Seyhan Çağlar EMEN

Seyhan Çağlar EMEN

[email protected]

OSMANOĞULLARININ SERANCAMI 1

23 Temmuz 2015 - 19:35

                                          OSMANOĞULLARININ SERANCAMI  1

       Serencam, acıklı hayat hikayesi demektir. Son yüzyılda birçok ülkede rejim değişikliği dolayısıyla sürgüne  yurtdışına gönderilen kraliyet ailesi mensupları rahat ve huzur içinde yaşamışlar ve yokluk çekmemişlerdir. Osmanlı hanedanı mensupları hatta yakın akrabaları bile zorunlu olarak, cumhuriyet idaresinin tesisi, kardeş kavgası ve yönetimde iki  başlılık v.s. olmaması için 1924 yılında yurtdışına çıkarılmışlardır. Kimi yakınlık ve dini sebeplerle Suriye, Mısır ve Lübnan’ı, kimi de Fransa, İtalya, A.B.D., İngiltere gibi ülkelerde yerleşmeyi tercih etmişlerdir. Hepsi de bir gün tekrar İstanbul’a, Vatanlarına geri dönme ümidiyle yaşamışlardır, Plevne  kahramanı Gazi Osman Paşanın oğulları, Sultan 2. Abdülhamit’in kızları ile evli olduklar için onlar da sürgünde vefat etmişlerdir.

       Osmanlı hanedanına mensup olan şehzade ve hanım sultanların ortak bir özelliği vardır, hiç birisi asla ve asla Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye ve Atatürk hakkında hiçbir kötü söz söylememişler ve en küçük bir saygısızlık yapmamışlardır. Aksine yad ellerde kimi hastalıktan, kimi açlıktan, kimi de yokluktan vefat etmelerine hatta intihar etmelerine rağmen Atatürk başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyetine bağlılıklarını ve vatanseverliklerini kaybetmediler, asaletlerinin gereği gibi davrandılar. Nice’de sürgünde iken dadılardan biri küçük şehzadelere içinde Atatürk’e hakaret içeren bir marş söyletiyor, bunu duyan Sultan Vahdettin dadıya kızıp bağırıyor ve “Benim kumandanıma,  subayıma hakaret edemezsin” diyerek dadıyı haşlıyor. Bir gün kızı Sabiha Sultan babasına” Şah baba, tekrar İstanbul’a dönmek nasip olursa Mustafa Kemal Paşa’ya nasıl davranırsınız” diye sorunca Sultan Vahdettin “ Ceddim Yavuz Sultan Selim’in kendisine Çaldıran meydanında  suikast hazırlayan yeniçeriye yaptığı gibi davranır, O’nun görevine devam etmesini sağlar, en yüksek makamlara O’nu getiririm.” diye cevap veriyor.    

       Sultan V. Murat’ın kızı Hatice Sultan’ın Beyrut’ta resmen açlıktan öldüğü yapılan otopsi sonucu ortaya çıkmıştır, ölmeden önce yeğeni Şehzade Ömer Faruk Efendiye yardım isteyen mektup yazmış ancak para gelmeden vefat etmiştir. Sultan 2. Abdülhamit’in oğullarından Şehzade Ahmet Nureddin Efendi Nice’de bir parkta ölü bulunur. Göğsünden çıkan mektupta şunlar yazılıdır: “Ölümümden kimseyi mesul tutmayın, açlıktan ölüyorum. Yeleğimin iç cebinde beni  İslami usullere göre Müslüman mezarlığına defnetmeye yetecek para var.”  Bu satırları okuyan polis “Daha bir ay yaşayacak kadar parası olduğu halde cenazesini düşünüyor, enayi” diye alay etmiştir. Sultan 2. Abdülhamit’in en küçük ve en çok sevdiği oğlu Şehzade Abdurrahim  Efendi ablası Şadiye Sultan ile birlikte Paris’te izbe ve ucuz otellerde hayatlarını devam ettirirler. Son olarak Saint- Honore adlı otelde kalırlar, gerisini Şadiye Sultandan dinleyelim: “Bir gün odama geldi, üstü başı perişandı. Halinde bir fevkaladelik olduğu aşikardı. Yanında getirdiği filedeki birkaç konserveyi, bir elbise fırçası ile yarım şişe kolonyayı bana hediye edip savuştu. Sonra odasına giren Şehzade Orhan Efendi kendisini ölü buldu. Sürgün acılarına dayanamayıp düştüğü ağır ruhi buhran neticesinde kaldığı otel odasında intihar etmiştir. Geride bıraktığı 200 frank meblağındaki son parasıyla otel ve cenaze masraflarının karşılanmasını, arkasından Kur’-ı Kerim okutulmasını vasiyet etti.”

       Her iki şehzadenin de kimsesiz ve sade bir mezar taşının bulunduğu gösterişsiz kabirleri, Paris’te Bobigny Müslüman mezarlığında  yan yana bulunmaktadır. Diğer bir kardeşi Sofya’nın Alman uçakları bombardımanında vefat etmiştir. Diğer kardeşi ise Macar sirkinde Osmanlı kıyafeti ile ata binmesi karşılığında teklif edilen yüklü maaşı aç olduğu halde ”Ben bir şehzadeyim, sirkte soytarılık yapamam” diyerek ret etmiş, hanedanının asaletini ve şerefini korumuştur.  

HAFTAYA DEVAM EDECEKTİR.