Proje lideri ve önsözün yazarı vakfın başkanı Milletvekili Javanshir Feyziyev, bilimsel editörü ise akademisyen İsa Habibbeyli'dir. Yayın, akademisyenler Govhar Bakhshaliyeva, Nizami Jafarov, profesörler Mahira Huseynova, Gazanfar Pashayev, Asker Rasulov (Azerbaycan), Shohrat Sirojiddin (Özbekistan), Shukri Haluk Akalin, Selçuk Kirli (Türkiye), Alev Sinar Uğurlu (Türkiye) ve Nazife Güngör (Türkiye) gibi Türk dünyasının önde gelen bilim adamları tarafından incelendi.
Azerbaycan Cumhuriyeti Bilim ve Eğitim Bakanlığı tarafından ders kitabı olarak kabul edilen kitabın danışmanları; Türk Kültür ve Miras Vakfı Başkanı Profesör Aktoti Raimkulova, TÜRKSOY Genel Sekreteri Sultan Rayev, Türkiye'nin Azerbaycan Büyükelçisi Profesör Birol Akgün, Özbekistan Büyükelçisi Bahrom Eşrefhanov ve Kırgızistan Büyükelçisi Maksat Mamıtkanov'dur. Kitabın sadece ülkemizde değil, Türk dünyasındaki tüm yükseköğretim kurumlarında ortak Türk edebiyatı ders kitabı olarak kullanılması amaçlanmaktadır.
Mahmud Kaşgari Uluslararası Vakfı Başkanı ve proje lideri Cavanşir Feyziyev'in yazdığı kitabın Önsözünü değerli okuyucularımıza sunuyoruz:
Dünya tarihi, Türklerin asırlardır verdiği özgürlük ve adalet mücadelesine tanıklık etmiştir. Ancak atalarımız sadece savaş meydanlarındaki zaferleriyle değil, aynı zamanda bugün de dünyayı hayrete düşüren dünya standartlarında bir kültür yaratarak tarihe adlarını yazdırdılar. Tarihte Türk ansiklopedisinin ilk yazarı sayılan Kaşgarlı Mahmud'un ifadesiyle, "... Türkler, Allah'ın sevgili ve güzel kulları oldukları için, hem işleri hem de yaratımları her zaman güzel olmuştur."
Türk tarihi olmadan dünya tarihini düşünmek mümkün olmadığı gibi, Türk kültürü olmadan da dünya kültürünü düşünmek mümkün değildir. Dünya kültür tarihinin hangi dönemine bakarsak bakalım, antik çağlardan modern zamanlara kadar Türk kültürünün eşsiz yerini görürüz.
Türk kültürü; devlet kültürü, sosyo-politik kültür, ekonomik kültür, manevi kültür, sanatsal kültür, insani kültür, ekolojik kültür vb. gibi katmanlardan oluşmaktadır. Türk dünyasının kültürel zenginliğini ve kültürel-düşünce hayatını tarihî-kültürel açıdan inceleyen bilim insanları, bu katmanları inceleyerek, Türk medeniyetinin hem dünya medeniyetleri arasında kendine özgü bir farklılık gösteren, hem de diğer medeniyetlerin evrensel niteliklerini özümseyip sentezleyebilen eşsiz bir olgu olduğu sonucuna varmaktadırlar. Türk kültürü geliştikçe tam bir medeniyet niteliği ve boyutları kazanmıştır. Türk etnosunun tarihsel farklılaşması, yani bu etnosa mensup halkların ortaya çıkışı, farklılaşması ve bunların ulusal kültürlerinin oluşması, Avrasya'nın evrensel etnokültürel sistemini sürekli olarak geliştiren bir süreç olmuştur.
Türklerin sanat kültürü, dünya kültüründe organik bütünlüğü oluşturan en güçlü kesimlerden biridir. İnsanlığın medeniyet çağı sayılan Pazırık Höyüğü'nden Tac Mahal Külliyesi'ne, geniş Türk coğrafyasının çeşitli bölgelerinde bulunan kaya resimlerinden Tebriz Minyatür Okulu'na, ilk Türk yazılı abidelerinden çağdaşımız Cengiz Aytmatov'a kadar Türk sanat kültürünün ortaya koyduğu tüm örnekler, medeniyet tarihinin en değerli sanatsal estetik kaynakları sayılmaktadır.
Türk etnokültürel sistemini ayakta tutan en güçlü etken, bütün ulusal Türk dillerinin ve kültürlerinin anası olan kadim Türk diliydi. Yüzyıllar süren evrim sürecinin bütün evrelerinde kadim Türk dili, büyük Türk dünyasının evrensel edebi dili olarak yaşayan bir iletişim aracı olmuştur. Bu dilde Türk ve dünya kültürünün muhteşem anıtları yaratılmıştır. Ortaçağ başlarından itibaren Türkçe ile yazılmış olan "Kitab-ı Dede Korkut", "Manas", "Amsalı-Türki", "Cami-i Tevarih" gibi destanlar ile Orhun-Yenisey taş yazıtları, dünya kültürünün en görkemli yazılı anıtları olarak kabul edilir.
Türklerin dünya kültürünün gelişmesine yaptığı paha biçilmez hizmetlerden biri de siyasi ve askeri avantajlarını iyi kullanarak diğer dillere ve kültürlere karşı ayrımcı bir politika izlememiş olmalarıdır. Türkler Doğu medeniyetleriyle karşılaştıklarında ve bu medeniyetlerle aktif ilişkilere girdiklerinde yerel dilleri ve kültürleri yok etmeye çalışmadılar. Tam tersine, dillerini ve kültürlerini o medeniyetlerin sınavından güvenle geçirdiler. Bunun sonucunda Türk dili ve kültürü Doğu'nun kültür ve medeniyet sisteminde hak ettiği yeri almış, Altaylardan Balkanlara kadar uzanan geniş bir coğrafyada Türk dili evrensel bir iletişim aracı haline gelmiş ve doğal olarak Doğu'nun önemli bir medeniyet dili statüsünü kazanmıştır. Ve böylece Türkler dillerinin ölümsüzlüğünü sağlamış oldular.
Türkler, Arap ve Fars edebiyatının, bilim ve teolojinin, felsefe ve sanatın, genel olarak İslam kültürünün ilerlemesinde olağanüstü bir rol oynamışlardır. El-Farabi, El-Biruni, Ebu Ali ibn Sina, Abdülhamid ibn Türk, El-Gazali, Es-Sühreverdi, Bahmaniyar, Hatib Tebrizi, Nizami Gencevi, Celaleddin Rumi, İmaduddin Nesimi, Muhammed Fuzuli, Abdurrahman Cami, Alişer Navoi, El-Buhari Nakşibendi, Kamaluddin Behzad... ve diğerleri Türk yaratıcılardı İslam kültürünün eserleri arasında yer alan isimleri, bugün bile dünya kültürünün klasikleri arasında yer almaktadır.
Türk kültürünün evrenselliği hakkında konuşan Mustafa Kemal Atatürk bir konuşmasında şöyle demiştir: "Büyük devletler kuran atalarımız, aynı zamanda büyük ve kapsamlı kültürlere sahipti. Bunu aramak, araştırmak ve Türklere ve dünyaya duyurmak bizim görevimizdir... Her şeyden önce millete tarihini, gerçek bir millete ait olduğunu ve tüm kültürlerin annesi olan ilerici bir milletin çocukları olduğunu öğretmeliyiz." Büyük Atatürk'ün bu çağrısı, klasik Türk siyasi kültürü ile modern Türk siyasi kültürü arasındaki devamlılığı sağlayan önemli bir mesajdır.
Yüzyıllardır Türk kültürünü araştıran, tanıtan, yayan bilim insanlarımız ve bilim kurumlarımız oldu ve bugün de varlığını sürdürüyor. Dünya tarihinde ilk kez, Türk dilinin dilsel özü, diğer dillerle karşılaştırmalı grameri, Türk dil kültürünün özellikleri ve evrensel özellikleri, büyük Türk alimi Mahmud Kaşgarlı'nın yaklaşık 950 yıl önce yazdığı "Divan-u Lugat-it-Türk" (11. yüzyıl) adlı eserinde yansıtılmıştır. O dönemde Avrupa'da henüz dil bilgisi kitapları yazılmamıştı.
Kaşgarlı Mahmud'un çağdaşı olan Yusuf Balasagunlu da 11. yüzyılda Türk devlet ve toplumlarının oluşum tarihini anlatan "Kutadgu-bilik" adlı eserin yazarıdır. Oğuzname tarzında yazılmış bu eserler, Türklerin yaşadığı geniş coğrafyada Türk tarihinin ve kültürünün gelişimini ele alan tarihî-kronolojik anıtlar olarak evrensel öneme sahip eserlerdir. Türklerin yaşadığı geniş coğrafyada Türk tarihi ve kültürünün farklı yaklaşımlarla incelenmesinin, tarihî ve kronolojik anıtlar olarak en çarpıcı örnekleri Fazlullah Reşidüddin'in "Cami'ut-Tevarih", Abdülgazi Bahadır Han'ın "Şecereyi-Tarakim" ve Yazıçıoğlu Ali'nin "Selçuknâme" adlı eserleridir. Tarihî geçmişimizin derinliklerini gözler önüne seren çok sayıda eser, Hunlardan ve Göktürklerden Osmanlılara kadar Türklerin yaşam biçiminden, şehircilik ve kale yapım kültürüne, zaman ve tarih hesaplamasından coğrafi yönlerin belirlenmesine, mimarlık kültüründen, zanaat kültürünün bütün inceliklerine, geniş yelpazede ekonomik kültürüne, doğayla davranış biçimine, mevsimlere uyum kültürüne, mutfak kültürüne, arma ve bayrak kültürüne, ordu ve savaş kültürüne, devlet, toplum ve aile ahlakının temellerine, halk müziği çalgılarına ve güzel sanatlar kavramlarının evrimine kadar Türklerin yaşam biçimleri hakkında çeşitli incelemeler ve ayrıntılı çıkarımlar sunmaktadır.
1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla Güney Kafkasya ve Orta Asya Türk halkları yeniden bağımsızlığa kavuştu. Bu tarihi küresel siyasal dönüşümün sonucunda Türk medeniyetini temsil eden beş yeni devletin adı dünya siyasal haritasına kazındı. Uzun yıllar emperyalist bağımlılığa karşı mücadele veren ve sonunda ulusal bağımsızlıklarını ve devlet kuruluşlarını yeniden kazanan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan Cumhuriyetleri, kardeş Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile birlikte dünya Türklüğünün küresel ölçekte temsilcileri haline geldiler. Dünya Türkçülük tarihinde yeni bir dönem başlamıştır: Gezegensel ölçekteki küreselleşme süreçlerinin ortaya koyduğu meydan okumalar karşısında, Türk toplumlarının birlik ve beraberlik özlemini de içeren kendiliğinden ve doğal bütünleşme süreçleri, uyanmış bir volkan gibi patlamıştır. Dünya siyasal sistemine yakın zamanda katılan bağımsız Türk devletleri, yüz yılı aşkın bir süredir bağımsız bir devlet olarak dünya siyasal sahnesinde önemli bir yer edinmiş olan kardeş Türkiye Cumhuriyeti ile entegrasyon süreçlerine başlamışlardır. Bugün bağımsız devletlerimiz, mümkün olan en yakın işbirliğini içeren çok sayıda formatta karşılıklı işbirliği ilişkilerini her geçen gün daha da derinleştiriyorlar. Birleşik Türk jeopolitik alanını oluşturan bağımsız Türk devletlerinin kurduğu Türk Devletleri Teşkilatı, bugün dünya Türklüğünü küresel düzeyde temsil etmekte, entegrasyon süreçlerinin derinleşmesini ve hızlanmasını sağlamaktadır. Pan-Türk dayanışması en üst düzeyde, en üretken dönemini yaşıyor.
Pan-Türk dayanışma ve birliğinin gelişmesi ve güçlenmesinde etkin rol oynayan yeterli mekanizmalar mevcuttur. Bu dönemde edebiyatın rolü ayrı bir önem kazanmaktadır. İbn-i Sina, Celaleddin Rumi, Nizami, Nesimi, Fuzuli, Nevai, Mahtumkuli, Abay Kunanbayev, Cengiz Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Muhammed Hüseyin Şehriyar ve diğerleri gibi onlarca edebiyat aydınının sanatsal mirası, maneviyatımızın zengin bir hazinesi olarak değerlendirilmekte ve bu bağlamda ortak edebiyat, Türk dünyasının birliği için önemli bir araç olarak görülmekte ve ortak bir kültürel kavram yaratmaktadır.
Bağımsızlığımızın ilk yıllarından itibaren yükseköğretim kurumlarında Türk halklarının edebiyatından örneklerin öğretilmesi, sadece ayrı milli Türk edebiyatları (Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen vb.) çerçevesindeki edebiyatçıların hayatlarını ve eserlerini öğretmekle kalmamış, aynı zamanda aynı köklere, aynı maneviyata, aynı ruha ve hatta aynı zevke sahip olan Türklerin tek bir fikir etrafında birleşmesinde ve bu birliğin gerçekleşmesinde önemli rol oynamış ve oynamaya devam etmektedir. Elbette bu süreçte “Türk Halk Edebiyatı” konusunun incelenmesine yönelik hazırlanan ders kitaplarının rolü oldukça önemlidir.
Modern çağımızda Türk halkları arasında kurulan manevi köprülerin, Türk birliğinin tekâmül süreçlerinde sağlayabileceği yararlar daha da büyük olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, millî Türk edebiyatlarının (Türk, Azerbaycan, Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek, Tatar vb.) Türk milletinin ortak edebi değerleri bağlamında incelenmesi, bu edebiyatların Türkçülük estetik ilkeleri ve birlik beraberlik Türk ahlâk bütünlüğü normları çerçevesinde tanıtılması hem önemli hem de etkilidir. Bu bağlamda, Prof. Dr. Elman Guliyev'in kaleme aldığı "Türk Halkları Edebiyatı" adlı ders kitabını değerli bir araştırma eseri ve önemli bir öğretim aracı olarak değerlendiriyorum.
Azerbaycan ve diğer Türk ülkelerinde Türkoloji alanındaki çalışmalarıyla tanınan Profesör Elman Guliyev, “Modern Özbek Edebiyatı Tarihi”, “Türkiye'de Türk Edebiyatı”, “Türk Edebiyatının Yaratıcı Sorunları”, “Ortaçağ Türk Halkları Edebiyatı”, “Özbek Edebiyatı” vb. gibi kitaplar yayınlamıştır. Kitaplarının Türkoloji estetiği oldukça yüksektir. Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan ve Kırgızistan'da düzenlenen uluslararası bilimsel toplantılardaki konuşmaları ve adı geçen ülkelerde yayınlanan makaleleri, bir yandan yüksek bilimsel-teorik düzeyi, diğer yandan da pedagojik-pratik önemleriyle öne çıkmaktadır. Profesör Elman Guliyev'in üniversitelerde ders kitabı olarak okutulan "Türk Halkları Edebiyatı" adlı eseri, Azerbaycan'daki tüm üniversitelerin ilgili fakültelerinde "Türk Halkları Edebiyatı" dersinin okutulması için gerekli müfredat şartlarını karşılayan ve zamanın sınavından geçmiş tek kitaptır. Resmî ders kitabı statüsünde olan "Türk Halkları Edebiyatı" kitabının, diğer Türk devletlerinin üniversitelerinde de Türk halkları edebiyatı öğretim sürecinde değerli bir kaynak olarak kullanılması memnuniyet vericidir. Profesör Elman Guliyev'in "Türk Halklarının Edebiyatı" adlı ders kitabının 2022 yılında Özbekçeye çevrilerek Taşkent'te, 2024 yılında ise Türkiye'de geniş tirajla yayınlanması, Türk dünyasının genelinde bu kitaba olan sevgi ve talebin göstergesidir. Türk dünyamızın en önemli kültür kurumlarından biri olan TÜRKSOY, hem bu kitabı hem de yazarı Prof. Elman Guliyev'in Türkçülük faaliyetlerine verilen önem ve özeni de vurgulamak yerinde olacaktır. Adı geçen kurumun Prof. Elman Guliyev'e farklı yıllarda dört madalya verilmesini, Türk dünyasına olan hizmeti ve sevgisi karşılığında, tanınmış bir Türkologun emeğine verilen yüksek bir takdir olarak değerlendiriyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımız İlham Aliyev'in, verimli bilimsel ve pedagojik faaliyetlerinden dolayı Elman Guliyev'e 2012 yılında "İlerleme" madalyası, 2021 yılında ise 3. derece "Emek" madalyası verdiğini büyük bir memnuniyetle belirtmek isterim.
Profesör. Elman Guliyev'in "Türk Halklarının Edebiyatı" adlı kitabında, Türk halklarının önde gelen edebiyatçılarının yaşam öyküleri ve yarattıkları edebi eserlerden örnekler yer alıyor. Oldukça sade bir dille yazılmış, aynı zamanda analitik düşünce süzgecinden geçirilerek analizlerin yapıldığı ve Türk görüşlerinin savunulduğu bu kitabın konusu, en eski çağlardan günümüze Türk halklarının edebiyatıdır. Bu arada yazarın Türk destan yaratıcılığına ait örneklere, genel Türk yazılı edebiyatının, Türk, Özbek, Azerbaycan, Türkmen, Kazak, Kırgız, Tatar, Irak-Türkmen edebiyatlarının sorunlarına, ayrıca bu edebiyatların en parlak şahsiyetlerinin edebi inşa sahasında yaptıkları çalışmaların edebiyat tarihçiliğinin ve Türkçülük kavramının gerekleri çerçevesinde aydınlatılmasına ilişkin özgün yaklaşımları, bağımsızlık ve birlik ideallerimizle örtüşmektedir. Kitapta, her bir ulusal Türk edebiyatının kendine özgü nitelikleri, her bir yaratıcının sanatsal düşünce tarzı ve farklı yaklaşımları, genel Türk estetik anlayışlarına daha uygun biçimde ele alınıyor. Bu kitabın Türkçülük ve Turancılık düşüncelerine uygunluğu kavramının da vurgulanması gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, kitabın Ziya Göyalp, Mehmet Akif Ersoy, Namık Kemal, Çolpan, Hüseyin Cavid, Oljas Süleymenov, Cengiz Dağcı, Cengiz Aytmatov vb. gibi dâhilerin Türkçülük ve Turancılık bağlamında yaratıcı niteliklerini analiz etmesi ve eş zamanlı olarak tanıtması özellikle takdire şayandır. Profesör Elman Guliyev'in "Türk Halkları Edebiyatı" adlı kitabındaki yaklaşım, görüş ve kavramlar adeta yeni. Bir yandan Cengiz Dağcı, İsmail Gaspıralı, Nazım Hikmet vb. Irak-Türkmen edebiyatının dört temsilcisini ilk kez geniş bir yelpazede Azerbaycan eğitim sistemine getirirken, diğer yandan Olcas Süleymanov'un eserini, "Az-Ya" adlı eserini Türk milli-estetik görüşleri ve milli tarih ilkeleri çerçevesinde analize dahil ediyor, diğer yandan Ali Şir Nevai'nin eserinden yola çıkarak 15. yüzyıl Türk edebiyatındaki dil fanatizmine odaklanıyor ve İsmail Gaspıralı'nın şahsında, mensup olduğu milletin mutlu geleceğini belirlemeyi amaçlayan sanatsal ve gazetecilik çalışmalarının ana çizgisini "ne yapmalı?" sorusu oluşturuyor. Milli idealin gelişmesine ve yaşama geçirilmesine hizmet eden konulara önem verir.
Türk halklarının edebiyatının Azerbaycan üniversitelerinde öğretilmesi yönünde 25 yılı aşkın bir süredir dolaşımda olan, ayrıca ders kitabı statüsünde Türk devletlerinin üniversitelerinde gerekli bir kaynak haline gelen bu kitabın avantajları hakkında şüphesiz çok şey söylenebilir. Ama sadece yukarıda saydığım nitelikler ve bugün Azerbaycan'daki üniversite öğrencilerinin ve uzmanların prof. Elman Guliyev'in "Türk Halklarının Edebiyatı" adlı kitabına olan acil ihtiyacı göz önüne alarak, başkanlığını yaptığım "Kaşgari Mahmud Uluslararası Vakfı"nın projesi doğrultusunda kitabın geliştirilmiş bir versiyonunu yeniden yayınlamayı uygun görüyorum. Yeni baskının tüm okuyucuların yanı sıra öğrenci ve uzmanların da ilgisini çekeceğinden eminim.
* Milletvekili, Felsefe Doktoru, Mahmud Kaşgari Uluslararası Vakfı Başkanı
FACEBOOK YORUMLAR