Asla yok etme! Her zaman ekle, dönüştür ve yeniden kullan - YAZAR: Melike Yılmaz
Bu yıl mimarlık alanının önemli ödüllerinden Pritzker Ödülü'ne lâyık görülen Fransız mimarlar Anne Lacaton ve Jean-Philippe Vassal'ın meslekî ilke ve fikirlerini özetleyen yazıda, iki mimarın çalışmalarına temel oluşturan yaklaşımlar ele alınmaktadır.
Lacaton & Vassal’ın yıkıcı olmayan saygılı tavrı, mimarlığın “Nobel ödülü” ve “mesleğin en yüksek onuru” olarak anılan Pritzker Ödülü’nün sahibi olmaları için haklı bir gerekçeydi. Pritzker direktörü Martha Thorne, 2021 yılı kazananını açıklarken, ikilinin ödülü almalarındaki en önemli etkenin, toplumsal değerleri koruyan, yerel malzemeye bağlı, insan anılarına ve iklim değişikliğine saygı duyan mimarlık anlayışları olduğunu belirtti.
Yaşamları boyunca kazandıkları deneyimleri ve hayat anlayışlarını, ürettikleri binalara birebir aktarmak ve sınırlarını kendi çizdikleri bir evren yaratmak, günümüz mimarlık sektöründe oldukça cesur bir duruş olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bakış açısını, dünyanın farklı yerlerinde edindikleri tecrübelerden elde ettiklerini söylemek mümkündür. Anne Lacaton, Bordeaux’daki mimarlık eğitiminin hemen ardından, Bordeaux Montaigne Üniversitesi’nde Kentsel Planlama Programında yüksek lisansa devam ederek akademik kanatta çalışmalara başladı. Bu sırada Jean-Philippe Vassal ise kentsel planlama çalışmaları yapmak için Nijer’e taşındı. Lacaton, sık sık Vassal’ı ziyaret etti. İkili, Nijer’in çöl manzaralarında, kaynakları korumanın güzelliği ve alçak gönüllülüğünden derinden etkilendikleri için mimarî doktrinlerinin doğuşunun bu noktada başladığını ifade etmektedirler. Lacaton, kendilerine öğretilen anlamda bir mimarî olmadığı için Nijer’e ilk geldiğinde şoke olmuştu. Hasır çatılı, toprak konstrüksiyonlu çok sade ve yalın evler görmek “zihninde yaşanan bir deprem gibiydi.” Birkaç ay sonra öğrendiklerinden tamamen kurtulduklarını, ayrıntıları ve insanların bu bağlamda nasıl yaşadıklarını gözlemlemeye ve analiz etmeye başladıklarını, mimarî konseptlerini değiştiren örnekleri özümsediklerini söylemektedir. Vassal, o yıllara ait anılarında Nijer’in dünyanın en fakir ülkelerinden biri olmasına rağmen, insanların inanılmaz derecede cömert olduğunu ve neredeyse her şeyi hiçbir şey yapmadan elde ettiklerini, her zaman kaynak bulup, iyimserlikle ve yaratıcılıkla dolu olduğunu, Nijer’i gerçekten ikinci bir mimarlık okulu olarak gördüğünü ifade etmektedir. İkili, Niamey’de Lacaton ve Vassal olarak ilk ortak projelerini inşa ettiklerinde, kurtarılabilecek olanı asla yıkmayacaklarına ve bunun yerine zaten var olanı sürdürülebilir kılacaklarına, böylece eklemeler yoluyla genişleyerek, sadeliğin lüksüne saygı gösterecek ve yeni olanaklar önereceklerine söz verdiler.
“Eğer ona dikkatlice bakmak için zaman ve çaba harcarsanız, önceden var olanın değeri vardır.
Aslında, bu bir gözlem, bir yere taze gözlerle, dikkatle ve hassasiyetle yaklaşmak…
değerleri ve eksiklikleri anlamak ve zaten orada olanın tüm değerlerini korurken durumu nasıl değiştirebileceğimizi görmek meselesidir.”
Anne Lacaton
Kariyerleri boyunca sosyal konutların yıkılmasını talep eden şehir planlarını reddettiler. Bunun yerine bina sakinlerinin refahına ve mevcut hacimlerin genişletilmesine odaklandılar. “Var olanı asla sorun olarak görmüyoruz. Olumlu gözlerle bakıyoruz çünkü zaten sahip olduklarımızla daha fazlasını yapma fırsatı var” diyor Lacaton. “Binaların yıkılacağı yerlere gittik ve durum en iyisi olmasa da konutlarına bağlı olan insanlarla, ailelerle tanıştık. Çoğu kez yıkıma karşı çıktılar çünkü mahallelerinde kalmak istiyorlardı. Yok etmemek, tamamen bir nezaket meselesi.”
“Asla yıkmamalıyız, asla yıkmamalıyız çünkü her zaman hâlihazırda orada ne olduğunu düşünmeliyiz:
bu küçük bir anı da olabilir, zor koşullarda bile yaşasalar insanların sürdürdüğü hayat da olabilir…”
Jean-Philippe Vassal
Anne Lacaton, bir röportajda kentsel dönüşüm projeleriyle ilgili şu sözleri kaydetmiştir. “Bazı dönüşüm ve özellikle sosyal konut projeleri yaptık. Hiç kimseyi içinden çıkarmadan 530 konutluk üç büyük bloğun dönüşümünü sağladık. Binaya elli yıl ömür kazandırmanın yanı sıra her sakinin daha fazla alana sahip olduğu konutlar oluşturduk. Bu ölçek şehrin bir parçası haline geldi, biz de bunu istiyorduk. Yıkıp yeniden inşa etmek yerine bu dönüşüm sürecini hayata geçirdik.”
Anne Lacaton ve Jean-Philippe Vassal, öznesi insan olan, bireyin ruhuna ve bedenine dokunan incelikli tasarım anlayışları ve demokratik tutumları sayesinde toplu konutlarda herkesin mülkiyet haklarına saygı duymuş ve olabildiğince yasal sınırlar içinde kullanıcının yararına ek hacimler kazandırmışlardır. Anne Lacaton, tasarıma başlarken projenin içinden dışına doğru ilerlediklerini, her zaman insan ölçeğini temel aldıklarını ifade etmiştir. Bunun yanı sıra, kentsel ölçekte de projenin bulunduğu dokuya uyumlanması için çaba harcamışlardır. Konutlarda mevcut sokak dokusu devam ettirilirken, kentsel ölçekteki projelerde akslara tutunan tanımlı alanlara yerleşilmiştir. Konutlarda mekân dizilimi kapalı, yarı açık ve açık olacak şekilde organize edilmiştir. Özellikle, kış bahçesi, teras, veranda gibi mekânların kullanımı hemen her projede görülmektedir. Kullanıcılara farklı zaman diliminde farklı deneyimler sunan bu geçiş mekânları, özellikle pandemi döneminde herkesin ihtiyaç duyduğu hacimler haline gelmiştir.
Afrika’da Geçen Yıllar
Afrika’da geçen yıllar yerel ve sürdürülebilir mimarî anlayışlarının temelini oluşturmuş, aynı tutumu Fransa ve dünyanın geri kalan her ülkesinde gerçekleştirmişlerdir. Doğal aydınlatma ve havalandırma kriterlerine uygun yapılar sayesinde konfor seviyesinin artırılması hedeflenmiştir. Lacaton, kariyerlerinin başında botanik bahçe, sera gibi şeffaflığı ve ışığı geçiren mekânların atmosferine hayran olduklarını ve buradan yola çıkarak çoğu projelerinde şeffaf polikarbon gibi kolay bulunabilir, hafif ve geri dönüştürülebilir malzemeler kullandıklarını ifade etmiştir. Bu malzeme seçimini konuttan eğitim yapısına çoğu projelerinde görmekteyiz.
“En başından beri, etkileyici kırılgan bitkileri, güzel ışığı ve şeffaflığı ve dış iklimi basitçe dönüştürme yeteneği ile botanik bahçeleri ve seraları inceledik.
Bu, insan eliyle yaratılmış bir atmosfer ve his ve biz de bu inceliği mimariye getirmekle ilgileniyorduk.”
Anne Lacaton
Latapie Evi
Andrew Ayers’in The Architectural Review’da (2019, N0: 1463) yazdığı gibi, “İkilinin zihinsel arşivi, on dokuzuncu yüzyıl botanik bahçelerinin iklimlendirme seralarını içermektedir. Bu açıklama, ikilinin fiziksel ve duygusal olarak sağlıklı ortam yaratmak için ana ilham verici kaynaklarından birine işaret etmektedir. Floirac, Fransa’daki Latapie Evi (1993) Nijer’den Paris’e döndükten sonra üzerinde çalıştıkları ilk projeydi ve aynı zamanda biyo-klimatik koşulların sağlanması için sera teknolojilerinin uygulandığı ilk çalışmaydı. Lacaton&Vassal, bu projeden itibaren, ayarlanabilir mikro iklimler yaratmak için güneşi doğal havalandırma, güneş kırıcı ve yalıtım ile uyumlu şekilde kullanmaya başladı.
Latapie Evi
Lacaton Vassal’ın Pritzker Jürisi tarafından seçilen tüm projeleri
Latapie Evi, 1993, Floirac, Fransa
Cap Ferret Evi, 1998, Cap Ferret, Fransa
Bordeoux Evi, 1999, Bordeoux, Fransa
Nantes Mimarlık Okulu, Nantes, 2009 Fransa
53 Dairelik Toplu Konut Dönüşümü, 2011, Saint-Nazaire, Fransa
100 Dairelik Toplu Konut Dönüşümü, 2011, Paris, Fransa
Palais de Tokyo Çağdaş Sanatlar Merkezi, Faz 2, 2012 Paris, Fransa
129 Dairelik Ourcq-Juarès Öğrenci Yurdu ve Toplu Konut Dönüşümü, 2013 Paris, Fransa
FRAC (Fransa Bölgesel Çağdaş Sanatlar Merkezi), 2013, Dunkerque, Fransa
Çok Amaçlı Tiyatro, 2013 Lille, Fransa
530 Dairelik Toplu Konut Dönüşümü, 2017, Bordeaux, Fransa
Rezidans ve Ofis Binası, 2020, Cenevre, İsviçre
https://millidusunce.com/misak/asla-yok-etme-her-zaman-ekle-donustur-ve-yeniden-kullan/
FACEBOOK YORUMLAR