Batı Trakya Gümülcine'nin seçilmiş müftüsü İbrahim Şerif, Yunanistan'ın Türk azınlık üzerindeki baskılarını anlattı
Yunanistan’ın Batı Trakya Türklerinin seçilmiş müftüleri üzerindeki baskıları devam ediyor. Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif hakkında, bir sünnet töreninde “mevlid-i şerif okuduğu ve namaz kıldırdığı için makamı gaspı” iddiasıyla açılan davanın duruşması ertelenmişti. Müftü İbrahim Şerif, Yunan makamlarının hukuku, Türk azınlık karşısında baskı aracı olarak kullandığını kaydetti.
Batı Trakya Türklerinin yaşadığı Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif, Yunanistan’ın hukuk mekanizmasını, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı karşısında baskı aracı olarak kullandığını dile getirdi. 2017 yılında her Müslümanın yapabileceği şekilde mevlitte dua okuması ve namaz kıldırması yüzünden Yunanistan’ın atanmış müftülerinin makamını gasp ettiği gibi gülünç bir gerekçeyle hakkında işlem başlatılan İbrahim Şerif, AA’ya demeç vererek artan dini baskılara değindi.
GÜMÜLCİNE SEÇİLMİŞ MÜFTÜSÜ İBRAHİM ŞERİF’İN SORUŞTURULMASINA YOL AÇAN OLAY NASIL GELİŞTİ?
Batı Trakya’daki müftülük sorununa dikkati çeken Şerif, “Bölgemizde tayinli ve seçilmiş müftüler var. Tayinli müftüler, Yunanistan devleti tarafından, seçilmiş müftüler ise Batı Trakya’daki Müslüman Türkler tarafından seçilmiş olan müftüler.” şeklinde konuştu. Şerif, seçilmiş müftüler olarak seçildikleri günden bu yana çeşitli nedenlerle savcılıklar ve polis tarafından soruşturmaya tabi tutulduklarına vurgu yaparak, hakkında açılan davaya ilişkin şunları söyledi:
Burada bir mahallede fakir kardeşlerimiz yaşamakta. Tek tek erkek çocuklarını sünnet ettiremedikleri için toplu sünnet ettirme girişiminde bulundular. Bizden de yardım istediler. Biz kendilerine elimizden geldiği kadar sünnetçi bulmak gibi konularda yardımcı olduk, çocuklarını sünnet ettirdik. Bu insanlar, toplu sünnetin sonunda bize geldiler, teşekkür ettiler ve dediler ki ‘Hocam biz bir de mevlit okutalım’. Biz de buradaki din görevlisi Mevlithan kardeşlerimizin tertip ettikleri sünnet mevlidine katıldık. Malum bizim geleneğimizde var olan dua ettim. Benim bir toplu sünnette dua etmem, orada bulunmam, makam gaspı kabul edildi ve soruşturmaya tabi tutuldu.
Benzer haber: Türk avukatlar, Yunanistan Büyükelçiliği önünde Batı Trakya Türklerine hak ihlallerini dile getirdi
“YUNAN MAKAMLARI HUKUK DİYOR AMA BASKI YAPIYOR”
Üç defa hapis cezası alan ve cezasını çeken İbrahim Şerif, bu olayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürerek kazandığını kaydederek, “Beş yıldır devam eden, Demokles’in kılıcı gibi üzerimizde duran bir yargı var. Bugün git Selanik’e geri dön, mahkeme 2 ay sonra. Ne olacağını yine de bilmiyoruz. 2017’nin başından beri devam eden ve bir türlü de görülmeyen bir mahkeme var. Her seferinde bir celpname geliyor. Her seferinde şu veya bu nedenle ertelendi. Ben, bunun (Yunan makamlarınca) bir baskı unsuru olarak kullanıldığını düşünüyorum, öyle kabul ediyorum. Bir baskı var üzerimizde. hukuk deniliyor ama baskı yapılıyor.” değerlendirmesini yaptı.
CUMA NAMAZI DÜZENLEMESİ
Cuma namazına ilişkin düzenleme Yunan makamlarının, Azınlık öğrencilerinin eğitimi konusunda da baskıcı politikalarının dozunu giderek arttırdığına dikkati çeken Şerif, Azınlık okullarındaki öğrencilerin cuma günleri cuma namazına gidebilmesini teminen uygulanan erken dağılma uygulamasını da kaldırdığına vurgu yaptı.
Şerif, Yunanistan’da getirilen yeni bir düzenlemeyle Azınlık okullarındaki öğrencilerin cuma namazına gidebilmeleri için velilerinin okul yönetiminden izin alması şartının getirildiğini ifade ederek “Bir adaletsizlik var. Cumaya giden ders kaybediyor. Öbür taraftan da kimin camiye gidip kimin gitmediği fişlemesi… Gitmeyenler derse girecek, dersini görecek, diğerleri bu dersten mahrum kalacak.” değerlendirmesini yaptı. Bir asırdır devam eden uygulamanın aniden değiştirildiğini kaydeden Şerif, “Bu yıl Batı Trakya’da 12 okul kapandı. Lozan Anlaşması’nda 300 okul varken, şu anda sadece 100 okulumuz kaldı.” diye konuştu.
TÜRK AVUKATLAR, BATI TRAKYA TÜRKLERİNİN HAK İHLALLERİNİ BİRLEŞMİŞ MİLETLER’E TAŞIYOR
Yunanistan’ın Batı Trakya Türk Azınlığına yönelik hak ihlalleri, Birleşmiş Milletler’e taşınıyor. Hukuk ve Fikir Platformu çatısı altında Türkiye’den 50 avukatın imzasını taşıyan başvuruyla ilgili süreç başlatıldı. Yunanistan, uzun yıllardır Batı Trakya’da Türklerin dernek, vakıf ve eğitim kurumlarına yönelik hak ihlallerine imza atıyor. Türk Azınlığa ait okulların, camilerin ve sivil toplum kuruluşlarının kapatılmasına karşı Batı Trakya Türklerinin gerek Yunan yargısı gerekse de uluslararası mahkemelerde mücadelesi sürüyor. Batı Trakya Türklerinin seçtiği müftülerin kasıtlı bir şekilde göreve getirilmemesi, cami imamlarına yönelik hukuk dışı uygulamalar, Yunanistan’da Türk kimliğine yönelik baskılar ülkede her geçen gün kendini gösteriyor.
Son dönemde Yunan hükümetince, Batı Trakya’daki Türk Azınlık ilkokul ve ortaokul-lisede okuyan öğrenci ve öğretmenlerin dini vecibelerini yerine getirmelerini kısıtlayıcı kararlar alınmaya başlandı. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, konuya tepki gösterdi. Bakanlığın açıklamasında, “Yunan makamlarını, Batı Trakya’daki Türk Azınlık ilkokullarında okuyan öğrenci ve öğretmenlerin dini vecibelerini yerine getirmelerini kısıtlayıcı bu karardan geri dönmeye davet ediyoruz” ifadeleri yer aldı.
İSKEÇE TÜRK BİRLİĞİNİN HAK MÜCADELESİ
14 Nisan 1927 tarihinde “İskeçe Türk Gençler Yurdu” adıyla kurulan (1936 yılında İskeçe Türk Birliği adını almıştır) İskeçe Türk Birliği, İskeçe Valisinin 1984 yılında yapmış olduğu başvuruyu müteakip, İskeçe Bidayet Mahkemesi, isminde “Türk” kelimesinin bulunması ve Dernek Tüzüğünün yasalara aykırı olduğu ve kamu düzeni ve ahlakını ihlal ettiği gerekçesiyle 1986 yılında kapatılmıştır. İskeçe Türk Birliği üyeleri Bidayet Mahkemesinin kararını istinaf etmişler ve duruşma tarihi 20 Mart 1998 olarak belirlenmiştir. İstinaf Mahkemesi, İskeçe Valisinin talebine binaen duruşmayı 6 Kasım 1998’e ertelemiştir. O tarihte, İskeçe Valisi erteleme talebini yinelemiş ve davanın 4 Aralık 1998’de görülmesi kararlaştırılmıştır. Aralık 1998’de mahkeme katiplerinin grevi nedeniyle duruşma, bu kez, 15 Ocak 1999’a tehir edilmiştir. Dava, nihayet, 15 Ocak 1999’da Trakya Üç Üyeli İstinaf Mahkemesinde görüşülmüştür. İstinaf Mahkemesi 19 Mart 1999 tarihinde yayınlanan kararıyla başvuruyu reddetmiş, “İsminde Türk kelimesinin bulunması ve Yunanistan sınırları içinde yabancı bir devletin çıkarlarına hizmet etmesi” gerekçesiyle Derneğin faaliyetlerinin kamu düzenine aykırı olduğuna hükmetmiş ve Bidayet Mahkemesinin kararını onayarak İskeçe Türk Birliği’ni kapatmıştır. İstinaf Mahkemesi 117/1999 tarihli kararında, ayrıca, Dernek Tüzüğünde “Batı Trakya Türkleri”ne yapılan referansın Yunanistan’da Türklere ait bir Derneğin mevcut olduğu ve Derneğin yabancılar tarafından kurulduğu intiba’ını yarattığını ileriye sürmüştür.
İskeçe Türk Birliği üyeleri İstinaf Mahkemesinin kararını Yargıtay nezdinde temyiz etmişlerdir. Temyiz davasının tarihi 3 Mart 2000 olarak açıklanmış ve anılan tarihte dava görülmüştür. Yunanistan Yargıtayı, 1530/2000 sayılı ve 8 Aralık 2000 tarihli kararıyla İstinaf Mahkemesi kararını “yeterli temelden ve kanıttan yoksun” bulmuş ve tekrar gözden geçirilmek üzere anılan mahkemeye iade etmiştir. Dernek üyelerinin başvurusu üzerine yeni istinaf duruşmasının tarihi 12 Ekim 2001 olarak belirlenmiştir. Duruşma daha sonra ertelenmiş ve 23 Kasım 2001 tarihinde görülmüştür. İstinaf Mahkemesi 25 Ocak 2002 tarihli ve 31 sayılı kararıyla İskeçe Türk Birliği’nin kapatılmasına yönelik kararında ısrar etmiştir. Birlik üyeleri, İstinaf mahkemesinin kararını bu kez Yargıtay nezdinde temyiz etmişlerdir. Temyiz duruşmasının tarihi 10 Ocak 2003 olarak tespit edilmiş, daha sonra ertelenerek 19 Eylül 2003 tarihine dava görülmüştür. 5 Aralık 2003 tarihinde Hakimler Kurulunun üç leyhte iki aleyhte oyuyla temyiz dosyası Yargıtay Genel Kurulu’na havale edilmiş, Genel Kurulun davayı 23 Eylül 2004 tarihinde görüşeceği açıklanmıştır.
İskeçe Türk Birliği’nin Arios Pagos (Yargıtay) Genel Kurulu’nda görüşülen davasından da olumsuz karar çıkmıştır. Arios Pagos Genel Kurulu’nda görüşülen dava kararının daha resmen açıklanmamasına rağmen, konuyla ilgili haber birçok ulusal basın – yayın organlarında yayınlanmaya başlamıştır. 13 Ocak 2005 Perşembe günü akşam saatlerinde yayınlanmaya başlayan haberlerde Arios Pagos Genel Kurulu’nun İskeçe Türk Birliği konusunu görüştüğü ve oybirliğiyle İskeçe Türk Birliği aleyhine karar aldığı belirtilmiştir. Böylece, 7 Şubat 2005 tarihinde Yargıtay (Arios Pagos) Genel Kurulu’nun aldığı kararla iç hukuk tüketilmiştir. Bunun üzerine İskeçe Türk Birliği, Temmuz 2005 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuştur.
Strasburg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, İskeçe Türk Birliği davasıyla ilgili kararını 27 Mart 2008 tarihinde açıklamış ve derneğimizi haklı bulmuştur. Bunun üzerine Yunanistan, kendisine tanınan üç aylık itiraz süresinin bitimine saatler kala, yedi yargıçın oybirliği ile aldığı karara itiraz edeceğini ve davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Daire’ye götüreceğini açıklamıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi’nin beş yargıçtan oluşan heyeti, Yunanistan’ın, davayı Büyük Daire’ye gönderme talebini kabul etmediğini duyurdu. Dolayısıyla İskeçe Türk Birliği’ni oybirliğiyle haklı bulan 27 Mart 2008 tarihli karar kesinleşmiş oldu.
İskeçe Türk Birliği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararının kesinleşmesinden sonra resmiyetin iadesi için İskeçe Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvuruda bulundu. İskeçe Türk Birliği’nin resmiyetinin iadesi için açılan dava 11 Aralık 2008 tarihinde İskeçe Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüşülmesi gerekirken dava 19 Şubat 2009’a ertelendi.
İskeçe Türk Birliği’nin, İskeçe Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı dava 19 Şubat 2009 Perşembe günü görüşüldü. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin İskeçe Türk Birliği’ni haklı bulan kararından sonra, İskeçe Türk Birliği’nin kapatma kararının iptal edilmesi ve derneğin resmiyetinin iadesi istemiyle açılan davanın duruşması İskeçe Adliyesi’nde yapıldı. Duruşmada beklenmedik bir gelişme yaşandı ve merkezi Selanik’te bulunan ‘Trakya Dernekleri Federasyonu’ İskeçe Türk Birliği aleyhinde davaya müdahil oldu.
İskeçe Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüşülen davanın kararı Mayıs 2009 tarihinde açıklanmış ve İskeçe Türk Birliği’nin başvurusu birtakım gerekçeler öne sürülerek reddedilmiştir. Akabinde hazırlanan istinaf dilekçesi mahkemeye sunulmuş ve görüşme tarihi olarak 23 Ekim 2009 tespit edilmiştir. 23 Ekim 2009 tarihinde gerçekleşmesi gereken duruşma devletin atadığı hukuk müşavirinin talebi sonucu 8 Ekim 2010 tarihine ertelenmiştir. Dava 8 Ekim 2010 Cuma günü görüşülmüş olup duruşmaya daha önce Bidayet Mahkemesi nezdindeki duruşmada İskeçe Türk Birliği aleyhine müdahil olan Trakya Dernekleri Federasyonu katılmamıştır. Trakya İstinaf Mahkemesi 25 Ocak 2011 tarihinde açıkladığı kararla İskeçe Türk Birliğinin bu davasını da reddetmiştir. Bu karar aleyhine de temyiz başvurusu en kısa sürede yapılacaktır. İskeçe Türk Birliği’nin kapatılmasını öngören kararın iptal edilmesi ve İskeçe Türk Birliği’nin resmiyetinin iade edilmesi için Gümülcine’deki Trakya İstinaf Mahkemesi’ne de başvuruda bulunuldu. Açılan dava 3 Nisan 2009 Cuma günü görüşüldü. Duruşmada derneğimizin isteklerini içeren dosya mahkemeye sunuldu. Böylelikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararından sonra derneğimizin yıllar sonra resmiyetine kavuşması için iki dava da görüşülmüş oldu. Trakya İstinaf Mahkemesi İskeçe Türk Birliğinin davasını reddedince bu karar aleyhine temyiz dilekçesi sunulmuştur ve 7 Ekim 2011 duruşma Tarihi olarak belirlenmiştir.
Yargıtay nezdinde 7 Ekim 2011 tarihinde yapılan duruşmadan sonra 24 Şubat 2012 tarihinde karar yayınlandı ve temyiz başvurumuzun reddedilmesi sonucu ikinci kez iç hukuk tüketilmiş oldu. Yargıtay, Trakya İstinaf Mahkemesinin de kararında atıfta bulunduğu “AİHM kararlarının Ulusal mahkemeler için bağlayıcı olmadığı” gerekçesiyle temyiz başvurumuzu reddetti. Bu karar aleyhine 16 Ağustos 2012’de ikinci kez AİHM’ye başvuruldu.
Türk Azınlığın etnik kimliğini inkar politikası, Yunanistan’da sosyal barışa ve samimi uzlaşı çabalarına sekte vurmaktadır. Azınlık üyeleri etnik kimliklerinin inkarını, Yunan toplumu içinde gelişme haklarının ve devletleriyle güçlü ve sağlam güven bağları kurulmasının önündeki en önemli engellerden biri olarak görmektedir. 29 yıldır devam eden İskeçe Türk Birliği davası, hukukun üstünlüğü ve adaletin sağlanmasının olduğu kadar, demokratik değerler, insan hakları, temel özgürlükler ile Avrupa hukukuna ve uluslararası sözleşmelere gerçekten saygı gösterilip gösterilmediğinin sınanacağı önemli bir imtihan niteliği taşıyor.https://qha.com.tr/haberler/turkiye-den-50-avukat-bati-trakya-icin-birlesmis-milletlere-basvuruyor/345632/embed/#?secret=uTCQgonyBt
Ömer Cihad Kaya
09 Ekim 2021, 13:47
FACEBOOK YORUMLAR