Ağdaban Katliamı: 33 yıl önceki dehşet asla unutulmayacak
Bugün, 8 Nisan 1992'de gerçekleşen Ağdaban katliamının üzerinden 33 yıl geçti. O gecenin dehşeti halkımızın hafızasında hala tazeliğini koruyor. Bu facia Azerbaycan tarihinin kanla yazılmış sayfalarından biridir. Ermenistan silahlı kuvvetlerinin Azerbaycan'ın Kelbecer iline bağlı Ağdaban köyüne düzenlediği ani ve acımasız saldırı sonucunda sivil halk büyük bir vahşetle öldürülürken, köy yerle bir edildi.

Saldırı ilk olarak köyün iletişim hatlarının kesilmesi suretiyle gerçekleştirildi. Daha sonra köye giden bütün yollar kapatıldı ve köy kuşatıldı. Bu taktik, halkın direnmesini zorlaştırmak için düşünülmüştü. Köyün büyük bir kısmı geceleri uykuda olduğundan halkın savunma imkânı yoktu.
Ağdaban küçük bir dağ köyü olmasına rağmen kültürel mirası, aşık sanatı ve tarihiyle tanınıyordu. 130 haneli köy, Ermeni silahlılar tarafından yakıldı; evler bile yıkıldı. Nüfusun büyük çoğunluğu ya öldürüldü ya da esir alındı. 67 sivil hayatını kaybetti, bunlardan 8'i 90 yaş üstü, 2'si ise okul çocuğuydu. 10 kişi diri diri yakıldı, 12 kişi ise vahşice işkence görerek öldürüldü. İki kişinin akıbeti hakkında henüz bir bilgi yok. Ayrıca 7 kadın diri diri yakıldı, 779 sivile de çeşitli işkenceler uygulandı.
Şair Ağdabanlı Gurban ve klasik âşık şiirinin ustalarından Dede Şemşir'in el yazmaları imha edildi.
Bu gerçek, Ermenilerin bu saldırıyla sadece halka karşı değil, aynı zamanda Azerbaycan halkının kültürel kimliğine karşı da suç işlediğini göstermektedir.
Ağdaban katliamı doğrudan sivillere yönelik gerçekleştirilen bir etnik temizlik eylemiydi. Saldırının amacı, halk arasında panik yaratmak, diğer köyleri korku içinde boşaltmak ve bölgenin tamamen ele geçirilmesini kolaylaştırmaktı. Bu tür vahşetler uluslararası hukuka aykırı olmasının yanı sıra savaş suçu olarak da değerlendirildi.
Olay yaşandığında ne uluslararası kuruluşlar ne de dünya kamuoyu konuya ciddi bir tepki göstermedi. Ağdaban katliamı gibi katliamların cezasız kalması, sonraki yıllarda benzer suçların tekrarlanmasına zemin hazırladı. Uluslararası suskunluk Azerbaycan halkına karşı acı bir adaletsizlik örneği haline gelmiştir.
Bu katliam sadece Azerbaycan halkı tarafından değil, tüm dünya tarafından bir savaş suçu olarak hatırlandı.
Katliamdan sağ kurtulanların anlattıklarına bakıldığında olayın dehşeti bir kez daha ortaya çıkıyor. Tanıklar olayı "dünyanın baş aşağı düştüğü gece" olarak tanımlıyor. Çünkü tarihte eşi benzeri görülmemiş bir vahşeti kendi gözleriyle görmüşlerdi; köylüler diri diri yakılmış, işkenceyle öldürülmüştü.
Son olarak 27 Eylül 2020 tarihinde başlayan 44 günlük Vatanseverlik Savaşı sonucunda Azerbaycan bu topraklar üzerindeki egemenliğini yeniden sağlamış, Ağdaban'ı da kapsayan Kelbecer bölgesi yeniden kontrolümüze geçmiştir.
Azerbaycan Ordusu'nun bu haklı savaşta büyük cesaret ve kahramanlık göstererek işgal altındaki toprakları kurtarması, halkımızın tarihine altın harflerle yazılmıştır. Cumhurbaşkanımız, Muzaffer Başkomutan İlham Aliyev'in önderliğinde kazanılan bu Zafer, devletimizin toprak bütünlüğünün yeniden sağlanması yolunda ve Ermenilerin halkımıza karşı işlediği katliamların kurbanlarının intikamının alınması yolunda önemli bir adım olmuştur.
Azerbaycan Ordusu'nun savaş boyunca gösterdiği kararlılıkla Ağdaban şehitlerinin intikamı da alındı.
Azerbaycan devleti ve halkı bugün Ağdaban faciasını unutmuyor. Her yıl 8 Nisan'da şehitlerimiz derin bir saygıyla anılmaktadır. Bu olayın hukuki ve siyasi açıdan değerlendirilmesi ve uluslararası bir mahkeme nezdinde tanınması için bugün de çalışmalar devam ediyor.
Elbette ki insanımızın güçlü bir hafızası var ve tarihi unutmak mümkün değil. Bu katliam sadece bir köyün trajedisi değil, bir milletin maruz kaldığı haksızlığın anlatımıdır. Adalet geç de olsa yerini buluyor. /teleqraf.az/, turkustan.az
FACEBOOK YORUMLAR