BEYAZ

Beyaz
İrem UZUN
Düşüp parçalandığında serçenin gözyaşı, belki acılarını haykıran ama dilini hiç bilmediğim bir şarkının içinde bulurdum seni.
Susup kıyametler biriktirirdim içimde, düşünce ağlamak için annesini görmeyi bekleyen küçük bir çocuk gibi.
Saç tellerimin arasından kayıp giden rüzgar, dudaklarına değen parmaklarımın anısını da getirir mi bu gün?
Simsiyah, parça parça yaprakları dökülmüş bir gül gibi her parçam bedenimden ayrılıp düşünce toprağa ölümü beklediğim an belirir misin gözlerimin önünde?
Işıklar sızarken ruhumun çatlaklarından doğar mısın yine umut tepelerinden güneş gibi?
Sustuklarımı duyar mısın beni ben yapan insanların yurdundan?
Getirir misin avuçlarının arasında bir yudumluk su?
Baktığın aynadan görür müsün içimin buhusunu?
Beyaz büyük bulutlar beklerken göğün başında bir söğüt altında oturur musun benimle?
Dağıldıkça topladığım, topladıkça eksilen ama sığmayan bir yere.
Tanıdık gelir miyim görsen kalabalıklar içinde?
Dokunup izini unutturduğun kadar hissettim o ayak seslerini.
Uzaklaşıyor demeye dilim varmadı, geliyor demeye ise gönlüm.
Su vermeyi unutma çiçeklere, yetmiyor gözyaşlarım bu koca diyarın acısını dindirmeye.
Her köşesinde ağlayan analar varken, düşebilir miyim ekmek kırıntısı nedir bilmeyenlerin derdine?
Ben neye üzülsem sana ağlarım, arkamdan anam ağlamasın diye.
Aşıp tozlu yolları bir nefeslik mesafede düşer saplanırım toprağa gencecik bedenimle.
Titrer mi için gözlerim gözlerine değerse, bilmiyorsun.
Bilme...
FACEBOOK YORUMLAR