Ahmet Hikmet Müftüoğlu-Gönül Hanım Romanı

Üsteğmen Mehmet Tolun, Birinci Dünya Savaşı’nda Doğu cephesinde iken, küçük bir kuvvetle gece keşfe çıkar ve yanlışlıkla Rus mevzilerine fazla sokulur. Karşılıklı ateş sırasında dizinden yaralanarak Ruslara tutsak düşer.

Ahmet Hikmet Müftüoğlu-Gönül Hanım Romanı
17 Ağustos 2021 - 10:49

Önce Kafkasya’ya, sonra Hazer denizinde ıssız bir adaya, daha sonra da Uralların doğusunda İrbit şehrine sürülür. Oradan, Sibirya’da Krasnoyarsk şehrinin yakınındaki bir tutsak kampına gönderilir.
Harp Okulunda Rusça okumuştu. Tutsak iken Rusçasını ilerletti. Kampta Alman, Avusturya, Macar subayları vardı. Alman subaylarından Almanca da öğrendi.
Bir gün şehre indiğinde, lokantada Ali Bahadır Kaplanof ve kız kardeşi Gönül Hanım Kaplanof’la taraştı. Soyadlarının neden “Kaplanoğlu” değil de “Kaplanof” olduğunu sordu. Bu uyarma üzerine, Gönül Hanım, kartındaki “Kaplanof’u çizerek “Kaplanoğlu”yazdı.
Kaplanoğulları, Sibirya’nın tanınmış ailelerindendi. Bahadır Bey’in babası Selim Bey’in üç kereste bıçkı tezgâhı, bir de ayakkabı fabrikası vardı. Oğlu Bahadır Bey üniversiteyi bitirmişti. Deri ticaretine başlamış ve iki tabakhane açmıştı. Gönül Hanım da hastabakıcı okulunda okumuş ve diploma almıştı.
Lokantada Türklerin tarihi, uygarlıkları, ortaya koydukları ölümsüz eserler üzerinde konuştular; bunları Türk bilginlerinden değil, yabancı­lardan öğrendiğimiz noktası üzerinde durdular. Yabancı bilginler ne denli çalışsalar ve iyiniyetli olsalar da bir Türk gibi duyamaz, düşünemezlerdi. En iyisi, eski Türk uygarlığının kurulduğu çevreleri Türk bilginleri gezmeli, incelemelerde bulunmalı ve dünyaya tanıtmalı idiler.
Bu işi, içinde kendilerinin de bulunduğu, Mehmet Tolun’un başkan­lığındaki bir heyetin yapmasını önerdiler. Aman Mehmet Tolun tutsaktı. Kamptan dışarı çıkması izne bağlı idi. Kaplanoğlu kardeşler, işin bu yanını kendilerine bırakmasını söylediler. Bahadır Bey bir yolunu bulacak, kamptan sık sık dışarı çıkmasını sağlayacak, bu çıkışlar sırasında bilimsel gezi hazır­lıklarını yapacaklardı. Mehmet Tolun, bu ilk Türk tarihi ve bilimsel gezisini yapacak heyete “Gönül Hanım Heyet-i Seferiyesi” adını verdi.
Mehmet Tolun, Türkologların eserlerini incelemeğe başladı, notlar aldı. Kamptaki bir Macar (Kont Beyla Ziçi) da onlara katılma isteğinde bulundu. Onu da aralarına aldılar. Macar subayı Fransızca ve Rusça bilir, Almancayı da anlardı. Macaristan’da soylu bir ailedendi.Gizli çalışmalar sonunda bütün hazırlıklar tamamlandı, gerekli belgeler alındı. Dört arkadaş, bir gece, trenle Orta Asya’ya doğru yola çıktılar. Amaç, Göktürk Yazıtları’nın bulunduğu yere ulaşmaktı. İçlerinde en sevinçli olanı Mehmet Tolun’du. “Çünkü hiçbir Osmanlı Türk’ü kendisinden önce böyle bir sergüzeşte atılmamıştı. Bu koca millette bir maksad-ı fenni uğrunda seyahat eden ilk kâşif kendisi olacaktı.”
On gün yol aldılar. Tren yolundaki son istasyona gelince eşyalarını hayvanlara yüklettiler. Selenga nehri vadisinden güneye doğru yöneldiler. On beş gün sonra Kiyahta şehrine geldiler. Burası Çin Moğolistan’ı ile Sibirya sınırı arasındaki son duraktı.
Kiyahta’da birkaç gün kalıp dinlendiler. Oradan da “eski Türklerin Arz-ı Mukaddes’i olan Orhun vadisine” ulaşmak üzere yola düştüler. İki aylık uzun bir yolculuktan sonra, Göktürk Yazıtları’nın bulunduğu yere geldiler. Sonsuz sevinç içindeydiler. Bir süre kalarak çalıştılar, incelemeler yaptılar, notlar aldılar.
Yolculuk sırasında Gönül Hanım’la Mehmet Tolun arasında, birbirlerine karşı yakın duygular uyanmıştı. Bir gün bu durum su yüzüne çıktı; nişanları yapıldı.
İşleri bitmişti. Dönüş yolu başladı. Bahadır Bey’le Gönül Hanım İran üzerinden Rusya’ya, Mehmet Tolun ile Macar Kontu da Türkiye’ye geldiler. Kont, İstanbul’da Mehmet Tolunlarda konuk kaldı. Oradan da Macaristan’a gitti. Mehmet Tolun da askerlikten ayrıldı, ticarete başladı. Bahadır Bey’in gönderdiği kürkleri ve başka maddeleri satıyor, işini geliştiriyordu. Maddî durumu çok iyi idi. Bebek’te köşk ve yalı satın aldı.
Rusya’da ihtilâl çıkıyor, kaçanlar arasında Kaplanoğlu ailesi de var. İstanbul’a geliyorlar. Mehmet Tolun Gönül Hanım’la evleniyor. Mutlu bir yuva kuruyorlar.
*
Gönül Hanım, Ahmet Hikmet’in Türkçülük ülküsünü sembolleştiren bir eserdir. Bir romanda bulunması gerekli niteliklerin hepsini onda aramamalı­dır. Daha çok, bir tarih araştırması, bir bilimsel inceleme özelliğindedir. Bütünlük görünümünden uzaktır. İstenilen yerden başlanıp okunabilir. Olaylar, zincirleme birbirini izlemediği için, bir kesinti ve eksiklik duyulmaz.
Romanın dili sade ve durudur.
Roman, beşinci tefrikadan başlayarak, “Mehmet Tolun Bey’in Ruzname­si’ ’ başlığı ile devam eder.
(Hikmet Dizdaroğlu, Müftüoğlu Ahmet Hikmet, TDK yay. Ankara, 1964, s. 39)
Kaynak:http://edebice.net/2015/04/18/gonul-hanim-romani/


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum