Seyhan Çağlar EMEN

Seyhan Çağlar EMEN

[email protected]

BEN VAZİFEMİ YAPTIM

08 Haziran 2019 - 20:46

                                                  BEN VAZİFEMİ YAPTIM

       Yıl 1912 Balkan Savaşları başlamıştır ve Osmanlı Devleti, tarihinin en ağır yenilgilerinden birini yaşamaktadır. Avrupa’daki tüm topraklarımızı kaybettikten sonra sıra Edirne ve Trakya bölgesine gelmiştir. Her şeyini kaybeden bir devlette umudun adı,  Mehmet Şükrü Paşa’dır.  İstanbul hükümeti, Mehmet Şükrü Paşa’ya yazılı emir verir, Edirne’nin muhtemel bir kuşatmaya dayanma süresi kırk gündür, yardım gelmezse teslim olabileceğini bildirirler. Kuşatmadan bir ay sonra yiyecek ve yakacak kalmamıştır, askerler açlıktan süpürge tohumu yemektedirler.  Şükrü Paşa, tüm olumsuzluklara rağmen tam 155 gün Edirne’yi savunur. Mehmet Şükrü Paşa, kimdir?

       Mehmet Şükrü Paşa, 1857 yılında Erzurum’da doğmuştur, çocukluğunda Hafızlık eğitimi alır, Arapça ve Farsça öğrenir. Ortaokuldan mezun olduktan sonra Erzincan Askeri Lisesine yazılır ama babasının vefatı üzerine bu okuldan ayrılarak İstanbul’da Sütlüce Topçu Okuluna girerek 1879 yılında birincilikle mezun olur. Mehmet Şükrü paşa’nın babası da askerdir. Mehmet Şükrü Paşa,  Osmanlı Devletinin çeşitli bölgelerinde görevler yapar.  1912 yılında Balkan Savaşı başlayınca Edirne’yi savunmak için görevlendirilir, sivil halkla birlikte Bulgar Ordusuna karşı aylarca savunma savaşı verir. Özellikle son 36 saatte hiç durmaksızın devam eden kanlı mücadeleler sonunda hem Türk ve hem de Bulgar tarafı büyük kayıplar erir. Sadece Türk tarafının iki bine yakın şehidi ve yaralısı vardır,  Bulgar ordusunun kaybı ise sekiz bin askerdir.

       Mehmet Şükrü Paşa, kanlı çarpışmalar devam ederken vasiyetini yazar ve yazılı vasiyetini yanındaki yardımcı komutana teslim eder, vasiyetinde şunlar yazılıdır: “ Düşman hatları geçtikten sonra ölürsem kendimi şehit olarak kabul etmiyorum. Beni mezara koymayın. Etimi itler ve kuşlar çeke çeke yesinler. Fakat müdafaa hattımız bozulmadan şehit olursam kefenim, lifim ve sabunum çantamdadır.  Beni bu mahal’e gömeceksiniz ve gelen nesiller üzerime bir abide dikeceklerdir. “       

       Çarpışmalar sona erince Mehmet Şükrü Paşa şu cümleleri kaleme alır: “ Hükümet benden Edirne’nin bir ay müdafaasını istedi. Elimde bu noktaya ait bir vesika da var; ben her türlü mahrumiyete rağmen taahhüdümün beş misli dayanarak 155 gün mukavemet ettim.”  Nihayet Mehmet Şükrü Paşa, yiyeceği, yakacağı ve mühimmatı bitince ve kurşunu da kalmayınca Bulgar Ordusuna teslim olur, Bulgar Ordusu Komutanı, Şükrü Paşa’ya kılıcını geri verir ve O büyük Komutanı misafir eder.  Şükrü Paşa, serbest bırakılınca hiç dinlenmeden doğru payitaht İstanbul’a giderek Harbiye Nezaretine müracaat eder, Harbiye Nazırının huzuruna çıkarak, kendisinin Divan-ı Harbe verilerek yargılanmasını ve eğer kusurlu bulunursa yargılanmasını ve cezalandırılmasını ister.  Bütün cihan bilir ki Şükrü Paşa, vazifesini layıkıyla yapmıştır. Edirne Müdafii Mehmet Şükrü Paşa’ya hatıralarını yazmasını teklif edenlere şu cevabı verir: “ BEN VAZİFEMİ YAPTIM.”  

       Edirne Müdafii Mehmet Şükrü Paşa,  5 Haziran 1916 tarihinde 59 yaşında iken İstanbul’da vefat etmiştir.  İsmi, Edirne’de bir mahalleye verilmiş, savunduğu şehirde heykeli dikilmiş ve ismi unutulmamış ve unutturulmamıştır.