Çok Yönlü Bir Osmanlı Âlimi Bursalı Mehmed Tahir

“Bursalı Mehmed Tahir bey, Türklerin en büyük kitabiyât âlimidir.” M. Fuad Köprülü

Çok Yönlü Bir Osmanlı Âlimi Bursalı Mehmed Tahir
27 Kasım 2024 - 15:40 - Güncelleme: 27 Kasım 2024 - 15:56
Mustafa Özçelik / Eğitimci, Yazar ve Şair

Bir ilim, irfan, kültür ve sanat şehri olan Bursa’nın yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden biri de bu şehre mensubiyetini ifade etmek için adına daima “Bursalı” sıfatını ekleyerek bu şekilde tanınmak/bilinmek isteyen Bursalı Mehmed Tahir Efendi’dir. O da son dönem pek çok Osmanlı müellifi gibi çok yönlü bir şahsiyettir. Zira karşımızda bir ordu mensubu olmasının yanı sıra hem âlim hem şair hem de sufi olan bir isim vardır. İşte onun bütün bu yönlerine temas etmeden önce kısaca da olsa biyografisini hatırlayalım.

Bursalı Mehmed Tahir, 22 Kasım 1861’de Bursa’da doğdu. Babası Bursa Belediyesi kâtibi Rifat Bey’dir. Öğrenim hayatı Bursa’da başlar. İlkokul öğreniminden sonra Mülkiye Rüşdiyesi’ne, ardından Bursa Askeri İdadisi’ne devam eder. Harbiye tahsilinden sonra piyade teğmeni olarak Manastır ve Selânik bölgesinde bulunan Üçüncü Ordu’da görev alır. Manastır Askerî Rüşdiyesi’nde coğrafya, tarih ve Türkçe öğretmenliği, Üsküp Askerî Rüşdiyesi’nde coğrafya öğretmenliği, Manastır Askerî Rüşdiyesi’nde müdürlük yapar. Siyasi faaliyetlerle de ilgilenir. Selanik’te kurulan Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin, daha sonra Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’nin içinde bulunur. Bu durum görevinden alınmasına neden olur. Daha sonra İzmir’e atanır. Görevine orada devam eder. İttihat Terakki cemiyetiyle de münasebetleri olmuştur. 17 Aralık 1908’de İttihat Terakki Fırkası’ndan Bursa Milletvekili seçilir. Bir süre Harp Dairesi Muhakemat üyeliği yaptıktan sonra 24 Ocak 1914’te yarbaylıktan emekli olur. Kalan ömrünü İstanbul kütüphanelerinde araştırmalar yaparak geçirir.
Siyasette Türkçü düşünceyi benimseyen yazar, Türk Derneği kurucu üyeliği, Türk Bilgi Derneği üyeliği de yapar. Topkapı Sarayı Kütüphanesi müdürlüğü görevinden sonra onu Tetebbuât-ı İslâmiyye ve Milliyye Encümeni’nin on dört fahri üyesinde biri olarak görürüz. 28 Ekim 1925’te İstanbul’da vefat eder. Aziz Mahmud Hüdai Dergâhı Haziresi’ne defnedilir.

İlmî Şahsiyeti Bursalı Mehmed Tahir’in kim olduğunu bu kısa biyografi ile sınırlayamayız elbette. Onu anlatmak için az önce de söylenildiği gibi sufi ve şair gibi sıfatlar da eklemeliyiz ama en çok öne çıkan tarafı elbette biyografi ve bibliyografya âlimi olmasıdır. Onun bu ilgisinin oluşmasında ise resmi öğretiminin yanı sıra Halaçoğlu Medresesi hocalarından Niğdeli Hoca Ali Efendi’den aldığı özel dersler ile tarihe ve edebiyata meraklı babasının telkinleri etkili olmuştur. O, bu anlamda geçmişin araştırılmasını çok önemli ve gerekli görerek bu konuyu hayatının gayesi haline getirmiş ve bütün bir ömrünü bu işe adamıştır.
Bu yüzden kendisi Köprülü’nün ifadesiyle “Türklerin en büyük kitabiyât âlimi” kabul edilmektedir. O, bu sıfatı elbette hak etmektedir. Burada ondan önce bu sahada hiç eser verilmedi mi, gibi bir soru akla gelebilir. Osmanlı döneminde bu anlamda elbette eserler vardı. Ama bunlar vakfiyelerden ve kütüphane defterlerinden ibaretti. 15. yüzyıldan itibaren ise el-Bistâmî, Molla Lutfî, Taşköprîzâde Ahmed Efendi, Kâtip Çelebi gibi isimler kitabiyat konusunda önemli isimler olarak karşımıza çıkarlar. Yine bu anlamda son dönemde Muallim Naci, Faik Reşad gibi isimleri anabiliriz. Ama bunlar Batı’da gelişen kitabiyat ilmi karşısında yeterli değildi. İşte o, bütün mesaisini bu işe ayırıp biyografi ve bibliyografya alanında çalışarak Osmanlı müelliflerini unutulmaktan kurtarmış, onların kültür hayatında tanınmalarını sağlamıştır. Onu böylesi bir işe yönlendiren asıl sebep ise bazı yerli ve yabancıların “Osmanlı tarihinde şiirden başka ne var ki... İlim, fen adına kimse yok.” şeklindeki eleştirileridir. Meselâ, bir Alman oryantalistin “Siz bilmem ne gibi delillerle ilim ve kültür kabiliyetinizden dem vuruyorsunuz? Sizde yetişmiş bir şey varsa, o da birkaç efail ve tefailci şairdir!.. Hani eser sahibi ilim ve fen adamlarınız nerede?” yolundaki bilgisizce paylamasına maruz kalmış, yine bir mecliste “Bizden önce gelip geçmiş olanların idareye, siyasete ve sosyal konulara dair eserlerine rastlanmaz!..” denilmesi kendisini çok etkilemiştir. Tahir Bey, bu eleştiriler üzerine “Türklerin -bazı bilgisiz yahut garazkâr kimselerin iddia ettikleri gibi- cahil, medeniyetsiz bir ulus değil; ilim, fen ve sanatların hemen hemen her sahasında sayılamayacak kadar çok ve değerli eserler vermiş; hem İslâm medeniyetine hem de bütün insanlığa büyük hizmetleri geçmiş bir millet olduğunu ortaya koymak için Türkistan’da yetişen ârifler, şeyhler ve müfessirlerin kısa biyografilerinden sonra, Türklerden yetişen hadis, kelâm, fıkıh âlimleri, edipler, divan sahibi meşhur şairler, filozoflar, tabipler, astronomi, matematik, tarih ve coğrafya bilginleri hakkında” bilgi veren eserler yazarak bu iddiaları boşa çıkarmıştır.
Tasavvufi Şahsiyeti Bursalı Mehmed Tahir’in bir önemli özelliği de sufi olmasıdır. Bu ilginin oluşmasında en önemli sebep, tasavvufi ilgileri olan bir aile ortamında yetişmesidir. Hem babası hem de annesi Nakşibendiliğe müntesiptir. Evlerinde babasının buraya gelen derviş dostlarıyla devamlı olarak tasavvufi sohbetler yapılmaktadır. Bu yüzden genç yaşlarında tasavvufa ilgi duymuş, 1880’de Harbiye’ye girdiğinde İstanbul’da olmak onun, tekke muhitleriyle daha yakın münasebet kurmasını sağlamıştır. Tasavvufa olan ilgisi onu, aynı zamanda meşhur mutasavvıfların hayatlarını araştırmaya da yöneltmiştir. Muhyiddîn-i Arabî’ye derin bir muhabbet besleyen yazarın, Rüşdiye ve İdâdîye yıllarında tasavvufa ilgisi daha da artınca bir mürşid arayışına girmiş ve bir süre bir dergâha devam etmiştir. Fakat o dergâhın şeyhinin sohbeti onu tatmin etmemiştir. Zira o, Muallim Vahyî’nin ifadesiyle “Mektepte okuduklarına hiç de yabancı olmayan, Muhyiddîn gibi eserleri olan, zühd ve takvâsında riyâ ve bürûdet değil, ihlâs ve hikmet bulunan, gönle ferahlık veren, hayatın her türlü gam ve kederini unutturan, kendine karşı bir arkadaş refâkat ve meşvereti, bir ana rahm ve şefkâti, bir baba himâyet ve sahâbeti, bir muallim tecrübe ve ma’rifeti, babasında aynı gördüğü Müslüman sıdk ve istikâmeti taşıyan bir şeyh arayışında idi.” Uzun arayışlardan sonra böyle birini bulur. Bu zat Tibyânü Vesâili’l-Hakâik müellifi Harîrîzâde idi. Zaten kitabiyata alakası da bu tanışmayla bir şekil ve anlam kazanır. Zira bu isim, aynı zamanda bir kitabiyatçıdır ve Tarikatlar Kamusu adlı bir eseri bulunmaktadır. Ancak bu iki ismin münasebeti uzun sürmez. İki sene devam eden bu yakın ilişki, 15 Eylül 1882 tarihinde hocasının beklenmeyen vefatı ile son bulmuştur. Bu durum onu çok üzer. Manastır’a tayini çıkınca hocasının hocası olan Muhammed Nûru’l-Arabî’ye intisap eder. Bir süre sonra ondan icazet alır. 12 Ocak 1888 tarihinde şeyhinin vefatı esnasında artık bölgede Melâmîliğin önde gelen isimlerinden birisi olur. Mektep hocalığı ile tekke mürşidliğini birlikte devam ettirir. O artık bir Melami şeyhidir. İlginç olan tasavvufta farklı bir yol olan Nakşî-Melâmî neşveşini taşımasıdır. Bu durumu bir muhammesinde “Nakşibend sûretteyiz; lâkin Melâmî meşrebiz / İsm-i zâtı her nefes tekrar eden hak mezhebiz.” şeklinde belirtir. Onun tasavvufla ne kadar iç içe olduğu eserlerinden de bellidir. Zira bunların büyük bir bölümü Aziz Mahmud Hüdâyî, Niyazî-i Mısrî, İsmail Hakkı Celvetî, Karabaş-ı Velî, Abdullah Salâhî Uşşâkî, mürşidi Harîrîzâde gibi tasavvufi şahsiyetlerle ilgilidir. Şeyh-i Ekber Muhyiddîn-i Arabî ve Hacı Bayrâm-ı Velî, İsmail Hakkı el-Celvetî için ise müstakil kitaplar neşretmiştir.

Yunus Emre ile de İlgilendi
Bursalı Mehmed Tahir, tasavvufi şahsiyetlere olan ilgisi onun Yunus Emre’yle de ilgilenmesini sağlamıştır.
Aydın Vilâyetine Mensub Meşâyih, Ulemâ, Şuarâ, Müverrihîn ve Etibbânın Terâcim-i Ahvâli adlı eserinde Yunus Emre’ye dair detaylı bilgiler yer almaktadır. Bir fikir vermesi açısından şu satırları buraya alalım:
“Âşık Yunus Emre, zümre-i ehl-i turuk miyânında aşkıyla, ihlâsıyla, irfânıyla, mücahedesiyle meşhur bir zat-ı kerametsimât olup Terceme-i Şakâyık nakline göre Bolu sancağından Sakarya nehri sevâhilindendir. O havalide seccâdenişîn irşâd ala rivayeti’l-a’mmi Tapduk Emre namında tarîkat-ı Kadiriyye ricâlinden bir zata intisâb ederek vâsıl-ı merâtib-i âliye oldu. Tevâtüren nakl olunduğuna göre esnâyı seyrü sülük ve mücahedesinde mensûb olduğu dergâha sırtıyla getirdiği odunlar içinde -bu dergâha eğrilik girmez diyerek- eğri bir odun bulunmamıştır ki maddî dahi sıdk u ihlasın kemalına dâldır. Matbu dîvân-ı ilâhiyyâtı, ilahiyyât-ı ârifânelerinin kâffesini havî değildir. Mahza tab’ına himmet olunan bu nüsha taalluk-ı küllîsi dolayısıyla ilm-i tasavvuf noktasından bi’l’vücûh haiz-i ehemmiyet olduğu gibi eş-âr-ı Osmanîyye’nin tarih-i edvân noktasından dahi kıymetdârdır.”
Şairliği Bursalı Mehmed Tahir, babası gibi şiirle de meşgul olmuştur. Bir divançe oluşturacak hacimde şiirleri bulunmaktadır. Bunlar daha çok tasavvufi muhtevadadır. Bir örnek olarak gönül redifli şiirini buraya alıyoruz.
Eserleri Mehmed Tahir Bey, hayli velud bir kalem olarak karşımıza çıkar. İlk eseri Türklerin Ulum ve Fünuna Hizmetleri (1897)’dir. Onu Terceme-i Hâl ve Fezail-i Şeyh-i Ekber Muhyiddin Arabi (1898) kitabı takip etmiştir. Sonrakiler Kibar-ı Meşayih ve Ulemadan On İki Zatın Teracim-i Ahvâli (1899), Meşayih-i Osmaniye’den Sekiz Zatın Teracim-i Ahvâli (1900), Ulema-yı Osmaniye’den Altı Zatın Terceme-i Hâli (1903) adını taşır. Daha sonra ise Osmanlı Müellifleri’nin öncüsü sayılan Manastır’a Mensup Meşâyih, Ulemâ ve Şuarânın Terâcim-i Ahvâli adlı eseri takip eder.
Diğer eserleri ise şunlardır:
Müverrihîn-i Osmâniyye’den Âlî ve Kâtip Çelebi’nin Terceme-i Hâlleri (1904), Aydın Vilâyetine Mensub Meşâyih, Ulemâ, Şuarâ, Müverrihîn ve Etibbânın Terâcim-i Ahvâli (1906), Ahlak Kitaplarımız (1907), Hacı Bayrâm-ı Velî (1911), Siyasete Müteallik Âsâr-ı İslâmiyye (1911), Mevlânâ eşŞeyh İsmail Hakkı el-Celvetî (Kuddise Sırruh) Hazretlerinin Muhtasaran Terceme-i Hâlleriyle Matbû’ ve Gayr-ı Matbû’ Âsârını Hâvî Risâle (1913), Kâtip Çelebi (1913), Menâkib-i Harb (1914), İdâre-i Osmâniyye Zamanında Yetişen Kırım Müellifleri (1919), Menâkıb-ı Şeyh Hâce Muhammed Nûru’l-Arabî ve Beyân-ı Melâmet ve Ahvâl-i Melâmiyye. Yazarın ayrıca Menâkıb-ı Şeyh Hâce Muhammed Nûrü’l-Arabî ve Beyân-ı Melâmet ve Ahval-i Melâmiyye, Hasaneyn Hakkında Şeref-vârid Olan Ehâdîs-i Şerîfe ve Tercümeleri, Fezâil-i İmâm-ı Ali Hakkında Şeref-vârid Olan Ehâdîs-i Şerîfe ve Tercümeleri, İmam Süyûtî’nin el-Ehâdîsü’ş-şerîfe fi’s-saltanati’l-münîfe Risâlesinin Tercümesi, Mecmua-ı Durûb-i Emsâl-i Arabiyye ve Fârisiyye, Mir’ât-ı Bursa adlı basılmamış eserleri de bulunmaktadır.
Şaheseri:
Osmanlı Müellifleri Mehmed Tahir’in bütün eserleri kıymet taşımakla birlikte adı anıldığında akla gelen ilk eseri Osmanlı Müellifleri adlı üç ciltlik çalışmasıdır. (1915- 1920-1922-1924) yıllarında üç cilt hâlinde basılmıştır. Yirmi beş yıllık bir çalışmanın ürünü olan bu eser, adından da anlaşılacağı gibi, Osmanlıların ortaya çıkışından yirminci asrın ilk çeyreğine kadar gelen ve kitap telif etmiş olan mutasavvıf, âlim, şair, edip, tarihçi, tabip, matematikçi ve coğrafyacıların kısa biyografileriyle eserlerine dair bilgileri ihtiva etmektedir. Bu yüzden eser, “Meşayih”, “Ulemâ”, “Şuarâ ve Üdebâ”, “Müverrihîn”, “Etibbâ, Riyâziyyûn”, “Coğrâfiyyûn” olmak üzere yedi fasıl olarak düzenlenmiştir. Eserde bin altı yüz doksan bir Osmanlı müellifi ele alınmıştır. Osmanlı Müellifleri, çeşitli sebeplerden ileri gelen bazı eksiklik ve yanlışlarına rağmen hâlen sadece tasavvuf alanında değil; fıkıh, edebiyat, tarih, coğrafya ve matematik gibi muhtelif birçok alandaki araştırmacıların çalışmalarında önemli bir başvuru kaynağı olarak görülmektedir.

Kaynakça
Adem Ceyhan, Biyografi ve Bibliyografya Âlimi Bursalı Mehmed Tâhir Bey’in Eserleri, Celal Bayar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, C. 8, sayı: 2, Manisa, 2010.
Ahmet Yasin Tomakin, Bir Kitabiyat Âlimi Bursalı Mehmed Tahir Bey, Mardin, 2018.
Hatice Yılmaz, Bursalı Mehmed Tahir’in Osmanlı Müellifleri Adlı Eserinin Tashihi: Tarikatlar ve Meşayıh Faslı, Bursa, 2021.
Ömer Faruk Akün, Bursalı Mehmed Tahir, DİA, Cilt: 6, s. 452-461.
Naci Yengin, Bursalı Mehmed Tahir ve Yunus Emre, https://manisahaberleri. com/bursali-mehmet-tahir-ve-yunus-emre-makale,1354.html

Makalenin tamamı için kaynak: Bursa Günlüğü dergisi,Ocak - Şubat - Mart 2022, Sayı: 15, sayfa: 32-35
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum