Atatürk'e göre

ABD'li gazeteci Clarence K. Streit, 1920-1921 kışında Türkiye’ye geldi. Anadolu’yu gezdi, Ankara’da 26 gün kaldı. “Bilinmeyen Türkler”i anlatan Streit’in kitabı yıllar sonra Osmanlı tarihçisi Heath Wli . Lowry tarafından yayımlandı

Atatürk'e göre
00 0000 - 00:00 - Güncelleme: 10 Kasım 2019 - 19:41

ABD’li gazeteci Clarence K. Streit, 1920-1921 kışında Türkiye’ye geldi. Anadolu’yu gezdi, Ankara’da 26 gün kaldı. Başta Atatürk olmak üzere birçok kişiyle tanışıp, konuştu.

Mustafa Kemal Meclis Başkanı olduktan sonra onunla ilk röportajı yapan da Streit oldu. “Bilinmeyen Türkler”i anlatan Streit’in kitabı yıllar sonra Osmanlı tarihçisi Heath W. Lowry tarafından yayımlandı.

Philadelphia’da çıkan “Public Ledger” gazetesinde çalışan Amerikalı gazeteci Clarence K. Streit, Türk Milli Mücadelesi’ni görmek için Ankara’ya yolculuğa çıkar. 25 yaşındaki genç gazeteci, Anadolu’da iki ay geçirir.

Yüzlerce fotoğraf çeker, başta Mustafa Kemal olmak üzere yeni ülkeyi kuracak kadroyla mülakatlar yapar. Türkiye’den ayrıldıktan sonra bir ulusun mücadelesine dair röportajları derler, “Bilinmeyen Türkler” ismini verdiği kitabın taslağını oluşturur.

Ancak Mustafa Kemal’i öven yazıları nedeniyle kitap, İngiltere ve ABD’de basılmaz. Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Osmanlı tarihçisi Heath W. Lowry, 1983’te Washington’da yaşarken Türk Büyükelçiliği’nde Üçüncü Sekreter olan eski öğrencisi Uğur Doğan vasıtasıyla, Clarence K. Streit’la tanışır. Sonraki görüşmelerinde Streit, Lowry’den kitabın İngilizce ve Türkçe yayımlanmasını ister. Ancak başka projeler devreye girince kitabın yayımı gecikir.

90 yıl sonra yayınlandı

Heath W. Lowry’nin hazırladığı kitap, Streit’in ilk taslağından 90 yıl sonra Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları’ndan çıktı. Streit’in, Milli Mücadele sırasında Mustafa Kemal ile yaptığı mülakat kitaptaki en dikkat çekici bölüm.

Streit şöyle yazmış, “Bana mülakattan hoşlanmadığı söylendiği için 9 soruluk yazılı bir liste hazırladım. Cevapları Fransızca’ydı, dokuz daktilo sayfası tutmuştu. Daha sonra beni gayriresmi kabul etti ve hakiki bir Türk konukseverliğiyle kahve ve sigara ikram etti. Duyduklarımdan sonra onunla yaptığım mülakatın çok rahat geçmesi beni şaşırttı. İki saat boyunca tüm sorularıma etkileyici bir açık sözlülükle cevap verdi.”

Halide Edip’in imzalı fotoğrafı

Halide Edip Adıvar’ın Streit’e hediye ettiği Türkçe ve Fransızca imzalanmış bir fotoğrafı... Halide Edip, köy evinin önünde at üstünde poz veriyor...

Çocuk asker Cemal

“Cemal kalpağını çıkardı ve bana kafatasının kenarında içini bir kurşunun kestiği oyuğu gösterdi. Bir cerrah kurşunu çıkarmış. Yaraları artık ona sorun çıkarmıyor gibi görünüyordu. Belinde 38’lik otomatik bir Belçika tabanca taşıyordu. Bu kadar çocuk suratlı birinin silahlardan böylesine anlaması çok şaşırtıcıydı...”

Ankara’da tanıştığı özgürleşmiş Türk kadınlarından biri

Müfide Ferid, gazeteci Streit’in Ankara’da tanıştığı “özgürleşmiş” Türk kadınlarından biriydi. Streit, onun için “Ankara’da bazı Türk ailelerine misafir oldum, sanki hiç kadınları ayrı tutma geleneği olmamış gibi. İki kadın Avrupalı kıyafetler giymişti, peçe takmadıkları gibi başları da örtülü değildi. Başka bir Türk gururla bana kendi eşinin fotoğrafını gösterdi. O da Avrupai görünüyordu... Ankara’da kadınların günlük gazete yazılarına katkıda bulunduğunu gördüm...” diye yazdı.

Ankara sokaklarında misket oynayan çocuklar

“Sanırım tüm dünyada çocuklar üç aşağı beş yukarı aynı. Sıcak günlerde küçük Türk kız ve oğlanlarının Ankara sokaklarında birlikte ip atladığını gördüm. Misket oynayan erkek çocuklar gördüm. Camdan bilyeleri yoktu, hatta kilden yapılma bilyeleri yoktu. Onun yerini tutan koyunun aşık kemiklerini kullanıyorlardı.”

ATATÜRK’LE RÖPORTAJ’DAN BİR BÖLÜM

Gürcülerin Atatürk’e hediye ettiği kılıç

Atatürk’ün üstü cam kaplı masasının arkasındaki duvarda ona Gürcistan Müslüman halkının hediye ettiği bir kılıç asılı. Yanında milliyetçi askerlerin İnönü Zaferi’nden sonra ele geçirdikleri bir Yunan kılıcından sonra yapıp verdikleri kılıçlı bir baston duruyor.

* Dini meseleler ve Cihat hakkındaki tutumunuzu daha ayrıntılı açıklar mısınız?

Dini konular hakkında pek bilgim yoktur ama duyduğum kadarıyla Halife’nin İslam tehlikede olduğunda tüm Müslümanları savunma amaçlı Cihat’a çağrı hakkı var. Sultan, Balkan Savaşı’nda ve Dünya Savaşı’nda böyle bir çağrı yaptı ama bildiğiniz üzere karşılık almadı. Burada siyasetle dini meseleleri karıştırmayı düşünmüyoruz.

Yardımımıza dini hissiyatı çağırmadan sadece emrimizdeki maddi birliklerle savaşıyoruz. Türkler bağnaz değildir. Elbette aramızda insanları galeyana getirmeye çalışan hocalar var, her millette olduğu gibi, ama onlara mukayyet olmamız gerekir ve olacağız da...

* İslam Birliği (Panislamizm) ve Türklük Birliği (Pantürkizm) ve Turan Birliği (Panturanizm) hakkında tutumunuz nedir?

Bütün Müslümanların Türk hâkimiyeti altında birleşmesi anlamına geldiği sürece Panislamizm ve üzerinde Türk ırkı yaşayan bütün ülkelerin Türklerin hâkimiyeti altında birleşmesi anlamına geldiği müddetçe de Panturanizm, İngiltere emperyalistlerinin, kendi milletlerini bize karşı daimi bir haçlı seferine sürüklemeyi temin etmek maksadı ile uydurmuş oldukları “korkuluklar”dır.

Thames Nehri’nin kıyılarından bize gülünç ithamlar savuranların yapmış oldukları gibi dünyanın yarısını fethetmeye bizim herhangi bir şekilde ne niyetimiz ne de arzumuz vardır...

* Türkiye’nin gelecekteki yönetim şekli, saltanat ve hilafetin yeri, kadın hakları ve doğal kaynakların kullanımıyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Türkiye’nin gelecekteki rejimi “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” esasına dayanmaktadır ve böyle devam edecektir. Türk Milleti’nin mevcudiyeti ve kudreti saltanat ve hilafetin gerçek kaynağıdır. Biz eğitim sistemimizin geliştirilmesi için şimdiden çaba göstermekteyiz.

Sulha kavuşur kavuşmaz bu konuya yeni bir hız vereceğiz. Aynı şekilde kadınların eğitimine de büyük önem atfediyoruz. Bizi zincire vuran kapitülasyonları bertaraf ettikten sonra ekonomik kalkınmamız için hararetle çalışacağız.

Streit’in kaleminden:

“Mustafa Kemal Paşa ile mülakat yaparken ellerinin bilinçsizce kehribar bir tesbihle oynadığını fark ettim.”

Eskişehir’de vals yapan Türk çocukları

“Ziyaret ettiğim okullar arasında en ilginçleri ilkokullardı. Burada küçük Türk erkek ve kız çocukları güneşli odalarda resimler ve kum tepecikleri arasında yan yana oturuyordu. Okulların birinde öğretmen, bir kız ve bir erkek çocuğunun bize konuşma yapmasını istedi.

Bitirdiklerinde tüm arkadaşları onları alkışladı. Diğerinde beş erkek ve kız oldukça zor bir dans sergilediler ve hep birden şarkı söylediler. Hem adımlar hem de müzik Avrupalı’ydı ve dans erkeklere kızların çift olup vals yapmasıyla sona erdi. Ve valsin oldukça iyi olduğunu ekleyebilirim. O kadar hayran kalmıştım ki, resim çekmek için valsi baştan almalarını rica ettim. Toplandılar ama küçük bir kız partnerini bulamadı ve sızlanarak, ‘Ama kavalyem nerde?’ diye sordu. Tam o anda küçük bir çocuk ortaya çıktı, kolunu şık bir edayla uzattı: Buradayım, hanımım.”

Türklerin Hamlet’i sergilemesine şaşırdım

“Türkiye’deyken onca sürprizle karşılaştım ama o gece Anadolu Tiyatro Grubu’nun ‘abidevi sanat eseri’, ‘dünyanın en meşhur trajedisi’ Hamlet’i sergileyeceğini bildiren afişlerle karşılaştığım 1 Mart’taki kadar büyük sürpriz yaşamadım.”

Gördüklerim “korkunç Türk” efsanesini çürüttü

“Türk yetkililer Anadolu’daki ziyaretim sırasında, özellikle de Ankara’da beni istediğimi yapma konusunda özgür bıraktı. Bana çok içten davrandılar ve rica ettiğimde yapabilecekleri her türlü yardımı yaptılar. Davranışları hoşuma gitti, çünkü bir kişinin rehberliğinde tur yapmak istemiyordum. Beni çok etkileyen bir başka şey, konuştuğum Türkler’in çoğunun gösterdiği bırakın mütevazıyı, alçakgönüllü ruh haliydi...

Türk karakterinin romantik yönünden edindiğim izlenim ‘korkunç Türk’ efsanesini çürütmeye ve Dr. Pomeroy’un Türkler’in eşlerine ülkedeki Hıristiyanlardan daha iyi davrandıkları iddiasını tasdik etmeye yeter. Bir Türk’ün bir kadına, Müslüman ya da Hıristiyan veya hayat koşulları ne olursa olsun bir kez olsun saygı çerçevesinde dışında davrandığını görmedim...

“Şansım, şehrin en iyi oteli olan Constitution (Anayasa) Hotel’de bir oda bulacak kadar yaver gitmişti. Odam otelin han kısmındaydı, otele nazaran çok daha kötü döşenmişti. Gördüğüm tüm Türk hanları aynı şekilde inşa edilmiş, kare şeklinde ortada açık bir avlu ve odaların bulunduğu ikinci katın etrafındaki açık verandası olan bir alan. Alt kat ahır olarak kullanılıyor. Hanımızdaki bütün kapıların hepsine aynı kilit uyduğundan misafirlerin odaları için anahtarları yoktu...”

Vatan Gazetesi


 


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum