Cemil Meriç'in Kadim Dostları

Sevilen insandır Cemil Meriç. Etrafında daima ya talebelerinden oluşan bir alaka ya da pek sevdiği candan dostları vardır.

Cemil Meriç'in Kadim Dostları
02 Nisan 2022 - 19:04

Cemil Meriç’in az bilenen dostlarından biri Asaf Hâlet Çelebi’dir. “Onu, sabahları Beylerbeyi’nden Eminönü’ne gelen vapurda, öğleyin Kapalıçarşı içindeki Çukur Muhallebicide, akşamları daKüllük Kahvesinde görebilirsiniz. Ort boylu, şişmanca, çay kutuları üzerindeki Çinli resimlerini andıran düşük pos bıyıklı bir adam”. Hindistanlı bir baharat tüccarına benzeyen Asaf Hâlet’ten Cemil Meriç sık sık gülerek,

“Seni tanımasaydım Buda olurdum. Seni tanıdım budala oldum.” dizelerini okur.

İkinci Yeni’nin “paltosundan çıktığı” söylenen Asaf Hâlet, babası vefat ettiği gün, Beylerbeyi’nde şimdi adını taşıyan yokuştaki fıstık çamlı, malta taşları altında tespih böceklerinin yaşadığı, sıska kedili evinden, dünyası karararak çıkar ve Cemil Meriç’in Fethi Paşa’daki evine gelir. “Cemil, babam öldü!” der. Babası onu “masallarla karışık çocuk rüyaları içinde büyütmüş”, küçük yaşta Fransızca ve Farsçaya başlatmıştır. Cemil Bey hemen giyinir, meyus arkadaşının koluna girerek, onun kederini, cenaze toprağa verilip duası yapılana kadar paylaşır:

“Bakanlar bana
gövdemi görürler.
Ben başka yerdeyim;
gömenler beni,
Gövdemi gömerler.
ben başka yerdeyim.” şiiri o gün mü yazılmıştır
acaba?

Asaf Hâlet’in Çin’den Lizbon’a ulaşan çift kanatlı geniş bir dünyası vardır. Cemil Meriç’ten önce, edebiyat tarihimizde Hint edebiyatından ilk bahseden o olmuştur. Fransız dilinin aralarında yarattığı ortak dünya, belki Psikoloji Bölümü Kitaplığında ya da Gün ya da Yeni Adam dergilerinin yazıhanelerindeki sohbetler, bu iki hassas ruhu birbirine yakınlaştırmıştır. Ömer adlı oğlunu 19 yaşında kaybeden Asaf Hâlet’i

“İbrahim, gönlümü put sanıp kıran kim?” soru su ile baş başa bırakıp, Cemil Meriç’in dost çevresindeki yeni çehreler ile tanışalım.

Cemil Meriç’in evi o yıllarda sık sık dost ziyaretlerine sahne olur. Sevilen, sayılan insandır Cemil Meriç, her yaş ve her baştan dostu vardır. Kimler gelmez ki evine? Bu çoğu Osmanlı’dan kalma kelli felli ahbapların bir kısmını ziyarete Cemil Meriç de gider. Ama içlerinden biri vardır ki o Cemil Meriç’i delikanlılık yıllarından beri tanıyan ve takdir eden bir isimdir: “Filozof” Rıza Tevfik.

Cemil Meriç, kadim dostu Rıza Tevfik’i Moda’da Rızapaşa Sokak’taki evinde ziyaret eder. İki dost beraberce, bir “Felsefe Kamusu” kaleme almak niyetindedirler. Cemil Meriç, Fransızca, Rıza Tevfik ise İngilizce ve Almanca terimleri hazırlayacaktır. Ziyareti sırasında okumakta olduğu İngilizce Kitab-ı Mukaddes’ten kıssalar anlatan Rıza Tevfik’le, Cemil Meriç’in ortak kitap yazma projeleri, Rıza Tevfik’in 31 Aralık 1949’daki vefatı ile başlamadan sona erer.

Sabih Şevket Çengeloğlu, Abdülmecit dönemi kaptan-ı deryalarından biri olan ve Çengelköy semtinden adını alan Çengeloğlu Tahir Paşa’nın soyundan gelen bir paşazadedir. Yabancı Diller Okulu’nda Cemil Bey gibi Fransızca okutmanıdır. “Güldüğü zaman, camların şangırdadığı” bu İkinci Meşrutiyet döneminden kalma zat, İstanbul Tramvay Tünel İdaresinin başında bulunmuş, İngilizce ve Fransızcayı ana dili gibi konuşan, söze “ayol” diye başlayan gür sesli, müzmin bekâr bir zattır. Uzun ömrünün her saniyesinde, ömür peteğini bal ile doldurmak ister. Uzun yıllar Feneryolu’nda Mısırlı bir prensesin köşkünün giriş kapısı yanındaki geniş ama tek gözlü mekânda yaşar. Sabah -akşam soğuk su ile duş alır, elinde gümüş topuzlu bastonuyla, tren yolunun tellerini aşıp, Kalamış’a kadar yürür, güneşin batışını seyredip, evceğizine döner. Çilingir sofrasını hazırlayıp duvardaki udunu kollarına alır ve gecesini dostlarıyla birlikte musiki ile demleyerek geçirir. Bu eski zaman efendisi, Cemil Bey’e Cevdet Paşa’nın Mekteb-i Hukuk’ta verdiği ders notlarını, itina ile emanet etmiştir.

Yıllar sonra ortak dostları Suphan ve Fuat Andıç’la birlikte iki araba Şile’ye gidip denize giren Meriçler, dönüşte ortak dostları Halil Bey’in Erenköy’deki bahçesi hanımeli kokan villasına gelmişler ve yemekten sonra piyanonun başına oturan Sabih Bey’le beraber “Yağma yağmur, esme rüzgâr, yolda yolcum var benim” şarkısını terennüm etmişlerdir. Beklenen bu yolcu Sabih Bey’in bin bir türlü hatıranın teferruatına gömülü olan odasına hiç gelmemiş, ömrü boyunca cebinde taşıdığı Kasimirski’nin Kur’an tercümesini çıkartıp estağfurullah, İkinci Meşrutiyet aklınca bulduğu tezatları sağında solunda kim varsa göstermekten çekinmemiştir. Sabih Bey’e 85 yaşında -çabuk ölecek diye olsa gerek- bir bankadan ömür boyu maaş ikramiyesi çıkmış, o da güzel güzel yaşayıp nice yeni baharları devirmiştir. Bu müftehir ateist, 94 yaşında, etrafında hocalık yaptığı Erenköy Hemşire Okulunun kız öğrencilerinden başka kimse yok iken, ölüm döşeğinden başını kaldırmış “Allah’ım ben ölmek istemiyorum.” deyip son nefesini vermiştir. Cemil Meriç, onu sever, fakat daha da çok kızar. Ümit’le Mahmut Ali’ye daha 15 yaşlarında iken “Hayatı bütün lezzetleriyle yaşayın” dediği için, Jurnal’de “Bu Ülkeyi Sizler Batırdınız!” başlıklı öfke dolu yazıyı kaleme alır.

Cemil Meriç’i ziyaret edenler arasında Moda’dan kalkıp o devir için pek az kişide bulunan kuyruklu Alfa-Romeo arabasına beyaz yeleli şair Salih Zeki’yi de alıp gelen İskender Fikret Akdora da vardır. Sokakta veya bahçe aralarında oyun oynayan mahalle çocukları için bu arabanın yokuşu bir solukta tırmanıp, Meriçler’in bahçe kapısı önünde durması, aydan bir uzay gemisinin kalkıp gelmesi kadar ilginç ve şaşırtıcıdır. Her iki şair de yeni çıkan incecik şiir kitaplarını Cemil Meriç’e özenle ithaf edip imzalamışlar, kitaplarını getirmeyi de bir ziyaret vesilesi kılmışlardır. Bu Ülke’de “Yunan’a Kaçış” başlığı altında ufak fırça darbeleri ile manevi portresi çizilen beyaz yeleli şair Salih Zeki için Cemil Meriç “Bu topraklarda yaşayan son Yunanlı sayardı kendini. Oysa iliklerine kadar Türk’tü. Gururu ile zevkleriyle, zaaflarıyla” diye yazar. Nitekim monoklsuz edemeyen bu ihtiyar delikanlı, Fevziye Hanım’ın kurduğu sofrada lal renkli pancar turşusunun suyunu, cam bardağına doldurup, sonuna kadar lezzetle içecek kadar zevkleriyle Doğuludur.

Yine Meriç’leri Refik Halid (ve karısı) ziyaret edecek, batmak üzere olan ömür güneşinin son pırıltıları ile bu genç yazarın evini aydınlatacak, pek severek okuduğu Refik Halid’in üç ciltlik Nilgün’ünü yeni bitirmiş olan Ümit kadar, kedileri Pamuk’u da seveceklerdir.

Maarif Vekâletinden çoktan ayrılsa da ihtişamından bir şey kaybetmeyen Hasan Ali Yücel, uçları göklere tırmanan kaşları ile Cemil Meriç’in sohbetine gelecek, ona bir çeviri veya bir telif eser sipariş edecek, geldiği gibi vekarla kalkıp gidecektir. Ümit ömrünün ilk 500 lirasını, bir çevirisinin ücreti olarak babasına getiren Hasan Ali Yücel’in elinde görecektir.

Bütün bu ismi sayılan dostlara ve onlarla “gemiler geçmeyen bir ummanda”buluşan Cemil Meriç’e rahmet olsun!

Bu metin, Ümit Meriç’in yayına hazırlamakta olduğu Babam Cemil Meriç kitabının genişletilmiş nüshasından alınmıştır.
Bu yazı ilk olarak https://trdergisi.com/cemil-mericin-kadim-dostlari/ yayınlanmıştır.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum