DOÇ DR. FERHAT KARABULT'UN "DİLİN EFSANEVİ KÖKENLERİ" KİTABININ İÇERİĞİ HAKKINDA

Doç. Dr. Ferhat KARABULUT'un "DİLİN EFSANEVİ KÖKENLERİ" kitabının Önsöz, İçindekiler ve Giriş Bölümleri.

DOÇ DR. FERHAT KARABULT'UN "DİLİN EFSANEVİ KÖKENLERİ" KİTABININ İÇERİĞİ HAKKINDA
20 Ocak 2023 - 15:30 - Güncelleme: 20 Ocak 2023 - 16:08
DİLİN EFSANEVİ KÖKENLERİ:
Kurgudan Gerçekliğe Dilin Macerası

ÖZ
 
Dil her şeyden önce bir iletişim aracıdır. Bunun dışında söylenen her söz, onun özellikleri ile ilgili olacaktır. Dil, bu yönüyle çok renkli ve çok geniş bir yelpazeye yayılır. Dili sadece insana has bir iletişim aracı olarak görmek ise alan daraltmak olur, çünkü dil sadece insanlar arasında değil, tüm canlılar arasında iletişim sağlayan bir araçtır. Dil sadece seslerden de oluşmaz, iletişim kurmaya yarayan her şey dildir. Bu yönüyle insanlar adeta dil tarafından kuşatılmış varlıklar gibi yaşarlar. Saussure’un dediği gibi, dil, göstergelerden oluşan karmaşık ve çok yönlü bir sistemdir. Bu sitemin temelinde ise işitme, görme, dokunma, koklama ve algılama vardır. İletişim araçları içerisinde en gelişmiş olan dil kuşkusuz sesletime (konuşmaya) dayalı olan dildir.  Sesletime dayalı diller içinde en mükemmel olan da insan dildir.

Dil, insanın belki de en büyük keşfidir. Ne zaman, nerde ve nasıl ortaya çıktığı kesin olarak bilinemese de insanlar bu büyük keşif üzerinde hep kafa yormuşlardır. İlk insanın en başta nasıl konuştuğunu, ilk dilin neye benzediğini bilmemiz elbette mümkün değildir, zira bu ilk dil, diğer varlıklar gibi ardında fosil bırakmamıştır. Yaratılış kuramını kabul edenlere göre dili Allah insana öğretmiştir. Bu görüşte olanlara göre ilk insan olan Hz Adem, bir dil ile bu dünyaya gelmiştir. Evrimcilere göre, en az bir milyon yıl önce insanın evrilmesine koşut olarak dil de evrilmiş ve bugünkü halini almıştır. Bazı düşünürlere göre bundan en az yüz bin yıl önce genetik mutasyon geçiren insan beyni dili keşfetmiştir. Bazılarına göre ise dili insanlar türlü nedenlerden dolayı uzlaşarak icat etmiştir.

Dilin kökeni kadar dillerin çeşitlenmesi de merak konusu olmuştur. Tek köklülük (monogenesis) ve çok köklülük (poligenesis) üzerinde devam eden tartışmalar elbette bir sonuca varmış değildir. Bununla birlikte bugün 5000 ile 7000 arasında olduğu kabul edilen dünya dillerinin nasıl çeşitlendiği de hep merak edilmiştir. Dilin kökenini ispat edecek elimizde veri olmasa da nasıl çeşitlendiğini gösteren pek çok ipucuna sahibiz. Bu konuda ne söylenirse söylensin dilin kökeni ve dillerin oluşumu meselesi gizemini korumaya her zaman devam edecektir.

Bu çalışma, genel olarak insan dilinin üzerindeki sır perdesini aralamayı hedeflerken, özel olarak dilin nasıl ve nerde ortaya çıktığı, ne zaman ve kim tarafından icat edildiği ve nasıl çeşitlendiği meselesine dünya efsaneleri penceresinden bakmayı amaç edinmiştir. Toplumların derin belleğinin ürünü ve izdüşümü olan efsaneler, kuşkusuz kıymetli metinlerdir. Her ne kadar bilimsel ve/veya deneysel veriler sunmasalar da efsaneler, geçmişten geleceğe kurdukları köprü ile önemli bir bilgi kaynağı durumundadır. Toplumların kültür kodları ile ilgili önemli ipuçları veren efsanelerin, dil ile ilgili de veri sunması kaçınılmazdır. Nitekim pek çok dünya efsanesinde dil ile ilgili önemli işaretler kayda geçmiştir.

Elinizdeki bu kitap bu amaçla iki ana bölümden oluştu. Birinci bölümde ağrılıklı olarak doğal efsanelerin insan dilinin kaynağı ve çeşitlenmesi konusunda ortaya koymuş oldukları veriler değerlendirilmiştir. Bunun için dünya efsanelerinden (Türk efsaneleri dahil) örnekler verilmiş ve gerektiğinde bu efsaneler doğruluk ve tarihsel derinlik açısından sorgulanmıştır Bu bölümde deneysel efsaneler diyebileceğimiz kralların ve sultanların deneyleri de efsane başlığı altında ele alınmıştır. İkinci bölümde efsane kelimesinin mecazi anlamlarından hareketle dilin kaynağı, doğası ve çeşitlenmesi üzerinde durulmuştur. Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük’te “efsane” maddesinin ikinci anlamı “gerçeğe dayanmayan, asılsız söz, hikâye vb” olarak verilmiştir. Biz de bu anlamdan yola çıktık ve ikinci bölümde bazı deneyleri, çalışmaları ve/veya hipotezleri dilin kökeni bağlamında yapay efsaneler olarak kabul ettik. Bu bölümde hayvanların dili, anne karnında bebeklerin dil öğrenme durumu, komadan çıkanlarda görülen yabancı dil sendromu ve yabani çocuklarda gözlendiği iddia edilen dilsizlik olgusu efsanenin bu ikinci anlamı temelinde ele alınmış ve tartışılmıştır.

Dil gibi soyut bir konuda somut deliller sunmak elbette kolay değildir. Dilin kökenini veya ilk dilin hangi dil olduğunu tespit veya ispat etmek de elbette mümkün değildir. Bununla birlikte bu karanlık yola az da olsa ışık tutmak, yoldaki taşları ayıklamak önemlidir diye düşündük ve bu çalışmayı yaptık. Dilin geçmişine ve özüne doğru yaptığımız bu yolculuğun Türkbilim alemine faydalı olmasını dileriz.

 
Kitabımızda elbette kusurlar, eksikler ve yanlışlar olacaktır. Kusur bize düzeltmek okura aittir. Kitapta zaman zaman yazımda farklılıklar göze çarpacaktır. Bu farklılıklar, doğrudan yaptığımız alıntılarda söz konusudur. Alıntı yaptığımız araştırmacının diline ve üslubuna müdahale etmenin doğru olmadığını düşündüğümüz için bu yolu seçmiş olduk. Kitabımızın bu haliyle benzer çalışmalara bir katkı sunması veya ardıl çalışmalara öncü olması en büyük dileğimizdir.

Türkbilimin büyük halk bilimcileri Abdülkadir İnan’nın, Bahaeddin Ögel’nin ve Ali Berat Alptekin’nin manevi huzurlarında saygı ile eğilirim. Türk efsanelerini Türk düşünce sisteminin merkezine yerleştiren Türkbilimin tartışmasız en büyük aksaklı Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’a; bilgisi, birikimi ve kibarlığı yanında adeta insanlara yardım etmek için dünyaya gelmiş olan Prof. Dr. Gürer Gülsevin’e; Lisansta bana disiplinli çalışmayı öğreten, bu yolda yürümemde hep yanımda olan kıymetli hocalarım Prof.Dr. Mustafa Argunşah’a ve Prof. Dr. Hülya Argunşah’a; Türkbilimin aksaçlısı kıymetli hocam Prof.Dr. Leyla Karahan’a, zor anlarımda hep yanımda olan vefa timsali kıymetli hocam Prof. Dr. Ayşe İlker’e; bilimsel düşün hayatımda en önemli kilometre taşarından olan Yüksek Lisans danışmanım Prof. Dr. Victoria R. Holbrook’a; insanlık timsali kıymetli bilim adamı doktora danışman hocam Prof. Dr. Uli Schamiloglu’na; her sıkıştığımda bilgi ve birikimini benimle paylaşan Prof.Dr. Nurettin Demir’e; Türk dünyası edebiyatlarını Türk okurlarına tanıtan ve sevdiren kıymetli hocam Prof. Dr. Orhan Söylemez’e; alçak gönüllü Türkbilim aşığı kıymetli hocalarım Prof.Dr. Ali Akar’a ve Prof. Dr. Zeki Kaymaz’a; bir tıp doktoru olmakla birlikte edebiyata ve Türk diline aşık bir bilim adamı olan Prof. Dr. Süleyman Sami İlker’e teşekkürü bir borç bilirim. 

Bu kitabın ortaya çıkma sürecinde zamanlarından çalsam da sabırla kitabın bitmesini bekleyen bana her türlü moral desteği veren sevgili eşim Aysel Karabulut’a ve ciğerparem çocuklarım Selçuk Emre ve Büşra Şirin Karabulut’a çok teşekkür ederim.

Bir teşekkür de hayvan dili ve hayvan düşünce sistemi üzerinde çalışırken insanla kurduğu şaşırtıcı ve akıl dolu iletişimi ile bizi haklı çıkaran kedimiz Uzay’da teşekkür etmem gerekir.
 
Ferhat Karabulut
Manisa


İÇİNDEKİLER
ÖZ………………………..…………………………………………………………………………………..…i
GİRİŞ. 1
I.BÖLÜM... 3
Dilin Kökeni Meselesi: Giriş 3
Dilin Kökeni Arayışında Çıkmaz Sokak: Konular Görüşler Tartışmalar. 9
Efsane-İnanç Kavşağında Dilin Kökeni Tartışmaları 12
Mit Efsane ve Destan Kavramları: Tanımlar Tartışmalar Teklifler. 19
1. Bulanık Sınırlarda Kavram Arayışı: Mit Efsane Destan Üçgeni 21
2. Ne İçinde Ne Dışında: Benzerlikler Farklılıklar 26
Dilin Kökeni Arayışında Efsaneler:  Deneyler Vakalar Metinler Tartışmalar. 30
1.Köken Arayışında Kral ve Sultan Efsaneleri: Deneyler ve Araştırmalar. 31
1.1.Mısır Kral Efsanesi: Psammetikos Deneyi ve “Bekos” Gerçeği 32
1.2.Sicilyalı Kral Efsanesi: II. Frederick’in (Hohenstaufen) Deneyi 40
1.3.İskoçyalı Kral Efsanesi: James IV’ ün Deneyi 42
1.4.Babür Sultanlık Efsanesi: Ekber Şah Deneyi-Gerçeklik ve Uygulanabilirlik. 44
2. Babil Kulesi Efsanesi:  Tüm Diller Bir Kök Dilden Çeşitlendi 52
3. Doğal (Anonim) Efsaneler ve Dilin Efsanevi Kökenleri 57
3.1.Çin Efsanesinde Dilin Kökenleri: Yazının Mucidi Cang Jie. 57
3.2 Babillilerin Sudan Çıkan Canavar Efsanesi ve Yazının Kökeni 59
3.3. Hint Efsanesi: Tanrı Vac İnsan Dilini Yarattı 59
3.4. Hint Dünya Ağacı Efsanesi: Ağacın Dallarından Doğan Diller. 60
3.5. Mısır Efsanesi: Tanrı Tot Dili Yarattı 62
Dünya Efsanelerinde Dillerin Kaynağı 64
1.Güneydoğu Asya ve Okyanusya (Polinezya) Efsanesi: Öfkeli Tanrı Dili Böldü. 64
2. Eski Yunanda Dillerin Karışması: Hermes ve Dil Hilekarlığı 64
3.Sümerlerin Enmerkar ve Arrata’nın Efendisi Efsanesi: Enki Dilleri Çoğaltıyor. 65
4.İskandinav Efsanesi: Borr’un Üçüncü Oğlu İnsana Dil Üfledi 67
5. Afrika Efsaneleri:  Kıtlık ve Çok Dilli Tanrılar Dili Çeşitlendirdi 68
6. Hindistan Zemi veya Kacha / Kachcha Nagas Efsanesi: Kralın Kızı ve Piton Yılanı 68
7.Taylandlıların Prenses ve Yılan Efsanesi: Her Mızrak Vuruşu Bir Dil Doğurdu. 70
8.Assam’ın Tepe Halkı Kukilerin Efsanesi: Üç Oğul Bir Fare Üç Dil 71
9.Avustralya Aborijinlerinin Efsanesi: Wurruri’nin Laneti ve Dillerin Doğuşu. 71
10. Mezoamerika-Aztek Efsaneleri: Tufan Koptu ve Diller Çeşitlendi 73
11.Kuzey Amerika Yerlisi İrokuaların Efsanesi: Tanrı Uzun Yolculukta Dili Çoğalttı 74
12.Güneybatı Amerika Navajo Efsaneleri: Değişen Kadın Değişen Dil 75
13.Kaliforniya Yuki Efsanesi: Tanrı Coyote Sopadan İnsanı ve Dili Yarattı 76
14.Kaliforniya Maidu Efsanesi: Gecenin Yangını Dilleri Çeşitlendirdi 76
15.Salishan Efsanesi: Diller Bir Analaşmazlıktan Doğdu. 77
16.Yukarı Amazon Tikunası Efsanesi: Sinek Kuşu Yumurtasında Saklı Sır 77
17.Andaman Adaları Efsanesi: Tanrı Puluga İnsana Dil Verdi 78
18.Maya Efsaneleri: Quichelerin Dilini Kıtlık ve Soğuk Çeşitlendirdi 78
19.Orta Amerika Yerlilerinin Kule Efsanesi: Zacualli’nin İnşası Dilleri Çeşitlendirdi 79
20.Japon Efsanesi: Dilin Tanrıçası Benzaiten(Benten) 80
21.Afrika Efsanesi: Tanrı Unumbotte Halkı Böldü ve Dilleri Yarattı 80
22.Keltlerin Efsanesi: Tanrı Oghma Dili ve Yazıyı Yarattı 81
23.Mu Kıtası Efsanesi: İnsanlar ve Diller Kayıp Kıtadan Yayıldı 81
24.Güneş Dil Teorisi: Dilin Kaynağı Güneştir ve İlk Kelime Türkçedir 84
Türk Efsaneleri ve Dilin Kökeni 85
1.Türk Efsanelerinde Gerçeklik ve Dilin Kökeni Arayışları 87
2. Yaratılış Türeyiş ve Yeniden Türeyiş Efsanelerinde Kök Dilin İzleri 89
3.Nuh’un Üç Oğlu ve Türk Ata: Dünya Dillerinin Üç Kaynağı 106
Hayvan Dilinin Efsanedeki Kökenleri: Kuş Dili Efsaneleri 107
Dünya Efsanelerinde Kuşların Dili: Mistik Dilden Sembolizme. 119
1.İskandinav Efsanesi: Tanrı Odin Kuşlardan Haber Alırdı 120
2.İsveç Efsanesi: Dagr Spaka Kuş Dilini Bilirdi 120
3.Eski Bir İskandinav Efsanesi: Tanrı Konr Kuşların Dilini Anlayabilirdi 120
4.Yunan Efsanesi: Tanrılar İnsanlara Kuş Dilini Öğretti 121
II. BÖLÜM... 122
Deneysel-Yapay Efsaneler ve Dilin Kökenleri 122
Hayvanların Dili Yoktur Efsanesi 124
Hayvan Dili mi Hayvan İletişim Sistemi mi?.............................................................................................134
Dilin Neliği ve İnsan-Hayvan Dilinin Doğası 139
1.Genetik Mutasyon ve Anatomik Değişim: FOXP2 Geni ve Hiyoid Kemiği Tezleri 143
2.Hayvan Düşünce Sistemi ve Hayvan Bilinci: Hayvana İçkin Dil 145
3.Charles F. Hockett’in Tasarım Özellikleri: İnsan Dili Biriciktir 154
4.Derek Bickerton’ın Niş İnşası Modeli ve Hayvan Diline Yaptığı İtiraz 159
Bebekler Anne Karnında Dil Öğrenir Efsanesi 166
Fetusun Duyduğu Ses: Bir Efsane Örneği 169
Yabancı Dil Sendromu: Komadan Yeni Bir Dille Uyanmak. 180
1.Beyindeki Dil 180
2.Beynin Anatomisi ve Dil Bölgesi Hipotezleri 188
3. Beynin Çalışma Sistemi: Video Kamera Modeli 193
4.İkame Dil Gerçeği: İnsan Hiç Bilmediği Bir Dili Konuşabilir Efsanesi 197
5.Dil Dışı Kriptomnezik Birkaç Anekdot 202
Bilmeden Çalmak (Okuma Parçası) 204
6.Bellek Boşlukları ve Bellek Hataları: Kriptomnezinin Bir Başka Boyutu. 205
7.Yabancı Dil İkame Efsaneleri: Tespitler Hipotezler Analizler 208
8.Yabancı Dil Sendromu: Çağdaş Efsane Örnekleri 214
Yabani Çocuk Efsaneleri: İnsandan Uzak Dilden Mahrum mu?. 221
1.Kritik Yaş Eşiği Hipotezi 225
2.Doğada Yetişen Yabani Çocuklar: Kurgudan Efsaneye. 231
3.Kayıtlardaki Yabani Çocuk Efsaneleri: Bir Çıkmaz Sokak. 235
4.Hücrelerde Büyüyen Yabani Çocuk Efsaneleri 256
KAYNAKÇA.. 263



GİRİŞ
 
“Üze kök tengri, asra yagız yer kılıntukda ekin ara kişi oglı kılınmış.”
Yukarıda mavi gök, aşağıda kara yer yaratıldığında ikisi arasında insanoğlu yaratılmış.
Bilge Kağan
                                                       
Bu kitap, insan dilinin kökeni ve çeşitlenmesi meselesini konu edinir. Kitabın hareket noktası ise toplumların hafızası olan sözlü ürünlerin sunmuş olduğu verilerdir. Bu nedenle kitabın adını Dilin Efsanevi Kökenleri: Kurgudan Gerçekliğe Dilin Macerası koyduk. Kitap bu anlamda kurgu ve gerçeklik temelinde iki ana bölümden oluştu. Bir yandan doğal efsanelerde dilin izlerini ararken, diğer yandan bilimsel verilerin ışık tuttuğu yolda yürümeye çalıştık.  Efsane kavramını önceleyen bu adı seçerken elbette çok düşündük. Kitabın adı Dilin Mitolojik, Efsanevi ve Destansı Kökenleri: Hayalden Gerçekliğe Bir Evriliş şeklinde de olabilirdi. Böyle yapmış olsaydık konu daha genişleyebilirdi. En azından okuyucuda farklı beklentilerin oluşması söz konusu olabilirdi. Efsane kavramının, mit ve destan kavramlarına göre daha kapsayıcı ve daha geniş bir kullanım alanına sahip olması, bizi bu tercihi yapmaya itti diyebiliriz. Efsane kavramını tercih etmemizin bir diğer nedeni ise bu üç kavramın çoğu zaman iç içe geçmiş olmasıdır. Türk Halkbilimi alanında yapılan öncül çalışmalarda araştırmacıların, bu kavramları sık sık birbirinin yerine geçecek şekilde kullanmış olması da tercihimizde etkili olmuştur. Bilimsel çalışmalarda efsane kavramının, “bir çatı kavram” (hipernim) olarak diğer iki kavrama göre biraz daha öne çıkmış olması da tercihimizde etkili olmuştur. Ahmet Bican Ercilasun’un, Şükrü Elçin’in yapmış olduğu tanımlamayı önemsemiş olması da tercihimizde etkili olmuştur. Ercilasun, “Efsane, Destan ve Menkıbe Üzerine” adlı makalesinde milletin ortak hafızasından neşet eden sözlü ürünler hakkında Şükrü Elçin’den şu alıntıyı yapar. “Şükrü Elçin’e göre ilk insanların “canlı-cansız varlıklarla tabiat hâdiseleri karşısında” kurdukları “hayal, tasavvur ve düşünceler” efsaneleri (mitleri) oluşturur. Elçin'in Halk Edebiyatına Giriş eserinde verilen bilgilere göre efsanelerin tanrılarla ilgili olanlarına teogoni, evrenin oluşumuyla ilgili olanlarına kozmogoni, insanların oluşumuyla ilgili olanlarına antropogoni, insanlık ve dünyanın geleceği/kıyametle ilgili olanlarına eskatoloji denir... Destanın (eposun) efsane ve menkıbeden farkı, bu söylencelerin estetik bir şekil alarak edebî bir metin hâline gelmiş olmasıdır”(Ercilasun 4 Mart 2018). Görüldüğü gibi, Elçin, mitler ile efsaneleri eşdeğer saymış ve aslında mitlerin alt türleri (hiponim) olan teogoni, kozmogoni, antropogoni ve eskatolojiyi, efsanenin alt türleri olarak kabul etmiştir.  Elçin, destanları ise bu iki türün estetik bir şekil alarak edebi metne dönüşmüş hali olarak değerlendirmiştir. Biz de Elçin’in, efsaneyi öne çekerek miti ona denk saymasını, destanı ise efsanenin “özenle yazılmış bir çeşidi” olarak kabul etmiş olmasını isabetli bulduk ve kitabın adını böylece kesinleştirmiş olduk.

Kitap, öncelikle dilin kökeni tartışmalarına bir nebze de olsa katkı sunmayı amaç edinmiştir. Bununla birlikte kitabın asıl amacı, efsanenin, dilin kökeni araştırmalarındaki yerini tespit etmek ve veri sunmadaki önemini ortaya koymaktır. Dilin kökeni meselesi özellikle son yüzyılda Batıda pek çok çalışmaya konu olmuştur. Türkiye’de de bu konuda giderek artan bir ilgi söz konusudur. Buna karşın dilin kökeni meselesi, efsane (mit/destan) temelinde müstakil çalışmalara pek konu olmamıştır.  Türkiye’de ise böyle bir çalışma yoktur.

Türkiye’de dil bilimi kitaplarında dilin tarihi ele alınırken bazı milletlerin efsanelerinden çok kısa bahsedilir. Kaynaklarda yer alan efsaneler, çoğu zaman birkaç cümleyi veya bir iki paragrafı geçmez. Üstelik bu bilgiler, çoğunlukla özgün bir nitelik taşımaktan uzak, aktarma bilgilerdir. Özellikle bazı çalışmalarda birkaç kaynaktan[1] yapıldığı anlaşılan aktarmalar, dilin kökeni konusunda yanlış anlaşılmalara da neden olmaktadır denebilir. Örneğin, Çinlilere ve Babillilere ait olan efsanelerin çok kısa verildiğini, efsanelerin doğruluk, hedef ve uygulanabilirlik noktasında pek tartışılmadığını söylemek mümkündür. Üstelik bu efsanelerin aslında dilin kökeni ile değil, daha çok yazının icadı ile ilgili olduğu pek vurgulanmaz. Bu çalışmanın bir diğer amacı da hem bu tür yanlışları düzeltmek hem de dilin kökenine efsane temelli yeni öneriler getirmektir. Dünya efsanelerini aktarmakla birlikte, bu efsaneleri dilin kökeni bağlamında enine boyuna sorgulamak ve analiz etmek de bu çalışmanın amaçlarından biridir. 

            Dil; gizemli, insanlık tarihi kadar eski, çok yönlü ve karmaşık bir iletişim aracıdır. Diğer varlıklar gibi geride bir iz veya fosil bırakmadığı için, dilin geçmişi hakkında somut veriler de elimizde yoktur. Bu nedenle dilin, ne zaman nerde ortaya çıktığını elbette bilmemiz mümkün değildir. Dilin kim tarafından ve nasıl icat edildiğini ispat etmemiz de olası gözükmüyor. Bu konuda ileri sürülmüş onlarca hipotez ve ortaya atılmış pek çok iddia vardır. Bu iddialardan hangisinin/hangilerinin mantıklı ve/veya bilimsel olduğunu kesin bir şekilde kabul etmek de olası değildir. İnsanlar, genelde bakış açılarına, birikimlerine, inanç sistemlerine ve eldeki verilere bağlı olarak taraf tutmaktadır. Yaratılış kuramını benimseyen biri için, dilin kim tarafından icat edildiğini tartışmak yersizdir, çünkü dili Allah yaratmış ve onu ilk insan olan Hz.Adem’e bizzat kendisi öğretmiştir. Evrimciler ise dili en az bir milyon yıl önce başlayan insan ırkının evrimi sonucunda ortaya çıkmış bir canlı varlık olarak kabul etmiştir. Akılcılar ise, dilin insan icadı olduğunu iddia etmişler ve bu icadın nasıl olduğu konusunda pek çok kuram ortaya atmışlardır. Bu iddiaları yabana atmak veya yok saymak elbette doğru değildir. İleri sürülen her görüşe bakmak, itibar etmek ve saygı duymak bilimsel bilginin ve varoluşun bir gereğidir. Dilin kökeni konusundaki tüm iddiaları dikkatli bir şekilde anlamaya çalışmak ve analiz etmek elbette çok önemlidir. Bununla birlikte bu çalışmanın konusu doğrudan bu kuramlar değildir.  

Efsaneler her ne kadar bilimsel veriler sunmasa da öz itibariyle çoğu zaman yaşanmış bir olayın parçası olarak ortaya çıkarlar.  Bu nedenle efsanelerde yer alan kişiler, olaylar, mekanlar, inançlar, idealler, hedefler ve beklentiler, onları üreten toplumun kimliği hakkında çok önemli bilgiler verebilir. Efsanelerden elde ettiğimiz ufak bir bilgi, tarihin karanlık dehlizlerinin kapısını aralamamıza yardımcı olabilir. Karanlık dehlizlerden biri de kuşkusuz dilin tarihine veya kökenine aittir. Eğer bir efsanede dil ile ilgili bir bilgi varsa, bu, insanlık için çok önemlidir ve dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir.

Efsanenin tanımında ve kapsam alanında her ne kadar toplumun ortak hafızası önemli bir yere sahip olsa da bazı efsanelerin bireysel hafızanın ürünü olduğuna da şahit oluruz.  Efsane kavramı, bu yönüyle daha çok mecazi bir anlam ifade eder. Bir kişi veya küçük bir topluluk hakkında üretilmiş efsanelerin yanında, gerçek olması mümkün olmayan uydurma efsaneler de karşımıza çıkar. Bu nedenle bu çalışmada tarihe mal olmuş toplumsal hafızanın ürünü olan efsanelerin (doğal efsane)yanında,  daha çok çıkar amaçlı uydurulmuş veya abartılarak gerçek dünyadan koparılmış anlatıları (yapay efsane) da dilin kökeni, edinilmesi, öğrenilmesi, çeşitlenmesi ve tanımlanması noktasında önemsedik. Aslında bu ikinci tip efsanelerin halkbiliminin konusu olan doğal efsanelerle bir ilgisi yoktur.  Bu tür efsaneler, toplumsal bir hedef gütmek yerine, daha çok kişilerin veya bazı grupların çıkarlarına hizmet ederler. Bu bağlamda, örneğin, “hayvanların dili yoktur”, “hayvanlarda düşünce yoktur, bu nedenle konuşamazlar” ve “ hayvanlarda dil değil, iletişim sistemi vardır”  gibi iddiaları, efsanenin bu ikinci anlamına uygun anlatılar olarak kabul ettik. Benzer şekilde “bebekler anne karnında iken dil öğrenir/öğrenmeye başlar”, “yabani (vahşi/kurt) çocuklar asla dil öğrenemez”, “komaya giren kişiler uyandıklarında hiç bilmedikleri/öğrenmedikleri yabancı bir dili konuşabilir” gibi iddiaları da ikinci grup efsanelere dahil ettik. Bu kitabın bir diğer amacı da bu ikinci grupta yer alan efsaneleri/vakaları ortaya koymak ve enine boyuna tartışmaktır.
 

[1] Bu konudaki bilgiler Türkbilimde daha çok Doğan Aksan (Aksan 2007: 94-95) ve Özcan Başkan (Başkan 2003: 21-22) kaynaklıdır.

Doç.Dr. Ferhat KARABULUT Kimdir?
Profil » DergiPark
1971 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Kapaklıpınar köyünde doğdu. İlkokulu Kapaklıpınar İlkokulunda okudu. Ortaokulu Argıncık Lisesinin orta bölümünde okuduktan sonra girmiş olduğu meslek lisesi sınavını kazandı. 1988 yılında II. Endüstri Teknik ve Meslek Lisesini birincilikle bitirdi ve aynı yıl Erciyes Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazandı. 1992 yılında Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden ikincilikle mezun oldu. 1993-1995 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı Kırklareli Babaeski Ortaokulunda Türkçe öğretmenliği yaptı. Kayseri Ağırnas Osman Yücel Ortaokulunda öğretmen iken 1995 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın açmış olduğu yurt dışında bursluluk sınavını dört kişiden biri olarak kazandı. Altı ay Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde yabancı dil kursuna katıldıktan sonra Yüksek Lisans ve Doktora yapmak için MEB burslusu olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti. University of California at Sacramento’da altı ay İngilizce kursuna devam etti. 1998 yılında The Ohio State University at Columbus’ta yüksek lisansa başladı. Aynı üniversitenin Middle Eastern Studies: Turkish Language and Literature Bölümü’nden yüksek lisans derecesi aldı. 1999-2003 yılları arasında University of Wisconsin at Madison’da Central Asian Languages and Cultures Bölümü’nde doktora yaptı. Üretken-Dönüşümlü Dil Bilimi kuramı temelinde hazırlamış olduğu Relative Clause Constructions in Kazakh adlı doktora tezi ile aynı üniversiteden Türkbilim (Çağdaş Türk Lehçeleri ve Kültürleri)  ve Dil bilimi alanında doktora derecesi aldı. 2003 yılında Türkiye’ye döndü ve Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde göreve başladı. 2009-2010 yılları arasında Kazakistan Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk Kazak Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm başkanlığı yaptı. 2012 yılında Doçentlik unvanı aldı. Halen Celal Bayar Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Ana Bilim Dalında öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır. 
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum