçler ocak ayından itibaren sahada sistematik bir şekilde geriledi. Hafter’in Trablus kuşatması kırıldı. Paralı Rus askerlerinin Hafter’in yardımına koşması dahi kaybı durduramadı. Moskova’nın yeni “stratejik ortağı” Ankara’yı karşısına almak istememesi anlaşılır bir durumdu. Ancak Putin’in, Libya’daki çöküşe yanıt vermemesi beklenemezdi. Nitekim Rusya sahadaki kaybın telafisi adına bu sefer diplomasiye başvurmuş gibi görünüyor.

Doğu Akdeniz denkleminde geçtiğimiz hafta yeni bir ülke öne çıktı: Suriye. 2011’de başlayan Arap Baharı sürecinde kapatılan Libya’nın Şam Büyükelçiliği yeniden açıldı. Hamlenin sahibi elbette Türkiye destekli Trablus hükümeti değil. Elçi ataması, kısa süre önce kendisini “Libya Devlet Başkanı” ilan eden General Hafter’in Dışişleri Bakanı Abdülhadi el-Huveyc tarafından gerçekleştirildi. Şam’daki elçiliğin güvenlik sebebiyle kapalı olduğunu ancak Suriye’deki gelişmelerle birlikte bu gerekçenin ortadan kalktığını belirten el-Huveyc, akıl hocasının kim olduğunu da fısıldadı:

“Ortadoğu’da kalıcı çözümler için Rusya girişimlerde bulunuyor.”

Esed’e uzatılan diplomatik yardım eli bununla da sınırlı kalmadı. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı da “Esed rejimiyle normalleşme” amacıyla Suriye’ye temsilci atadığını duyurdu. Atina yönetiminin 2009-2012 seneleri arasında Şam Büyükelçiliği koltuğunu dolduran Tasia Athanasiou, şimdi Yunanistan’ın Suriye Özel Temsilcisi sıfatıyla “Suriye’nin yeniden inşasına katkı sunmak ve insani yardım eylemlerini koordine etmek” görevlerini üstlenecek. Atina bu kararı alırken Moskova ile görüştüğünü gizlemiyor.

Yunanistan’ın kararı Hafter’in çabalarından daha mühim. Zira daha önce Macaristan ve İtalya denemesine rağmen Yunanistan, atadığı özel temsilciyle, Esed rejimini tanıyan ilk Avrupa Birliği üyesi oldu. Brüksel bugüne değin insan hakları ihlalleri ve işlediği savaş suçları sebebiyle rejime karşı diplomatik abluka uyguluyordu. Bu konsensüs Atina’nın hamlesiyle bozuldu.

Yunanistan Esed’i meşru kabul eden ilk Birlik üyesi ülke oldu; fakat ikincisi de yolda. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Dışişleri Bakanı Nikos Hristodoulis, Proto Radyosu’na verdiği mülakatta Suriye’deki diplomatik misyonlarını yeniden açacaklarını açıkladı. Konuşmasının büyük bir bölümünü Türkiye’ye ayıran Rum Bakan, Ankara’nın Doğu Akdeniz’de petrol ve doğal gaz faaliyetlerinin Güney Kıbrıs’ın ilan ettiği münhasır bölgede gerçekleştiğine dikkat çekti. Röportajın seyri Kıbrıs’ın Esed rejimini tanıma kararını Türkiye’ye karşı verdiğini ortaya koyuyordu.

Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Hafter’in Esed’e sunduğu diplomatik yardımın Rusya’nın bilgisi dahilinde gerçekleştiği açık. Kremlin perde arkasından yönettiği diplomasiyle Türkiye’nin Libya’daki olası zaferinin gölgelemenin peşinde. Doğu Akdeniz’de suların ısındığını fark eden Moskova, yeni bir aktör olarak Esed Suriye’sini oyuna dahil etti bile. Başka AB ülkelerinin de Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ı takip ederek Şam’a elçi atama girişiminde bulunması sürpriz olmaz.

Moskova biraz daha ileri giderek Yunanistan-Suriye-Güney Kıbrıs-Hafter dörtlüsünün Akdeniz’de deniz yetki alanları anlaşması imzalamasını istiyor. Böylece bir yandan Esed rejimi (dolayısıyla Rusya’nın Suriye’deki hakimiyeti) uluslararası meşruiyete yeniden kavuşurken, diğer yandan Lazkiye’deki deniz üsleri sayesinde Moskova da Doğu Akdeniz’deki enerji mücadelesine hızlı bir giriş yapacak. Eğer bu senaryo gerçekleşirse Libya’da kimin kazandığının bir önemi yok. Mesele Suriye’de mevzi elde etmek.

https://asasmedya.info/news/politics

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum