Anne Bir ,Vatan Yegane:Ötkir HAŞİMOV

Anne Bir , Vatan Yegane Ötkir HAŞİMOV Özbekistan Halk Yazarı

Anne Bir ,Vatan Yegane:Ötkir HAŞİMOV
03 Ekim 2011 - 21:15

 Bugünün Önemi

Bugün okulda okuyan çocuğa

Nevruz nasıl bir bayramdır,

diye sorarsanız, güzel, mutluluk

veren bir bayram olduğunu,

evinde sebzeli börek, mahallesinde

sümelek pişirildiğini, sokak

ve meydanlarda türlü eğlencelerin

düzenlendiğini sevinçle

anlatır. Bir vakitler Nevruz bayramının

yasaklandığını söylerseniz,

çocuklar hayret içinde kalırlar.

Bugün lisede okumakta olan

gençlerden Emir Timur kimdir?

diye sorarsanız, o büyük komutan,

devlet adamı, kültürümüze ve

medeniyetimize büyük hizmetleri

olan atamız, diye öğünerek cevap

verir. Bir zamanlar bu şahsiyetin

adını anmak hiç mümkün

değildi, derseniz inanmaz.

Bugün üniversite öğrencisine

ekoloji nasıl bir olay diye, sorarsanız,

bir uzman gibi düşüncesini

bilimsel esaslara dayanarak anlatmaya

çalışır. Geçen (XX.) yüzyılın

ikinci yarısında ekolojik facia

olduğunu, Aral denizinin ölüm saçan

bir alan haline geldiğini, ayrıca

Özbek halkının omuzlarına

ağır yük yüklenerek pamuk ekmeye

mecbur edildiğini anlatırsak

hayretler içinde kalır.

İlkokul öğrencisinden üniversite

öğrencisine kadar olan herkes

Özbek dilinin zenginlikleriyle

öğünürler, ayrıca onlar birkaç

yabancı dil de bilirler. Yakın geçmişte

türlü sohbetlerde Özbek

dilinde konuşma bir tür aşağılık

olarak kabul edilirdi. Ülkedeki

meydan, sokak, park, sinema ve

tiyatro isimlerinin Rusça olduğunu

söylediğinizde de öğrenciler

hayrette kalmaktadır.

Çok tekrarlanan bir sözü ben

de tekrarladığım için özür dilerim.

XX. Asırda bizim için çok

önemli tarihi bir olay meydana

geldi. Bu - Özbekistan’ın bağımsızlığına

kavuşmasıydı. Bağımsızlık

olayı ecdadlarımızın büyük

arzusuydu. Bundan dolayı biz

Özbekistan’ın bağımsızlığını büyük

bir milli bayram diye sevinçle

kutlamaktayız. Özbekistan’ın

bağımsızlığına kavuştuğuna uzun

zaman geçmedi. Tarih için kısa

bir süre sayılan bu zaman diliminde

büyük değişiklikler oldu.

Bir zamanlar “Agrar Respublika”

(Ziraat Cumhuriyeti) diye ad verilen

yurdumuzda teknoloji hızla

gelişmeye başladı. Şehirlerimiz

kısa zamanda eskisiyle mukayese

edilmeyecek şekilde gelişti

ve güzelleşti. Bir vakitler yabancı

bir ülkeye bir haftalığına turist

olarak gitmek, aya gitmeyi arzulamak

gibi bir şeydi. Bugün Özbek

halkı dünyanın her bir ülkesine

gidebilmekte. Hatta oralarda

okuma ve çalışma hakkına da sahiptir.

Tarihimiz, dilimiz ve manevi

değerlerimiz tekrar önem kazandı

ve hak ettiği yere kavuştu.

Tarihe Bir Göz Atalım

Kutsal ülkemiz Turan zeminin

başından türlü zorluklar geçti.

İskender baskını, Arap istilası...

Bir çift ağaç ekmeyi bilmeyen, bir

külübe dahi kuramayan vahşi Moğollar

güzel ülkemizi istila ederek

güzel şehirlerimizi harabeye

çevirdi, binlerce kitaplarımızı ateşe

verdiler. Allah’ın bir lütfü olarak

bu kutsal topraklarda doğan

büyük hükümdar Emir Timur ve

onun yetiştirdiği evlatları döneminde

başından türlü zorluklar

geçiren Turan zemini çok gelişti.

Güzel imar edilen şehirler, tarihi

abideler inşaa edildi. Devlet

adalet ile yönetildi, bilim ve teknik,

edebiyat, sanat ve medeniyet

çok gelişti. Ne yazık ki, orta çağdan

sonra taht için yapılan kavgalar

uzun yıllar devam etti. Bu yüzden

devlet ve ülke eski gücünü

kaybetti.Bir zamanlar Avrupa’ya

pencere açan Petro’nun evlatları

bu sefer Asya’ya kapı açmayı

gaye edindiler. Önce Hazar Denizi

yoluyla Hive Hanlığı’na doğru

yürüyüş yapmayı planladılar. Fakat

çöllerden geçmenin ne kadar

zorluklarla dolu olduğunu görerek

bu yoldan vazgeçildi. Kazak

sahralarına yöneldiler. İlk önce

Kazakistan işgal edilerek, bugünkü

Özbekistan’a gözlerini diktiler.

Böylece Taşkent yolu onlara

açılmış oldu.

Aradan elli yıla yakın bir zaman

geçtiğinde, yani XIX. Asrın

altmışlı yıllarında Çernyaev’in

modern silahlarla donatılan birliği

aynı yollardan geçerek Taşkent’e

doğru yol alır. Şehri kuşatarak su

yollarını keser. Sıcak yaz günlerinde

bir damla suya muhtaç olan

şehir halkı 40 gün mücadelesini

devam ettirir. Çernyaev ve kuşatmaya

katılanların verdiği bilgiye

göre, halk kazma, kürek ve ilkel

silahlarla topa karşı mücadele

eder. Şehir 40 gün süren silahlı

mücadeleden sonra Ruslar tarafından

kanlı şekilde işgal edilir.

Çernyaev barış anlaşmasına

imza atılmadığı takdirde, şehrin

bütün mahallelerinin topa tutulacağını

ilan eder. Barış anlaşmasında

şehir halkından aşırı derecede

isteklerde bulunduğundan

imza edilmesi hayli gecikir. Uzun

yıllar ülkeyi Rus Çar yönetimi sömürmeye

devam eder.

Ekim devriminden sonra

Taşkent’te kurulan hükümet heyetindeki

mahalli milletvekilleri

horlandı ve aşağılandı. Türkistan

halkının gelenek, görenekleri

ve hayat tarzı dikkate alınmadı

ve önemsenmedi. Bu durum

karşısında Türkistan halkı Aralık

1917 yılında Kokand şehrinde

özerk hükümetini kurduğunu

ilan etti. Ne yazık ki halka birbirinden

güzel vaatler veren Bolşeviklerin

gerçek yüzü burada da

ortaya çıktı.

Kokand muhtariyet hükümetini

Bolşevikler üç ay içinde yok

ettiler. Halbuki Muhtariyet Hükümeti

Özbek, Rus, Kazak, Tacik,

Tatar ve Yahudi vekillerden ibaret

idi. Bundan maksat ülkede demokratik

esaslarda, eşit şartlarda

dengeli bir hükümet kurmaktı.

Ne yazık ki Bolşevikler verdikleri

vaatlerinde durmayarak Kokand

Muhtar Hükümetini Şubat

1918 yılında acımasız şekilde yok

ettiler. Kokand şehrindeki silahlı

çatışmalarda Bolşevikler binlerce

insanı acımasız şekilde öldürdü.

Kokand etrafındaki Andican, Namangan,

Margilan, Fergana şehirleri

ve oraların köyleri yağmalandı

ve ateşe verildi.

Boş Gayeler

İç savaşlar ve milli bağımsızlık

mücadelesi bitmeden toplu

katliamlar ve sürgünler başladı.

1920 ve 1930 yıllar arasındaki

toplu katliamlarda halkın en aydın

kesimi, yani alim, yazar, ulema,

şair ve devlet görevlileri “Halk

düşmanı” diye ilan edildi. Onların

çoğunluğu Bolşeviklerin yalan

ve uydurma vaatlerine inananlardı.

Halkın kalbinde yer alan eserler

yazan Abdullah Kadiri ve Abdulhamit

Süleyman Çolpan gibiler

“Halk Düşmanı” olarak tanımlandı

ve idam edildi.

1979 yılında Sovyetler Birliği

Afganistan’a asker gönderdi.

Bahane hazırdı, “ Güney komşumuzda

yapılan Savr Devrimi’ni

desteklememiz gerekti.” Gerçekte

ise bu hakiki kanlı savaşın

başlamasıydı. Kısa zamanda eline

zorla silah verilerek “uluslararası”

borcu yerine getirmeye giden

gençlerimizin cesetleri demir

tabutlarda gelmeye başladı.

Ecdadlarımızın kemiklerinin

yattığı yere savaşmaya gönderilen

gençlerimizin pek çoğu helak

oldu.

Bağımsızlık Esintileri

Haziran 1989 yılında İslam

Kerimov’un Özbekistan Cumhurbaşkanı

olmasıyla siyasi durum

değişmeye başladı. İlk iş olarak

pamuk sorununu ele alarak halletmeye

çalıştı. Aradan çok geçmeden

yönetim halka yayınladığı

mesajda: “İftiharla söylemek

mümkün ki, uluslararası toplum

önünde olduğu gibi, ülke önünde

de Özbek halkının yüzü ak ve

gönlü temizdir.” diye kaydedilir.

Temmuz 1990 yılında Moskova’da

Komünist Partisi’nin 28. kurultayı

yapıldı. Kurultayda Aral Denizinin

facialı durumu, Aral’ı bu duruma

düşmesine pamuk tarlalarına

aşırı derecede su verilmesi

sebep olduğu ifade edildi. İslam

Kerimov, Aral’ın kurtarılması gerektiğini

dile getirdi. Kazakistan

bu teklifi destekledi.

31 Ağustos 1991 tarihi Özbekistan

için çok önemli bir gündür.

O gün Özbekistan tarihinde altın

harflerle yazılmıştır. Ülke bağımsızlığına

kavuşmuştu. Birleşmiş

Milletlerde Özbek bayrağı dalgalanmaya

başladı. Ecdadlarımızın

bin yıllık arzusu gerçekleşti.

Halkımızın dini ve milli bayramları

kutlanmaya başlandı. Kurban

ve Ramazan bayramlarını kutlamak

resmen kabul edildi.

Kutsal kitabımız Kuranı Kerim’in

Özbekçe meali yayımlandı. İmam

Buhari, Buhavaddin Nakşibendi,

Gicduvani ve Tirmizi gibi din alimlerinin

adları yüceltildi. Onların türbeleri

restore edildi. Taşkent İslam

medeniyetinin merkezi olarak ilan

edildi. Başkentte İslam Üniversitesi

açıldı.

Özbekistan bağımsızlığına

kavuştuğuna tam 20 yıl oldu. Bu

kısa dönemde Özbekistan’da büyük

değişiklikler olduğunu görmek

pek ala mümkündür. Bunları

bir bir sıralamak için hayli zaman

gerektir. Özbekistan yöneticilerini

tebrik eder, bağımsızlığın ebediyete

kadar sürmesini dilerim.

“Özbek Edebiyatı ve Sanatı”

22 Nisan 2011-Taşkent

Özbekçeden aktaran: Çağatay Koçar

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum