Aşı savaşları - Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Aşı savaşları - Murat Sururi ÖZBÜLBÜL
01 Şubat 2021 - 17:47

Rahmetli babamın çok sevdiği ve sık sık anlattığı bir fıkra vardır; hayvan davranışlarını anlamak için yapılan bir deney sırasında bilim insanları şempanze ile yavrusunu demir bir kafese koymuşlar, başlamışlar kafesi alttan ısıtmaya. Saç taban ısınmaya başlayınca ayakları yanan şempanze önce yavrusunu kucağına almış. Kafesin tabanı biraz daha ısıtılınca şempanze yavrusu kucağında çığlıklar atmaya, zıplamaya sahibinden medet ummaya başlamış. Saçın kızgınlığı iyice artıp, nara kesip, dayanılmaz bir hale gelince şempanze bakmış olmuyor, yavruyu yere koymuş üstüne basmış...

Modern dünya kadim bir düşman olan salgın ile yüzleşince aşı konusunda da benzer bir durum oluştu, salgın bu kadar ölümcül bir boyuta ulaşınca her devlet önce kendini, kendi halkını ve hatta halkın içindeki imtiyazlı kesimleri düşünmeye odaklandı, önce can, sonra canan anlayışı ortaya çıktı. Diğer insanları özellikle de uzaklarda az gelişmiş ülkelerde yaşayan yoksul insanları kimse umursamaz oldu.

Birçok ülke aşı üretimini stratejik ürün sayıp, başka ülkelere ihracatını izne bağladı. Emin olun işler biraz daha kötüye giderse, birçok aşı üretim tesisine devletler el koyup, aşı üretimini kamulaştıracaklardır.

Açıkçası aşı, ilaç ve tıbbi cihaz üretimi en az askerî üretim kadar stratejik ve yaşamsal bir konudur ve bu hususun artık herkesin kafasına dank etmesi gerekmektedir.

Gözlemim odur ki maalesef tüm dünyada kamuoyu tepkileri ve oluşan politik baskılar karar vericileri rasyonel akıl ve bilimsel yöntemden uzak düşünce ve davranışlara sevk ediyor.

Oysa unutmamaları gerekiyor ki Çin'de tek bir kentte tek bir insanda başlayan salgının bir yıllık bir süre zarfında yerküreyi kaplamış, yüz milyondan fazla insana bulaşmış ve iki milyondan fazla insanın ölümüne yol açmış bulunmaktadır. Alınan bunca önleme, bunca tıbbi gelişmeye rağmen bu sayılar gerçekten de dehşet verici bir seviyededir.

Demedi demeyin, tüm dünyada karar alıcılar akıllarını başlarına devşirerek aşı ve ilaç üretiminde işbirliği, eşgüdüm ve adaleti sağlamadıkları müddetçe bu salgın ile baş etmek kolay kolay mümkün olmayacaktır.

Bu tip virüslerin hızla mutasyon geçirerek daha tehlikeli ve bulaşıcı bir hale gelmesinin an meselesi olduğunu bütün uzmanlar söylemektedirler. Aşıya erişilemeyen bölgelerde ya da aşıya ulaşamayan kitlelerde rahatça yayılarak mutasyon geçirecek virüsün, aşıyı etkisiz hale getirerek aşılamanın yapıldığı bölgelere de yeni baştan yayılması son derecede büyük bir olasılıktır. Bu olasılığı ortadan kaldırmanın tek çaresi eşgüdümlü ve eş zamanlı bir şekilde yaygın aşılama yapmak, sadece bir ülkenin değil tüm dünyanın kitle bağışıklığı kazanmasını sağlayacak böyle bir aşı kampanyası organize etmektir.

Aşı savaşları başlatarak, özellikle az gelişmiş ülkelerdeki yoksul insanları aşıdan mahrum bırakmak bu salgının sona ermesini geciktirmekten başka hiç bir işe yaramayacaktır.

Tıp alanında kamu işletmelerinin varlığı ve kamusal sağlık hizmetlerinin önemi de bu salgın ile açıkça ortaya çıkmış bulunmaktadır. Doğası gereği kâr peşinde koşan özel şirketler aşı gibi kısa dönemde kâr getirmeyen fakat insan ve toplum sağlığı açısından yaşamsal önem taşıyan yatırımlara odaklanmamaktadır. Bu noktada kamuya ve kamu yöneticilerine çok büyük bir iş düşmektedir. Çözüm ya bu tip üretimleri stratejik üretim olarak belirleyerek, kamusal üretim yapmak yahut da kamunun özel sektöre araştırma, geliştirme ve üretim için sipariş vermek sureti ile kaynak aktarmasıdır. Hangi yöntemi seçerseniz seçin bu ve benzeri konularda kamunun öncülüğü ve karar verme becerisi son derecede önemlidir.

Tıp sektörünün sadece tedaviye yönelik hizmet kısmına ağırlık vermesinin de ne kadar büyük bir eksiklik olduğu artık anlaşılmış bulunmaktadır. Tıp bilgisini geliştirecek, tıp sektöründe araştırma, geliştirme yapacak bilimsel faaliyetlerin ve üniversitelerin önemi açıkça ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Aşı, ilaç ve teçhizatta yerli ve millî üretimin olmazsa olmaz bir husus olduğunun böyle vahim bir durum yaşanıp, hak kuşu gibi uzak ülkelerden gelecek aşıları bekleyerek öğrenmek, açıkçası son derecede acı verici bir deneyim olmuştur.

Ülkemizde de kamusal sağlık ve tıp hizmetlerinin yeni baştan ele alınarak, özellikle tıbbi bilgi, araç gereç, alet edevat, ilaç, aşı, serum geliştirmek için çalışmalara acilen başlanılmalıdır.

Unutmamamız gerekir ki tıp sektöründe başarıyı getirecek tek yöntem rasyonel akıl ve bilimi ön plana çıkarmaktır.

Bütün bu kaos içinde belirtmek isterim ki ülkemiz tıp sektörünce çok ciddi bir pazar elde etme şansına sahiptir. Etrafımızı çevreleyen az gelişmiş ülkelerden gelecek hastalar için teşhis ve tedavi hizmetleri üretmenin yanı sıra, çok yakınımızda bulunan Avrupa ülkelerinden yüksek kalite ve standardı daha ehven bir fiyat ile sunarak da hasta çekebiliriz. Bu hizmet ihracatı; hem ülkemize döviz kazandırarak cari açığımızı kapatmaya yarar ve hem de ülkemizin itibarını çok artırır. Yöneticilerimizin bu fırsatı kaçırmayacağını umuyorum.

Kaynak: Aşı savaşları - Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum