Seyhan Çağlar EMEN

Seyhan Çağlar EMEN

[email protected]

HORASANLI ALP EREN BUHARALI ABDULLAH HOCA

03 Ekim 2016 - 16:53 - Güncelleme: 04 Ekim 2016 - 16:45

                                    HORASANLI ALP EREN BUHARALI ABDULLAH HOCA

       Çocukluğumda nur yüzlü, devamlı Allah’ı zikreden, mütevazi, riyadan uzak, herkesle barışık, herkesin yardımına koşan, asla hiçbir kimseden maddi yardım, hizmetine karşılık ücret kabul etmeyen bir Hak dostu  olan Buhara’lı  Abdullah Hoca’yı tanımıştım. Şehirde yediden yetmişe herkes O’na hürmet eder, gördüğü yerde elini öper, hayır duasını alırdı, Makam Camiinde imamlık yapardı, boş zamanlarında Ulu Cami yanındaki Kur’an Kursunda çocuklara “Tecvit” dersi verirdi. O’nun boş oturduğunu hiç kimse görmemiştir, kendisini dini eğitime ve insanlara yardıma adamıştı.

       Otuz yılı aşkın bir zaman içinde, her türlü takdirin üstünde bir çalışma örneği sergilemişti, bitmek bilmeyen meslek aşkı sayesinde yüzlerce Hafız yetiştirdi, binlerce insana Kur’an ve dini konularda ders verdi. O’nun farklı bir eğitim metodu vardı, ders verirken farklı, ders saatleri dışında farklı bir görüntü sergileyen değerli bir şahsiyetti. En küçük bir hatayı gözden ve kulaktan kaçırmazdı. Onun öğrencileri, toplum içinde çektikleri “Besmele” den ayırt edilecek kadar iyi yetiştirilmekteydi, asla ve asla  bilgiçlik taslamaz, “Eksiklerim çok” diyerek alçakgönüllülüğün zirvesinde yüce bir kişiliğe sahip idi. Misafirsiz veya davetsiz oturduğu sofralar çok azdı, sohbetlerinde asla dedikodu olmadığı, iyimser ve güler yüzlü olduğu için herkesin sempatisini kazanmıştı, kapısı herkese açıktı. Hasta da olsa geleni geri çevirmezdi, her çağrıya icabet ederdi, Kur’an ahlakı ile ahlaklanmış ideal bir Müslüman’dı, başkalarını küçümsediği, ağzından kötü bir söz çıktığı görülmemiş ve duyulmamıştır. A.Ü. Hukuk Fakültesinden mezun olunca diplomasını almaya giderken Ankara yolunda geçirdiği bir trafik kazasında vefat eden bir arkadaşımızın cenazesini ağlayarak yıkadığına ve cenaze namazı ile defin sırasında saatlerce ağladığına şahit olmuştum. İsteseydi çok zengin olurdu, dini hizmetlerine karşılık asla para kabul etmezdi sadece Allah’ın rızasını beklerdi, demir asa demir çarık düşüncesine sahip  Horasan’lı bir Alp Eren idi. Hayatını bizlere anlatmazdı, vefatından sonra hayatını torunları zoraki anlatmıştır.

         Buhara’lı Abdullah AKER Efendi, 1885 yılında Özbekistan’ın Nemengan kentinde İbrahim Efendi ve Ayşe Hanım’ın oğlu olarak dünyaya gelmiştir, küçük yaşta anne ve babasını kaybedince dayısı Kudret Efendinin himayesinde . 17 yaşında Hicaz’a gitmiş, Medine’de Türkistanlılar Dergahında öğrencilere dini bilgiler öğretmiştir. O dönemde işgal altındaki Türkistan’da  din yasaklanınca memleketine geri dönemez, Birinci Dünya Savaşı başlar ve Sultan Reşat tarafından Cihat ilan edilince gönüllü olarak Osmanlı Ordusuna katılır ve Mısır’daki Kanal Seferine iştirak eder. İngilizler, Arabistan’ı işgal edince, Arabistan’daki Osmanlı erkanı ile gemiyle İstanbul’a gelir, Türkistanlıların Adana yöresinde fazla olması ve din görevlilerine ihtiyaç olduğu için Tarsus’un Yaramış köyüne yerleşir, Derviş Ağanın kızı Nadire Hanımla evlenir, Kuva-i Milliye’ye katılır, Kurtuluş Savaşında büyük hizmetleri görülür, Türkistanlı Hacı Yoldaş ve arkadaşları şehit, Abdullah Hoca ise gazi olur. Zaferden sonra Tarsus’a yerleşir  ve  geçimini sağlamak için terziliğe başlar, diğer yandan da evinde, Kur’an dersleri verir. İki kızı ve iki oğlu dünyaya gelmiştir. Mal varlığı yoktur.

       1945 yılından sonra ülke genelinde Kur’a Kursu açılmasına izin verilince, esnafların yardımı ile Türkiye’de ilk Kur’an Kurslarından birini açmayı başarır aynı zamanda  Makam  Camii imamı olarak göreve başlamış, 30 yıl bu görevi devam ettirmiştir. Günde 4-5 saat uyur, geri zamanda ibadet ve eğitimle gününü geçirdi. Horasan’ın son Alp Erenlerinden biri olan Buhara’lı Abdullah Hoca’nın yaşam öyküsüne baktığımızda, O’nun Allah tarafından bölgemize gönderildiğini görmekteyiz. 17 Eylül 1990 günü Hakka yürümüştür,  105 yaşında son nefesini verirken bile bilincini kaybetmemiş tespih çekerek ve Allah’ı zikrederek daima yolundan yürüdüğü Rabbine kavuşmuştur. O, müjdeledi, nefret ettirmedi, kolaylaştırdı, zorlaştırmadı. 1957 tarihli bir fotoğrafını saklamaktayım.   

Seyhan Çağlar EMEN