DEMOKRATLAR GELİYOR

İsmail AYDEMİR Yazdı: DEMOKRATLAR GELİYOR

DEMOKRATLAR GELİYOR
17 Temmuz 2019 - 11:55 - Güncelleme: 17 Temmuz 2019 - 11:58

DEMOKRATLAR GELİYOR

İSMAİL AYDEMİR

İki şey var birini sonra söylerim…

Türk siyasi tarihinde demokrasi adına birçok tıkanık dönemler yaşanmış ve birçok kez rejim kendi evlatlarıyla mücadele etmiştir. Menderesin siyaset sahnesine çıkış dönemi yani 1945 ve 1950’ye kadar süreçte böyle devam etmiştir. Diğer adıyla Ali Adnan Menderes ve arkadaşlarının siyaset sahnesine çıkması epey meşakkatli olmuştur.

Adnan Menderes, Celal Bayar, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü…

Tek Parti döneminden sonra Türkiye ulusal tarihinde ilk sivil partiyi kurarak ilk sivil hareketi oluşturmuşlardır. Demokrat Partinin kurulması ile 1946 yılında seçimler yapılmış lakin bu seçimler halk iradesini ayaklar altına alarak ‘açık oy gizli tasnif’ sisteminin uygulanması ile halk partisi yine iktidar olmayı başarmıştır. Demokratların 80 maddelik parti tüzüğünün ilk maddesinde parti kurma gerekçesi şöyle izah ediliyordu.[1]

         ‘‘DP, Türkiye Cumhuriyeti’nde demokrasinin geniş ve ileri bir anlayışla gerçekleşmesine ve genel siyasetin demokratik bir görüş ve zihniyetle yürütülmesine hizmet maksadıyla kurulmuştur.’’ (Demokratların 1. Maddesinde şu zamanlarda ne kadar da özlediğimiz kelimeler var bakınız. Demokrasi-Demokratik-Geniş ve İleri Bir Anlayış ve Hizmet!)

 Demokrat Parti böylece kurulmuş oldu. Genel merkez binası olarak kiralanan yer Yenişehir Sümer Sokağı 8 numaradaki Cemal Tunca’nın bahçe eviydi. Büyük mücadele başlıyordu. Adnan Menderes, bu yeni partinin mühim isimlerinden biriydi. Parti kurulur kurulmaz görev dağılımı yapıldı. Hareketin oluşumundan beri başı çeken Menderes, partinin sözcülüğüne getirildi. Artık ‘sözcü’ sıfatıyla sık sık basına demeçler verecek, partinin mahiyetini anlatmaya çalışacaktı. DP’nin ilk genel başkanlığına Cemal Bayar seçildi.

Milli Şef döneminin baskılarından bunalan halk, DP’yi umut olarak görmeye başladı. Menderes, 46 seçimlerine hem Aydın hem de Kütahya’dan adaylığını koymuştu. Sandık oldu bitti ile Menderes’i Aydın’dan çıkamamıştı ama Kütahya’dan vekil çıkarak meclise girmeyi başarıyordu. Demokrat Parti Genel İdare Kurulu seçimden sonraki ilk toplantısında Adnan Menderes’i partinin tek sözcüsü olarak seçti. Parti adına bütün açıklamaları Menderes yapacaktı. Genel başkandan sonra söz Adnan Menderes’teydi. Siyasi kariyerinde bir basamak daha yukarı tırmanıyordu böylece Menderes.

         Seçim sonrası oluşan Meclis’in en tartışılan konularından biri sandık hileleriydi. Gösterilen itirazların hemen hemen hepsini Menderes dile getiriyordu. Ortaya koyduğu sert muhalefet tenkit edilmeye alışık olmayan Halk Partilileri ürkütmüyor değildi. Kendi memleketi olan Aydın’da ki seçimlere ilişkin uzun uzun mütalaada bulunurken tespitlerini tek tek sıraladı:

         ‘‘ Vatandaşlar Halk Partisi milletvekillerinin listelerini bizzat zarflara koyarak sandığa atmaya zorlanmıştır. Halk Partisi aday listelerinin bulunduğu mühürlü zarflar muhtarlar eliyle dağıtılmıştır. Mülki amirler muhtarlara açıktan para vererek muhtarlardan köylünün oyunu Halk Partisine atması istenmiştir. DP’li olan vatandaşların isimlerin listelerden silinirken, ölüler adına bile parmak basılırken Halk Partisi için oy kullanılmıştır. Oy kullanmaya geç gelenlerin yerine rey atılarak sonra rey atmalarına izin verilmemiştir. Mülki idareciler halka reyini CHP lehine kullanmaları için şiddet ve baskı kullanmışlardır. Seçim sonrasında tutanaklar değiştirilmiştir.’’

Menderes saydığı bu maddeleri raporlayıp sunsa da meclis itirazı kabul etmedi. Ancak görüldü ki artık Türkiye’de özellikle sandık oldu bittisine karşı sessiz kalınması mümkün olmayacaktı. 

Herkesten kaçmak ve örtbas etmek mümkün olsa da Menderes’in sivri dili demokrasi bekçisi gibi tetikte olacaktı. 21 Temmuz 1946’da DP ilk sınavını verecekti. Ancak seçimlere bir ay kala iktidar partisi CHP, seçim sisteminde çok önemli bir değişiklik yaptı.[2] Bu uygulama ise ‘açık oy gizli tasnif’ sistemiydi. Bir yandan partinin kurumsallaşması sürerken beklenmedik bir anda bölünme yaşandı.

Daha sert muhalefet yapılmasından yana olan Fevzi Çakmak, Yusuf Kemal Tengirşek, Yusuf Hikmet Bayur, Kenan Öner, Osman Bölükbaşı ve Sadık Aldoğan öncülüğünde bir grup milletvekili, DP’den ayrılarak 29 Temmuz 1948’de Millet Partisi’ni (MP) kurdu. Bu arada 17 Ekim 1948’de ara seçim yapılacaktı. Seçim sistemi değişmediği için hem DP hem de MP seçimi boykot etti ve katılmadı. 16 Ekim 1949’da yapılan ara seçimlerde de boykot sürdü. Yıllar 1950’yi gösterdiğinde Menderes bir yandan BM’nin önemine değinirken, diğer yandan da BM anayasasını kabul eden bir ülkenin demokratikleşme ve hürriyetler noktasında da BM standartlarında olmasını savundu. Anayasa’nın zaten buna imkân verdiğini; ancak hükümetin uygulamalarda vatandaşlara sağlanan hak ve hürriyetleri kısıtladığından dem vurdu. Kabul edilecek olan BM Anayasası için ‘‘ Bu misak aynı zamanda her milletin daimi idaresinde millet hâkimiyetini istiyor, şahsi ve siyasi hak ve hürriyetlere riayeti karşılıklı taahhüde bağlıyor.’’ Diyordu bu olaydan sonra Türkiye’deyeni ve daha demokratik uygulamalar CHP iktidarı tarafından kabul edilmiş ‘açık oy gizli tasnif’ olayı yerini ‘kapalı oy açık tasnife’ bırakmıştır. 14 Mayıs 1950'de yapılan seçimlerde bilhassa diğer partililer kadar Menderes de çok heyecanlıydı.14 Mayıs 1950, Türk siyasi tarihinde dönüm noktası olan bir tarihtir. Adnan Menderes heyecanlı… Seçim sonuçlarını takip ettiği yer Aydın’da Şefket Hasırcı’nın evi. Havadisleri radyodan dinliyordu. Gelen haberlere pür dikkat kesiliyor, heyecandan oda içinde bir oraya bir buraya gidip geliyordu. Gece 01.00 sularında Ankara’dan Fuat Köprülü, Menderes’i arayarak müjdeli haberi verdi:‘‘ Ağam! Olanlar oldu. Dik şapkanı başının üstüne. Çık sokağa ilan et. Daha şimdiden sayılan oylarla memlekette oyların % 64’ünü kazandık.[3] Hemen atla bir vasıtayla Ankara’ya gel.’’ Menderes, hem Aydın’dan hem İstanbul’dan vekil seçilmişti. Ankara’ya geldi. Parti merkezi dolup taşıyordu. DP oyların %55'ini, CHP %41'ini aldı. Görülüyor ki CHP yenilmiş, ancak bozguna uğramamıştı. Ne var ki, çoğunluk dizgesi bu yenilgiyi bozguna dönüştürüyordu. DP milletvekillerinin %85'ini (408 sandalye), CHP ise %15'ini (69 sandalye) almıştı. DP'liler seçim başarılarını yeni bir çağın başlangıcı olarak selamlıyorlardı. Gerçekten de önemli bir noktaya gelinmiş oluyordu. 1945'te sona eren devrimci tek-partili dönemin ardından ikinci genel seçimde iktidar, kavgasız gürültüsüz muhalefet partisinin eline teslim ediliyordu.DP dönemi büyük umutlarla başladı. TBMM tarafından Cumhurbaşkanı seçilen Celal Bayar, DP genel başkanlığından istifa etti. Bu görev başbakan olan Adnan Menderes'e verildi. Refik Koraltan TBMM başkanı seçildi. Fuat Köprülü ise dışişleri bakanlığına getirildi. Böylece Türk Siyasi Tarihine şu günlerde dahi yön verecek gelişmeler gerçekleşmeye başlayacaktır. Menderes ve arkadaşlarına ve bunlara parti kurmaları için yol gösteren zorluk çıkarmayan İsmet Paşa’ya Türkiye Siyaseti, Türkiye Demokrasisi çok şey borçludur.

 

[1] Erdal ŞEN, Belgelerin Dilinden Yassıada’nın Karakutusu, Zaman Kitap Yayınları, İstanbul,  Ocak 2007 s.15

 

[2] Erdal ŞEN, Başbakan Adnan Menderes’in Hayatı Bir Yiğit Vardı, Yitik Hazine Yayınları, İzmir, Haziran 2011 s. 80-81

 

[3] Erdal ŞEN, Belgelerin Dilinden Yassıada’nın Karakutusu, Zaman Kitap Yayınları, İstanbul,  Ocak 2007 s.16

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Günün Başlıkları