ADNAN MENDERES'İN UÇAK KAZASI VE SONRASINDAKİ GELİŞMELER

ADNAN MENDERES’İN UÇAK KAZASI VE SONRASINDAKİ GELİŞMELER
Abbas BİLGİLİ
Yakın tarihin ve bu bağlamda Demokrat Parti döneminin önemli olaylarından biri de Başbakan Adnan Menderes’in Londra yakınlarında geçirdiği uçak kazasıdır. Olaya sadece kazadan ibaret olarak da bakmamak gerekir, zira bu uçak kazasının siyasal ve toplumsal sonuçları da olduğu biliniyor.
İngiltere’nin da dahil olduğu Türkiye ile Yunanistan arasındaki Kıbrıs görüşmeleri bir süredir devam ediyordu ve uzun görüşmeler sonunda üç ülkenin garantörlüğünde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması kabul edilmişti. Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve diplomasi ekibinin zorlu diplomatik mücadelesi sonucunda Türkiye’nin de garantörlüğü kabul edilmişti. Görüşmeler İsviçre’nin Zürih kentinde sonuçlandırılmış ve imza Londra’da atılacaktı. Türkiye’de iç siyasetin oldukça gergin olduğu bir dönemdi. İktidardaki Demokrat Parti ile ana muhalefetteki CHP arasındaki çekişmenin boyutu hayli büyümüştü.
Başbakan Menderes böyle bir ortamda önce Zürih’e gitmiş ve 17 Şubat 1959 günü Londra Konferansı’na imza atmak için Zürih’ten kalkan THY’ye ait Vickers Viscount 794 tipi TC-SEV uçağına ekibiyle birlikte binmişti. Başbakan, uçağın arka kısmındaki 4 koltuklu bir masada Basın Yayın ve Turizm Bakanı Server Somuncuoğlu, Sakarya Mebusu Rıfat Kadızade ve Çanakkale Mebusu Emin Kalafat ile oturuyordu.
Menderes oldukça neşeliydi ve yanındakilerle şakalaşıyordu. Londra’da havanın yoğun sis tabakası altında olduğu için uçağın Paris’e yönlendirilerek, Paris’ten trenle gidilmesi düşünüldü. Ancak bu düşünceden vazgeçildi, çünkü Londra yakınlarındaki Gatvick Havaalanı’na inilmesine onay verildi. Londra’ya ulaşıldığında uçak yarım saat kadar havada tur attı ve saat 18:00’de inişe geçileceği anons edildi. Kemerler bağlandı. Menderes kafasını pencereye yaklaştırarak kalın sis tabakasından dışarıyı görmeye çalışırken bir eliyle tespih çekiyordu.
Aniden bir gürültü koptu ve ışıklar söndü, ortalık karardı. Uçak ormandaki ağaçlara takılmış, savrulmuş ve sürüklenmişti. Önce kanatlar koptu, çatırdayan gövde bölündü ve sağlam kalan kısım ters döndü. Menderes’in yanında oturan Rıfat Kadızade daha sonraki yıllarda gazeteci Necati Zincirkıran’a olayı anlattı.
Menderes’in ayağı sıkışmış ve baş aşağı duruyordu. “Bacağım kopuyor, bacağımı kurtarın” diye bağırıyordu. Kadızade, sıkışan ayağı kurtarmak için yüksek bir yere çıkıp, sıkışan yeri ayırınca Menderes düştü ve yerde iki büklüm yatıyordu. Kadızade devamını şöyle anlatıyor:
“Derhal kucaklayıp kaldırdım. Çıkacak bir yer aramak için sağa sola bakındım. Tayyarenin baş tarafında görülen alevler ortalığı aydınlatıyordu. Arka tarafa baktığımda boş bir sahadan orman görülüyordu. O tarafa doğru gittik. Bir metre kadar yükseklikten atlayıp dışarı çıkmak gerekiyordu. Fakat Menderes’in atlayacak hali yoktu. İndim, onu göğüsleyip aşağı aldım. Bana dayanarak yürüdü. “Rıfat nedir bu felaket? Arkadaşlar nerede, onlar ne oldular?” dedi. İnfilak olur düşüncesiyle uzaklara doğru yürümemiz için yalvardım. O geri dönmek, arkadaşları kurtarmak istiyordu. Ama hali yoktu. İleriden Şefik Fenmen (Başbakanlık Özel Kalem Müdür Yardımcısı) geldi. Bir koluna ben, bir koluna Fenmen girdik. Biraz ileride bir ağacı siper yaparak oturduk. Az sonra ormandan yükselen alevler daha büyüdü, bir infilak sesi işittik.”
Uçak Londra yakınlarındaki Newdigate köyünün dibindeki ormanlık alanda düşmüştü ve köyde yaşayan Anthony ve Margaret Bailey çifti çok yakınlarındaki olayı korku içinde izlemişlerdi. Yardıma ilk koşan onlar oldu. Karanlıktı, ancak enkazdan yükselen alevlerin aydınlattığı kadar görmek mümkündü. Menderes, Margaret Bailey’e İngilizce “Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanıyım” dedi. Hemşire olan Margaret, otomobiliyle Menderes, Kadızade ve Fenmen’i evine götürdü ve tanıdığı bir doktoru çağırdı. Çok soğuktu, konyaklı çay ikram ederek Menderes’i battaniyeye sardı. Hemen Londra’daki Türkiye Elçiliği’ne telefon edildi. Ambulansa bindirilirken ev sahibesi Mrs. Bailey’e “İyiliğinizi, bu güzel evinizde geçirdiğim müstesna zamanı emin olun ki hayatımın sonuna kadar unutmayacağım” dedi. London Clinic’e kaldırılan Menderes’in sıkışan ayağında ve kaburgalarında ezik vardı, ancak genel sağlık durumu iyiydi.
Bu arada haber Türkiye’ye bomba gibi düştü. Uçağın Londra yakınlarında düştüğü haberi duyulmuş ama kim ölmüş, kim kalmış bilinmiyordu. Bakanlar, milletvekilleri, DP yöneticileri Çankaya Köşkü’ne Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın yanına koşmuştu.
Kaza haberi hızla yayılırken radyo açıklayıcı bilgi veremiyordu. Cumhurbaşkanı Bayar ve Meclis Başkanı Refik Koraltan telefonla Londra’dan haber almaya çalışıyordu. Kazadan 4 saat sonra saat 22:00 sıralarında ilk bilgi geldi. Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu telsizle Ankara’ya bilgi geçti; Menderes hayattaydı ve sağlığı iyiydi.1 Rıfat Kadızade kaza anını gazeteci Emin Karakuş’a da ayrıntılı biçimde anlatmış ve benzer anlatı anılan kitapta da benzer şekilde yer almıştı.2
Uçak Heathrow Havaalanı’na inecekken sis nedeniyle Gatwick Havaalanı’na yönlendirilmesinden bir süre sonra düşmüştü. Yerde 250 metre sürüklenerek parçalanmıştı. Mürettebat dahil 24 kişiden 14’ü ölmüştü. Menderes’in yanında oturan Basın-Yayın ve Turizm Bakanı Ali Servet Somuncuoğlu da ölenler arasındaydı. DP milletvekili Kemal Zeytinoğlu, Basın Yayın ve Turizm Bakanlığı Özel Kalem Müdürü Mehmet Ali Görmüş, Anadolu Ajansı Genel Müdürü Şerif Arzık, Başbakanlık Özel Kalem Müdürü Muzaffer Ersü, Dışişleri Bakanlığı Daire Başkanı İlhan Savut, Dışişleri Bakanlığı Kâtibi Sedat Görmüş, Akşam Gazetesi foto muhabiri Burhan Tan, Kaptan pilot Münir Özbek, Yardımcı pilot Sabri Kazmaoğlu ve Lütfi Biberoğlu, Hostes Gönül Uygur, Telsiz Operatörü Gündüz Tezel yaşamını yitirmişti.3 Menderes’in de aralarında bulunduğu 10 kişi kurtuldu. Ölenlerin sayısı hayatta kalanlardan fazlaydı.4 Bazı kaynaklar ölenlerin sayısının 16 kişi5 ve hatta 21 kişi6 olduğu belirtilmektedir.7
Kazadan kurtulan 10 kişi ise şunlardı: Adnan Menderes (Başbakan), Şefik Fenmen (Özel Kalem Müdür Yardımcısı), Rıfat Kadızade (Sakarya Milletvekili), Emin Kalafat (Çanakkale Milletvekili), Melih Esenbel (Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri), Arif Demirer (Afyon Milletvekili), Kâzım Nefes (Koruma Polisi), Yurdanur Yelkovan (Hostes), Kemal Itık (Makinist), Türkay Erkay (Kabin Memuru).8
Kazanın üçüncü günü Menderes, hasta yatağından sesli bir mesaj yayınladı. Londra Radyosu’nun Türkçe yayın servisinden spiker Yaşar Özbeksoy’un kaydettiği mesajda Menderes şunları söylüyordu:
“Uğradığımız çok feci tayyare kazasında değerli ve sevgili arkadaşlarımızı kaybetmiş olmanın elemi içindeyiz. Cenabı Hak, kendilerini rahmet gark eylesin. Şu anda hatıralarını yaşlı gözlerle anarak taziz etmekteyim. Bu elim kayıplar karşısında her zaman olduğu gibi Cenabı Hakkın milletimizi ve devletimizi ebediyen payidar etmesi duasını yine tekrarlarım. Bana gelince, kazanın dehşeti karşısında benim geçirdiğim hiç kalır. Diğer arkadaşlarımla beraber aziz vatanımıza, muhterem ve sevgili vatandaşlarımıza çok kısa bir zamanda sağlık ve selametle kavuşmak inşallah nasip olacaktır.”9
Menderes hastanede iken İngiltere Başbakanı MacMillan ile Yunanistan Başbakanı Karamanlis Kıbrıs anlaşmasını imzaladıktan sonra hastaneye gelerek Menderes’i ziyaret ettiler. Menderes de Türkiye Başbakanı olarak imzayı hastanede attı. Kıbrıs Rum Lideri Makarios da Menderes’i ziyaret etmek istemişti, ancak Menderes kabul etmeyince ziyaret defterini imzalamakla yetindi. 23 Şubat günü hastaneden çıkan Menderes 24 Şubat günü kazada kendisine yardımcı olan Bailey ailesini evlerinde ziyaret etti. Bailey çifti, kaza gecesi ikram ettikleri 100 yıllık konyaktan bir kadeh daha ikram ettiler ve birlikte kadeh kaldırdılar.10
TBMM toplanarak konuyu görüşmüş ve CHP’li konuşmacı olaydan duydukları üzüntüyü belirtip, başsağlığı dileğinde bulunmuş, Osman Bölükbaşı CKMP adına yaptığı konuşmada duygularını dile getirmişti. Bir çok kişi Londra’ya yıldırım telgraf çekerek hem başsağlığı hem de geçmiş olsun demişlerdi. İnönü de Menderes’i mutlu eden bir telgraf çekmişti.11
Menderes daha Londra’da iken kazada ölenlerin cenazeleri 22 Şubat’ta Ankara’ya getirilmişti ve Hacı Bayram Camii’nde tören yapılmıştı. Törene ana muhalefet lideri İsmet İnönü de katılmış, ancak Cumhurbaşkanı Celal Bayar, kendisinden önceki Cumhurbaşkanı İnönü’yü görmezden gelmişti.12
Başbakan 26 Şubat günü uçakla İstanbul’a gelmiş ve havalimanında çok kalabalık bir kitle tarafından karşılanmıştı. Her zaman kaldığı Park Otel’e ulaşması saatleri almıştı. Yollarda yüzlerce kurban kesilmişti. Ertesi gün kurban kesme ve gösterişli tören Eyüp Sultan’da devam etmişti. Gösterişli törenler özellikle ölenlerin yakınlarınca iyi karşılanmamış ve önce Ankara’ya değil İstanbul’a inilmesi eleştirilere sebep olmuştu.13 Bazı muhalifler uçakta ses sanatçısı Saime Sinan’ın da olduğunu ve İngilizleri de şaşırtan 2 bavul dolusu altın bulunduğu şeklinde gerçek dışı dedikodular da yaymaya çalışmışlardı.14
Menderes 28 Şubat günü trenle Ankara’ya geldi ve büyük bir kalabalık tarafından karşılandı. Gelenlerin 300 bin kişiyi olduğunu yazanlar var.15 Karşılayanların ellerindeki pankartlarda kazadan kurtulmayı ve özellikle Kıbrıs konusunu da vurgulayan pankartlar vardı. Menderes’in Londra’da imzaladığı anlaşma Kıbrıs Türleri için çok önemliydi. Daha önce söz hakkı olmayan Türkiye, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun başarılı diplomasisi ile Kıbrıs üzerinde garantörlük elde etmişti. Belirtelim ki 1974’te Ecevit hükümetinin Kıbrıs’a yaptığı çıkartma harekatının yasal temelini de bu anlaşma oluşturuyordu. Bu sebeple DP’liler Menderes’i Ankara’da garda trenden inerken karşıladıklarında pankartlarda şunlar yazılıydı:
“Anavatanı Atatürk, Kıbrıs’ı Menderes fethetti”, “Kıbrıs Fatihi, Gazan Mübarek Olsun”, “Kıbrıs’ı Millete Sen, Seni Millete Allah bağışladı”. Benzer nitelikte başka pankartlar da vardı.16
Karşılayanlar arasında dargın olduğu CHP Genel Başkanı İsmet İnönü de vardı. Göz yaşartıcı bir dostluk ve geçmiş olsun dileği ve kucaklaşması oldu İnönü’yle. İki partinin liderlerinin bu samimi kucaklaşmaları, ülkede partiler arası barış güneşinin doğmakta olduğunu doğurdu.17 Aydın Menderes’in gazeteci Altan Öymen’e anlattığına göre karşılama töreninde bazı protokol aksaklıkları yaşanmakla birlikte Adnan Menderes İnönü’yü orada görmekten memnun oluyor ve samimi şekilde kucaklaşıyorlar.18 Ancak Menderes’in İnönü tarafından sıcak karşılanmasının Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından çok da hoş karşılanmadığı söylenir. Celal Bayar da yıllar sonraki açıklamasında Menderes’in bir sevgi tufanı tarafından karşılandığını, halkın sevdiği insana dokunmak istediğini, İnönü’nün de karşılayanlar arasında nezaket gösterdiğini belirttikten sonra, bu durumun bir bahar havası oluştursa da bunun uzun sürmeyeceğini, çünkü İnönü’nün tabiatının bunun gerektirdiğini belirtmiştir.19 Celal Bayar’ın Menderes-İnönü yakınlaşmasını kıskandığı da ifade ediliyordu.20 Celal Bayar’ın iktidarla muhalefet arasındaki yumuşamaya taraftar olmadığı ve İnönü’nün o karşılamada şeref salonuna gelmesini istemediği de belirtiliyor.21 Pek çok kişi Menderes’e İnönü’ye bir nezaket ziyareti yapmasını önermişse de, Celal Bayar’ın buna engel olduğu söyleniyor. Bayar’a göre CHP’ye güvenilemezdi.22 Nitekim Mükerrem Sarol da anılarında Adnan Menderes’in İnönü’ye yakınlaşmasından Celal Bayar’ın rahatsız olduğunu ve bu konuda sert ve kesin tavır aldığını daha ayrıntılı anlatmaktadır.23
Menderes’in sağ kalması DP taraftarlarınca haklı olarak “mucize” olarak değerlendiriliyordu.24 Uçak kazasından sağ kurtulmak gibi mucizevi bir duruma, eklenen efsanelerle olay gerçeklikten kopartılıp dinsel bir havaya büründürüldü. Bir kısım DP’lilerin ölçüsüz söz ve davranışlarıyla Adnan Menderes bazılarının gözünde evliya gibi kabul edilir oldu. Bunun halka yansımaları da oldu. Şevket Süreyya Aydemir bu konuda şunları yazmıştı: “Menderes’in bu kazadan sonra, daha da Halkın Adamı olduğu görülüyordu. Diğer bir kısım arkadaşlarının ölümü arasında onu koruyan kudret, halkın dilinde, camilerdeki dualarda, tertiplenen mevlitlerde, Menderes’i saran kutsal bir hava yaratıyordu. Menderes bundan faydalanmasını biliyordu.” Bunları yazan Şevket Süreyya, Menderes’in öncelikle Ankara’ya değil de İstanbul’da Eyüp Sultan’a gitmesine de buna bağlıyordu.25 Gerçekten de halkta müthiş bir Menderes sevgisi vardı, ancak uçak kazasından kurtuluşu o kadar abarttılar ki, Menderes’i evliya mertebesine çıkarttılar. Muhalif basın da bu durumu dillendirmekten geri kalmadı. Örneğin İnönü’nün damadı gazeteci Metin Toker o dönmeden bahsederken, “Bütün DP teşkilatı neredeyse Menderes’i ahir zaman peygamberi ilan etmenin arefesinde bulunuyordu. Evliyalığın ise lafı kalmamıştı. Adnan Menderes Allah’ın aslanıydı” dedikten sonra devamında da “Başbakan erenlere karışmıştı ve biz faniler gibi muamele görmüyordu” diyor.26 Adnan Menderes’in kendisi de bu kurtuluşu ilahi bir korumaya bağlamakta tereddüt etmedi.27 Esasen muhafazakar olan Anadolu halkı bu kazayı Allah’ın takdirine bağlamıştı, Allah sevdiği kulunu kazadan beladan korurdu, Menderes’i de memlekete hizmet etsin diye korumuştu.
Halkın saf dini düşüncesi politikacının elinde şekil değiştiriyor ve dinin politikaya alet edilmesine dönüşüyordu. Nitekim Adana’da Mehmet Aydınoğlu adında biri “Evvelce Cumhurbaşkanı tarafından seçilen Menderes’in Londra uçak kazasıyla Allah tarafından Başbakan tayin edildiğini” söylüyordu. DP Milletvekili Himmet Ölçmen de “Milletin başına Allah’ın ve Peygamber’in tayin ettiği adam” diyordu.28
Bu düşünceler içinde bazı riyakarlar Menderes’i dolduruşa getirmeye çalışıyorlardı. Oğlunu kurban etmeye kalkışan şaşkın ya da şovmenler türedi.
Örneğin Tarsus’ta bir baba gerçek mi şov mu olduğu belli olmayan bir davranış sergileyerek oğlunu Menderes için kurban etmeye kalkıştı. Olayı gören gazeteci Recep Bilginer anılarında anlatıyor. Adana’nın kurtuluş günü olan 5 Ocak 1960 günü Adnan Menderes de Adana’da törene katılıp aynı gün Tarsus’a geçiyor. Tarsus girişinde partililer karşılamak için birikmişler. Gazeteci, gördüğümüz manzara şuydu diyerek devam ediyor anlatmaya:
“Yan yana iki kurbanlık koyun, kurdele takılmış, boynuzları, yüzleri kınalanmış, kurban edilmeye hazır duruyorlardı. Yanındaki üçüncü kurban yedi sekiz yaşlarında bir erkek çocuktu. Göğsüne asılmış levhada şunlar yazılıydı:
“Sayın başbakanım,
Londra’daki uçak kazasında kurtulduğunuz için, oğlumu sana kurban adadım.”
Elinde koca bir kasap bıçağı vardı oğlunu kurban etmeye hazır bir durumdaydı. Etraftan yetişenler, adamın elindeki bıçağı aldılar. Polisler adamı iki eliyle sıkı sıkıya tuttular, onu karakola götürmek istediler. Bunu gören kurbanlık çocuk “Babamı bırakın” diye ağlamaya başladı. Menderes çocuğun başını okşamaya başladı, yanağından öptü. “Ağlama çocuğum” dedi, “babanı bırakacaklar.”
Menderes’in bu davranışından sonra halkın bu adama öfkelendiğini ve saldırmak istediğini, polisin bunu engellediğini, Menderes’in de yanındakilere adamın adresini alarak özel olarak ilgilenilmesini istediğini anılardan okuyoruz.29
Tarsus’ta gerçekleşen bu olayı gazeteci Metin Toker de şu şekilde anlatıyor: “Gözleri dönmüş bir baba; Bağlarbaşı sakinlerinden Ali Bayat. Beş yaşındaki oğlunu kurbanlık bir koyun gibi bacaklarının önüne yatırmış. Elinde bir kasap bıçağı. Oğlanın boynunda bir yafta; “Londra uçak kazasından kurtulduğunuz için oğlumu kurban ediyorum.” Bir meczup mu, para koparmak isteyen bir sahtekar mı? Neyse, ne… Menderes deli gibi fırlamış, bir tekmeyle yaftayı koparıp atmış, çocuğu kucaklamış.”30
Ölenlerden Anadolu Ajansı’nın Genel Müdürü Şefik Arzık’ın eşi gazeteci Nimet Arzık, 1960 darbesinden hemen sonra yayınladığı “Menderes’i İpe Götürenler” isimli kitabında uçak kazasıyla ilgili çok ağır ifadeler kullanıyordu. Dediğine göre “Londra uçak kazasından sonra Menderes çok değişti. Mucize kabilinden kurtulunca kendisini Mesih sandı.”31 Daha sonraki satırlarda da “Başbakana Peygamber payesi kazandıran vaka” diyordu.32
Nimet Arzık uçak kiralamak konusunda bazı usulsüzlüklerden üstü kapalı şekilde bahsederek, “Pilot, dostluktan ötürü seçilmiş olduğu anlaşılacaktı” diyordu.33 Bu iddia ilginçtir, zira bu kazanın pilotaj hatasından olduğu sonucuna varılmıştı.
Sabotaj iddiası da araştırılmıştı. Hem Türkiye ve hem de İngiltere bu konuda araştırma yapmış ve sabotaj bulgusuna rastlanmamıştır. Sabotaj konusu zaman zaman iddia konusu olmuştur. Örneğin gazeteci Savaş Ay 17 Şubat 2012’de Takvim Gazetesi’nde sabotaj iddiasını yeniden gündeme getirmiştir. Bu konuda İngiliz arşivlerini de inceleyen akademisyen Süleyman İnan “İngiliz Belgelerinde Adnan Menderes’in Uçak Kazası” başlıklı bir makale yayınlamıştı.34 Bu makalede kazanın sebebi çok kötü hava koşulları ve buna bağlı pilotaj hatası olarak belirtilmiştir. Sabotaj iddiasını kanıtlayan herhangi bir bulguya da rastlanmamıştır. Kazadan kurtulan Melih Esenbel de yıllar sonra Demirkırat Belgeseli için konuşurken, iniş yaparken çevrenin bembeyaz olduğunu, hiçbir şeyin görünmediğini, sis tabakasının arasından ağaç dallarının ucunu gördüğünü, pilotun tutturamadığını ve ağaçlıklı alana indirdiğini, pilotaj hatası olduğunu söylemiştir.35
Kaza sonrasındaki gelişmelerden biri de ölenlerin kısa sürede unutulmasıydı. Şehit söylemi kısa sürmüş, kazadan sonra bir yıl geçtiği halde mezarları dahi yaptırılmamıştı. Ölenlerden Anadolu Ajansı Genel Müdürü Şefik Arzık’ın eşi gazeteci Nimet Arzık, iktidara ve Menderes’e çok yakındı. Ancak Menderes’i ön plana çıkaran gösterişli törenlerin gölgesinde kalan ölenler konusunda çok rahatsızdı. Cesur ve sivri dilli bir gazeteci olarak konunun üzerine gitti. 1960’ya yazdığı kitapta şöyle diyor:
“Koca bir sene geçmiş, şehit diye şehitliğe gömdüklerinin mezarları yaptırılmamıştı. Ölülerle uğraşmağa vakitleri yoktu. Cebeci şehitliğine gömülsünler diye ısrar eden kendileriydi.
Mezarların her biri ufak toprak kümesiydi. Toprak kümelerine yatanın ismini taşıyan bir kazık sokulmuştu. Feci bir manzaraydı.”36
Nimet Arzık’ın anlattığına göre France-Pres Ajansı’nın Genel Müdürü Ankara’ya gelip de meslektaşı Şefik Arzık’ın mezarını ziyaret etmek istediğinde, mezarın bakımsız ve yapılmamış halini görmesin diye göstermek istememiş ama adam gösterişli bir çelenkle gitmiş ve çelengi toprak yığınının üstüne bırakmış. Memleketine döndükten sonra da Nimet Arzık’a telefon etmiş. “Söylediklerini anlatamam” diyor ve devam ediyor: “Kararımı vermiştim. Madem ki ne ölü, ne dost, ne hatıra tanıyorlardı, onların kafalarına vura vura mezarları yaptıracaktım.” Kararlı Nimet Arzık resimlerini Sezgin Burak’a çizdirdiği “Ölü Şerif Arzık’tan Mektuplar” başlıklı bir şiir kitapçığı yayınladı. Kapağında yapılmamış mezar resmi ve tabelası vardı. O zamanın zihniyetine göre her satırı suçtu. “Kırkbirinci Gün” başlıklı şiir doğrudan Menderes’e hitap ediyordu. Kitapçığın kime ithaf edildiği kısmında da “kim üstüne alırsa” yazıyordu. Yakında kitapçığın Fransızcası ve İngilizcesi de çıkacaktır diye not da düşülmüştü. Ortalık karıştı ve soruşturma açıldı. Ancak Menderes o anda Tahran’daydı, dönüş yolunda konuyu anlattılar ve Menderes soruşturmayı durdurdu. Nimet Arzık bu konuyu şu satırlarla bitiriyordu:
“En yakınlarının felaket görmüş karısını bile derisini yüzmeye hazırdılar. Sevgisiz, muhayelesiz, insaniyetsizdiler.”37
Konuya son verirken şunu da belirtelim: Kaza sonrası Menderes’i evlerine alıp ilk yardımı yapan İngiliz Bailey ailesi daha sonraları Türkiye’ye geldi ve Ankara’da misafir edildiler.38
Birkaç ay sonra planlanmış olan İspanya ziyareti vardı. Menderes İspanya’nın faşist lideri Farnco’yu ziyaret edecekti. 15 Nisan 1959 İspanya gezisine bu defa uçakla değil gemi ile gitmeyi tercih etmişti.
1 Ateş Yalazan, Hürriyet Arşivinden Seçmeler, 17 Şubat 2022 Hürriyet (Olay büyük ölçüde bu yazıdan derlenmiştir.)
2 Emin Karakuş, 40 Yıllık Bir Gazeteci Gözü ile İşte Ankara, Hürriyet Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 1977, s. 409-411
3 Turan Akıncı, Demokrat Parti, Remzi Kitabevi, 1. Baskı, İstanbul 2021, s. 305
4 Mustafa Balbay, 100 Yıla Bakış, Bilgi Yayınevi, 1. Baskı, Ankara 2023, s. 107
5 Cem Eroğul, Demokrat Parti Tarih ve İdeolojisi, İmge Kitabevi, 4. Baskı, Ankara 2003, s. 229; Sabit Dokuyan, Darbe Yolunda Üç yıl 1957-1960, Çizgi Kitabevi, 2023, s. 305; Emin Karakuş, age, s. 409, 410
6 Yılmaz Çetiner, Nefes Nefese Bir Ömür, Epsilon Yayınevi, 1. Baskı, İstanbul 2006, s. 323
7 Selma Göktürk Çetinkaya, Türkiye’de İktidar-Muhalefet İlişkileri (1954-1960), Efeakademi Yayımı, 1. Baskı, İstanbul 2019, s. 436, 437
8 Turan Akıncı, age, s. 305; Beril Ekşioğlu Sarılar, Beyaz Devrimden 27 Mayıs’a İktidar-Basın-Sansür, Literatürk Acadeia Yayınevi, 2021, s. 163
9 Ateş Yalazan, Hürriyet Arşivinden Seçmeler, 17 Şubat 2022 Hürriyet
10 Ateş Yalazan, Hürriyet Arşivinden Seçmeler, 17 Şubat 2022 Hürriyet
11 Mükerrem Sarol, Bilinmeyen Menderes, 2. Cilt, İnkılap Yayınevi, İstanbul 2014, s. 280, 281
12 Metin Toker, İsmet Paşa’yla 10 Yıl, II. Cilt, Akis Yayınları, 1. Baskı, 1966, s. 148
13 Sabit Dokuyan, age, s. 305, 306
14 Mükerrem Sarol, age, s. 282
15 Turan Akıncı, age, s. 305
16 Sabit Dokuyan, age, s. 306
17 Recep Bilginer, Üç İktidar Üç Hayal Kırıklığı, Doğan Kitap, 1. Baskı, İstanbul 2005, s. 231
18 Altan Öymen, Ve İhtilal, Doğan Kitap, 1. Baskı, İstanbul 2013, s. 480
19 İsmet Bozdağ, Bir Darbenin Anatomisi / Celal Bayar Anlatıyor, Emre Yayınları, 1. Baskı, 2006, s. 71, 72
20 Yılmaz Çetiner, age, s. 323
21 Altan Öymen, Ve İhtilal, s. 480, 481
22 Selma Göktürk Çetinkaya, age, s. 439
23 Mükerrem Sarol, age, s. 293-295
24 Mükerrem Sarol, age, s. 282; Orhan Cemal Fersoy, Bir Devre Adını Veren Başbakan Adnan Menderes, İstanbul 1971, s. 42, 43
25 Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, III. Cilt, Remzi Kitabevi, 5. Baskı, İstanbul 1988, s. 372
26 Metin Toker, age, s.
27 Samet Ağaoğlu, Arkadaşım Menderes, Yapı ve Kredi Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2011, s. 39
28 Metin Toker, age, s. 160
29 Recep Bilginer, Üç İktidar Üç Hayal Kırıklığı, s. 200
30 Metin Toker, age, s. 206, 207
31 Nimet Arzık, Menderes’i İpe Götürenler, Kurtuluş Matbaası, 1960, s. 73
32 Nimet Arzık, Menderes’i İpe Götürenler, s. 83
33 Nimet Arzık, Menderes’i İpe Götürenler, s. 83
34 Süleyman İnan, “İngiliz Belgelerinde Adnan Menderes’in Uçak Kazası”, Belgi Dergisi, Pamukkale Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayını, Sayı: 18, (Kış 2020/1), s. 1884-1909
35 Mehmet Ali Birand-Can Dündar-Bülent Çaplı, Demirkırat, Doğan Kitap, 16. Baskı, İstanbul 2007, s. s. 104
36 Nimet Arzık, Menderes’i İpe Götürenler, Kurtuluş Matbaası, Ankara 1960, s. 85
37 Nimet Arzık, Menderes’i İpe Götürenler, s. 85-87
38 Yılmaz Çetiner, age, s. 323, 324
FACEBOOK YORUMLAR