ABD'li gelin, Türk kayınvalidesinin hayatını yazdı

50 yıldır ABD'de bir Türkle evli olan Judy Light Ayyıldız, kayınvalidesinin hayatının yazılması isteğini hafife almadı. Ayyıldız, "91 yaşında ölen Adalet Hanım, Cumhuriyet'in kuruluşunun bütün sıkıntılarını yaşayan, güçlü bir kadındı," diyor.SABAH PAZAR-FİGEN YANIK-30.10.2011

ABD'li gelin, Türk kayınvalidesinin hayatını yazdı
31 Ekim 2011 - 13:25

Judy Light Ayyıldız'ı, Türkçeye çevrilen kitabı olmadığı için tanımıyoruz ama o ülkesinde ödüllü bir şair ve yazar. Üstelik 50 yıldır bir Türk cerrahla evli ve sık sık İstanbul'a gelip gidiyor. Onu geç keşfetmemizin nedeni ise geçtiğimiz günlerde yayımlanan Kırk Diken adlı kitabı... Kayınvalidesinin hayatını yazdığı bu kitabın, alışık olduğumuz türden, 'Amerikalı gelinin gözünden, Türk aileleri' hikayesi olmadığını daha ilk sayfalarda anlıyorsunuz. 100 yıl önce Kırkkilise, bugünkü adıyla Kırklareli'nin Bedre Köyü'nde, yörenin ileri gelen ailelerinden birinin kızı olan 15 yaşında bir kıza odaklanıyorsunuz. Balkan harbi, Osmanlı'nın yıkılışı, Cumhuriyet'in kuruluşu yaşanırken eşinin peşinde yedi çocuğuyla Bilecik'ten, Kars'a, Hakkari'ye kadar giden Adalet'in, Cumhuriyet'in örnek kadınlarından biri olmak için verdiği mücadele, yüksek bir bilince sahip olduğunun da kanıtı. 1993'de 91 yaşında ölmeden önce Amerikalı gelini Judy Light Ayyıldız'dan hayatını yazmasını isteyen Adalet Hanımı anlatmak kolay değil. Onun vasiyet niteliği de taşıyan arzusunu gerçekleştiren Ayyıldız, 'Aramızda ruhsal bir bağ vardı. Yazarken bana destek olduğunu hissettim,' diyor.

- Kayınvalidenizin birkaç hayata bedel anılarını okurken, 'Aşkın gücü neler yaşatıyor insana,' diye düşünüyorsunuz. Kayınvalideniz, yaşamını sadece bir aşk uğruna inşa ettiğini dile getirir miydi?
- Bana anlattıklarından sonra ben de ona, 'Kocana âşık mıydın?' diye sordum. 'Bilmiyorum,' dedi. 'Ama sen onun için aileni terk ettin, yanında kalmayı tercih ettin,' dedim. 'Belki biraz,' dedi. 'Ama bu bir aşk hikayesi,' dediğimde, 'Tamam sen 'aşk hikayesi' de, ama bu gerçek değil,' dedi.

- Güvenilmez ve sonunda da onu başka bir kadın uğruna terk eden kocasına kızgın mı, yoksa üzgün olduğu için mi bu yanıtı veriyordu sizce?
- Üzgündü, çünkü hayalkırıklığı yaşamıştı. Anadolu'nun en ücra köşelerine kadar peşinden sürüklendiği kocasının çektirdiklerine rağmen her seferinde onu affederek, her şeyin daha iyi olacağını ümit etmişti. Kocasına inanmış, yedi çocuk yapmıştı.

- Sizden hayatını yazmanızı nasıl istedi?
-
Ben Amerika'dayken telefonla aradı ve 'Judy, ben ölmek üzereyim. İstanbul'a gel, sana hayatımı anlatmak istiyorum. Cumhuriyet'in kuruluşunu bilen bizler ölüyoruz. Bu dönemi nasıl yaşadığımızın unutulmasını istemiyorum,' dedi. İstanbul'a gittim ve bir yaz evinde kaldım. Bana hayatını anlattı. Ama bunlar kitabı tamamlamam için yeterli değildi. Çünkü ben Amerikalıyım ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş tarihini çok fazla bilmiyorum. Kitabı yazabilmem için araştırma yapmam lazımdı.

- Acaba kitabı kızları yerine neden sizin yazmanızı arzu etti?
- Bilmiyorum, çünkü kızlarını çok severdi. Ama ben bizim aramızda ruhsal bir bağ olduğuna inanıyorum.

- Onun amacı, kendi hayatından çok tanığı olduğu dönemin şartlarının hatırlanması mıydı?
- Evet. Bu kitabın içinde bir hikayeden öte, evrensel gerçekler var. Ülkenin içinde bulunduğu şartlarla onun yaşamı birbiriyle bağlantılı. Kendini o günlerin bir kurbanı ya da savaşın tanığı olarak değil, yürekten bir parçası olarak görüyordu. Türkler büyük bir ideale odaklanarak, her şeyi en başından kurmayı başardı. Adalet Hanım, genç nesillerin bu mücadeleyi unutmalarından korktuğu için anılarını anlattı. 'Gençler geç saatlere kadar dans edip, eğleniyor. Bugünkü şartların nasıl kazanıldığını bilmeleri gerekir,' diyordu. Bugün bu ülke güçlüyse, bu onun gibi kadınların cesareti ve çalışkanlığıyla gerçekleşti.

ÜÇ DİL BİLİR, UT ÇALARDI
- Adalet Hanım, 15 yaşında evlenen, orta düzeyde eğitim almış, yedi çocuklu bir anneyken 1930'lu yıllarda Anadolu'da öğrencilere okuma yazma öğretecek kadar da sorumluluk sahibiymiş.
- Çok zeki ve yetenekliydi. Kapasitesi çok yüksekti. Arapça, Fransızca ve Yunanca biliyordu. Ut çalardı. Hem öğrenmeyi hem de öğretmeyi severdi. Onun döneminin kadınlarının daha farklı bir bilinci vardı. Onlar, ülkeyi yeniden kurduklarını biliyordu. Kızlarının gözünde ise onlara hizmet eden, yemek yapan, temizlikle uğraşan bir anneydi. Oysa o özel biriydi, ruhsal yanı çok gelişmişti.

- Çocukları annelerini tanıtan bu kitabı okudu mu?
- Adalet Hanım'ın ölümünden sonra elimdeki notları götürüp, kızlarına gösterdim. Bir bakıp, 'Bu ne?' dediler. 'Annenizin anıları,' dedim. Bana, 'Biz onları biliyoruz,' dediler. Kitabı benim bitirmem gerektiğini bir kez daha anladım. Kitapta adı geçen doktor Fuat'la ilgili bir iz bulmaya çalıştım. Doktor Fuat, Adalet Hanım'ın eşinin bir akrabası. Mebus Fuat Umay, daha sonra ilk sağlık bakanı olmuş. Yayımlandıktan sonra da sadece bir kızı okudu ve beğendiğini söyledi.

ATATÜRK, ONUN PEYNİRLERİNİ ÇOK BEĞENDİ
- Kitapta, Atatürk'le ilgili ilginç anekdotlar da var. Adalet Hanım'ın 1930'lu yılların başında Bilecik'te yaptığı harika peynirlerin, Ankara'ya Atatürk'e kadar ulaştığını okuyoruz. Bu doğru mu gerçekten?
- Evet. Kayınvalidemin yaptığı peynirleri kocası Ankara'ya, mebus olan akrabası doktor Fuat'a gönderir. O da peynirleri, Atatürk'e sunar. Atatürk peynirleri o kadar beğenir ki, 'Bu peynirleri yapan her kimse gelip Atatürk Orman Çiftliği'nde bu işi üstlensin,' der. Ama kocası, kayınvalidemin bütün yeteneklerini kıskandığı gibi bu teklifi de kabul etmez.


 


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum