ALLAH'A İMANIN PSİKOLOJİK ARKA PLANI - Yazan: Prof. Dr. Nurullah Çetin

ALLAH'A İMANIN PSİKOLOJİK ARKA PLANI - Yazan: Prof. Dr. Nurullah Çetin
08 Kasım 2019 - 18:46 - Güncelleme: 08 Kasım 2019 - 18:51

ALLAH’A İMANIN PSİKOLOJİK ARKA PLANI - Prof. Dr. Nurullah Çetin

İslam’ın tanımladığı ve önerdiği Allah’ın varlığına, birliğine, tek güç sahibi oluşuna, bu dünya ve öte dünyaya hükmedici gücüne, zamanın, mekanın, varlığın her şeyin tek sahibi oluşuna, her şeyi biliyor oluşuna iman etmenin insanda ürettiği psikolojik rahatlamanın yerini başka hiçbir şey tutmuyor.

Çünkü Allah’ın dışında başka bir değere, varlığa, kavrama, düşünceye, felsefeye sığınma ve güvenme, insanda tam bir hayal kırıklığı meydana getiriyor ve insanı ayazda öylece bırakıveriyor. Çünkü Allah’ın dışında her varlık, düşünce, felsefe ve değer geçicidir, yok olucudur, ömürlüdür, eksiktir, zaaflarla doludur ve bu yüzden bu eğreti, fanî değerler, insanı her zaman yarı yolda, buz gibi bir soğuk boşlukta bırakır.

Her türlü olumsuzluğa ve isteğe karşı sığınılacak tek güvenli liman Allah’tır. Zira Allah’a inanıyor olmak ve onun belirlediği programa göre bir hayat yaşamak, insanda sonsuz bir rahatlık ve güven oluşturuyor. İnsanın ulaşmak istediği en büyük ve en önemli değer, tam bir güven içinde sonsuza dek rahat ve mutlu bir hayat yaşamaktır. Bunu sağlayacak tek güç var; o da Allah’tır.

İnsan ya Allah’a tabi olur; hayatı düzene girer, ya nefsine, egosuna tabi olur; dağılır, serserileşir, süfli, rezil, tensel zevklerinin peşinde kölece bir hayat yaşar, ama hiçbir zaman mutlu olmaz. Çünkü ayıkınca anlar ve bilir ki, Tanrı tanımaz bir nefsin sürüklediği bütün maddi, tensel hazlar, eğlenceler, oyalanmalar, dünyalık değerler, sınırlı, süreli bir hayat vaadinden öteye geçemez. Etkisi ve varlığı ortadan kalkınca, geriye onulmaz bir acı, tedavi edilmez bir yara bırakır. Ve kişiye hiçbir zaman cevabını alamayacağı “peki bundan sonrası ne?” sorusunu sordurur.

Bu soru, tanrıtanımaz kişinin ensesinde sökülemez bir kene gibi durur ve onu yer bitirir. Sonrasına dair, dünya sonrasına dair tatmin edici, güven verici bir açıklaması olamayan her felsefe, kişiye kan kusturan bir zehirdir.

Allah’sız bir hayat, iyi düşünülürse korkunç bir trajedidir. Trajedi, kişinin arzusuyla dış dünya realitesinin çatışması ve bundan kendisini teselli ve ikna edecek bir çözüm üretememesi halinde ortaya çıkan acıklı sonuçtur. Arzu edilen şey, sonsuza dek var olmak ve yaşamak, Allah’sızın realitesi ise hayatın ölümle biteceği.

Allah’sızın buradan kendisini teselli edecek bir çözüm üretmesi hem imkansız, hem de anlamsız. Sadece kendisini aldatan ve oyalayan bir şeyler geveleyebilir. Allah’sız kişi, hayata iki türlü yaklaşır: Ya ölümünden sonra bu dünyada kalıcı bir eser ve iz bırakarak hayata anlam yüklemeye ve ölüm gerçeğini böyle yenmeye, bırakacağı eserle yetinip onunla mutlu olmaya çalışır, ya da hayata bir anlam katmadan imkanları oranında eğlenceli bir hayat yaşamaya çalışır.

Ama her iki yol da kişiyi bir çıkmaza, bir trajediye getirip bırakır. Şu soru kişiyi hiçbir zaman bırakmaz: “Ölümden sonra ben ne olacağım? Ölüm sonrası kapkaranlık bir hiçlikse o zaman bu dünyada yaşanan eğlenceli hayatın ya da eser bırakmak için yaşanan hayatın bir anlamı kalmıyor. Eğer ahiret yoksa çok çok büyük bir yatırım olan dünyanın da bir anlamı kalmıyor.

Yaşanan hayata anlam katan tek değer, ölüm sonrası bizi tatmin edecek olan sonsuz bir güzellik ve mutluluk hayatıdır. Bu konuda cevabı ve önerisi olan tek sistem vardır o da İslam’dır.

Allah’a iman, her türlü acıyı azaltır, her türlü olumsuz duruma karşı teselli üreten sağlam bir kaynaktır. İnsanın bu dünyadaki acılarına, eksikliklerine, çaresizliklerine Allah’tan başka cevap verebilecek hiçbir kaynak yoktur. Mesela en sevdiği birinin ölümü karşısında kişiye Allah’tan başka teselli verecek hiçbir felsefe ya da nesne yoktur. Ölümü tam bir kayboluş olarak algılayan kişinin çok sevdiği birinin ölerek yok oluşuna, hiçlik karanlığına gömülmesine tahammül etmesi çok zordur.

Allah’a iman ise kişiye şunu söyletir: “O gitti amma bir süre sonra ben de onun gittiği yere gideceğim ve sonsuza dek onunla birlikte yaşayacağız. Dolayısıyla ayrılığımız kısa sürelidir.”

Materyalistlerin “hayat maddi anlamda bir döngüdür, madde yok olmaz, şekil değiştirerek devam eder” düşüncesi aslında gizliden gizliye hayatın sonsuz olması gerektiğine, insanı ancak sonsuzluğun tatmin edeceğine olan inanma ihtiyaçlarıdır. Bu ihtiyacı akla ve mantığa uygun ve somut olarak sadece İslam karşılıyor.

En büyük hazinemiz Allah’a imanımızdır. Ne büyük nimet!

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum