Devlerin 'servet savaşı' Kafkasya'yı da tehdit ediyor
Beş deniz arasındaki 'barut fıçısı': Devlerin 'servet savaşı' Kafkasya'yı da tehdit ediyor

Beş Deniz Savaşı", küresel askeri-politik gerginliğin ağırlık merkezini giderek ortak alana kaydırıyor ve dünyanın büyük güçlerinin çıkarları bu çatışma arenasında keskin bir şekilde çatışıyor... Şimdi tüm dünya, enerji kaynakları, ulaşım ve iletişim yolları, ekonomik ve ticari çıkarlar uğruna amansız bir mücadelenin rehinesi haline geliyor...
Güney Kafkasya, küresel siyasal-stratejik ve ekonomik-ticari çatışmaların başlıca hedeflerinden biri haline gelmeye başlamıştır. Zira bu bölge sadece jeopolitik açıdan değil, aynı zamanda dünya devlerinin jeostratejik ve jeoekonomik çıkarları açısından da özel bir öneme sahip. Özellikle Güney Kafkasya'nın birçok önemli ulaşım ve iletişim koridorunun üzerinde yer alması, bu bölgeyi küresel ekonomik ve ticaret savaşının tarafları açısından cazip kılmaktadır. Zira Güney Kafkasya, Hazar Denizi üzerinden Asya'yı Karadeniz havzasına bağlama özelliğiyle eşsiz bir özelliğe sahiptir. Ayrıca bu yönelimin Türkiye üzerinden Akdeniz'e doğru yönlendirilmesi imkânı da bulunmaktadır.
Dolayısıyla Çin'in Azerbaycan'a özel bir önem vermesi hiç de şaşırtıcı değil. Dolayısıyla ABD ile ekonomik ve ticari savaş içerisinde olan resmi Pekin, Çin'in yeni pazarlara doğrudan ulaşabilmesi için ulaşım ve iletişim koridorları arayışında. Bu açıdan bakıldığında, Hazar Denizi ile Karadeniz arasında stratejik coğrafi konumuyla Azerbaycan'ın Güney Kafkasya'da Çin açısından önemi vazgeçilmez olarak değerlendirilebilir. Ve bu nedenle, şu anda resmi Pekin, Azerbaycan-Çin ilişkilerini yeni bir gelişme aşamasına taşıma çabasındadır.
Öte yandan Çin'in yanı sıra Türkiye, Rusya, İsrail ve İran gibi büyük güçler de Güney Kafkasya'daki nüfuz mücadelesine katılmaya çalışıyor. Özellikle Azerbaycan'ın güney komşusu İran ile bu bölgeye ilgi duyan İsrail arasında oldukça ciddi bir rekabet var. İran'ın Güney Kafkasya'ya ilişkin endişelerinin başlıca nedenleri arasında Azerbaycan ile İsrail'in stratejik yakınlığı yer alıyor. Böylece Azerbaycan, İsrail ile askeri ve istihbarat alanında işbirliği yaparken, İsrail ise İran'ı başlıca rakibi olarak görüyor. Resmi Tahran ise Azerbaycan-İsrail ilişkilerinden özellikle kıskanıyor.
Ancak resmi Bakü, Azerbaycan topraklarının hiçbir komşu ülkeye karşı kullanılmasına asla izin vermeyeceğini defalarca kanıtladı. Ancak İran, resmi Bakü'nün Azerbaycan topraklarında herhangi bir İsrail askeri altyapısının oluşmasına zemin hazırlamamasını talep ediyor. Üstelik resmi Tahran'ın bu taleplere paralel olarak endişelerini doğrulayacak herhangi bir kanıtı henüz bulunmuyor. Buna karşılık resmi Bakü'nün İran konusunda daha tutarlı, yadsınamaz gerçeklerle desteklenen açıklamaları var.
Mesele şu ki, 2023 yılında resmi Bakü, Azerbaycan topraklarındaki İran casus şebekesine karşı ülke içinde büyük çaplı operasyonlar düzenlemek zorunda kaldı. Sonuçta resmi Tahran yanılmış olsa da iki komşu ülke arasındaki diplomatik gerginlik en üst noktaya ulaştı. Daha önce Azerbaycan'ın Ermenistan'a karşı kazandığı tarihi askeri zaferin ardından İran, iki ülke sınırına asker yığmış, bu da ilişkilerin tehlikeli bir şekilde gerginleşmesine yol açmıştı. Bu da İran'ın Güney Kafkasya'daki yeni jeopolitik koşullardan hiç de memnun olmadığını gösteriyor.
Bütün bu unsurlar, İran'ın hem jeopolitik bir rakip hem de "Beş Deniz Savaşı" bağlamında Güney Kafkasya bölgesinde önemli bir aktör olduğunu göstermektedir. Zira İran da Hazar Denizi'ndeki mevzilerini korumaya çalışıyor. Hazar'ın hukuki statüsüne ilişkin 2018 Sözleşmesi'nde kıyıdaş ülkeler arasında anlaşmaya varılmasına rağmen, denizdeki kaynaklar ve iletişim hatları konusunda bazı anlaşmazlıklar hâlâ sürüyor. Bu da Hazar Denizi'nin transit potansiyelinin hayata geçirilmesinin önünde oldukça ciddi engeller oluşturmaktadır.
Mesele şu ki, Rusya ve İran uzun süredir Trans-Hazar doğalgaz boru hattı projesine direniyorlar. Başlıca argümanları ise bu projenin Hazar ekosistemine zarar verebileceğiydi. Gerçekte bu "ekolojik kaygı" daha çok jeopolitik çıkarlardan kaynaklanıyordu. Zira böyle bir boru hattı Türkmen gazını doğrudan Azerbaycan'a, oradan da Avrupa'ya taşıyabilir ve bu da İran ve Rusya'nın enerji pazarındaki payını azaltabilir.
Kremlin ve resmi Tahran, Hazar Denizi'nin altından geçecek boru hattı projesinin ertelenmesi konusunda 20 yıldır ortak bir tutum sergiliyor. Ancak ne Rusya ne de İran, Hazar Denizi'ndeki mevcut su altı petrol ve doğalgaz boru hatları, örneğin Şahdeniz'den Bakü'ye veya Kaşagan'dan Aktau'ya uzanan boru hatları hakkında yorum yapmıyor. Dolayısıyla "ekoloji" argümanı daha çok rekabet eden projeleri engellemeye yöneliktir. Ve bu mücadele aslında "beş deniz"den biri olan Hazar Denizi'nde yaşanan stratejik çatışmanın bir parçasıdır.
İlginçtir ki, "Beş Deniz Savaşı" kavramı, Akdeniz ve Karadeniz gibi su havzaları için verilen mücadeleye özel bir yer ayırmaktadır. Karadeniz havzası, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaş nedeniyle son iki yıldır uluslararası gündemin merkezine oturdu. Ukrayna savaşı, Karadeniz'deki güvenlik ortamını ciddi şekilde kötüleştirdi ve bu havzadaki ticaret yollarını ciddi şekilde tehdit altına soktu. Türkiye de Montrö Boğazlar Sözleşmesi gereği savaş gemilerinin boğazlardan geçişini kısıtlayarak, savaşın Karadeniz'den Akdeniz'e sıçramasını önlemeye çalışıyor.
Türkiye aynı zamanda Kremlin ile resmi Kiev arasında dengeli bir duruş sergileyerek arabuluculuk yapıyor. Örneğin, "tahıl anlaşması"nın imzalanması, tam da Türkiye'nin özel siyasi ve diplomatik çabaları sonucunda mümkün olmuştur. Ancak Rusya-Batı çekişmesi derinleştikçe Karadeniz'deki rekabet de yoğunlaşıyor. Dolayısıyla NATO ve Rus filolarının bu su havzasındaki faaliyetleri, Kırım'ın statüsü, Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelerin güvenlik sorunları gündemde kalmaya devam ediyor. Ve bu bağlamda Türkiye, Karadeniz'de istikrarı sağlamaya çalışırken, Rusya ile hem rekabeti hem de işbirliğini paralel tutma gibi çok zor bir sorunla karşı karşıyadır.
Akdeniz yönünde birbirine paralel birçok mücadelenin yaşandığı görülmektedir. Dolayısıyla Doğu Akdeniz'de devasa doğal gaz yataklarının keşfedilmesi bölge ülkeleri arasında yoğun bir rekabete yol açmıştır. Mısır, İsrail, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan, "Doğu Akdeniz Gaz Forumu"nu oluşturarak ortak çıkarlar çerçevesinde payları paylaşmaya çalışıyor ve Türkiye'yi bu formatın dışında tutmaya çalışıyorlar. İşte bu nedenle resmi Ankara, karşı manevralarla durumu kendi lehine çevirmeye çalışıyor.
Önemli olan nokta, Türkiye'nin kendi çıkarlarını korumak amacıyla 2019 yılında Libya hükümetiyle Akdeniz'de su sınırlarına ilişkin bir anlaşma imzalayarak "Mavi Vatan" doktrinini ön plana çıkarmasıdır. Bu doktrin, Türkiye'nin Akdeniz ve Ege Denizi'ndeki kıta sahanlığı ve ekonomik bölge üzerindeki iddialarını dile getirmektedir. Üstelik resmi Ankara, bu stratejik manevralarıyla Türkiye'nin rakiplerinin planlarını bir ölçüde bozmayı da başarıyor.
İlginçtir ki Yunanistan ve Güney Kıbrıs, Türkiye'nin Akdeniz ve Ege Denizi'ndeki enerji kaynakları üzerindeki meşru iddialarına direniyor. Dolayısıyla 2020 yılında Doğu Akdeniz'de karşıt taraflar arasında ciddi bir askeri gerginlik yaşandı. Doğu Akdeniz'de yaklaşık 3,5 trilyon metreküp doğalgaz rezervi olduğu tahmin ediliyor. Böylesine büyük bir zenginlik, bölgedeki tüm aktörlerin iştahını ciddi anlamda kabartıyor. Resmi Ankara'nın temel hedefi, Akdeniz'in doğusunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarını korumak, Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılamak ve transit ülke konumuna gelmektir.
Bütün bunlar, "beş deniz savaşı"nın küresel askeri-politik gerginliğin merkezini giderek ortak alana taşıdığını gösteriyor. Dünyanın büyük güçlerinin bu çatışma sahasında doğrudan veya dolaylı çıkarları var. Dolayısıyla denizler arası coğrafi alanda ortaya çıkan karmaşık askeri-politik durum bir "barut fıçısına" benzetilebilir. Üstelik bu "barut fıçısı" her an patlayabilir ve tüm dünya için gerçek bir tehlike kaynağı haline gelebilir. Ve şimdi bütün dünya, enerji kaynakları, ulaştırma ve iletişim yolları, ekonomik ve ticari çıkarlar uğruna amansız bir mücadelenin rehinesi haline gelmeye başladı.
Elçin XALIDBEYLİ,
Siyaset uzmanı,
“Yeni Musavat” Medya Grubu
Kaynak:28 Nisan 2025, https://musavat.com/news/bes-denizin-arasindaki-barit-celleyi-nehenglerin-servet-savasi-qafqazi-da-tehdid-edir_1164713.html
FACEBOOK YORUMLAR