Seyhan Çağlar EMEN

Seyhan Çağlar EMEN

[email protected]

ÖNCE İNSAN OLMAK

16 Ocak 2015 - 20:34

                                                                  ÖNCE    İNSAN   OLMAK

       İnsan, Allah’ın yarattığı en mükemmel varlıktır, eşref-i mahlukattır, maddi ve manevi varlıklara sahip olması onu daha mükemmel yapmaktadır. Sanayileşmiş ve gelişmiş ülkeler,  insanın bazı özelliklerine sahip robotlar üretmektedirler ancak ruh ve manevi değerler kazandıramamışlardır.

       İlmin  ve teknolojinin ilerlemesine rağmen insan beyni ve ruhsal yapısı tam olarak çözülememiştir, insan et, kemik, sinir ve ruhtan meydana gelmiştir. İnsan, bedeni varlıklarının yanında ahlak, huy, edep, ar duygusu, Allah korkusu, inanç, gurur, namus, düşünce, fikir ve hırs gibi maneviyata da sahiptir. İyi insan ve iyi yurttaş olmak asli görevimizdir. Zararsız olmak yeterli değildir aynı zamanda faydalı da olmak insani görevimizdir, şu adam çok iyidir, kimseye zararı yoktur, etliye- sütlüye karışmaz, kendi halindedir, kendisi için yaşarsa lüzumsuz adamdır,   suya sabuna dokunmazsa o adam pis adam demektir. Hem zararsız hem de faydasız ise o adamdan kimseye hayır gelmez, keser gibi hep kendisine yontar, oysa testere gibi olmalıyız, bir bana bir sana diyerek çalışmalıyız.Dürüst, edepli fakat başkalarına ve topluma hizmetimiz yoksa , dürüstlüğümüz sadece bize ait olup toplumsal faydamız olmaz.

       İnsanın sadece dürüst olması yeterli değildir, övünülecek bir özellik de değildir, dürüst olmak zaten insan için zorunlu bir erdemdir ve bir görevdir. Yaptığımız her görevin maddi veya manevi bir karşılığı vardır. Amerikan filmlerinde mahkemede yargılanan katilin veya soyguncunun  yargılama esnasında yargıca “Ben vergisini ödeyen namuslu bir vatandaşım” demesi onların namus ve ahlak anlayışını ortaya koymaktadır.  İnsanların ve milletlerin dürüstlük ve ahlak anlayışları farklılık göstermektedir. Japonya  ve Kore gibi  ülkelerde yöneticiler  başarısızlık ve verdiği sözü yerine getireme gibi durumlarda ya görevinden istifa ediyor veya harakiri yapıyorlar. Bir kusurumuzdan dolayı özür dilemek alçalma değil yükselmedir  zira özür dilemek  bir erdem ve olgunluktur.

       Milliyeti,  cinsiyeti, inancı ne olursa olsun insan önce yaşadığı toprağa, bağlı olduğu devlete, içinde yaşadığı toplumun manevi ve maddi değerlerine sadık olmalıdır. Çanakkale’de Bulgar yüzbaşı Stoyan’ı,  Ermeni asıllı Teğmen Torosyan’ı,  Rum doktoru,  Libya’lı Hasan Mevsuf’u,  İstiklal Savaşında ise Ceyhan’da Fransız Dode’yi,  Adana’da İranlı Asaf Han’ı,  Hintli Abdullah Çavuşu, “Türklerin parasını Yunan’a teslim edemem “ diyerek  Milli Hükümete teslim eden  Berç Efendiyi,  Maraş’lı davulcu Abdal Halil Ağa’yı   ve daha nice Türk ve Müslüman olmadığı halde adam gibi adam olan insanları  görebilirsiniz.   Amerikalı gazeteci,  Türk Ortodoksları  patriği 2. Eftim’e  niçin Atatürk ve milli hareketi desteklediğini  sorduğunda  verdiği cevap insanı düşündürmektedir,  Eftim  Efendi “Ben Türk dostu değilim öz be öz Türk’üm” diyor. Papa Eftim Kayseri,  Nevşehir  ve  Aksaray’dan topladığı  beş  yüz Ortodoks  genç ile  Ankara’ya  gelerek  Milli Mücadeleye  katılmıştır.  Eftim Efendi  her  şeyden  önce  bu toprakların insanıdır,  yediği ekmeğe ihanet  etmemiştir.        

             Kısacası insan olmanın gereğini yerine getirmeli ve insanda olması gereken tüm vasıfları taşımaya çalışmalıyız. Çocuklarımıza bırakabileceğimiz en büyük miras temiz ve lekesiz bir hayat, rahmetle anılacak bir isim,  insanların faydalanabileceği eserler ve temiz bir seciye olmalıdır. Nice servet, şöhret ve makam sahibi insanlar vardır ki yaşarken bile ölü gibidirler, nice insanlar vardır ki aradan yüz yıllar geçmesine rağmen halen hafızalarda yaşamaktadırlar zira onlar ölümsüz isim ve eserler bırakmışlardır. İngiliz şair R.  KİPLİNG  Eğer isimli şiirinde “ Her şeyden önce insan olursun oğlum “ diyor.

       Kalın sağlıcakla.