ARZU KUREYŞİ YAZDI: FİLİSTİN
Nerede bir kırmızı gül görmüşse üzerine basmıştır bu ayak izleri. Ve belki de bu yüzden kırmızı olmuş toprağın.

02 Mart 2025 - 13:37
FİLİSTİN
Yürüyorum sokaklarında.
Her tarafımda yıkılmış evlerin görünüyor ki o günleri anlatan, simsiyah izler kalmış duvarlarında.
Ve solmuş bahçendeki çiçeklerin...
Yapraksız olmuş bu ağaçların. Gövdelerindeki yara izlerinden kan akıp kanla örtüyor toprağını.
Birde toprağın neler neler anlatıyor bana, ona baktığımda.
Bilir misin?
O günler aklıma gelsin diye bakmak istiyorum bir kere daha toprağına. Ama aylardır beni her şeyden nefret ettiren bir ses duyuyorum ki beni korkutuyor.
Toprağını koklamamı izin vermiyor bu ses.
Ama ben biliyorum.
Ne olursa olsun bir gün toprağına bakmaya gelecektir gözlerim.
Ve birden titretmeye başlatır içimi gördüklerim.
Keşke bir rüya olsaydı diye mırıldanırım içimden.
Ama gerçek...
Yurdum, ne olmuş toprağına böyle?
Bu yara izleri de ne için?
Sokağında oynayan o çocuklar neredeler?
Yurdum, toprağını kim kırmızıya boyamış?
Birde başımı her çevirdiğimde toprağın üzerinde ayak izleri görünüyor.
Kimindir bu ayak izleri?
Yurdum, bu ayak izleri ne kadar da zalim, değil mi?
Nerede bir kırmızı gül görmüşse üzerine basmıştır bu ayak izleri.
Ve belki de bu yüzden kırmızı olmuş toprağın.
Yurdum, gözlerimin önünde sunmuşlardı o sahneleri. Her saniyedeki kaybedilişle birlikte canlanan ümit sahneleriydi o sahneler. Yalnız Allah'ın merhameti o sahnelerin acısını dindirebilirdi.
Ben Osman, Filistin'in Gazze şehrinde doğdum ve yalnız 20 yıl bu şehirde yaşayabildim. Aslında daha fazla yaşamak isterdim. Ama o zalimlerin yüzbinlerce çocuğu şehit ettiklerini görünce zulmü durdurmak için canımı feda ettim. Filistin için, Gazze için, Mescidi Aksa için ve bütün Müslümanlık için şehit edildim. Ben yalnız bir kişi değilim. Ben şehit olan bütün gençlerin bir örneğiyim. Ben zalimlere karşı Allah yolunda savaşan o insanlardanım.
...........
O gün de şehit olmadan eve varmıştım. Beni her gördüğünde gülümseyen annemi gözyaşlarını silerken gördüğümde sordum:
-Anne, niye ağlıyorsun?
Annem konuşmadı. Her zaman olduğu gibi gülümsemesiyle bir şeyler anlatmak istemişti. Ama bu seferki gülümsemesi diğerlerinden farklıydı. Bu gülümseme acı doluydu.
-Kim şehit edildi?
Başımı okşadı annem. Yaşlı gözleriyle gözlerime saniyelerce baktıktan sonra titreyen bir sesle "Baban..." dedi.
Kalbime nüfuz eden bu cümleyi kaldıramadım. Evden çıktım.
Sokaklarda bir yandan koşarken bir yandan da "Baba" diye bağırıyordum. Aslında herkes bağırıyordu. Herkes sevdiğini arıyordu. Bende babamı... Bulamadım. Hiçbir sokakta göremedim.
Saatlerce süren arayışımdan sonra eve doğru zorla adım atmaya başlamıştım ki arkamdan beni çağıran bir ses duydum;
-Osman, Osman...!
Durup akmakta olan gözyaşlarımı sildim.
-Osman, iyi misin kardeşim?
Allah rahmet eylesin. Bu zalimlere karşı çok savaştı baban. Şehit olana kadar...
Babamın arkadaşlarından biriydi. Adı Kerimdi. 30_35 yaşlarında. Ağlayarak konuşuyordu. Ama her şeyi anlamıştım. Bazen sesler görüntülerden daha yıkıcı oluyordu. Bazı kelimelerin karşısında hiç bir silah savaşamazdı. Hiçbir kuvvet bazı kelimelerin yükünü kaldıramazdı.
-Babanın yolunu sen devam etmelisin Osman. Zaten bu zalimlerin insanlıktan bir anlayacakları yok. Çocuk, kadın; küçük, büyük demeden herkesi katlediyorlar. Hatta silahlarıyla ilk hedefledikleri çocuklar oluyor...
Hastaneleri bombalıyorlar, camileri bombalıyorlar, okulları bombalıyorlar. Daha çok insan öldürmek değil onlara göre daha çok Müslüman ölmüş oluyor. Onların istedikleri tam da budur Osman. Müslümanları yok etmek...
Dakikalar boyunca ikimiz de susmuş bir tek kalbimizdeki acıyı dindirmeye çalışıyorduk ki bir ses imdadımıza yetişmişti; ezan sesiydi. Ki Mescidi Aksa'dan işitiliyordu.
Duyuyor musun yurdum, ezan sesini?
Allah ü Ekber, Allah ü Ekber...
Evet, Allah büyüktür diyordu herkes bu ses duyulunca. Onun adaleti içindir ki sabır ediyoruz diyorlardı. Ve herkes o güne bekliyordu.
Ezanın sesi çok şey anlatıyordu.
Mutlu olduk. Yine de Rabbimiz merhametini üzerimize yağdıracaktı. Bizi huzuruna çağırıyordu.
"Allah Büyüktür." deyip kalktım. Namaz kılmak, bu dünyada o büyük zatın huzuruna son kez varmak için Mescidi Aksa ‘ya doğru yürümeye başladık.
Gece saatleriydi. İnsanlar çok yorgun görünüyordu. Kim bilir bugün kimler şehit edilmişti. Kaç çocuk...?
Kalbimden geçen kelimelerle duaya kapıldım. "Rabbim sen merhamet sahibisin. Bizi merhametinle teselli et. Bugün yetim oldum. Sen bilirsin daha kaç kişinin yetim olduğunu... Rabbim, bize güç ver. Kalbimizi merhametinle doldur. Bu soykırımcıları yok et Allah’ım. Onlara o gün koptuğunda şiddetli bir azap ver Allah’ım. Bunu yapacağını bilirim. Çünkü sen adalet sahibisin. Sen merhametlisin. Âmin."
Gazze'nin her köşesinden Mescidi Aksa ‘ya doğru yürüyor insanlar. Herkesin gözleri yaşlı ama bazıları hiç görünmüyordu. Oysa aramızdalardı. Şehitlerimiz...
Secdeye kapandım. Ağladım. Kalbim acıyordu, hızlanıyordu. O gün kopsun diye dua ediyordum. Çünkü Gazze çocuk mezarlığına dönüşmüştü. Çok zulüm görüyordu bu insanlar. Daha savaşın ilk günleriyken binlerce insan şehit edilmişti. Binlerce insan esir alınmıştı ve vahşice işkence ediliyordu. Anneler gözyaşı döküyordu. Herkesin kalbi yanıyordu. Ama herkes bu zorluğa karşı dimdik duruyordu. Dayanabilenler, dimdik durabilenler Allah'ın hesap gününün kopmasını bekliyorlardı.
Bir anda kulağımda bir ses yankılandı:
"Ceza gününün sahibi O'dur. O merhamet sahibidir. Onun merhameti olmazsa zalimler yüzünden yerler göklere yapışırdı. Bir "Ol" demekle her şeyi olduran Rabbin her şeyi görendir."
Secdeden kafamı kaldırdım. Bu cümlelerin acı dolu kalbime verdiği huzur hiçbir sözle tanımlanacak değildi.
Eve döndüm.
Bilir misin, yurdum?
Bu sokaklarda mermiler kalplere doğruydu.
Bu sokaklarda kimse kimseye acımadı o günler.
Bu sokaklarda, insana benzeyen insan dışı zalimler yürüdü.
Kalpleri yoktu o zalimlerin.
O günler bu sokakların çok şehidi olmuştu, yurdum.
Ama bu sokaklarda hep Allah'ın merhameti görünüyordu.
Görünecekti.
-Annem? İyi misin? Allah kabul etsin dualarını.
-Âmin yavrum.
-Ne dualar etmiştin Anne?
-Allahtan Mescidi Aksa'yı korumasını diliyordum.
-Allah, Mescidi Aksa'yı koruyacak Anne. Bize de güç verecek. Son nefesimize kadar Müslümanların ilk kıblesini, Peygamberin Allah’la buluştuğu yeri koruyacağız Anne. Ne olursa olsun Mescidi Aksa Müslümanlarındır. Gerekirse hepimiz şehit oluruz. Babamın şehit olduğu gibi...
Gözlerime uyku gelmiyordu. Önümde Kur'an-ı Kerim'i tilavet eden annemin sesini duyunca uyumuştum. Ve bir rüya görüyordum. Rüyamın içinde ise babam vardı. Küçükken babamla konuştuğumuzdan bir kesit gözlerimin önünü almıştı;
-Baba?
-Efendim.
-Kıyamet günü ne zaman?
-Onu Allah'tan başkası bilemez Osman.
-O gün nasıl bir gün baba?
-O gün iyi insanlar için güzel bir gündür inşallah. Zalimlerin ise ceza verileceği gündür. İnşallah.
-Baba?
-Efendim Osman.
-Allah niye böyle bir günün olmasını istedi ki? Sadece zalimlere ceza vermek için mi?
-Hayır yavrum. Rabbimiz çok merhametli. Her işin karşılığını o gün hesap eder. Yalnız o gün değil. Her gün Rabbimiz zalimlere ceza veriyor zaten.
-Nasıl baba?
-Onları şeytanın vesveselerinden kurtarmaz. Onlar ise günah işledikçe günah işlerler. Alçaldıkça alçalırlar. Ve cehennemin dibinde yer alırlar. Anladın mı Osman?
-Anladım Baba. O günü sabırsızlıkla bekleyeceğim.
-O gün çok yakındır babacığım.
Babamın söylediği son cümle defalarca tekrar edildi. O an gözlerimi açmıştım. Anneme baktım. Uyumuştu. Yaklaşıp elini doyasıya öptüm. Alnından da öptüm. Giyindim. Babamdan kalan son şeyi annemin sakladığı yerden aldım ve Mescidi Aksa ‘ya doğru yürümeye başladım.
Oraya varınca zalimlerin Mescidi Aksa’ nın etrafında dolaştıklarını gördüm. Kahkahalar atıyorlardı. Tekmeler atıyorlardı Mescidi Aksa’ nın duvarlarına. Müslümanların namaz kılmamaları için kapının önünde duruyorlardı. Oysa sabah namazı yaklaşmıştı.
Şehadet getirip babamın silahıyla onlara doğru hücum ettim. Birkaç zalimi öldürdüm. Bana doğru gelen mermilerin sayısı arttı. Vurdular beni. Bütün vücudumu kan kaplamıştı. Yere yığıldım. Mescidi Aksa’ nın minaresini görüyordu gözlerim. Kulağıma ezan sesi gelmişti o sırada. Beni huzuruna çağırıyordu Rabbim. Şehit olmuştum ben de babam gibi.
Ve anlamıştım o günün ne kadar yakın olduğunu...
ARZU KUREYŞİ 24.02.2025
Yürüyorum sokaklarında.
Her tarafımda yıkılmış evlerin görünüyor ki o günleri anlatan, simsiyah izler kalmış duvarlarında.
Ve solmuş bahçendeki çiçeklerin...
Yapraksız olmuş bu ağaçların. Gövdelerindeki yara izlerinden kan akıp kanla örtüyor toprağını.
Birde toprağın neler neler anlatıyor bana, ona baktığımda.
Bilir misin?
O günler aklıma gelsin diye bakmak istiyorum bir kere daha toprağına. Ama aylardır beni her şeyden nefret ettiren bir ses duyuyorum ki beni korkutuyor.
Toprağını koklamamı izin vermiyor bu ses.
Ama ben biliyorum.
Ne olursa olsun bir gün toprağına bakmaya gelecektir gözlerim.
Ve birden titretmeye başlatır içimi gördüklerim.
Keşke bir rüya olsaydı diye mırıldanırım içimden.
Ama gerçek...
Yurdum, ne olmuş toprağına böyle?
Bu yara izleri de ne için?
Sokağında oynayan o çocuklar neredeler?
Yurdum, toprağını kim kırmızıya boyamış?
Birde başımı her çevirdiğimde toprağın üzerinde ayak izleri görünüyor.
Kimindir bu ayak izleri?
Yurdum, bu ayak izleri ne kadar da zalim, değil mi?
Nerede bir kırmızı gül görmüşse üzerine basmıştır bu ayak izleri.
Ve belki de bu yüzden kırmızı olmuş toprağın.
Yurdum, gözlerimin önünde sunmuşlardı o sahneleri. Her saniyedeki kaybedilişle birlikte canlanan ümit sahneleriydi o sahneler. Yalnız Allah'ın merhameti o sahnelerin acısını dindirebilirdi.
Ben Osman, Filistin'in Gazze şehrinde doğdum ve yalnız 20 yıl bu şehirde yaşayabildim. Aslında daha fazla yaşamak isterdim. Ama o zalimlerin yüzbinlerce çocuğu şehit ettiklerini görünce zulmü durdurmak için canımı feda ettim. Filistin için, Gazze için, Mescidi Aksa için ve bütün Müslümanlık için şehit edildim. Ben yalnız bir kişi değilim. Ben şehit olan bütün gençlerin bir örneğiyim. Ben zalimlere karşı Allah yolunda savaşan o insanlardanım.
...........
O gün de şehit olmadan eve varmıştım. Beni her gördüğünde gülümseyen annemi gözyaşlarını silerken gördüğümde sordum:
-Anne, niye ağlıyorsun?
Annem konuşmadı. Her zaman olduğu gibi gülümsemesiyle bir şeyler anlatmak istemişti. Ama bu seferki gülümsemesi diğerlerinden farklıydı. Bu gülümseme acı doluydu.
-Kim şehit edildi?
Başımı okşadı annem. Yaşlı gözleriyle gözlerime saniyelerce baktıktan sonra titreyen bir sesle "Baban..." dedi.
Kalbime nüfuz eden bu cümleyi kaldıramadım. Evden çıktım.
Sokaklarda bir yandan koşarken bir yandan da "Baba" diye bağırıyordum. Aslında herkes bağırıyordu. Herkes sevdiğini arıyordu. Bende babamı... Bulamadım. Hiçbir sokakta göremedim.
Saatlerce süren arayışımdan sonra eve doğru zorla adım atmaya başlamıştım ki arkamdan beni çağıran bir ses duydum;
-Osman, Osman...!
Durup akmakta olan gözyaşlarımı sildim.
-Osman, iyi misin kardeşim?
Allah rahmet eylesin. Bu zalimlere karşı çok savaştı baban. Şehit olana kadar...
Babamın arkadaşlarından biriydi. Adı Kerimdi. 30_35 yaşlarında. Ağlayarak konuşuyordu. Ama her şeyi anlamıştım. Bazen sesler görüntülerden daha yıkıcı oluyordu. Bazı kelimelerin karşısında hiç bir silah savaşamazdı. Hiçbir kuvvet bazı kelimelerin yükünü kaldıramazdı.
-Babanın yolunu sen devam etmelisin Osman. Zaten bu zalimlerin insanlıktan bir anlayacakları yok. Çocuk, kadın; küçük, büyük demeden herkesi katlediyorlar. Hatta silahlarıyla ilk hedefledikleri çocuklar oluyor...
Hastaneleri bombalıyorlar, camileri bombalıyorlar, okulları bombalıyorlar. Daha çok insan öldürmek değil onlara göre daha çok Müslüman ölmüş oluyor. Onların istedikleri tam da budur Osman. Müslümanları yok etmek...
Dakikalar boyunca ikimiz de susmuş bir tek kalbimizdeki acıyı dindirmeye çalışıyorduk ki bir ses imdadımıza yetişmişti; ezan sesiydi. Ki Mescidi Aksa'dan işitiliyordu.
Duyuyor musun yurdum, ezan sesini?
Allah ü Ekber, Allah ü Ekber...
Evet, Allah büyüktür diyordu herkes bu ses duyulunca. Onun adaleti içindir ki sabır ediyoruz diyorlardı. Ve herkes o güne bekliyordu.
Ezanın sesi çok şey anlatıyordu.
Mutlu olduk. Yine de Rabbimiz merhametini üzerimize yağdıracaktı. Bizi huzuruna çağırıyordu.
"Allah Büyüktür." deyip kalktım. Namaz kılmak, bu dünyada o büyük zatın huzuruna son kez varmak için Mescidi Aksa ‘ya doğru yürümeye başladık.
Gece saatleriydi. İnsanlar çok yorgun görünüyordu. Kim bilir bugün kimler şehit edilmişti. Kaç çocuk...?
Kalbimden geçen kelimelerle duaya kapıldım. "Rabbim sen merhamet sahibisin. Bizi merhametinle teselli et. Bugün yetim oldum. Sen bilirsin daha kaç kişinin yetim olduğunu... Rabbim, bize güç ver. Kalbimizi merhametinle doldur. Bu soykırımcıları yok et Allah’ım. Onlara o gün koptuğunda şiddetli bir azap ver Allah’ım. Bunu yapacağını bilirim. Çünkü sen adalet sahibisin. Sen merhametlisin. Âmin."
Gazze'nin her köşesinden Mescidi Aksa ‘ya doğru yürüyor insanlar. Herkesin gözleri yaşlı ama bazıları hiç görünmüyordu. Oysa aramızdalardı. Şehitlerimiz...
Secdeye kapandım. Ağladım. Kalbim acıyordu, hızlanıyordu. O gün kopsun diye dua ediyordum. Çünkü Gazze çocuk mezarlığına dönüşmüştü. Çok zulüm görüyordu bu insanlar. Daha savaşın ilk günleriyken binlerce insan şehit edilmişti. Binlerce insan esir alınmıştı ve vahşice işkence ediliyordu. Anneler gözyaşı döküyordu. Herkesin kalbi yanıyordu. Ama herkes bu zorluğa karşı dimdik duruyordu. Dayanabilenler, dimdik durabilenler Allah'ın hesap gününün kopmasını bekliyorlardı.
Bir anda kulağımda bir ses yankılandı:
"Ceza gününün sahibi O'dur. O merhamet sahibidir. Onun merhameti olmazsa zalimler yüzünden yerler göklere yapışırdı. Bir "Ol" demekle her şeyi olduran Rabbin her şeyi görendir."
Secdeden kafamı kaldırdım. Bu cümlelerin acı dolu kalbime verdiği huzur hiçbir sözle tanımlanacak değildi.
Eve döndüm.
Bilir misin, yurdum?
Bu sokaklarda mermiler kalplere doğruydu.
Bu sokaklarda kimse kimseye acımadı o günler.
Bu sokaklarda, insana benzeyen insan dışı zalimler yürüdü.
Kalpleri yoktu o zalimlerin.
O günler bu sokakların çok şehidi olmuştu, yurdum.
Ama bu sokaklarda hep Allah'ın merhameti görünüyordu.
Görünecekti.
-Annem? İyi misin? Allah kabul etsin dualarını.
-Âmin yavrum.
-Ne dualar etmiştin Anne?
-Allahtan Mescidi Aksa'yı korumasını diliyordum.
-Allah, Mescidi Aksa'yı koruyacak Anne. Bize de güç verecek. Son nefesimize kadar Müslümanların ilk kıblesini, Peygamberin Allah’la buluştuğu yeri koruyacağız Anne. Ne olursa olsun Mescidi Aksa Müslümanlarındır. Gerekirse hepimiz şehit oluruz. Babamın şehit olduğu gibi...
Gözlerime uyku gelmiyordu. Önümde Kur'an-ı Kerim'i tilavet eden annemin sesini duyunca uyumuştum. Ve bir rüya görüyordum. Rüyamın içinde ise babam vardı. Küçükken babamla konuştuğumuzdan bir kesit gözlerimin önünü almıştı;
-Baba?
-Efendim.
-Kıyamet günü ne zaman?
-Onu Allah'tan başkası bilemez Osman.
-O gün nasıl bir gün baba?
-O gün iyi insanlar için güzel bir gündür inşallah. Zalimlerin ise ceza verileceği gündür. İnşallah.
-Baba?
-Efendim Osman.
-Allah niye böyle bir günün olmasını istedi ki? Sadece zalimlere ceza vermek için mi?
-Hayır yavrum. Rabbimiz çok merhametli. Her işin karşılığını o gün hesap eder. Yalnız o gün değil. Her gün Rabbimiz zalimlere ceza veriyor zaten.
-Nasıl baba?
-Onları şeytanın vesveselerinden kurtarmaz. Onlar ise günah işledikçe günah işlerler. Alçaldıkça alçalırlar. Ve cehennemin dibinde yer alırlar. Anladın mı Osman?
-Anladım Baba. O günü sabırsızlıkla bekleyeceğim.
-O gün çok yakındır babacığım.
Babamın söylediği son cümle defalarca tekrar edildi. O an gözlerimi açmıştım. Anneme baktım. Uyumuştu. Yaklaşıp elini doyasıya öptüm. Alnından da öptüm. Giyindim. Babamdan kalan son şeyi annemin sakladığı yerden aldım ve Mescidi Aksa ‘ya doğru yürümeye başladım.
Oraya varınca zalimlerin Mescidi Aksa’ nın etrafında dolaştıklarını gördüm. Kahkahalar atıyorlardı. Tekmeler atıyorlardı Mescidi Aksa’ nın duvarlarına. Müslümanların namaz kılmamaları için kapının önünde duruyorlardı. Oysa sabah namazı yaklaşmıştı.
Şehadet getirip babamın silahıyla onlara doğru hücum ettim. Birkaç zalimi öldürdüm. Bana doğru gelen mermilerin sayısı arttı. Vurdular beni. Bütün vücudumu kan kaplamıştı. Yere yığıldım. Mescidi Aksa’ nın minaresini görüyordu gözlerim. Kulağıma ezan sesi gelmişti o sırada. Beni huzuruna çağırıyordu Rabbim. Şehit olmuştum ben de babam gibi.
Ve anlamıştım o günün ne kadar yakın olduğunu...
ARZU KUREYŞİ 24.02.2025
FACEBOOK YORUMLAR