DEMOKRASİ VE HUKUK GEVEZELİĞİ NEYİ SAKLIYOR? - Yazan: Prof. Dr. Nurullah Çetin

DEMOKRASİ VE HUKUK GEVEZELİĞİ NEYİ SAKLIYOR? - Yazan: Prof. Dr. Nurullah Çetin
26 Eylül 2019 - 23:50

DEMOKRASİ VE HUKUK GEVEZELİĞİ NEYİ SAKLIYOR?
 

Son günlerde birileri “hukuk ve demokrasi” kavramlarını sürekli vurgulamaya, Türkiye ve İslam ülkelerinde hukuk ve demokrasi olmadığını, hukuk ve demokrasinin Batılı ülkelerde olduğunu ifade etmeye başladılar. Buradan hareketle bütün Müslümanları, dolaylı olarak da İslam’ı itibarsızlaştırmaya yeltendiler.

En başta söyleyeyim, ben demokrasiye ve hukuka inanırım ve önemserim. Demokrasi ve hukuk dışı uygulamaları ben de eleştiriyorum. Evrensel planda demokrasi ve hukuk reddedemeyeceğimiz temel kavramlardır. Benim değerlerimin kaynağı İslam ve Türklüktür. Demokrasi ve hukuk, her iki kaynakta da önemli bir yer tutar. En iyi hukuk ve demokrasi sistemi de İslam’dır.

Ancak Amerika ve Avrupa gibi emperyalist Batı bloku kendi dışındaki ülkeler için “demokrasi ve hukuk!” diye bağırmaya başladıysa orada durup düşünmek ve bu demokrasi ve hukuk saldırısına karşı tedbir almak gerekir. Bu durumda “kaçın demokrasi geliyor!” diye uyarmak görevimizdir.

Çünkü Batı, çökertmek, yıkmak, dağıtmak, parçalamak, sömürmek ve paylaşmak istediği ülkeleri demokrasi ve hukuk bombalarıyla bombardımana tabi tutuyor. “Senin ülkende demokrasi ve hukuk yok” demeye başladıysa hemen arkasından turuncu devrimler, Arap baharları tezgâhları başlamış demektir. İçerden birileri bulunur, ayarlanır ve onlar kanalıyla gürültü patırtı başlar. Demokrasi ve hukuk getiriyorum diye gelir, ülkeni işgal eder, sonra da ne ülken kalır, ne milletin.

Dünyanın her yerinde başka din ve inançtan ya da siyasi görüşten olup da hukuk ve demokrasiye aykırı hareket eden ne kadar insan varsa, Müslümanlar arasında da o kadar vardır.

Yukarıda vurguladığım küresel çetelerin demokrasi ve hukuk tezgâhının farkında olmayan, ülkemizdeki bazı hukuk ve demokrasiye aykırı uygulamaları eleştiren ve iç siyasetimizin daha iyi olmasını isteyen bazı kişiler, söylemlerinin kime hizmet edeceğini bilmeden, İslam’ı kişisel çıkarları için araç olarak kullanan bazı Müslümanımsıların hatalarını gündeme getirip şöyle cümleler kuruyorlar:

“Milyon dolarlı, yüz milyon dolarlı, tesettürlü, beş vakit abdestli namazlı aileler ve çocukları da gelişmiş Batı ülkelerine yerleşiyorlar. İslam’ın emrettiği "devletin dini adalettir" umdesini onlar (Batılılar) tesis etti, (onların, yani Batılıların) hukuk ve demokrasileri güvenilir. Türkiye’de hukuku Batı değil iktidar katlediyor, adaleti Batı değil iktidar katlediyor, tam tersine Batı hukuka davet ediyor.”

Bu meseleyi irdeleyelim:
*Abdestli Müslümanlar denilenler, Batıya Türkiye'de hukuk ve demokrasi olmadığı için gitmiyorlar. Onlar görünüşte ve şekilde Müslüman; ama özde İslam'dan uzaklaşıp sekülerleştikleri, kapitalistleştikleri, gündelik yaşantıda ve işlerinde dünyevîleştikleri için dünyacı, hazcı, zevkçi, maddeci, nefislerini şımartan bir hayat yaşamak için oralara gidiyorlar.

O abdestli namazlı milyonerler İslam'ı bağlamaz, ben de onların avukatı falan değilim. Ben onları herkesten fazla eleştiririm. Bu müptezelleri bahane edip bütün Müslümanları; hatta İslam'ı suçlamak yanlıştır. Doğrusu gerçek, sahih İslam'la, Müslümanımsıları birbirinden ayırmaktır. Dünyaya midesiyle ve uçkuruyla bağlı olan pislikleri İslam sırtında taşımaz ve korumaz; alır, bok çukuruna atar.

*Ayrıca Batıya giden zenginler arasında Müslümanım diyenler yüzde beşi onu geçmez. Yüzde doksanı kendisini seküler, solcu, liberal, çağdaş, demokrat, modern diye tanımlayan İslam'a mesafeli, Batıcı kesimdir. Ben bizzat oralarda bulunmuş biri olarak gördüğüm, bildiğim için söylüyorum.

*Gerçek hukuk ve demokrasi Batıda var diyorlar. Bu hüküm yarı yarıya doğru. Hukuk ve demokrasi, Batıda kendileri içindir. Kendi içlerinde hukuka ve demokrasiye büyük ölçüde uyarlar. Ama kendi dışlarındaki dünya; özellikle İslam dünyası için hukuk da demokrasi de tanımazlar, umurlarında değildir, salt menfaatlerine bakarlar. Kendi emirleri altındaki yağma ve talan kasalarının bekçisi ve muhasibi olan kralları, başkanları demokratik olup olmadıklarına, hukuka uyup uymadıklarına bakmadan korurlar.

Kendi yağma ve sömürü düzenlerine isyan eden demokrat, seçilmiş, halkı tarafından sevilen başkanları da darbelerle, renkli devrimlerle, baharlarla, demokrasi getirme oyunlarıyla devirirler.

Mesela Suudi Arabistan'ın şeytan Krallığında hukuk da yok, demokrasi de. Ama Batılı devletler özellikle Amerika için bu sorun değildir. Hukuksuz ve demokrasisiz Arabistan Krallığı onların himayesindedir. Çünkü Suudi şeytan kralı: “Amerika babamız, İsrail ağabeyimiz” der, Amerika ile birlikte İslam ülkelerine savaş açar.

Bir başka örnek, Mısır'ın seçilmiş başkanı Mursi vardı. Bu kişiyi sevmek sevmemek başka bir şeydir, ben sevmedim mesela. Ama adam seçilmişti, demokratik olarak başa gelmişti ve bunu Batı, “çok demokratik ve hukuki!“ biçimde devirdi.

Aynı Batı, Türkiye'de de seçilmiş birçok başbakanı darbelerle, alavere dalaverelerle devirdi ya da devirmeye çalıştı. En son FETÖ darbe teşebbüsünün de Batının demokratik ve hukuki bir eylemi olduğunu söyleyemezsiniz herhalde. Batının demokratlığı budur. Bu örnekleri çoğaltabilirsiniz.

*Batının bazı demokratik ve hukuki eylemlerine örnekler verelim:

*70 milyon insanı gözü kırpmadan, 65 milyon bizonu da sırf Kızılderililer yiyor, yemesin aç kalsın diye öldüren “demokrat!” ve “hukuk devleti!” Amerika idi.

*Batı, evlad-ı Fatihan olan Balkan Türklerine de hukuk ve demokrasi ile yaklaştı. Mesela şöyle: Batılı devletlerin desteğiyle Bulgar, Yunan, Sırp, Karadağ askerleri ve komitecileri Balkanlarda Türklere karşı etnik ve kültürel temizlik uyguladılar. 500 binden fazla Türk’ü kadın, yaşlı, çocuk, bebek ayırt etmeden koyun gibi boğazlayarak, camilere samanlıklara doldurup diri diri yakarak, organlarını keserek vs. korkunç yöntemlerle katlettiler. Balkan Haçlı vahşileri ayrıca pekçok Müslümanı zorla Hristiyanlaştırdılar. Kadınların, kızların namusuna saldırdılar. Türklerin kültürel izlerini yok etmek için camileri yaktılar yıktılar, mezarlıkları ortadan kaldırdılar. Yaklaşık 450 bin insanımız bu zulüm ve vahşetten kaçarak Anadolu’ya göç etti.

*Geçmişte Fransa, Orta Afrika, Cezayir, Fas, Tunus, Yeni Kaledonya, Madagaskar, Haiti, Komor, Senegal, Mali, Fil Dişi Sahili, Gabon, Kamerun, Gana, Gine, Benin, Ruanda, Laos gibi ülkelerde büyük kitlesel katliamlar yaparken halka demokrasi ve hukukla muamele etti. Mesela Fransa, sadece Cezayir’de 1,5 milyon insanı “demokrasi ve hukuka uygun!” olarak öldürdü ve askerleri binlerce Cezayirli kadına tecavüz etti.

*1992-1995 yılları arasında süren Bosna Savaşı'nda Batılı ülkelerin himayesinde ve onların göz yummalarıyla 100 binden fazla insan hayatını kaybederken iki milyondan fazla insan yerinden oldu. Batı, Bosnalı Müslümanlara da işte böyle demokrasi ve hukuk uygulamıştı.

*Bugün de Batı, Afganistan, Irak gibi ülkelere demokrasi ve hukuk götürmek için girip milyonlarca insanı öldürüyor, sakat bırakıyor, aşsız işsiz bırakıyor.

*Batılı devletlerin bizim gibi İslam ülkelerine dayattıkları “hukuk ve demokrasi” den anladıkları şey, merkezî ve millî devletleri yok edip parçalayacak ve kendilerinin sömürgeci ve emperyalist politikalarının bekçisi, temsilcisi ve ileri karakolu olacak olan bazı etnik grupları, mezhepleri ya da muhalif bazı ideolojik grupları çok iyi terörize etmek, isyan ettirmek, kargaşa çıkarttırmak, millî devlet de kendisini korumak için tedbir alınca, bu devleti demokrat olmamakla ve hukuka aykırı davranmakla suçlamak ve silahlandırdığı, kışkırttığı teröristleri de hukuk ve demokrasi adına himaye etmektir.

Bugün Türkiye’de en çok demokrasi ve hukuk diye bağıran kesim PKK, sivil uzantıları ve yandaşlarıdır. Bunlar her türlü kanunsuzluğu, kalleşliği, alçaklığı, hainliği, caniliği, terörü yapıyorlar, Devlet de kanunları uygulayınca “demokrasi ve hukuk isteriz!” diye bağırıyorlar. Batı da bize “sen demokrasiye ve hukuka uymuyorsun” diye parmak sallıyor. PKK iktidar olunca nasıl bir demokrasi ve hukuk getireceğini dağa çocuk kaldırmalarından başlayıp bir sürü eşkiyalıklarını göremeyen HDP sevicisi saftirikler de iyi düşünsün.

Bu iki yüzlü alçak, şeytan Batı kendi ülkelerinde mesela İspanya’da ayrılıkçı, bölücü etnik grupların partilerini, milletvekillerini, belediye başkanlarını yakalayıp hapse atınca, bütün kuruluşlarını kapatınca bu yaptıkları demokrasi ve hukuk oluyor, biz yapınca olmuyor. Batasıca Batının demokrasi ve hukuk anlayışı budur.

*En büyük hata, Türkiye’deki İslamcı diye bilinen, ama aslında öyle olmayan bir iktidarı ve diğer İslam ülkelerindeki iktidarları İslam’la özdeşleştirmek. Bu iktidarların hiçbiri İslam’ı temsil etmiyor. İslam ülkelerinde İslamcı iktidarlar yok; ya batıcı, ya mezhepçi, ya menfaatçi iktidarlar var. Birçoğu da programları, uygulamaları, eylem ve söylemleri itibariyle çok büyük ölçüde Batılı liberal, sağcı, kapitalist bir siyasi yapı hüviyetindedirler.

Bu iktidarların hataları İslam’ı bağlamaz. Dolayısıyla bu iktidarların icraatlarından hareketle İslam’a ve Müslümanlara vurmaktan vazgeçin. Gücünüz ve çapınız yetiyorsa İslam’ın kendisini, Kur’an’ı ve Hz.Muhammed’i eleştirin.

 

 

Prof. Dr. Nurullah Çetin


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum