Yusuf Mesut KİLCİ Yazdı: YA ÖĞRETEN OL, YA ÖĞRENEN

Öğretmen, aile gibi görgü ve terbiye yanında bilgi de aktardığında, önem sırası itibariyle ailenin dahi önüne geçer.

Yusuf Mesut KİLCİ Yazdı: YA ÖĞRETEN OL, YA ÖĞRENEN
12 Kasım 2018 - 09:54

                                                           YA ÖĞRETEN OL, YA ÖĞRENEN

 

      Öğretmen, aile gibi görgü ve terbiye yanında bilgi de aktardığında, önem sırası itibariyle ailenin dahi önüne geçer. Öğretmen bir nesilde biriken görgü ve terbiye, bilgiyi diğer nesillere aktaran toplumun en önemli parçasıdır. İnsanların, hayatla mücadelesini sağlayan refaha ve haysiyete dayanan bir yüksek hayat tarzını mümkün kılan kişidir. Öğretmen bilgi aktarırken insanı işleyen kültür veren onu hayatı boyunca etkileyecek olan kişidir. Öğretmenden beklenen kültür kavramı insanlar için çok önemlidir. Çünkü bilgili olmak, kültürlü olmaya yetmez. Gözleri görmeyen bir insana, yol göstermesini, rehberlik etmesini bilen kurt köpeği belli ölçüde bilgi edinmiştir. Şimdi bu köpeğe kültürlüdür diyebilir miyiz? O halde biz öğretmenin niteliklerini şu cümle ile özetleyebiliriz. İnsanları hayata hazırlayan bilgi ve kültür veren insanları yönlendirme sanatkârıdır.

      Kalkınma politikasında en önemli konu eğitim ve öğretim anlayışı ile ilgilidir. Çok savunulan bir anlayışa göre herkesin genel eğitim ve öğretimden yani herkesin ilköğretimden geçmesi ve okur-yazar oranının yüzde yüze çıkarılması ile ülkenin kalkınacağı zannedilmiştir. Bu anlayış öğrencinin birinci plana, öğretmenin arka plana konmasını gerektirir. Hâlbuki buradaki amaç ilköğretim öğrencilerine yüksek seviyede bilgiler vermek yerine, onların iyi bir eğitimle yetişmelerini sağlamak olmalıdır. Çünkü eğitmek, öğretmekten daha zor ve önemli bir iştir.

       Öğretmenin görevi öğrencideki kabiliyeti ortaya çıkarmak ve onun gelişmesine yardımcı olmaktır. Bunu yapabilmek için de öğretmenin kabiliyetli ve iyi yetiştirilmesi gerekir. Aksi halde öğretmen kendinde olmayan bir şeyi başkasına veremez, inat edici bilgiye sahip olmayan öğretmen, öğrenci karşısında ancak spikerlik hizmeti yapar.

        Öğretmen mesleki formasyonunu almış ve çağın gereklerini yerine getirebilen manevi değerlere bağlı ileri görüşlü, aydın fikirli ve sevgi dolu, müşfik olmalıdır. Öğretmen belli bir sistem etrafında, belli bir konuyu işleyen değil, dağın kalbini, ağacın acısını kuşun ele avuca sığmazlığını yani her şeye yürek ve ruh katarak veren; böylece kuru toprak parçasına vatan, dağ, heybet, mezar taşında şehidin serencamını hissettirendir.

        “Karanlığa küfredeceğine bir mum yak.” Diyen Konfüçyüs insanı hep bir göreve ve sorumluluğa çağırır. Bu görev ve sorumluluğu bilinçli bir şekilde yerine getiren öğretmendir. Medeniyetlerin kurulması ve yaşatılması düşünür ve bilginlerle mümkündür.”Ya öğreten, ya öğrenen ol.”emri insanı şekillendirmeye çağıran bir davet, şekillendiriciye ise bir övgüdür.

          Öğretmen, öğrencilerin genel olarak iyi bir gözlemci olduğunu, iyi bir hâkim olduklarını hatırdan çıkarmaması gerekir. Öğrenciler çifte standart davranan, tercih yapan, taraf tutan öğretmenden nefret ederler. Hoşnutsuzlukla bizim öğretmen adil değil derler. Onun için öğretmen her öğrenciye aynı derecede hakkını vererek, tarafsızca ve anlayışla hareket etmek zorundadır.

          Öğretmenin görevi öğrencilerde ilgi uyandırmak ve onları öğrenmeye karşı motive etmektir. Öğrenme dikkat isteyen, çaba isteyen etkin bir oluşumdur. Öğrenci ne kadar çok çalışırsa, ders dinlerse o kadar kolay öğrenir ve öğrendiklerini o kadar hafızasında uzun süre saklayabilir. Bu nedenle öğretmenin yapacağı ilk iş öğrencinin derse karşı ilgisini arttırmaktır. Bunun içinde öğretmen önce dersi ve kendisini öğrenciye sevdirmelidir. Eğer öğrenci öğretmenini severse hem onun sözlerine karşı inanmaya eğimli olacak, dersini dikkatle dinleyecek hem de onu örnek alıp hareketlerini taklit etmeğe çalışacaktır.

          Öğretmen öğrencilerin bilmedikleri şeyleri serbestçe sormalarına fırsat vermelidir. Bu öğrencinin derse karşı hem ilgi duyduğunu gösterir, hem de ilgisinin artmasını sağlar. Öğretilen konuların kendileri için bir takım yararlar sağlayacağına öğrencileri inandırmalıdır. Öğrencilerin, faydasına inanmadıkları şeylere canla başla çalışmalarını ümit etmek bir hayaldir.

           Uygarlığın gerçek ölçüsü ne nüfus ne şehirlerin büyüklüğü, ne ekonomik gelişmişlik nede yetiştirilen üründür. Sadece ülkenin nitelikli eğitim ve öğretim sayesinde yetiştirdiği insan tipidir.

          

 

 

 

 

 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum