5 Eylül 1922 Salihli'nin Yunan İşgalinden Kurtuluşu
MUSTAFA UÇAR YAZDI: 5 EYLÜL 1922 SALİHLİ'NİN KURTULUŞU
05 Eylül 2020 - 09:56
5 EYLÜL 1922 SALİHLİ'NİN KURTULUŞU
5 Eylül 1922 günü, saat 07.30’da Kırveli Köyü’nden Salihli’ye giren 11. Alay, Yunanın 1. ve 3. Süvarileriyle sokak çarpışmaları yaparak saat 08.15’de istasyona varıyordu.
Aynı sabah, saat 08.00 sıralarında Alaşehir’den, cepheden kaçan Yunanın 5/42. Evzon Alayı ve İstihkam Taburu’nu taşıyan trenlerden biri çok ve sık düdük çalarak Salihli’ye girmiş, halk gelen trenin Türk ordusunu taşıdığını sanarak bütün evlere, dükkanlara ve hatta minarelere hazırladıkları Türk bayraklarını asmışlardı.
Yavaşlayarak gara girmekte olan trendeki Yunan askerleri bütün evlerden sallanan ay-yıldızlı bayrakları görünce şehrin Türklerin eline geçtiğini sanarak istasyonda teslim olmak için hazırlanmaya başlamışlardı.
Talihin oyununa bakın, o sırada 11. Türk Süvari Alayı da Mithat paşa caddesi üzerinde, bazen yan sokaklarda küçük çarpışmalar yaparak istasyona doğru ilerliyordu.
Vagonların içi kadar üzeri, sahanlıkları, kapı basamakları ve hatta altta dingil aralarına kadar, salkım saçak Yunan askeri ile dolu tren istasyonda durdu.
Ellerinde Türk bayrakları ile Mehmetçikleri karşılamaya gelen halk, trendekilerin Yunan askerleri olduğunu görünce susmuş, şaşkınlıkla bulundukları yerde çakılıp kalmışlardı.
Aynı şaşkınlığı trenden inip inmeme tereddüdü içinde, kalabalığın arasında Türk askeri göremeyen Yunan askerleri de yaşıyorlardı.
Arkadan gelen ikinci trendeki Yunan askerleri manzarayı uzaktan görmüş ve öndeki trenin istasyonda durmasından yolun kesildiğini sanmışlardı. Bu günkü şehir stadının yakınlarında, bağların arasında durarak, sonucu beklemeye başladılar.
Ellerinde Türk bayrakları ile halk istasyondaydı ama Türk askerleri ortalıkta yoktu. Bu şaşkınlık sırasında Mithat paşa caddesinden Türk süvarileri belirdi. Onlar da treni görünce şaşırmışlardı, yavaş hareket ederek, dikkatle, atlı alayın önünde Süvari Üsteğmeni Ermenekli Mehmet Şükrü olduğu halde istasyona, Yunan trenine doğru ilerliyorlardı.
sivil giyimli bir kişi 11. süvari alayının önünde ilerleyen subaya doğru koştu. Atın boynuna sarılıyor, subayın çizmelerini öpüyor, ona sevgi gösterilerinde bulunuyordu. Böylece Subayın attan inmesini sağladı ve kollarını boynuna dolayıp:
—Aslanlarım, canlarım! Nerelerde kaldınız? Gözlerimiz yollarda kaldı! Şükür yaratana, bize bu günleri de gösterdi... diye sevincini abartılı bir şekilde yaşıyordu.
Olacaklardan habersiz ve bu durumda ne yapacağına karar vermekte güçlük çeken genç subay ise, şaşkınlık içinde, hem kendisine sarılan adamı teselli etmeye, hem de olayı anlamaya çalışıyordu.
—Aman, amca bey, lütfen yapmayın, sarılmayın. Hem biz öncüyüz, asıl kuvvet epey geride, Durasıllı’ da!
Bu sözler son sözleri oldu genç subayın, zira kendisine sarılarak iltifatta bulunan şahıs bir anda tabancasını çekerek yüzbaşıyı vurdu ve Yunanlılara dönerek:
—Bunlar öncü! Türk askeri daha geride! Koşun, davranın silahlara! Diye bağırmaya başladı.
İşte o an ortalık karıştı. Teslim olmak için hazırlanan Yunan askerleri bir anda silahlarına sarılıp Süvarilere ateş etmeye başladı.
Türk Süvarileri de atlarından inerek kendilerine göre siper aldıkları yerlerden, çınar ağaçlarının arkasından ateşe karşılık vermeye başladılar.
İstasyon civarı patlayan silah, vızıldayan mermi ve bağrışan insan sesleri ile çınlıyordu.
Halk iki ateş arasında kalmıştı. Şaşkınlıkla sağa sola savrularak saklanacak bir yer arıyordu. Ortalık ana baba gününe dönmüştü, Türk askerini sevinçle karşılamaya gelen kadın, çoluk çocuk ne yapacaklarını bilemeden feryat figan, can derdine düşmüş koşuşup duruyorlardı.
İstasyonun doğu tarafında, önünde trenlerin bakımı yapılan Cer atölyesi ve su deposunun bulunduğu yerde, yerli Rumlardan Mihalaki Efendiye ait büyük bir palamut deposu vardı. Bu deponun diğer kapısı Kuşçubaşı Eşref Bey çiftliğine (Bugünkü Kenan Evren Parkı) bakıyordu.
Panik halinde koşuşan halkın bu yöne kaçanlarını, Mihalaki efendi ve Yanya’lı Ali Ağa deponun kapısını açarak içeriye alıyordu.
Halkın peşine takılan Yunan askerlerini Yunanca bağırarak “deponun Rumlara ait olduğunu ve orada Türklerin olmadığını” söylüyor, böylece halkı büyük bir katliamdan kurtarıyordu.
Palamut deposunun, Kuşçubaşı çiftliğine bakan diğer kapısı önünde ise Mihalaki efendinin yanında çalışan Giritli Şaban ve Muharrem Efendi aynı şekilde davranıyordu;
Depoya doğru gelen Yunan askerlerine Rumca bu deponun Rumlara ait olduğunu bağırarak gelmelerini engelliyor, içeride saklanan birçok sivil Türkü ölümden kurtarıyorlardı.
Halkın büyük bölümü panik içinde, bilinçsizce, Mithat paşa caddesinden, doğuya, Kırveli köyü yönünde olduklarını varsaydıkları Türk askerlerine doğru koşuyorlardı...
11. Süvari Alayı, ilk etapta, istasyonda başlayan çatışmalarda Plastiras müfrezesine ait 5/42. Evzon alayının bir taburu ile İstihkam taburunun 600 er ve 6 topunu dağıttı.
Saat 09.00 sularında güneydeki bağlarda saklanan Yunan Süvari alayı, asi Çerkez Çetesi ve 5/42. Evzon alayı İstasyona saldırıya başladılar.
Aynı saatlerde 10. Türk Süvari Alayı Çavlu köyü civarında, bağların arasında yolunu kaybettiğinden, destek alamayan 11. Süvari alayı 5 saat kadar tutunduğu istasyon civarından çarpışarak doğuya çekilmek zorunda kaldı.Zira Alaşehir’den son Yunan kafilesini getiren ikinci tren de Salihli İstasyonu’na ulaşmış, güç dengeleri oldukça fazla bozulmuştu.
Türk askerinin geri çekilmesi sonrasında, şehir içinde sokak çarpışmaları akşama kadar devam etmişti. Akşam saatlerinde kent düşman çizmelerinden kurtuldu. 40 saat süren yangın başladı. Allah bir daha böyle acılar yaşatmasin. Kurtaricilarimizin ruhları şad olsun.
5 Eylül kurtuluş günümüz kutlu olsun!
Yunan askerleri Sart'ta
Not. Fotoğraflar Mustafa Uçar arşivinden alınmıştır.
Aynı sabah, saat 08.00 sıralarında Alaşehir’den, cepheden kaçan Yunanın 5/42. Evzon Alayı ve İstihkam Taburu’nu taşıyan trenlerden biri çok ve sık düdük çalarak Salihli’ye girmiş, halk gelen trenin Türk ordusunu taşıdığını sanarak bütün evlere, dükkanlara ve hatta minarelere hazırladıkları Türk bayraklarını asmışlardı.
Yavaşlayarak gara girmekte olan trendeki Yunan askerleri bütün evlerden sallanan ay-yıldızlı bayrakları görünce şehrin Türklerin eline geçtiğini sanarak istasyonda teslim olmak için hazırlanmaya başlamışlardı.
Talihin oyununa bakın, o sırada 11. Türk Süvari Alayı da Mithat paşa caddesi üzerinde, bazen yan sokaklarda küçük çarpışmalar yaparak istasyona doğru ilerliyordu.
Vagonların içi kadar üzeri, sahanlıkları, kapı basamakları ve hatta altta dingil aralarına kadar, salkım saçak Yunan askeri ile dolu tren istasyonda durdu.
Ellerinde Türk bayrakları ile Mehmetçikleri karşılamaya gelen halk, trendekilerin Yunan askerleri olduğunu görünce susmuş, şaşkınlıkla bulundukları yerde çakılıp kalmışlardı.
Aynı şaşkınlığı trenden inip inmeme tereddüdü içinde, kalabalığın arasında Türk askeri göremeyen Yunan askerleri de yaşıyorlardı.
Arkadan gelen ikinci trendeki Yunan askerleri manzarayı uzaktan görmüş ve öndeki trenin istasyonda durmasından yolun kesildiğini sanmışlardı. Bu günkü şehir stadının yakınlarında, bağların arasında durarak, sonucu beklemeye başladılar.
Ellerinde Türk bayrakları ile halk istasyondaydı ama Türk askerleri ortalıkta yoktu. Bu şaşkınlık sırasında Mithat paşa caddesinden Türk süvarileri belirdi. Onlar da treni görünce şaşırmışlardı, yavaş hareket ederek, dikkatle, atlı alayın önünde Süvari Üsteğmeni Ermenekli Mehmet Şükrü olduğu halde istasyona, Yunan trenine doğru ilerliyorlardı.
sivil giyimli bir kişi 11. süvari alayının önünde ilerleyen subaya doğru koştu. Atın boynuna sarılıyor, subayın çizmelerini öpüyor, ona sevgi gösterilerinde bulunuyordu. Böylece Subayın attan inmesini sağladı ve kollarını boynuna dolayıp:
—Aslanlarım, canlarım! Nerelerde kaldınız? Gözlerimiz yollarda kaldı! Şükür yaratana, bize bu günleri de gösterdi... diye sevincini abartılı bir şekilde yaşıyordu.
Olacaklardan habersiz ve bu durumda ne yapacağına karar vermekte güçlük çeken genç subay ise, şaşkınlık içinde, hem kendisine sarılan adamı teselli etmeye, hem de olayı anlamaya çalışıyordu.
—Aman, amca bey, lütfen yapmayın, sarılmayın. Hem biz öncüyüz, asıl kuvvet epey geride, Durasıllı’ da!
Bu sözler son sözleri oldu genç subayın, zira kendisine sarılarak iltifatta bulunan şahıs bir anda tabancasını çekerek yüzbaşıyı vurdu ve Yunanlılara dönerek:
—Bunlar öncü! Türk askeri daha geride! Koşun, davranın silahlara! Diye bağırmaya başladı.
İşte o an ortalık karıştı. Teslim olmak için hazırlanan Yunan askerleri bir anda silahlarına sarılıp Süvarilere ateş etmeye başladı.
Türk Süvarileri de atlarından inerek kendilerine göre siper aldıkları yerlerden, çınar ağaçlarının arkasından ateşe karşılık vermeye başladılar.
İstasyon civarı patlayan silah, vızıldayan mermi ve bağrışan insan sesleri ile çınlıyordu.
Halk iki ateş arasında kalmıştı. Şaşkınlıkla sağa sola savrularak saklanacak bir yer arıyordu. Ortalık ana baba gününe dönmüştü, Türk askerini sevinçle karşılamaya gelen kadın, çoluk çocuk ne yapacaklarını bilemeden feryat figan, can derdine düşmüş koşuşup duruyorlardı.
İstasyonun doğu tarafında, önünde trenlerin bakımı yapılan Cer atölyesi ve su deposunun bulunduğu yerde, yerli Rumlardan Mihalaki Efendiye ait büyük bir palamut deposu vardı. Bu deponun diğer kapısı Kuşçubaşı Eşref Bey çiftliğine (Bugünkü Kenan Evren Parkı) bakıyordu.
Panik halinde koşuşan halkın bu yöne kaçanlarını, Mihalaki efendi ve Yanya’lı Ali Ağa deponun kapısını açarak içeriye alıyordu.
Halkın peşine takılan Yunan askerlerini Yunanca bağırarak “deponun Rumlara ait olduğunu ve orada Türklerin olmadığını” söylüyor, böylece halkı büyük bir katliamdan kurtarıyordu.
Palamut deposunun, Kuşçubaşı çiftliğine bakan diğer kapısı önünde ise Mihalaki efendinin yanında çalışan Giritli Şaban ve Muharrem Efendi aynı şekilde davranıyordu;
Depoya doğru gelen Yunan askerlerine Rumca bu deponun Rumlara ait olduğunu bağırarak gelmelerini engelliyor, içeride saklanan birçok sivil Türkü ölümden kurtarıyorlardı.
Halkın büyük bölümü panik içinde, bilinçsizce, Mithat paşa caddesinden, doğuya, Kırveli köyü yönünde olduklarını varsaydıkları Türk askerlerine doğru koşuyorlardı...
11. Süvari Alayı, ilk etapta, istasyonda başlayan çatışmalarda Plastiras müfrezesine ait 5/42. Evzon alayının bir taburu ile İstihkam taburunun 600 er ve 6 topunu dağıttı.
Saat 09.00 sularında güneydeki bağlarda saklanan Yunan Süvari alayı, asi Çerkez Çetesi ve 5/42. Evzon alayı İstasyona saldırıya başladılar.
Aynı saatlerde 10. Türk Süvari Alayı Çavlu köyü civarında, bağların arasında yolunu kaybettiğinden, destek alamayan 11. Süvari alayı 5 saat kadar tutunduğu istasyon civarından çarpışarak doğuya çekilmek zorunda kaldı.Zira Alaşehir’den son Yunan kafilesini getiren ikinci tren de Salihli İstasyonu’na ulaşmış, güç dengeleri oldukça fazla bozulmuştu.
Türk askerinin geri çekilmesi sonrasında, şehir içinde sokak çarpışmaları akşama kadar devam etmişti. Akşam saatlerinde kent düşman çizmelerinden kurtuldu. 40 saat süren yangın başladı. Allah bir daha böyle acılar yaşatmasin. Kurtaricilarimizin ruhları şad olsun.
5 Eylül kurtuluş günümüz kutlu olsun!
Yunan askerleri Sart'ta
Not. Fotoğraflar Mustafa Uçar arşivinden alınmıştır.
FACEBOOK YORUMLAR