BİR SİHİRLİ KUTU - Yazan: Ali BALABAN

BİR SİHİRLİ KUTU - Yazan: Ali BALABAN
14 Ekim 2020 - 22:48
BİR SİHİRLİ KUTU

“Bir sihirli kutu
Dünyayı yuttu,
Evlere girdi
Başköşeyi tuttu.”

Yukarıdaki dizeler çocukken aldığım bir yaz tatili kitabındaki bir bilecenin sözleriydi.
Cevabı ise: “TELEVİZYON”…Evet bu sorunun cevabı televizyon…Bir sihirli kutu…
19. yy sonlarında İngiltere’de deneleri yapılmaya başlanılan,1920’li yıllarda günümüzdeki prototipi geliştirilen bir alettir televizyon…Günümüzde çok geniş kitlelere sayısız kanallarla ve programlarla ulaşan bir alettir televizyon…

Aynı zamanda medya yoluyla algı operasyonu yapmanın da bir yoludur televizyon…
Genel olarak birtakım insanların  çok işittiğim bir sözü vardır: “Televizyon gençliği çok bozdu.”Doğru ama eksik bir söz.Televizyon herkesi çok bozdu.1960’lı yıllarda süreli yayınlar vasıtasıyla o zamanların tek kanalı TRT’den Amerikan film ve dizilerini izlemeye başladık.70’li,80’li yıllarda da bu böyle devam etti ve tabi ülkemizde de dizi filmler yapılmaya başlandı.

İzlediğim bir nostalji dizisinde ünlü “Dallas” dizisi yayınlanıyor ve o yıllarda herkeste televizyon olmadığı için o diziyi izlemek isteyenler komşularına ve kahvehanelere hücum ediyor.Artık günümüzde televizyon sahibi olmak lüks değil.Üstelik bir evde birden fazla televizyon bulunabiliyor.Sebebi ise evdeki aile bireyleri arasında olan televizyon kavgaları.Yani televizyon ister istemez hayatımızı şekillendirmeye başlamış.
Artık eskisi gibi tek kanal da yok.Bu yüzden onlarca hatta binlerce kanalda istediğimiz her şeyi izleyebiliyoruz.

Peki bu kadar kanalda ne yayınlanıyor?Bu yayınlar hayatımızı ne kadar etkiliyor?
Artık son yıllarda çoğu popüler kanalda birbirine benzer senaryolara sahip diziler yayınlanıyor.Spor kanallarında ise maçlar ve 90 dk’lık futbol maçının ardından saatler süren tartışma ve eleştiriler yayınlanıyor.Üstelik spor kanallarında futbol haricindeki spor dallarına pek fazla yer verilmiyor.Son birkaç yıl öncesine kadar ise izdivaç programları popülerdi ve evlenmek isteyen özellikle ileri yaştaki insanlar bu programlara katılırdı.Aile kurmak gibi önemli bir sosyal  meselenin bu kadar basite indirildiği programlardı.Toplumdan gelen tepkiler üzerine ise kapatıldı ve bu programların yapımcıları yine medyada bir benzeri olan program gibi programlar yapmaya başladılar.

Haber programları ise sadece güncel siyasi meseleler ve 3. sayfa diye tabir ettiğimiz haberlere yer veriyor. Buna paralel olarak pek çok kitlede, ülkemizin yaşanılmaz bir yer olduğu şeklinde bir algı oluşuyor. Haberlerdeki suç ve şiddet olaylarıyla halk korkak hale getiriliyor ve suç hayatımızın olmazsa olmazı gibi gösteriliyor.

Toplum-özellikle de ev kadınları-diziler vasıtasıyla pek çok yeni alışkanlıklar ve tarzlar edindi. Erkekler, suç ve polisiye dizileri sayesinde şiddete eğilimli oldu. İzdivaç programlarının yerini alan programlar ve magazin haberleri sayesinde özel hayatı gizliliği gibi bir şey kalmadı. Magazin harici programlardaki tablolar karşısında şunu düşünüyorum: “Bu ülkede hiç mi mutlu bir aile yok?” Üstelik bu program sunucuları emniyetin ve istihbaratın üstünde bir güç gibi gösteriliyor.

Bilgilendirici yayın yapan program ve belgesellere pek rağbet yok ve bu yüzden gecenin geç saatlerinde yayınlanıyor. Yine bir başka önemli mevzu ise sinema yayını yapan kanallarda sürekli aynı filmler yayınlanıyor ve saatler süren reklamlar-özellikle sağlık ürünleri-yapılıyor. Hatta sağlık ürünleri yayınlarına akademisyenler de dâhil oluyor.

Kısacası hayatımız televizyona göre şekillendiriliyor. Bu yolla pek çok mesaj bize aktarılıyor. Birçok mesaj bilinçaltımıza yerleştiriliyor. Televizyon hayatımıza eklediğimiz bir protez organsa ve olmazsa da olur bir şeyse ya tamamen kaldırılmalı -ki bu çok zor- veya köklü bir düzenleme şart.
Bu meseleye yetkililerin el atması ve yeniden düzenleme yapması şart…

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum