Arap dünyasında Türk imajı; Nereden nereye...
Arap dünyasında Türk imajı; Nereden nereye... Osman Özsoy [email protected] 15 Eylül 2011 Perşembe
Arap dünyasında Türk imajı; Nereden nereye...
2002 yılında Arap ülkelerinde yapılan bir araştırmada, en nefret edilen ülkeler sıralamasında Türkiye, İsrail'den sonra ikinci geliyordu. O kadar ki, Türkiye'nin Arap dünyasındaki imajı ABD'den bile kötüydü.
Ortadoğu halkları Türkiye'yi İsrail'in taşeronu, hamisi, en büyük destekçisi gibi görüyorlardı.
6 yıl arayla yaşanan iki olay bu kötü imajın silinmesinde hızla etkili oldu:
Bunlardan ilki, Türkiye'nin Irak'a yönelik müdahalesine imkan verecek 1 Mart 2003 tarihli tezkerenin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde reddi oldu.
Diğeri de, Başbakan Erdoğan'ın Davos toplantıları sırasında 29 Ocak 2009'da İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e "One Minute" demesi ve İsrail'in zalim yüzünü o sırada canlı yayın yapan kameraların önünde dünyanın önünde gündeme getirmesiydi.
Tezkerenin Meclis'te reddedilmesi, İsrail ve ABD'nin isteklerine Türkiye'nin boyun eğmemesi gibi algılandı. Demek ki gerektiğinde bu ülkelerin sınırsız isteklerine "hayır" denilebiliyormuş algısı hızla derinleşti. Bu durum Arap halkları arasından ciddi bir karşılık buldu.
Başbakan Erdoğan'ın 2009 yılı Ocak ayında Davos'ta İsrail Cumhurbakanı'na "One Minute" demesi ise, Türkiye'nin Arap dünyasıyla ilişkilerinde deyim yerindeyse tam bir milat oldu.
O kadar ki, 2009 yılı hac seyahatim sırasında boyu kısa olan bir gazeteci arakadaşım o izdihamda Hacerül Esved'e el sürmek isteyip de kalabalığı aşıp geçemeyince, yüksek sesle "One Minute" der. Derdini anlatmaya çalıştığı beden diliyle de 'izin verin de biz de bir elimizi sürelim' görüntüsü sergiler.
"One Minute" sözü zaten kalabalığın dikkatini çekmeye yeter. Sesin geldiği noktaya baktıklarında arkadaşımızın elinden tuttukları gibi Hacerül Esved'in yanına çekerler ve rahatlıkla temas etmesini sağlarlar. Ben bu olayı arkadaşın bizzat kendisinden o sırada dinlemiştim.
Bu arada geçtiğimiz günlerde Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Mustafa Yağbasan ve Abdulsamet Günek'in, "Arap Medyasında Türkiye'nin Değişen Siyasal Algısı" başlıklı makalelerini okudum. Araştırma 1 Ocak 2004 - 1 Nisan 2009 tarihleri arasını kapsıyor.
Araştırmanın evrenini ise Arap Dünyası oluşturuyor. Örnekleme Arap coğrafyası ve siyasal olarak önemli ülkeleri olan Suudi Arabistan, Mısır ve Suriye dâhil edilmiş. Ayrıca Körfez ülkelerinden Katar ve Lübnan gazeteleri ve Arap diasporasına ait İngilizce yayın yapan Londra merkezli gazeteler de taranmış.
Araştırmada; Syria Today, El Ehram Weekly, Şarkül el Aswat, Daily Star Lebanon, Alarabonline, Al Hayat gibi İngilizce yayın yapan gazeteler kullanılmış.
Değerlendirmeler sonunda; Türkler ve Araplar arasındaki imgelerin son dönemlerde değiştiği, Türk ve Araplar arasındaki imge ve algıların politik, sosyal ve ekonomik ilişkilerden etkilendiği, Türkler ve Araplar arasındaki karşılıklı olumlu imajın politik ilişkilere olumlu yansıdığı, en önemlisi de Türkler ve Araplar arasındaki algıların kronik olmadığı, dönemsel olarak imajların değişebilir olduğu, imajların oluşmasında medyanın önemli bir rol oynadığı, Türkiyenin son dönemdeki dış politik açılımının Araplar arasında olumlu algı ve tutumlara neden olduğu, Türkiyenin Arap dünyası üzerinde tarihsel ve coğrafi birliktelikten gelen bir gücünün olduğu tespit edilmiş.
Yukarıdaki araştırmanın yapıldığı tarihte İsrail'in Mavi Marmara'ya yönelik hunhar saldırısı gerçekleşmemişti. Bu saldırıdan sonra Türkiye'nin aldığı tutumun Arap dünyası üzerindeki daha büyük etkilerini Başbakan Erdoğan'ın şu an sürmekte olan Mısır, Libya ve Tunus'u kapsayan ziyaretinde görüyoruz.
Deyim yerindeyse Arap dünyası ayakta. Arap halkları Başbakan Erdoğan'ı görüp dokunabilmek için saatlerce yol kenarlarında, toplantıların gerçekleştiği binaların etrafında bekliyorlar. Dünya televizyonları bu ziyareti yakından izliyorlar. Bu yayınların da etkisiyle Türkiye'ye yönelik sempati algısı giderek derinleşiyor.
Nitekim Türkiye Siyasi Etütler Vakfı'nın (TESEV) 25 Ağustos ve 27 Eylül 2010 tarihleri arasında ikincisini yaptığı "Ortadoğu'da Türkiye Algısı" araştırmasında da, Türkiye'ye olan sempatinin bir önceki yıla göre yüzde 75'ten yüzde 80'e yükseldiği görülmüştü.
Dikkatinizi çekerim, araştırmanın yapıldığı zaman aralığında, yani bir önceki yılın yaz mevsiminde, 'Arap Baharı' denilen süreç başlamamıştı. Başbakan Erdoğan'ın Arap ülkelerinde dalga dalga yayılan kitlesel olaylar karşısında aldığı tutum ve yaptığı açıklamaların oluşturduğu etki, yukarıda verilen oranları daha da artırmış olması imkan dahilinde.
Ben bu süreci, bundan sonraki safhaları da iyi yönetilebilirsek ülkemiz, milletimiz ve insanlık adına hayırlı görüyorum.
İsrail'i küstürürsek ne gibi fatura çıkar endişesi yaşayanlara da, dostluğundan bugüne kadar ne hayır gördük ki, düşmanlığından çekinelim bakış açısını öneriyorum.
Her işin odağına önce insanı koyunca, tüm dünyada insanca yaşamın önündeki engeller giderek azalacaktır. Ben Türkiye'nin şu anda tüm dünyaya böylesine insani ve ahlaki bir mesaj verdiğini düşünüyorum.
yenişafak
FACEBOOK YORUMLAR