Seyhan Çağlar EMEN

Seyhan Çağlar EMEN

[email protected]

BİR GÖNÜL ADAMI HAKKI FİKRET GÜRBÜZER

06 Aralık 2018 - 19:32

                                    BİR GÖNÜL ADAMI HAKKI FİKRET GÜRBÜZER

       Sizlere bu yazımda benim gibi yüzlerce gencin tahsil yapmasına vesile olan, sokaktaki kimsesiz pek çok gence maddi ve manevi yönden sahip çıkarak onları ailelerine  ve milletine kazandıran bir büyük adamı, adam gibi bir adamı sizlere tanıtmak istiyorum. Yüksek öğrenim görmesinde büyük emekleri olan Hakkı Fikret GÜRBÜZER’in yetiştirdiği gençler, devletin zirvesinde görev  yapmışlardır, aralarında Bakan, Milletvekili, üst yönetici, bürokrat, akademisyen gibi  çok değerli devlet adamları yer almaktadır, hepimiz bugünkü yerimizi O’na borçluyuz, çocuklarına yedirdiği ekmeğin yarısını bizlere paylaştıracak kadar alicenaptır. 1957 yılından beri kendilerini tanımaktayım ve o ailenin adeta bir evladıyım.

       25 Ağustos  1926 tarihinde Bursa’nın İvazpaşa semtinde doğmuştur. Babası Hüseyin Avni GÜRBÜZER,  Romanya Tatar Türklerinden olup  1. Dünya Savaşında Galiçya cephesinde Türk ordusu ile birlikte Rus ordusuna karşı savaşmıştır, savaş sona erince ailesi ile birlikte anavatanına gelerek Bursa’ya yerleşmiş ve Zehra isminde Kırım göçmeni Tatar asıllı bir öğretmenle evlenmiştir. Bu evlilikten biri kız, üçü erkek olmak üzere dört çocukları olmuştur. İkinci çocuğu olan H. Fikret 13 yaşında iken annesini kaybetmiştir. Babası Hüseyin Efendi, tekrar evlenmiş ve bir oğlu daha dünyaya gelmiştir. Fikret GÜRBÜZER, Bursa Ticaret Lisesinden mezun olduktan sonra, askerliğini yedek subay olarak Çatalca’da yapmıştır. Askerlikten sonra Bursa’yı terk ederek Tarsus’a yerleşmiş ve Sulu Ziraat Araştırma Enstitüsünde memur olarak göreve başlamıştır. 1953 yılında Mersin’li  Emine(Ayten) US ile evlenmiş ve bu evlilikten sırası ile Kürşad, Bahadır, Zehra, Alparslan ve Uluğşad  dünyaya gelmiştir.

       H. Nihal ATSIZ, Necdet SANÇAR, Fethi TEVETOĞLU, A.Nihat ASYA, O. Yüksel SERDENGEÇTİ, gibi fikir adamlarından etkilenerek Milliyetçilik ve Türkçülük fikirlerine gönül verdi, bu faaliyetlerin önderi oldu, zamanın fikir adamları ile dostluk kurdu, ilişkilerini geliştirdi. Mersin ve Adana bölgelerinde sosyal ve kültürel çalışmaları başlattı. Çevresinde bulduğu herkesin özellikle de gençlerin ve çocukların vatan, millet ve bayrak sevgisi konularında kendilerini  iyi  yetiştirmelerine, eğitimlerine ve millete iyi örnek olmaları konusunda maddi ve manevi destek sağladı. Evini, kalbini, cebini kısacası her şeyini Türk çocuklarına açtı, evinde kendi çocuklarına her gün patates yedirirken, cebindeki parasını bizim eğitimimize harcamıştır. 1960’lı yıllarda Türk Milliyetçiliğinin bayraktarlığını yapan Milliyetçiler Birliği, Komünizmle Mücadele Derneği, Türkçüler Derneği gibi kuruluşunda görev aldı ve başkanlığını yürüttü. 1963 yılında Alparslan TÜRKEŞ ile tanışmış, devlet memuru olmasına rağmen Tarsus’ta C.K.M.P. nin  güçlenmesini  sağlamış, 1968’de Ülkü Ocakları, 1969’de ise Genç Ülkücüler Teşkilatını kurdurmuştur. 1969 yılında M.H.P’nin teşkilatlanmasında  rol oynadı. TÜRKEŞ ile ölünceye kadar dostluğunu devam ettirdi ancak siyasetin kaygan ve kadir bilmez yapısı O’nun ruhuna uymadı.

       1965 yılında Mevlevilik, şairlik ve tasavvufa yöneldi, A.Nihat ASYA ile Mevlevilikte buluştu, çok kitap okurdu. 1970’lerde siyasi suikastlarda değerli dava arkadaşlarını kaybetti, eşi Ayten annemiz rahatsızlanınca sağlık sebebiyle 1971 yılında Eskişehir’e tayin oldu, 1982 yılında emekli olup Bursa’ya bir kiralık eve yerleşti, çocuklarının yardımıyla İhsaniye mahallesinde bir ev satın alabildi. Geçirdiği kalp krizi sonucu 4 Aralık  2000 tarihinde vefat etti, kabri Hamitler mezarlığındadır. Liderliğini yaptığı siyasi hareketin yeni yönetici ve üyelerinde vefa duygusu bulamayınca, kenara çekilmiştir. Hayatını ve siyasi mücadelesini kitap halinde yayınlamak için uğraşmama rağmen kimseden yardım göremedim, ah bu vefasızlık, bir Fikret GÜRBÜZER olmasa idi kim bilir bizler nerede ve ne olacaktık.  M.K., Fikret Ağabey  olmazsa idi benim ömrüm cezaevlerinde geçerdi,  oysa Adana’da İl müdürüyüm diyordu. Bizler, hepimiz O’nun eseriyiz,  vefa duygusu olmayanlar insan olamaz.