11 EYLÜLDEN BU GÜNE:10 yılda neler değişti?

10 yılda neler değişti?

11 EYLÜLDEN BU GÜNE:10 yılda neler değişti?
12 Eylül 2011 - 00:54

 

HABERTURK.COM / DIŞ HABERLER SERVİSİ

10 yılda ABD'de neler değişti? Dış dünyaya bakışı, diğer ülkelerle ilişkilerinde ne gibi değişiklikler oldu? 11 Eylül'ün ABD'ye ve dünyaya faturası ne oldu? Belki bir o kadar önemli olan soru şu ki; bu fatura kime çıktı? 11 Eylül'ün ardından başlayan terör algısı ve terörle mücadele yöntemleri nasıl bir yeni dünya yarattı? 11 Eylül'ün ardından hangi kavramlarda değişiklik oldu? Mesela demokrasi algısı?.. Obama'nın başkanlığı ile başlayan, son dönemde yaşanan "Arap Baharı" gibi gelişmeler, 11 Eylül ile ilişkilendirilebilinir mi? Nasıl ilişkilendirilir? Yansıması ne oldu? Ekonomik ve finansal düzende yaşanan değişiklikler ne oldu? 11 Eylül sonrası ABD ve yeni dünyanın yarattığı yeni semboller neler oldu?

İşte tüm bu soruların cevabını sizin için aldık.
 

"ABD, PARANOYAK VE ŞÜPHECİ OLDU"

DIŞ POLİTİKA YAZARI FİKRET ERTAN:

ABD'de her seyden önce güvenlik ön plana çıktı. İçe kapanma oldu. Kuşkulu bir dönem başladı. Özellikle oradaki müslümanlara karşı çok şüpheli bir bakış meydana çıktı. Bu arada bir sürü haksızlıklar yapıldı. İslam düşmanlığı 11 Eylül ile astronomik bir şekilde arttı. ABD büyük masraflara girdi. Ekonomisi sarsıldı. Bugün yapılan hesaplara göre, 11 Eylül'den bu yana 100 trilyonluk bir masraf, maliyet çıkıyor. Bunun bir kısmı ekonomik durgunluklar bir kısmı iç güvenliğe ayrılan para, yeni bir bakanlık kuruldu, İç Güvenlik Bakanlığı diye. Binlerce insan burada çalışmaya başladı. Ortaya paranoyak, şüpheci bir Amerika ortaya çıktı. Bunu dış cephesi de var. Afganistan ve Irak savaşları var. Bu savaşlarda yapılan masraflar, ölenler...

11 EYLÜL TERÖRİST SALDIRIYDI, KOMPLOYA GEREK YOK
Fatura genelde İslam dünyasına çıktı diyebiliriz. 19 teröristin yaptığı bir hareket, koskoca bir İslam dünyasını şüphe altına soktu. Bir sürü insan bundan zarar gördü. Öğrenciler, turistler... Batılı ülkelerde kendilerine ayrımcılık yapıldı. Ayrıca ortaya büyük insani bir acı da çıktı. Bu hareket bir terörist hareketti. Bunun hiç bir tartışması yok. Bunun hiç bir komplo teorisi de yok, ben bunları kabul etmiyorum. Hala komplocular var biliyorsunuz. O yaptı, bu yaptı, kendisi yaptı, Mossad yaptı... 19 tane adam, ismi cismi, herşeyi belli bunların. 11 Eylül ayrıca, biraz dünyada komplo teorilerinin şekillenmesine de yol açtı. Bir de o tarafı var, görülmeyen tarafı.

SAVAŞ HUKUKU SAPTI: KARA BİR DÖNEM
Çok büyük haksızlıklar yapıldı. Terörle mücadele adına, şüphe üzerine, bir sürü suçsuz insan yıllarca hapishanelerde çürüdü. Mesela Guantanamo. Üzerinden 10 yıl geçmiş, hala orada 170 kadar kişi var. Bunlar herhangi bir mahkemeye çıkarılmadan, sadece şüphe üzerine oraya götürüldüler. Savaş hukukunda bir sapma oldu. Bir çoğu yerde Cenevre sözleşmeleri ihlal edildi. Çok acı bir dönem yaşandı. Gizli hapishaneler çıktı, gizli dosyalar ortaya çıktı. Biliyorsunuz Libya'da daha CIA'in Kaddafi ile işbirliği yaptığına ilişkin dosyalar ortaya çıktı. Daha da çıkabilir. Kara bir dönem oldu açıkcası. Ama Amerika'yı da anlamak lazım tabii... 3 bin tane insan öldü, bunların bir kısmı hâlâ teşhis edilemedi

ARAP BAHARI'NIN FİTİLİNİ 11 EYLÜL MÜ YAKTI?
Demokrasi algısında pek fazla bir değişiklik olmadı. "Arap Baharı" ile birlikte Ortadoğu bağlamında yeni bir değişiklik yaşandı. O ülkeler şimdiye kadar demokrasiye bakmıyor, bilmiyorlardı açıkcası. Cahildiler öyle de bakmak lazım. Hatta "Arap Baharı"na bağlayanlar bile var. Şöyle bağlıyorlar. 11 Eylül sonrasında Saddam Hüseyin gibi bir diktatörün yıkılması, dünyada bazı ülkelerdeki insanların gözlerini açtı. Yani böyle bir diktatör yıkabiliyormuş diye bir düşünceye yol açtı. Bu düşüncenin olgunlaşması için demek ki 10 yıl geçmesi lazımmış. böyle de diyenler var ama bunlar hep spekülatif olan şeyler. Ama terörle mücadele, hukuk, savaş hukuku gibi konularda batı dünyasının algıları değişti. Terörle mücadele adına, insan haklarında, hukuksal adalette sapmalar oldu. Bunu bundan sonra düzeltmek lazım ama onu da kim, nasıl yapacak bilemiyorum. BM de zaten çok öyle faal bir teşkilat değil.

"ARAP BAHARI" 11 EYLÜL'ÜN DEĞİL KAYNAYAN KAZANIN SONUCU
Dile getirdiğim gibi, öyle diyenler de var. Bu yeni çıktı. Bir kaç gündür var. 11 Eylül'ün 10. yılı dolayısıyla televizyonlarda, gazetelerde bu yorumları yapanlar da var. Amerikalı devlet adamlarına da soruyorlar, onlar muğlak cevap veriyorlar. Saddam Hüseyin yıkıldı, ama bunun onunla ilişkisini pek göremiyorum filan diyorlar. Böyle teoriler üretilecektir ama "Arap Baharı"nın 1 Eylül ile ilişkilendirmek o kadar kolay bir şey değil. Önceden veri ve başka şeyler olması lazım. "Arap Baharı"nı ben başka bir şekilde ben izah ediyorum. Kaynayan bir kazan vardı, bu kazanın kapağı sonunda patladı, kazan taştı. Bu rol yıllardır sürüyordu. Eski nesil herşeye boğun eğen bir nesildi, ama yeni nesil öyle değil. arap ülkelerinin gençleri, Avrupa'da Amerika'da okudular, bilinçlendiler. İşin içine sosyal paylaşım siteleri girdi. Yani ben meseleyi bir gençlik meselesi olarak görüyorum.

SON GLOBAL KRİZE DOLAYLI YANSIMALARI VAR
Dünyada bir kriz var. 11 Eylül'den bir kaç sene sonra global bir kriz çıktı. Amerika'da dediğim gibi büyük bir yıkım yaşandı. Savaşlara harcanan paralar. İç güvenliğe harcanan paralar. Bunların hepsi devlet bütçesini sarstı. Ve Amerika borçlanmak zorunda kaldı, daha çok borca girdi. Bu borçlanma sonucunda maliyeti arttı ve "housing crise" ile patladı. Bana göre, dolaylı da olsa etkisi oldu.

EL KAİDE'NİN PSİKOLOJİK KORKUSU HÂLÂ GEÇMEDİ
Yine El Kaide meselesine değinmek lazım aslında: 11 Eylül ve El Kaide. Amerika 10 yıldır, El Kaide'nin peşinde koşturuyor. Bunun için Afganistan'a girdi. Hep sorarlar Afganistan savaşının sebebi ne? Sebebi El Kaide'den intikam almak, saf dışı bırakmak. 10 sene oldu, hâlâ da orada. Henüz istediği sonucu da alamadı ve alamayacak. Bugün hâlâ New York'ta El Kaide'nin terör tehdidine karşı önlem alınıyor. Her ne kadar Amerika El Kaide'nin belini kırdı, iş yapamaz hale geldi diyorsa da, en azından El Kaide psikolojik açıdan var. Militanları da var. Yarattığı psikolojik korku Amerikalıları bugün hâlâ titretiyor diyebiliriz. El Kaide çok önemli bir konu, buraya bakmak lazım. El Kaide'nin bir de yayılımı var. Herkes ya Libya'da da El Kaide hakim olursa, Tunus'ta da Libya'da... Ve ya benzeri teşkilatlar. Yani böyle bir korku var. El Kaide, hala gölgesi üzerinde, Amerika'nın da üzerinde, bölgenin de üzerinde El Kaide korkusu var. Ne kadar gerçek, ne kadar yapma orası da belli değil, onu da söylemek gerekiyor.

"ABD İÇİN 'U' DÖNÜŞÜ DÖNEMİ OLDU"

TERÖRİZM VE GÜVENLİK ARAŞTIRMALARI UZMANI PROF. DR. İHSAN BAL:

11 Eylül aslında Amerika'nın dünyaya bakışında çok ciddi bir kırılma noktası. Bir 'U' dönüşü döneminin işaretini verdi. En önemli değişim bu oldu. Çünkü 11 Eylül öncesinde kendini tamamen güvende hisseden ve güvene dayanarak uluslararası ilişkilerini, dünyanın en büyük ve dominant gücü olarak tanımlayan ve vatandaşları da o güvende yaşayan ABD'liler evlerinde vurulabileceği, ulaşılabileceği ve aynı zamanda tehdit altında oldukları psikolojisiyle yaşamaya başladılar. Ve bu psikoloji onların diğer ülkelerle ilişkilerinde çok ciddi sertleşmeye götürdü. Yani sertleşme dönemine girildi. Bush'un ünlü sözü "Ya bizimle ya bizim düşmanımızla", dünyayı siyah-beyaz olarak tanımlayan bir döneme soktu . Bundan önceki yani 90'lı yılların Amerika'sı dünyayı çok sesli gören, farklılıkları yaşatmaya çalışan ve bunun için de ciddi çaba sarf eden bir Amerika'ydı.

RENK TONLARININ KALKTIĞI BİR DIŞ POLİTİKA
Yeni dönemde siyah-beyaz, renk tonlarının hepsinin kaldırıldığı bir dış politikaya evrimleşme oldu. En büyük değişim bu oldu diyebilirim. Sıralanabilir başka değişimler de oldu ama en önemlisi bu.

"YARATILMIŞ" DÜŞMAN İSLAMAFOBİ'YE KADAR VARDI
11 Eylül, dünyada birarada yaşama fikir ve arzusunda olan inananların elini boşa çıkardı. Savaş ve çatışmaların olacağını iddia edenlerin ise elini güçlendirdi. Bir bakıma 11 Eylül sonrasında varsayılan ve "yaratılmış" bir düşman, bunun günün sonunda İslamafobiye kadar gittiğini görüyoruz. Müslümanların önemli bir miktarda dünyada diskrimine edildiği, batıda aşırı sağın, ırkçılığın ve İslam karşıtlığının yükseldiğini görüyoruz.

ÖTEKİLEŞTİRMENİN SONUÇLARI: FRANSA, İNGİLTERE, HOLLANDA VE NORVEÇ
Bu karşı dalga, 10 yıl içinde yeni bir kültür, siyasal algı ve "öteki" düşüncesini güçlü bir hale getirdi. Bunun eserlerini de son dönemde Fransa'da, İngiltere'de Hollanda'da ve en son da Norveç'te gördük. Yani bu karşı besleme, cadı avcılığı, "öteki" ve "diğeri" tanımlamaları o kadar güçlü hale geldi ki, çok sesliliğin olduğu batı demokrasileri yara aldı ve bunların içerisinde, ırkçılık, diğerine tahammülsüzlük, göçmen düşmanlığı gibi bir çok yeni kanat gelişti. Kültürel faturası, iç harmoniye ve bir arada yaşama düşüncesine faturası çok ağır oldu. Bunun altından çok uzun süreler çalışılarak kalkılabilir ancak.

TRİLYONLARCA DOLARLIK MADDİ, ÇOK YÜKSEK İNSANİ FATURA
Bir diğeri ise tabiatıyla, sonradan yine kazanılabilecek olan maddi fatura. Irak savaşının trilyon dolarlara varan bilançosu, Afganistan'da aynı şekilde yaşanan öykü. Ve başarının gelmediği savaşlar bunlar. Malumunuz, rakamlara girmeyelim ama Irak'ta sadece bağımsız gözlemcilerin söylediğine göre 100 küsür bin kişinin öldüğü... Bazıları bu rakamı çok daha yüksek olarak ifade edebiliyor. Bu dönemde bir trajedi yaşandı. İşkence ve insan hakları ihlalleri arttı. İnsani maliyeti de çok yüksek oldu. Ekonomik maliyeti de çok yüksek oldu. Ülkeler ve kültürler arasındaki uçurum arttı. Batı demokrasisi çok büyük bir yara aldı. Amerika'nın bile ekonomik krizini bununla ilişkilendirmek mümkün. Hatta bazı kişiler bunu iddia bile ediyor. Amerikan ekonomisinde iki kere dip dalga yaşandı. Başka nedenleri de var, sadece buna bağlamak yanıltıcı olur ama bunun da tetikleyici bir etkisinin olduğunu söylemek mümkün.

"SÖZDE" DEMOKRASİ DOKTRİNİ
11 Eylül ilk yaşandığında, tamamen güvenlik perspektifli, istihbarat ve askeri odaklı bir yaklaşımla sürdürmeye çalışıldı ama zaman içinde karşı argümanlar üretildi ve geçen 10 yıl içerisinde hatalar ve zararlar Amerikan liberalleri tarafından ve dünyanın bir çok yerindeki bu düşünceye kapılanlar tarafından şöyle tanımlandı; dediler ki, "Biz kendi kendimizi sokuyoruz, bu aşırı tepkiler bizim bünyemizdeki ırkçılığı ve tahammülsüzlüğü arttırıyor, dünyada o zaman demokrasiyi yaşatabilecek ve bunları yok edebilecek bir yapıyı oluşturalım. Zira Bush doktrininde olduğu gibi; Irak'ta "sözde" demokrasi getirmek gibi. Bunu, o ülkelerin kendi iç dinamiklerindeki demokrasiyi harekete geçirerek yapalım. Talebi onlardan oluşturalım".

TÜRKİYE'NİN MEDENİYETLER İTTİFAKI'YLA YÜKSELİŞİ
Ve bu süreçte Türkiye öne çıktı. Kaldıraç bir ülke oldu. İslam dünyasında belki de demokrasiyi yaşama getirebilecek, başarı öyküsüne taşıyabilecek, bir önder ülke haline geldi. Türkiye'nin konumu son 10 yıl içinde diğer taraftaki negatif gelişmelerin tam tersine, olumlu bir ivme kazandı, hem siyasal, hem uluslararası ilişkiler anlamında hem de ekonomik anlamda. Ve "Arap Baharı"nın gelişinde Türkiye'nin model demeyelim ama ilham vermesi...
Medeniyetler ittifakı olarak yola çıkan ve bu söylemi tutturan, terörizmin hiç bir ırk, dil, din ile birleştirilmemesi gerektiğini iddia eden, bir tarafta hukuk temelli demokrasiyle, bir tarafta da terörizmin karşıtı olduğunu söylemiyle Türkiye tezi "Arap Baharı"nda kendini gösterdi. Obama'da onun için "Arap Baharı" sürecinde Türkiye ile çok yakın çalışma arzusu içinde oldu. Öyle ki anımsarsınız ilk ziyaretini önce Türkiye'ye sonra Mısır'a yaptı.

11 EYLÜL SONRASI YÜKSELEN YENİ SEMBOLLER: NAZİSİZMİN DÖNÜŞÜ
Yeni sembollerden kast ettiğimiz özellikle hem uluslararası ilişkiler hem de kültürel dizayn eden semboller ise bunlardan bir tanesi bence nazisizmin geri dönüşü, be bu sembolün önemli bir miktarda karşımıza çıkışı oldu. Biliyorsunuz Norveç'teki saldırgan, İngiltere'deki uzantıları, bu semboller üzerinden Türkiye'yi dahi hedef alan ve batının İslam'laştığını söyleyerek çok ciddi bir karşı dalga oluşturdular. Bu tehlikeli bir gidiş. Böyle bir sembolizm ortaya çıktı.

TÜRKİYE DE YENİ DÖNEMİN BİR SEMBOLÜ
Bence ikinci önemli sembolleştirme ise, o dönem içinde, Usame Bin Ladin figürü ve bunun simgeleştirdiği çatışmacı bir ruh hali ve psikozu. Fakat geçen 10 sene için de bunun eski popülaritesi ve eski gücü ve heyecanı kaldığı söylenemez. Tamamen bittiğini de iddia edemeyiz ama o ivmede o yükseklikte, o gelişmede, o heyecanda değil. Bunu söylemekte yarar var. 10 sene içinde dünyanın yeniden bir dönüşüm yaşadığı düşünülürse bir simge olarak ne kadar tanımlanabilir bilmiyorum ama özellikle Türkiye'nin Ortadoğu'ya bakan ve farklı kültürleri, Avrupa Birliği örneğini buraya taşıyan yaklaşımı simgesi var. O da biçimlendirilemeyen, son dönemlerde batılıların birazcık daha "yeni Osmanlılık" dediği Türklerin daha fazla bu simgeyi doğu ve batı değilde harmoni (bir arada yaşama) kültürünün öne çıktığı bir son dönem yaşıyoruz. Tabii tamamen bize özgü olmasın bu da, bunun öne çıktığı bir son dönem yaşıyoruz. Yani çatışmadan bıkmış olanların özlemlediği, bunun etrafında toplanmaya başlandığı bir dönemden de bahsedilebilir. Bu gel-gitlerde, bu sarkaçlarda...

"SAĞCILIK ABD'DE BİR ARTI DEĞER OLDU"

YAZAR EMRE USLU:

11 Eylül 2001'de New York'taydım. Binaların yıkılışını kendi gözlerimle gördüm. Bu geçen 10 yıl içinde de çoğunlukla ABD'de yaşadım, dolayısıyla buradaki değişimi yakından izledim. Amerika'da şunlar değişti: Birincisi, özellikle Bush döneminde ABD tam anlamıyla bir güvenlik devletine dönüştü. Bu dönüşüm 11 Eylül'den sonra 2 yıl aldı. 2 yıl sonra "terörle mücadele" yasasını çıkardılar. Yani 2 yılın sonunda, Bush yönetiminin altındaki ABD bir tam anlamıyla bir paranoya ülkesine dönüştü ve bu paranoya öylesine bir şey oldu ki bunun yeni yatırımcıları çıktı. Bu adamlar, mesela ABD'de Glam Back denilen bir adam var, CNN'de program yapıyor. ABD'de FOX TV diye sağcıların egemen olduğu saçma bir televizyon kanalı kuruldu ve çok tuttu. Glam Back tarzı adamlar çıktı. Hangi ABD'liye sorarsanız sorun 11 Eylül'den önce kendisini liberal ve demokrat olarak tanımlarken artık sağcılık ABD'de bir artı değere dönüşmeye başladı. Muhafazakarlık ve sağcılık, bu "neocon" dalgasının "con" kısmı konservatif ( muhafazakar) kısmı, daha ağır bir hale geldi.

AMERİKAN TOPLUMUNUN SOSYOLOJİSİ DEĞİŞTİ
Geçen 10 yıl içinde Amerikan toplumunun sosyolojisi değişti. Bundan para kazanan insanlar oluşmaya başladı. Doğrudan bundan artık para kazanmaya başlandı, bunun lobicileri oluşmaya başladı. Amerika için bence en büyük tehlike, en büyük sorun buydu. Amerika'nın sosyolojisi değişti ve bir muhafazakarlaşma oluştu.

11 Eylül olmasaydı bugün ABD'de tea (çay) parti denilen o kimliği belirsiz hareketin esamesi olmazdı. 11 Eylül başka neyi doğurdu, 11 Eylül Sarah Pallin denilen saçma sapan bir kadının ABD başkanlığına aday olmasını meşrulaştıracak, yani onu normal görecek bir zihniyete büründü Amerika.
Sosyolojik ve zihniyet olarak Amerika tam anlamıyla bir kaosa dönüştü, kaosa doğru giden bir değişime şahit oldu. Bunu bizzat içeriden gözlemledim.

ABD'NİN 11 EYLÜL'E CEVABI DÜNYAYA ÇOK PAHALIYA MAL OLDU
11 Eylül sonrasının faturasını siyasi ve ekonomik olarak ikiye ayırmak gerek. ABD'nin doğrudan birinci dereceden faturası, 11 Eylül'ün hemen sonrasında açıklanan faturası Amerika'ya, binalar yıkıldı, uçaklar düştü, ilk 6 aylık faturası 500 milyar dolardı. Hemen, ilk ekonomik faturası bu. Tabii bunun üzerinden dünyaya bakış açısından bizzat 11 Eylül'ün ve El Kaide'nin yaptıkları değil ama ABD'nin 11 Eylül'e cevabı dünyaya pahalıya mal oldu. Yani şunu demek istiyorum ABD'nin tutumu, Bush'un tarzı, aldığı politik pozisyon, bunun üzerinden ürettikleri yeni bir neocon dalga, yeni konservatif dalga, bunun üzerinden Irak savaşı, Afganistan savaşı ve bu savaşların üzerinden dünyayı okuma biçimleri, dünyaya çok pahalıya mal oldu. Bunun bir ekonomik karşılığı var mıdır, sanmıyorum. Ekonomik olarak bu ölçülemez. Sonuçta krizler doğurdu bu sistem.

BUSH'U VAATLERİNİN TAM TERSİ SÜRECE İTEN DÖNEM
George W. Bush, ilk iktidara gelirken en büyük argümanı, halka söylediği sözdü. Buna göre bundan sonra millet yaratma, yeni devletler kurma sürecinde ABD'nin yeri yoktu. "Bizim Bosna'da ne işimiz var, Sırbistan'da ne işimiz var" iddiasıyla geldi ve ABD'yi dünyadan çekip kendi içine yöneltip, kendi ekonomisini ve kendi insanının refahını arttıracak bir siyaset anlayışı sözüyle geldi, Bush. Ama 11 Eylül, ABD'yi bunun tam tersi bir sonuca itti. Ekonomik olarak siyaseten, bugün "Arap Baharı"ndan Irak savaşına, dünyanın değişik yerlerindeki ABD hegomonyasının bu kadar ortaya çıkmasına, bütün bunlar 11 Eylül'ün sonuçları. Bunları ekonomik olarak hesaplayabilmek imkansız.

"SENİN TERÖRİSTİN" DÖNEMİNDEN TERÖR ALGISININ KÜRESELLEŞMESİNE
Daha önceden terör dünyada bölgesel olarak algılanıyordu. Senin teröristin, benim teröristim, benim özgürlük savaşçılarım gibi bir algıydı. Terör daha çok İngiltere hariç, bizim ülkemiz gibi küçük devletlerin sorunuydu. Taki terör ABD'yi kalbinden vuruncaya kadar. Bu sefer terör algısı küreselleşti. ABD genel bir terör algısı yerleştirdi ve terör denildiğinde artık bölgesel terör algısı kalktı.
Bunun iki sonucu oldu.

Birincisi; devletler açısından bakıldığında Türkiye gibi ülkeler kendilerine iyi bir pozisyon edindiler, ve bunu kendi pozisyonları için iyi kullandılar.

KÜRT SORUNUNUN ALGISI DA DEĞİŞTİ
Özgürlükler açısından sonucu ise negatif oldu. Yani 11 Eylül'e kadar batılılar bizdeki sorunu Kürt sorunu olarak tanımlıyordu, 11 Eylül'den sonra bu birdenbire terör sorununa dönüştü. Artık PKK'nın AB tarafından terör örgütü olarak kabul edilmesi, ABD'nin PKK'yı yine terör örgütü olarak kabul etmesi, bunların hepsi 2004 yılına denk gelir. Yani ABD'de "terörle mücadele" yasasının tam anlamıyla devreye girip, çalıştırılmaya başlandığı zamanlara denk gelir. Dolayısıyla terör algısı küreselleşti. bölgesel, lokal olmaktan çıktı, globalleşti, küreselleşti. Bunun için verilen mücadelede insan hakları filan ikinci plan gitti, dünya tam anlamıyla güvenlik dünyasına dönüştü.

Bunun tabii ki Obama'dan sonrası var. Obama iktidarından sonra bu yavaş yavaş normalleşiyor. Özellikle Bin Ladin'in öldürülmesiyle bu güvenlik dünyası algısını değiştirmeye başladı. Bunun dışında da umarım daha da normalleşir. Cadı kazanında daha fazla bu şekilde yaşayamazdık gibi geliyor bana.

IRAK ÖZELLİKLE MODEL OLARAK SEÇİLDİ
Bu neocon'ların Irak'ı işgal ederken temel bir amaçları vardı. "Irak'a demokrasi getireceğiz" derkenki amacı, haklarını yememek lazım, en azından teorik olarak bir beklentiye ve bir hesaba dayanıyordu. Bu hesap şuydu, Irak'ı ülke olarak en eğitimli toplum olarak görüyorlardı, ekonomik olarak da liberal ekonomiyi geçebilecek en uygun ve en elverişli toplum olarak görüyorlardı. Bunun için Irak'ı model seçtiler. Irak'a biz demokrasi getirirsek, diğer ülkelere de demokrasi gelir düşüncesi vardı. Ama Irak tam anlamıyla bir fiyaskoya dönüştü. Ama aynı zamanda, bu neocon'ların öngörmediği bir sonuç olarak Ortadoğu'da demokrasi tartışmasını alevlendirdi, teknoloji ile birlikte. Demokrasi lazım mı değil mi tartışmasını alevlendirdi. Obama biraz da tam bu alevli tartışmanın ortasında iktidara geldi.

Şöyle söyleyeyim eğer ABD Irak'a gelmemiş olsaydı, Saddam bugün yerini muhafaza ediyor olsaydı, Ortadoğu'da hersey eskisi gibi devam ediyor olsaydı bugün "Arap Baharı" olur muydu? Yani onun filizlenmesine sebep olacak ya da ona katalizör etkisi yapacak fikirlerin, bu kadar hızlı bir şekilde Arap dünyasına yayılması mümkün olur muydu, ben çok emin değilim. Böyle bir sonucu olduğunu düşünüyorum.

BİN LADİN VE İSLAMAFOBİ YENİ SEMBOLLER
11 Eylül'den sonrasını, Obama'ya kadar ve sonrası diye ikiye ayırmak gerekiyor. 11 Eylül'ün en büyük sembollerinden birisi kuşkusuz Bin Ladin. Bin Ladin bir dünyayı temsil ediyordu, bunun sembolik bir anlamı vardı. Bir sembol yaratıldı. Bunun karşısında bir İslamAfobinin bir sembolik anlamı oluşmaya başladı. Bu ikisi 11 Eylül sonrası ABD ve yeni dünyanın yarattığı yeni semboller oldu.

11 EYLÜL'DEN MÜSLÜMANLAR DA, TERÖR PARANOYAĞI BATI DA AYNI ZARARI GÖRDÜ

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖL. BŞK. PROF.DR. BERİL DEDEOĞLU:

11 Eylül'den sonra ABD'de ne değişti? Başkan değişti! 11 Eylül sonrası yapılanlar, ABD'nin dünya siyaseti ve iç siyaseti Bush'un başarısızlığı oldu. Onun yerini Obama ile beraber demokratlar aldı ve ABD'nin siyahi bir başkanı oldu. 11 Eylül'ün büyük sonucu budur.

11 Eylül'den sonra kim kazandı? 11 Eylül'den sonra kazananın olmadığı bir süreç başladı, bu hala da devam ediyor. "Kim en büyük zararı gördü" derseniz, hem Afganlar, hem Müslüman toplumlar hem de terör paranoyasıyla yaşayan batı toplumları aynı oranda zarar gördü. Yani burada esasında çift yönlü bir zarar var. 11 Eylül ile beraber çok net biçimde yabancı düşmanlığı, göçmen korkusu, Müslüman endişesi arttı. 11 Eylül birçok dengeyi etkiledi, evet, ama Arap Baharı'nı da 11 Eylül ile ilişkilendirmenin çok zorlama bir benzetme olduğunu düşünüyorum. Arap Baharı, teröre başvurmaksızın mücadele verilebileceğini gösteren bir hareket oldu. Bu anlamda 11 Eylül ve sonrasındaki politikaların tam tersi bir istikamette.

ABD 11 EYLÜL SONRASI HER YERE AYNI ANDA HAKİM OLMAK İSTEDİ, SONUNDA KRİZ GELDİ

KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ DEVLETLER HUKUKU UZMANI PROF.DR. HASAN KÖNİ:

11 Eylül'den sonra ABD, aslında birçok açıdan büyük avantajlar yakaladı. Bu avantajlardan biri, Asya pazarına en güçlü yanıyla girebilme imkanı bulması. Askeri gücünü Asya'ya soktu, Rusya da mecburen Çin ile Şangay Anlaşması yaptı. Bu sayede ABD, hem İran'ı sıkıştırdı, hem Afganistan'da bulundu, hem petrol alanlarını denetledi, son olarak da Pakistan'ı sıkıştırdı.

Birçok alanda birden var olmaya çalışmayı denemesi, Ortadoğu'da demokrasi getirme söylemiyle, İsrail'i korumak için yaptığı asker harcamalarının da neticesinde 2008 yılındaki ekonomik kriz baş gösterdi. Yani ABD, 11 Eylül sonrası uzun dönemde büyük bir güç olarak devreye girip başarı gösterdi ama kısa dönemde hem Asya'da hem Ortadoğu'da yaptığı fazla harcamalar nedeniyle ekonomik kirize davetiye çıkardı. Şimdi de Obama'yı getirerek bir imaj değişikliğine gittiler.

DAHA AZ HARCAMAYLA İMAJ DÜZELTME ÇALIŞMALARI
11 Eylül'ün devamında gelen bu çok harcama, kriz, yeni başkan süreçlerini Arap Baharı ile ilişkilendirmek de mümkün. Bunlar hep bu en baştaki harcamaların devamında gelen "imaj düzeltme çalışmaları". Askeri güç kullanmanın israf olduğunu fark ettikten sonra, "Ülkelerin bu yolla değil de demokratikleşme söylemiyle kendi içlerinde ayaklanmalarını sağlayabilir miyiz" denildi." Fazla askeri harcama yapmadan içerideki muhalefeti kışkırtarak, bunu insan hakları söylemleri, sivil toplum kuruluşlarıyla destekleyerek az harcama çıkartalım" modelini denediler. 90'lı yıllarda Doğu Avrupa ülkelerinde yine bu yöntemi denemişlerdi, kendileri bizzat açıklıyor bunları. Aynısını şimdi Arap Baharı'nda deniyorlar. "İnsan hakları" dediler, "demokrasi" dediler. Zaten hangi ülkede ne yapılsa hepsi demokrasi adına yapılıyor(!).

11 EYLÜL'ÜN ASIL FATURASI GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERE ÇIKTI
11 Eylül'ün esas faturası gelişmekte olan ülkelere çıktı. ABD'nin müdahale ettiği gelişmekte olan ülkelere 2-3 ayda demokrasi getirmek mümkün değil. Türkiye 80 küsur senedir hala demokratikleşmeye uğraşıyor, o o kadar kolay olacak bir şey değil. ABD'nin 11 Eylül sonrası demokratikleşme olarak sunduğu bu söylem, aslında sadece bir nöbet değişimidir. ABD'nin Irak'taki kaybı 4 bin 700 askerken, 1 milyon Arap ölmüştür. Biz yıllardır 1 milyon İsrailli öldü diye Holokost (Yahudi Soykırımı) konuşuyoruz. Ama ölen Araplar konuşulup bitiyor.

IRKÇILIK 11 EYLÜL'LE YÜKSELMEDİ
11 Eylül'ün yükselttiği kavramlardan biri olarak ırkçılık telaffuz ediliyor. Irkçılık 11 Eylül ile ile yükselmedi, 1991 yılından beri var. Biz bunu o zaman ülkelerin otonomizasyonu olarak yorumladık. Etnik gruplara göre otonom bölgeler verilmesinden söz edildi. Ancak o zaman ne ekonomi ne de başka şey kalır, bu konuşulmadı. Sonra Asya Pazarı çıktı ve ABD buraya müdahale ederek asıl hedefine yaklaştı: Çin'i petrol sahalarından uzaklaştırmak. Bundan sonra ABD'nin rakibi Çin'dir ve amacı Çin'i petrol sahalarından uzaklaştırmak olacaktır.

 


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum