Anlam ve endişe arasında insan

Erol Göka, nasıl bir insan olmalı, ömrümüzü neye vermeli, nasıl yaşamalıyız gibi soruları ele alarak insanın özünü belirlemesine kılavuzluk ediyor.

Anlam ve endişe arasında insan
24 Eylül 2019 - 21:45

“Anlamını arayacağımız âlemde bir eksik yoktur; 

sadece âlem de insan da 

ziyadesiyle karışıktır.”

Erol Göka 

Hayat bir anlamlar yumağıdır, nerede nasıl karşımıza çıkacağını bilemeyiz. Kimi zaman hayatımıza temas eden küçük bir dokunuşta derin bir tefekküre dalıp onun bize ne denli tesir ettiğine şaşırıp kalırız. Kimi zaman da büyük anlamlar verdiğimiz beklentilerimiz gerçekleştiğinde aslında düşündüğümüz kadar önemli olmadığını görürüz. Ama yine de yaşantılarımıza temas eden bu anlamları aramaktan vazgeçmeyiz. Zira bir şeylere anlam verdiğimiz ölçüde yaşıyoruz. 

Her anlam arayışımız beraberinde bir ilgiyi, bir ilişkiyi talep eder. Kısacası “anlam arayışı” bizden dünya ile bir ilişki veya ilişkiler ağı kurmamızı ister. Çünkü anlam kendini, dünyasallığımızla kurduğumuz yaşantılarda ortaya çıkarır. Ve sadece bir anlam kırıntısı bile deneyimlediğimizde, yaşıyor olduğumuzu öyle güçlü bir şekilde hissederiz ki tüm endişelerimiz o anda boşa çıkar. Ve böylece anlarız ki aslında her ilgi beraberinde bir anlam getirdiği gibi bir endişe de getirir. Öyle bir endişe ki hayatımızın her anında karşımıza çıkar, yakamızı bırakmaz. Sadi Şirazî’nin dediği gibi “İnsan bir damla kan ve bin endişeden ibarettir.” İşte sarıldığımız her anlam hayatımıza dair yaşadığımız endişelerin bir kısmını berhava eder. Tam da bu yüzden Erol Göka, Hayatın Anlamı Var mı? eserinde “İnsan anlamlarla endişeler arasındadır,” der. 

ÖMRÜ NEYE VERMELİ?

Günümüzün endişe toplumunda her gün nihilizmin kucağına biraz daha itiliyoruz. Hemen her şeyin gittikçe anlamını yitirdiği bir dünyada, hemen her gün yeni bir endişe daha giriyor hayatımıza. Nereye gidersek gidelim dünyasallığımızı yanımızda taşırız, o yüzden endişelerimiz ve anlam verdiklerimizle dirsek temasındayız hep. Demek ki kaçarak onlardan kurtulamayız. Bizim bir irademiz var ve tercihlerimiz bizi biz yapıyorsa o halde her ne yapıyorsak ve nasıl eyliyorsak iki defa düşünmek gerekir. Erol Göka, “ Hayat ve İrade” isimli birinci bölümde tam bu konu üzerinde durur. Bizim bir irademiz var ve ihtiyaçlarımıza, arzularımıza, taleplerimize yönelirken irademizi kullanıyor muyuz, yoksa dış etkilerin sapmalarına mı uğruyor? “Hayat ve Anlam” ismini taşıyan ikinci bölümde ise hayatın anlamı sorunsalını daha geniş bir perspektifte tartışmaya açıyor. Hayatın da insanın da anlaşılması çok zor, ikisi de öylesine karmaşık ve değişkenler ki ne zaman bir tanıma sokulsa hemen yeni bir forma bürünebiliyor, diyor Göka. Bu noktada iradenin hayati bir önemi ortaya çıkmakta; zira tüm anlam tercihlerimizi irade sayesinde yapıyoruz. Böylece iradenin anlam arayışımızdaki temel kavram olduğunu görüyoruz. “İyi Hayat Nedir?” adlı üçüncü ve son bölümde Göka, nasıl bir insan olmalı, ömrümüzü neye vermeli, nasıl yaşamalıyız gibi soruları ele alıyor. Hiç ölmeyecekmiş gibi çalışıp, şimdi ölecekmiş gibi bir maneviyatla hareket etmenin diyalektiğini Kant’tan Heidegger’e kadar birçok düşünüre başvurarak hayatın bir amacı olduğu ve bu amaçta kendi özünü bulduğunu ustaca ortaya koyuyor. Değil mi ki “insan bir imkânlar bütünüdür ve her durumda bir seçim arifesindedir. İnsan sürekli seçim yaparak nasıl olduğunu, dolayısıyla özünü kendi belirler.”

Kaynak: Star Gazetesi https://www.star.com.tr/kitap/anlam-ve-endise-arasinda-insan-haber-1479906/

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum