Ahmet SEVGİ: Garîbî Tezkiresi...

Ahmet SEVGİ: Garîbî Tezkiresi...
19 Eylül 2021 - 16:34

Yakın tarihe kadar Anadolu’da ilk  “şu’ara tezkiresi” (şairlerin biyografileri) yazan şairler sırasıyla Sehî, Latîfî ve Âşık Çelebi olarak biliniyordu. Ancak, Dr. H. M. Sadîk 2003 yılında Tahran’da “Dîvân-ı Garîbî ve Tezkire-i Mecâlis-i Şu’arâ-yı Rûm”  adlı bir eser yayımlayarak Anadolu’da yaşayan şairlerle ilgili yazılmış yeni bir tezkireden bizleri haberdar etmiş oldu.

Türkiye’de söz konusu “tezkire” yi sunduğu bir tebliğle (“16. Asırda İran-Türk Coğrafyasında Osmanlı Sahası Şairleri Hakkında Yazılan Bir Tezkire”, G.Ü.I. Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu, Ankara 2005) İsrafil Babacan tanıtmıştır. A. Atilla Şentürk ve Ahmet Kartal da “Eski Türk Edebiyatı Tarihi” (Dergâh Yayınları, İst. 2007, s. 382-389) adlı eserde, İsrafil Babacan’ın tebliğini (“Bu tebliğini kullanmamız için izin veren değerli meslektaşımız İsrafil Babacan’a teşekkür ederiz” notunu düşerek) hiçbir tenkide tabi tutmadan -hemen hemen- aynen yayımlamışlardır. (Mukayese için bkz. İsrafil Babacan, “16. Asırda Osmanlı Sahası Şairleri Hakkında Yazılmış ’Tezkire-i Mecâlis-i Şu’arâ-yı Rûm’Adlı Tanınmayan Bir Tezkire”, Bilig, Kış/2007, Sayı: 40, s. 1-16.)

“Eski Türk Edebiyatı Tarihi” yazarlarını zan altında bırakmamak için bir örnek sunalım. İsrafil Babacan’ın mezkûr makalesinde şu ifadeler yer almaktadır: “Eser tek bölüm halindedir. Ancak Hikmetî maddesinde (Garîbî: vr. 164) şairden fasl-ı sânîde geniş olarak bahsedileceğinin söylenmesi,  eserin başka bölümlerinin de var olabileceğini ya da yazılmasının plânlandığını düşündürmektedir.” (s. 9) Bu ifadeler “Eski Türk Edebiyatı Tarihi” ne şu şekilde girmiştir: “Eser her ne kadar tek bölüm hâlinde tertip edilmiş gibi görünse de, Hikmetî maddesinde (vr. 164) şairden “fasl-ı sânî”de geniş olarak bahsedileceğinin söylenmesi aslında tezkirenin başka bölümlerinin ya var olabileceğini yahut da yazılmasının planlandığını göstermektedir.” (s. 387) Garîbî Tezkiresi’nin de yer aldığı yazmanın 323. (vr. 164) sayfasına baktığımızda “... Nâ-murâdlığı ahvâli fasl-ı sâlisde şerh olundı” ifadesini görmekteyiz. Yani iktibas ettiğimiz örneklerde olduğu gibi ibare “fasl-ı sânî” değil, “fasl-ı sâlis” şeklinde geçiyor. Peki, hata nereden kaynaklanmaktadır?.. Eserin, Dr. H. Muhammed Sadîk neşrine bakıyoruz: “Nâ-murâdlığı ahvâli” fasl-ı sânî “de şerh olundu.” (s. 230) Anlaşılıyor ki İsrafil Babacan her ne kadar “yazma”yı kaynak olarak gösteriyorsa da matbû nüshadan faydalanmış, dolayısıyla Dr. Sadîk’ın hatası tekrarlanıp gitmiş...

Mesleğimiz gereği “Garîbî Külliyâtı” nın hem “yazma”sını hem de “matbû” sunu İran’dan getirtip incelemiş, özellikle “Garîbî Tezkiresi”nin sağlam bir neşrinin yapılması gerektiğini meslektaşlarımıza zaman zaman söylemiştik.

Geçen gün Dr. İsrafil Babacan tarafından adı geçen eserin yayımlanmış olduğunu gördüm. (Dr. İsrafil Babacan, Tezkire-i Mecâlis-i Rûm, Garîbî Tezkiresi, Vizyon Yayınevi, Ankara 2010, VIII+104 s.) Eseri inceledim, Dr. İsrafil Babacan, makalesindeki hataların birçoğunu düzeltmiş. Yalnız, daha düzeltilmesi gereken noktalar var. Bir katkı olması bakımından bir-iki hususa işaret edelim:

1- “... Sehî Tezkiresi’nin 1538 yılında yazıldığı düşünülürse, Garîbî’nin tezkiresi, edebiyatımızda Osmanlı sahası şairleri hakkında yazılan ilk şair tezkiresi olma özelliği kazanmaktadır.” (s. 39) Bu ifadeyi biraz iddialı görüyoruz. Şöyle ki; Garîbi, Deli Birader maddesinde onun Mekke’de öldüğünden bahsediyor. (s. 98) Deli Birader’in (Gazâlî) 1534-35’te Mekke’de öldüğü bilindiğine göre bizce Garîbî Tezkiresi Sehî Tezkiresi’nde nsonra yazılmıştır. (Sehî Tezkiresi’nde (s. 87) “Gazâlî”nin hâlen sağ olduğunun ifade edilmesi de bu konuda bir ipucu olabilir.)

2- Eserin Mevlânâ maddesinin son beyti (s. 67) eksik ve yanlış okunmuş. Doğrusu şöyle olacak: “Dınma gözet bakma çeler buşma hîç//Rind-i cihân ol yüri dokunma giç.” Bu Türkçe beyitlerin Mevlanâ’nın olma ihtimâlinin çok zayıf olduğunu da belirtelim. (Nitekim bu beyit Rûşenî Dîvânı’nda da geçmektedir.)

3-  “Ahmet Paşa” maddesindeki okunamayıp (....) şeklinde boş bırakılan yer “Ve yakûlü’l-kâfiru yâ leytenî küntü türâbâ” olacak...

Takdir edersiniz ki bu sınırlı sütunda ancak bu kadar katkı sağlanabilir. Bu vesîle ile Garîbî Tezkiresi’ni araştırmacıların istifâdesine sunan Dr. İsrafil Babacan’ı kutluyoruz...

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/yazarlar/tum-yazarlar/


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum