DİVANU LUGATİ'TÜRK

DİVANU LUGATİ'TÜRK
27 Şubat 2025 - 09:13

DİVANU LUGATİ’TÜRK
                  
                                                                                      Kadircan SÖYLEMEZ*

Türk Dünyası Bakımıdan Önemi:

Kaşgarlı Mahmud’un kaleme aldığı “Divanu Lugati’t-Türk“ eseri, 7500 kelime içeren ilk Türkçe sözlük olarak bilinir. Kitabın amacı, Araplara Türkçeyi öğretmektir. Bu nedenle eser; Türk kültürü, düşüncesi, edebiyatı ve tarihi hakkında bilgi içerir. Sözlük olmasının yanı sıra ansiklopedik özelliklere de sahiptir.

Kaşgarlı Mahmud’a göre, Türk milleti diğer milletlerden üstün bir millettir. Bu düşünceyi, Tanrı’nın Türklere adını verip yeryüzüne ilbay kılmasına dayandırır. Yazar, Tanrı’nın devlet güneşini Türk burçlarında doğurduğunu ifade ederek bu üstünlüğü vurgular. Kitabında yazdığı bazı cümleler de bize bu kitabı neden yazdığını açıklar niteliktedir. “Türklerin yanında olanlara kötülük gelmez ve o kimseler dileklerine kavuşur” Bu ifade, Türkler ile dostluk içinde olmanın olumlu sonuçlar doğuracağını açıkça belirtir.

Kaşgarlı Mahmud, kitabında Türkçe öğrenmenin diğer milletler için önemine vurgu yapar. Türkçe öğrenmenin aklı olan herkesin yapması gereken bir şey olduğunu söyler. Ulu Yalvaçın yani islam peygamberi Hz. Muhammed (S.a.v)’in bir hadisini örnek vererek Türkçe öğrenmenin müslümanlar için vacip olduğunu ifade eder. “Türk dilini öğreniniz; çünkü onlar için uzun sürecek bir egemenlik vardır.”

Bu bağlamda, Türkçe’nin öğrenilmesi sadece iletişimi kolaylaştırmakla kalmaz, aynı zamanda Kaşgarlı Mahmud’un Türk milletine atfettiği özel bir önemi de ifade eder. Çağın en egemen ideolojisi, ülküsü Ümmetçiliktir buna rağmen o Türk dilini ve kültürünü yaşatmaya çalışmıştır. Kaşgarlı Mahmud okuyuculara Türk boyları, takvimi vb. konular hakkında bilgiler de verir bazı örnekleri sizlere de aktarıyorum.

Alper Tunga: (Tunga/Toğna, kaplan cinsinden bir hayvandır.) Bir çok kişi adı olarak kullanır. Türklerin büyük hakanı Afrasyab’ın asıl Türk adı Toğna Alperdir (Toğna gibi güçlü, yiğit adamdır.)

Kaşgarlı Mahmud, Türk soyunun kökenini şöyle anlatıyor: Türk soyu, Nuh’un oğlu Yafes, Yafesin oğlu Türk’den gelmektedir. Türklerin aslen 20 boydan oluştuğunu ve her bir boyun kendi içinde uruklara ayrıldığını açıklar ve bilmemiz gerekenleri şu şekilde sıralar:

  1. Peçenekler: Bizans-Rum ülkesine en yakın boydur.

  2. Kıpçak, Oğuz, Yemek, Başkırt, Basmıl, Kayı, Yabaku, Tatar, Kırgız boylarıdır. Bu boyların içinde Çin ülkesine en yakın olan boy Kırgız boyudur.

  3. Çiğil, Tuhsı, Yağma, Iğrak, Çaruk, Çumul, Uygur, Tangut, Hatay boylarıdır. Bu boylar Rum ülkesinden başlayıp doğuya doğru sıralanmıştır.

  4. Tabgaçlar: Marçinde (Yukarı Çin’de) oturan Türk boyudur.

Diye bahsediyor. Kitapta Oğuzların 24 boyunu ve her boyun tamgasını öğrenme fırsatı yakalıyoruz. Bu eserden yola çıkarak Türk dünyası hakkında bir çok bilgi edinebiliriz. Örneğin, Türkler kimdir nerden gelmişlerdir, Türk soyunun kökeni, Türklerin kaç boyu vardır, Türkler coğrafi olarak hangi bölgelerde yaşarlar, Türk soyundan gelen şehirler ve köyler neresidir vb. sorulara yanıt alabiliriz. Detaylı şekilde inceleme yaparsak Türk diline dair şu bilgileri buluruz: Türk dilinin hangi diller ile etkileşimde bulunduğunu ve bu etlileşimden nasıl etkilendiğini anlayabiliriz.

Kaşgarlı Mahmud’un kendisinin çizip kitaba eklediği Türk dünyası ve Türklerin yayıldığı bölgeleri gösteren bir harita vardır. Bu ilk Türk cihan haritasıdır. Haritada merkez alınan yer Türklerin başkenti olan Balasagun’dur. Haritada dağlar kırmızı, denizler yeşil, çöller sarı ve ırmaklar mavi çizgiler ile gösterilmiştir. Türklerin oturduğu yer boy adlarıyla ya da şehir adları ile gösterilmiştir. (Belirtmek isterim ki Hun ve Göktürk zamanlarında da haritalar çizilmiştir hatta Doğu Türkistana ait iki Türk haritası da vardır fakat Kaşgarlı Mahmud’un çizdiği harita Türklerin yaşadığı bölgeleri gösteren ilk harita olması bakımından Türk tarihinde büyük bir yer tutar) Haritadan yola çıkarak Türklerin o zamanki merkezi, yaşadığı kentlerin çoğrafi özellikleri hakkında çeşitli bilgiler edinebiliriz. Binaenaleyh Türk dünyasını tarihsel olarak daha iyi tanımak için incelememiz gereken önemli bir haritadır.

Sonuç olarak eser Türk dünyasına bir çok yönden hizmet etmektedir. Kaşgarlı Mahmud yıllar süren araştırma sonucunda bize bu kitabı bırakmıştır. 11. Yüzyıl’ın Türk dünyasını 21. Yüzyıla taşımıştır. Okurken etkilenmemek imkansız diyebilirim. Yukarıda bahsettiğim üzere kendinizi biraz daha bu konuya vererek yaşadığınız şehrin hangi Türk boyundan geldiğini öğrenebilirsiniz.

Türk Kültürü Bakımından Önemi:

Türk kültüründe savaşçılık, büyüğe saygı duymak, misafiri baş üstünde tutmak ve her şeyden önce Türk töresi önemli bir yer tutardı. Çünkü Türk’ün Töresi olmadığı zaman Türk kültürü olamazdı. Kitap bize Türk kültüründen bilgiler verdiğinde biz Türk töresi hakkında da bilgi edinmiş oluyoruz. Kitaptan yola çıkarak kültürümüz hakkında şu yargılara varabilirsiniz. Size incelemeniz için birkaç örnek olay ve gelenekleri anlatıyorum. (And) sözleşmek kutsal bir olay olarak görülür ve sözleşirken bazı Türk boyları kılıçlarını çıkarıp “Gök girsin kızıl çıksın” diyorlarmış. Anlamı ise “eğer sözünde durmazsan bu kılıç kanınla sulansın” demekmiş. Bu cümle üzerine düşündüğümüz zaman Türklerin sözüne bağlı dürüst insanlar olduğunu anlayabiliyoruz.

Benim en çok şaşırdığım bilgilerden biri de şu oldu bize anlatılanın aksine Türk kültüründe kölelik veya cariyelik yasaklanmış veya olmayan şeyler değildi. Kaşgarlı Mahmud’un kaleme aldığı eserinde Türklerin sosyal sınıflarından haberder oluyoruz. Soylu sınıf, halk ve köleler bulunmaktadır. Hakan,han ve beyler birinci dereceden soylu sınıftır. Halk’dan gelen insanlar kendi çabaları ile ikinci veya üçüncü dereceden soylu sınıfına da mensup olabilirdi. Buna örnek olarak yüksek memuriyet “Has Hacip’lik” vs. Kentler ve kırsal kesim arasında da sosyo-ekonomik farklılıklar mevcuttur. Kölelik, cariyelik vb. alt kesim alınıp satılabilir, dövülebilir veya başkasına peşkeş çekilebilirdi. Mesela Kul kelimesinin köle manasına geldiğini söyledikten sonra birkaç örnek cümle vermiştir: “Er kulun püsdi yani adam kölesini çok dövdü” “Er kulun urgalı sesindi yani adam kölesini dövmek istei” “Bu oglanığ bir toruğka aldım yani Bu oğlanı (köleyi) bir ata satın aldım” diyor. Hadım ağası vb. meslek veya insan grupları da mevcuttur.

Kitapta Türklerin yemek kültürü bana oldukça garip gelmiştir. Nedeni bilinmez ama Türklerin ekşili yemeklere karşı büyük bir ilgisi varmış. Yapılan yemeğin ekşi ile süslenmesi veya üstüne ekşi yoğurt dökülmesi ya da yemeğin bekletilerek ekşitilmesi oldukça fazla. Şahsi düşüncem Türklerin savaşçı oluşu ve ekşi gibi tatların insana uyanıklık, hareket veya canlandırma getirmesi onları bu yemek kültürüne itmiş olabilir. Örnek olarak kımız’ı vermek istiyorum bizzat kendim de içtiğim için ne kadar ekşi bir tada sahip olduğunu öğrendim. İçen insana fazlasıyla enerji verip uykuyu ortadan kaldırıyor.

Türklüğümüz, kültürümüz o kadar eski zamanlara uzanıyor ki takip edemiyoruz. Tarihin hiçbir devrinde devletsiz kalmamış milletimizin kültürü o denli yücedir ki neredeyse hiç bozulmadan günümüze kadar aktarılmıştır. Bu gelenekleri Anadoluda yaşatanlar Yörüklerdir, Türkmenlerdir. Kendim bir Yörük/Türkmen olarak şunu söyleyebilirim ki kitaptaki çoğu şeyi hala köy ve kasabalarımızda yaşatmaya devam ediyoruz.

Yoğ: Ölü gömüldükten sonra 3 ya da 7 gün kadar verilen yemektir. Yörük,Türkmen geleneklerimizde bu kültür devam etmiştir. Cenaze evine 7 gün boyunca misafirler gelir ve kuran okunur kuran okunuşunun ardından misafirlere yemek ikramında bulunulur. Eve gelen misafirler elleri boş gelmek yerine yemek,tatlı vb. şeyler getirirlermiş.

At kuyruğu bağlamak, Türkler at kuyruğunu ipekle ördürürlerdi bu yiğitlik manasına gelirdi aynı zamanda savaş zamanı atın kuyruğu ayağına dolanmasın diye orta yerinden bağlanırdı. Bu gelenek hala bazı köylerde sürdürülür. Yörükler uzun yola gideceği zaman atın kuyruğunu bağlarlar. Fakat gelişen teknoloji ile çoğu gelenek değişse de yok olsa da hala nesilden nesile aktarılır ve hatırlanmaya devam eder.

Eskiden Yakığ şimdilerde Yakı isimli tedavi yöntemi vardır. Yapılışı ve uygulanışı neredeyse kitapta bahsedildiği gibidir. Aradan geçen bin yıllık zaman sürecinde ufak tefek değişikliklere maruz kalsa da hala devam etmektedir. Atasözlerimizde bile benzerlik vardır örnek olarak şunları verebilirim “Tay at olunca at dinlenir, çocuk adam olunca ata dinlenir” bire bir olarak Anadoluda kullanılan atasözlerimizden biridir. “Korkmuş kişiye koyun başı çift görünür” bu atasözümüz değişiklik göstermektedir. Yörenin korktuğu veya onlarda bir iz bırakan hayvanın adı da kullanılır bu hayvanı “Kurt” olarak da kullanan kimseler vardır.

Neticeye gelecek olursam Divanu Lugati’t Türk kültürümüzün binlerce yıldır nesilden nesile aktarıldığını bize göstermektedir. Çevremize biraz baktığımız zaman bunu rahatlıkla anlayabiliriz. Günümüzde teknolojinin gelişmesi gibi etkenler yüzünden birbirimize bağlılığımız, yaşam koşullarımız, evlerimiz, ulaşım araçlarımız değişmiştir. Bunlar olası şeylerdir fakat bunlara rağmen hala yaşayan gelenekler bizim ayrılmaz bir parçamızdır. Sözlerimi kitaptan bir atasözü alıntısı yaparak bitirmek istiyorum. Bu atasözü bizim binlerce yıllık kültürümüzün neden bozulmadığını niteler şekildedir. “Et tırnaktan ayrılmaz.” Sağlıcakla kalın...

*Manisa Lisesi


 

Not: Bu deneme Milli Eğitim Bakanlığının 'Dilimizin Zenginlikleri' projesinde “Divanu Lugati’t-Türk“ eseri üzerine düzenlenen deneme yarışmasında 2024 yılında Manisa il birinciliği ödülünü almıştır.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum