ARZU KUREYŞİ YAZDI : YAŞAYAN RUH 3
Değişen hiçbir şeyin olmaması, sanki içinde zaman diye bir şey yok gibiydi. Sessizdi. Boştu.

09 Haziran 2025 - 09:02
YAŞAYAN RUH 3
Doktorun odasına yaklaşmıştı. Tanıdık bir doktordu. Daha öncelerde de gelmişti. Yaşadıklarının ağırlığı gittikçe artıyordu. Bu sebeple artık birine anlatmak zorundaydı. Belki de bu yüzden bu kadar kötü hissediyordu kendisini. Kimse sormayınca, o da anlatmayınca, artık tek yolu soru soracak birini bulmaktı.
— Merhaba, kolay gelsin. Doktor Bey ile konuşacaktım.
— Merhaba, teşekkür ederim. Randevunuz var mıydı?
— Rica ederim. Randevum yok. Doktor Bey müsait olduğu zaman görüşmemi sağlarsanız çok sevineceğim.
— Şu anlık randevusu olan hastalara bakmaktadır. Yaklaşık yarım saat kadar beklemelisiniz.
— Tamamdır.
Ağır adımları ve dolmuş kafasıyla ilerledi. Salonun bir yanından diğer yanına gidip geliyordu. Masanın üzerindeki gazeteyi eline aldı. Gazetenin basıldığı tarih bugünün tarihiydi. İlk sayfasındaki yazılara şaşırmıştı. Kızın gösterdiği fotoğraf ve yazı, gazetenin hiçbir sayfasında görünmüyordu. Gazeteyi bıraktı. Biraz gördükleri onu teselli etmişti. Sadece gerçek olmamalarını istiyordu. Her şeyin rüya olmasını...
Çocukken uykuya daldığı o gecelerden bir gece olsun istiyordu. “Bütün bunları bir rüyada görmüş olayım.” diye geçiriyordu içinden. Bir yandan da derdini nasıl anlatacağını düşünüyordu. Baştan başlamak istiyordu. Kızı ilk gördüğü geceden...
— Doktor Bey müsaitler. Girebilirsiniz.
— Teşekkür ederim.
Kapıyı çalıp içeri girdi. Ve beyaza dönük sakallarıyla, siyah çerçeveli gözlükleriyle, uzun ve sıkıcı masanın arkasında sandalyesinde oturmuş doktorun önündeki sandalyelerden birinde kendisini buldu.
— Tekrar sizi burada görmeyi hiç düşünmezdim. Duyduğuma göre kitaplarla aranız gitgide iyi oluyor. İnsanın en iyi dostu kitap olsa gerek... Evet, Enes Bey, sizi dinliyorum. Ne oldu da böyle bir yerde sizi görüyoruz?
— Evet, hocam, doğrudur duyduklarınız. Aram kitaplarla çok iyiydi, ta ki kitapların içinde yaşamak isteyene kadar. Yani elimde olan bir şey değil. Kar yağan gecelerden bir gece, kar yağan sokaklarda yürüyen ve yalnız yaşayan bir adamın karşılaştıklarını anlatan bir kitap okuyordum. O andan sonra kendimi o adam gibi hissettim. Ve o adamın yaşadıklarını bir bir yaşıyorum.
— Belki yaşadığınızı düşünüyorsunuz. Belki o karaktere benzemeye çalıştığınız için onun yaşadıklarını yaşadığınızı düşünüyorsunuz.
— Hiç bilmiyorum hocam. Kafam o kadar karışık ki...
— Bakın Enes Bey, kendinizi zorlamanıza gerek yok. Bugün randevunuz olmadığı için çok fazla konuşamayabiliriz. Ama gelecek günlerde sizinle uzun uzun konuşuruz. Şimdi ise beni daha iyi dinleyin! İnsan, gün içerisinde neyi veya kimi daha çok düşünürse, bilinçaltında da düşündükleri yer alır. Gece uyurken düşündüklerini rüyasında görür vs. Belki de siz beyninizi çok yoğun kullanıyorsunuz. O yüzden de normal insanlardan farklı olarak düşündüklerinizi gördüğünüzü düşünüyorsunuz. Aslında siz sadece onların bilinçaltınızda yer almasına izin vermişsiniz. Ama gözleriniz onları gerçek dünyanızda görmüş oluyor. Size olan ilk tavsiyem birkaç gün tatil yapmanız. Gezmeniz, kafanızın dağılması için çok önemlidir. Birkaç gün kitap okumayın. Veya okuduğunuz kitaplarda bir değişiklik yapın. Bir hafta sonra tekrar görüşebiliriz. Umarım söylediklerimin faydasını görürsünüz.
...
Bir işe yaramamıştı bu konuşma. Kitaplardan uzaklaşmak olacak iş değildi çünkü. Onun için kitaplardan uzaklaşmak, insanlara yaklaşmaktı. Ve o bunu istemiyordu. O zaman ruhla yaşamayı seçti.
— Neden geri geldin?
— Gidecek bir yer bulamadım.
— Nasıl? Sen ruh değil misin? İstediğin her duvardan geçebiliyorsun. Özel yeteneklerin de var, değil mi?
— Evet, ama korkuyorum. Bir insana ihtiyacım var.
— Ne için?
Ruh kayboldu. Cevap vermek istemediği sorular olunca, kendisini bir yerlerde gizliyordu. Adam saniyelerce bekledikten sonra, kütüphanenin zeminine uzandı. Gözlerini tavana dikmişti. Ve düşünüyordu; onsuz yaşamamayı. Düşündükçe daha çok titriyordu elleri, daha çok terliyordu. Kalbini acıtıyordu bu düşünceler. Anlaşılan düşünmek bile tahammül edilecek gibi değildi onun için.
— Burcu! Hani bir kitap vardı; hep onu yerde buluyordum senin yüzünden. Ama günlerdir onu yerde de bulamıyorum. Sen onu gördün mü?
Ses kesilmişti. Adam ama umutluydu. Tekrar sesini duysun diye, uykusuzluktan kıpkırmızı olmuş gözlerini kapatmıyordu. Öylece bekliyordu. Kendisini çok suçlu hissetmeye başlamıştı. Eğer o gece sabah erkenden çıkmasını istemeseydi, bir dahaki görüşmesinde onu ruh hâlinde görmeyecekti belki. En azından bir kere de olsa dokunabilirdi boynuna. Bir kere de olsa koklayabilirdi.
...
Günler geçmişti. Kütüphane ama sanki sabitlenmişti. Değişen hiçbir şeyin olmaması, sanki içinde zaman diye bir şey yok gibiydi. Sessizdi. Boştu. Yani içinde bir insan bile yaşamıyordu. Adam artık kütüphanede değil, akıl hastanesinde yatıyordu.
Arzu KUREYŞİ 07.06.2025
Doktorun odasına yaklaşmıştı. Tanıdık bir doktordu. Daha öncelerde de gelmişti. Yaşadıklarının ağırlığı gittikçe artıyordu. Bu sebeple artık birine anlatmak zorundaydı. Belki de bu yüzden bu kadar kötü hissediyordu kendisini. Kimse sormayınca, o da anlatmayınca, artık tek yolu soru soracak birini bulmaktı.
— Merhaba, kolay gelsin. Doktor Bey ile konuşacaktım.
— Merhaba, teşekkür ederim. Randevunuz var mıydı?
— Rica ederim. Randevum yok. Doktor Bey müsait olduğu zaman görüşmemi sağlarsanız çok sevineceğim.
— Şu anlık randevusu olan hastalara bakmaktadır. Yaklaşık yarım saat kadar beklemelisiniz.
— Tamamdır.
Ağır adımları ve dolmuş kafasıyla ilerledi. Salonun bir yanından diğer yanına gidip geliyordu. Masanın üzerindeki gazeteyi eline aldı. Gazetenin basıldığı tarih bugünün tarihiydi. İlk sayfasındaki yazılara şaşırmıştı. Kızın gösterdiği fotoğraf ve yazı, gazetenin hiçbir sayfasında görünmüyordu. Gazeteyi bıraktı. Biraz gördükleri onu teselli etmişti. Sadece gerçek olmamalarını istiyordu. Her şeyin rüya olmasını...
Çocukken uykuya daldığı o gecelerden bir gece olsun istiyordu. “Bütün bunları bir rüyada görmüş olayım.” diye geçiriyordu içinden. Bir yandan da derdini nasıl anlatacağını düşünüyordu. Baştan başlamak istiyordu. Kızı ilk gördüğü geceden...
— Doktor Bey müsaitler. Girebilirsiniz.
— Teşekkür ederim.
Kapıyı çalıp içeri girdi. Ve beyaza dönük sakallarıyla, siyah çerçeveli gözlükleriyle, uzun ve sıkıcı masanın arkasında sandalyesinde oturmuş doktorun önündeki sandalyelerden birinde kendisini buldu.
— Tekrar sizi burada görmeyi hiç düşünmezdim. Duyduğuma göre kitaplarla aranız gitgide iyi oluyor. İnsanın en iyi dostu kitap olsa gerek... Evet, Enes Bey, sizi dinliyorum. Ne oldu da böyle bir yerde sizi görüyoruz?
— Evet, hocam, doğrudur duyduklarınız. Aram kitaplarla çok iyiydi, ta ki kitapların içinde yaşamak isteyene kadar. Yani elimde olan bir şey değil. Kar yağan gecelerden bir gece, kar yağan sokaklarda yürüyen ve yalnız yaşayan bir adamın karşılaştıklarını anlatan bir kitap okuyordum. O andan sonra kendimi o adam gibi hissettim. Ve o adamın yaşadıklarını bir bir yaşıyorum.
— Belki yaşadığınızı düşünüyorsunuz. Belki o karaktere benzemeye çalıştığınız için onun yaşadıklarını yaşadığınızı düşünüyorsunuz.
— Hiç bilmiyorum hocam. Kafam o kadar karışık ki...
— Bakın Enes Bey, kendinizi zorlamanıza gerek yok. Bugün randevunuz olmadığı için çok fazla konuşamayabiliriz. Ama gelecek günlerde sizinle uzun uzun konuşuruz. Şimdi ise beni daha iyi dinleyin! İnsan, gün içerisinde neyi veya kimi daha çok düşünürse, bilinçaltında da düşündükleri yer alır. Gece uyurken düşündüklerini rüyasında görür vs. Belki de siz beyninizi çok yoğun kullanıyorsunuz. O yüzden de normal insanlardan farklı olarak düşündüklerinizi gördüğünüzü düşünüyorsunuz. Aslında siz sadece onların bilinçaltınızda yer almasına izin vermişsiniz. Ama gözleriniz onları gerçek dünyanızda görmüş oluyor. Size olan ilk tavsiyem birkaç gün tatil yapmanız. Gezmeniz, kafanızın dağılması için çok önemlidir. Birkaç gün kitap okumayın. Veya okuduğunuz kitaplarda bir değişiklik yapın. Bir hafta sonra tekrar görüşebiliriz. Umarım söylediklerimin faydasını görürsünüz.
...
Bir işe yaramamıştı bu konuşma. Kitaplardan uzaklaşmak olacak iş değildi çünkü. Onun için kitaplardan uzaklaşmak, insanlara yaklaşmaktı. Ve o bunu istemiyordu. O zaman ruhla yaşamayı seçti.
— Neden geri geldin?
— Gidecek bir yer bulamadım.
— Nasıl? Sen ruh değil misin? İstediğin her duvardan geçebiliyorsun. Özel yeteneklerin de var, değil mi?
— Evet, ama korkuyorum. Bir insana ihtiyacım var.
— Ne için?
Ruh kayboldu. Cevap vermek istemediği sorular olunca, kendisini bir yerlerde gizliyordu. Adam saniyelerce bekledikten sonra, kütüphanenin zeminine uzandı. Gözlerini tavana dikmişti. Ve düşünüyordu; onsuz yaşamamayı. Düşündükçe daha çok titriyordu elleri, daha çok terliyordu. Kalbini acıtıyordu bu düşünceler. Anlaşılan düşünmek bile tahammül edilecek gibi değildi onun için.
— Burcu! Hani bir kitap vardı; hep onu yerde buluyordum senin yüzünden. Ama günlerdir onu yerde de bulamıyorum. Sen onu gördün mü?
Ses kesilmişti. Adam ama umutluydu. Tekrar sesini duysun diye, uykusuzluktan kıpkırmızı olmuş gözlerini kapatmıyordu. Öylece bekliyordu. Kendisini çok suçlu hissetmeye başlamıştı. Eğer o gece sabah erkenden çıkmasını istemeseydi, bir dahaki görüşmesinde onu ruh hâlinde görmeyecekti belki. En azından bir kere de olsa dokunabilirdi boynuna. Bir kere de olsa koklayabilirdi.
...
Günler geçmişti. Kütüphane ama sanki sabitlenmişti. Değişen hiçbir şeyin olmaması, sanki içinde zaman diye bir şey yok gibiydi. Sessizdi. Boştu. Yani içinde bir insan bile yaşamıyordu. Adam artık kütüphanede değil, akıl hastanesinde yatıyordu.
Arzu KUREYŞİ 07.06.2025
FACEBOOK YORUMLAR