Seyhan Çağlar EMEN

Seyhan Çağlar EMEN

[email protected]

DEVLET MALI – MİLLET MALI

02 Ekim 2014 - 11:10

DEVLET MALI – MİLLET MALI

 

            Devlet malı, devletin sahip olduğu ve mülkiyeti devlete ait olan mallar, kamu hazinesi demektir. İslamiyetin ilk yıllarında, müminlerin ortak mallarına ve hazine gelirlerine beytül-mal denmekte idi. Devletin malına haksız yere el uzatmak, gasp etmek, zimmetine geçirmek, haksız kazanç veya menfaat sağlamak büyük günahlardandır, aynı zamanda ağır suç ve devlete ihanet olarak kabul edilmiştir.

            İslamiyetten önce kurulmuş olan Türk devletlerinde, Hakan (Kağan, yabgu, kaan) devlet malını, toprağını ve halkını korumakla görevlidir. Çin imparatoru, mağlup olan Türk Hakanından özel mallarını istemiş, hakan kabul etmiş, kızını isteyen Çin İmparatoruna kızını gelin vermiş, imparator ileri giderek toprak isteyince Hakan “Topraklar vatandır ve millete aittir” diyerek red etmiştir. Gerek islam devletlerinde ve gerekse kurulan Türk devletlerinde yöneticiler devlet malını ve hazinelerini kutsal emanetler olarak kabul etmişler ve koruma altına almışlardır. En yüksek yöneticilerden en küçük yöneticilere kadar her kademedeki görevliler, görevleri karşılığında geçimlerini sağlamak için devletten maaş almışlardır. Ülke ve ülkenin zenginlikleri, padişahların mülkiyeti olarak kabul edilmemiştir. Batıda ki devlet yapısı ile Türk – İslam Dünyasında ki devlet yapısı farklıdır. Topkapı Sarayına satın alınan meyvelerin bile matbah (Mutfak) defterlerine kayıtları yapılmıştır.

            İslamiyet, hayır yapmayı, kul hakkı yemeyi, halkın ödeyemeyeceği ağır vergileri yasak ve günah saydığından hata yapmamak için ellerinden gelen herşeyi yapmışlardır. Buna mukabil olarak her kademedeki yöneticiler kurdukları vakıflar yolu ile üç kıtada on binlerce vakıf eserleri meydana getirmişlerdir. Vakıf eserlerinin banisi olan şahıslar, hazırlattıkları vakıfnamelerde (Vakf Senetlerinde) vakıf mallarının ve gelirlerinin amaçları dışında kullanılmasını yasaklamış ve şartlara uymayanlara beddua etmişlerdir. Padişahların kullandığı eşyalar, hazineden tutanakla teslim alınmış ve işi bitince tekrar tutanakla hazineye geri devredilmiştir. Son padişah Sultan Vahidettin’in baş mabeyincisi olan Lütfullah Simavi bey hatıratında şahit olduğu bir olayaı anlatmaktadır. Sultan Vahidettin sarayı ve İstanbulu terk ederken  Lütfullah beyi çağırıp, elindeki altın divit ve kalem takımnı uzatarak “Lütfullah bey bunları hazineden zabıtla teslim almıştım, devlet malıdır, hemen bir zabıtla hazineye teslim ediniz” demiş ve emanetleri teslim ederek saraydan ayrılmıştır.

            Düşman kuvvetlerinin kaleleri muhasara etmeleri halinde kale komutanları canları pahasına kalelere ve çevresinde ki devlet malı ve topraklarını düşmana terk etmemişlerdir. Osmanlı İmparatorluğunun duraklama, gerileme ve çöküş dönemlerinde hatta 1919 yılına kadar bu kahramanlıkların yüzlerce örneği yaşanmıştır. 1895 yılında Sultan II. Abdülhamit’te Filistin konusunda yapılan tekliflere karşılık Teodor Herz’e verdiği tarihi cevap devlet malının korunmasında ne kadar titiz davranılması gerektiğinin en güzel cevabıdır. İneboludan Anara’ya kışta kıyamette kağnı arabası ile cephane taşıyan Kastamonu’lu “Şerife Bacı”, bebeğinin üzerinde ki örtüyü top mermileri üzerine örterek devlet malını korumayı vatan borcu olarak görmüş, kendi bebeğinin donarak ölmesine sebep olmuştur. Devlet malı bebeğinden öncelikli gelmiştir. Kurtuluş Savaşı yıllarında Uşak ilinde köy imamı olan TAHTAKILIÇ İbrahim hoca, milli mücadeleye katılan Kuvva-i Milliyecilerin yiyecek, at, silah, araba vs. ihtiyaçlarını köylerden toplarken, köylülerden aldığı her malın adını ve miktarını bir deftere kayıt ediyorhem millete hemde ölürsem Allah’a hesabımı verebileyim diyerekbu defterleri saklamış ve ölümünden hemen önce oğlu “Ahmet TAHTAKILIÇ”a teslim etmiştir. Merhume Mevhibe İNÖNÜ, eşi İsmet İNÖNÜ ile birlikte yurtdışına gittiklerinde devletin verdiği ödenekten tasarruf yaparak kalan parayı maliye bakanlığına teslim ettiklerini beyan etmişlerdir. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK milleten aldığını milletine geri vermiştir, Generenal Refet BELE, ATATÜRK’ün kendisine hediye ettiği bağ evini ATATÜRK’ün ölümünden sonra Kızılay’a bağışlamış, ailesine bırakabileceği hiç bir mirası olmamıştır. Kurtuluş savaşının komutanlarından bir çoğunun hiçbir mal varlığı bulunamamıştır. M.M ve Karakol gibi gizli milli teşkilatların isimsiz kahramanları devletin bağlamak istediği maaşı ve hatta madalyaları bile devlet ve millere karşılıksız hizmet ettik diyerek kabul etmemişlerdir. Aldıkları milli ve dini terbiye bunu gerektirmiştir.

            Ancak daha sonraları nereden çıktı ise bir atasözü uydurulmuş “Devlet malı deniz, yemeyen domuz” sözü Dünyada hiçbir milletin düşünce sisteminde yoktur. Devlet, milletin teşkilatlanmış halidir, yani milletin bizzatihi kendisidir. Devletin malını ve hakkını ve çalmakla kendi malımızı ve hakkımızı çalıyoruz, devlet malına zarar vermeyi mağrifet sayıyoruz, oysa verdiğimiz maddi zararı vergimizden ödüyoruz. Okullarda şuursuz ve sorumsuz bağzı öğrenciler, okul sıralarını tahrip ediyor, öğretim yılının son günlerinde kapı, pencere, sıra, ayna  vs. kırıyor ve kendi malına zarar veriyor, verdikleri zararlar yine ailelerinin verdiği bağış ve ödediği vergilerle karşılanıyor. Trenlerde, araba vapurlarında, parklarda ki banklarda, ormanlarda, çocuk oyun alanlarında bulunan oyuncaklarda verilen zararlar resmen ülkemize ve devletimize ihanet derecesine varmaktadır. Mersin – Adana yolcu trenleri köylerden geçerken çocuklar tarafından taşlanmakta , köylere su taşıyan künk borular kırılmakta, camilerin ve tarihi eserlerin duvarlarına yazılar yazılarak tahrip edilmekte ve de gelen turistlere de rezil olmaktayız.

            Bir müdür yardımcısı arkadaşımızın önerisi ile okula stres panosu yaparak öğrencilerin duygularını sıralara ve duvarlara değilpanolara yazmaları için onlara imkan sağlanmış lakin yine de öğrenciler sıraları bıçakla oydular okula zarar vermeye devam ettiler. Her yaz tatilinde sıraların temizliği ve tamiri ile duvardaki yazıların silinmesi için büyük miktarda harcama yapıyorduk, keşke bu paraları eğitim ve öğretim için harcasaydık daha kaliteli bir öğretim yapabilirdik. Evimizdeki eşyaları korumak için gösterdiğimiz çabaları keşke devlet malını korumak içinde gösterebilseydik. Belediyenin kaldırımlara diktiği ağaçları yanında söken çocuğuna ses çıkartmayan büyükleri eğitmeden çocukları eğitemeyiz. Keşke çocuklarımınzın kursağına ekmek koymadan önce kalbine Allah korkusu,  kanun korkusu, devlet, millet, vatan ve insan sevgisi koyabilsek bu sorunlar yaşanmayacaktır.

Kalın sağlıcakla.

                                                                                              Seyhan Çağlar EMEN