Seyhan Çağlar EMEN

Seyhan Çağlar EMEN

[email protected]

ARİF NİHAT ASYA'NIN BİSİKLETİ: II

12 Mayıs 2015 - 09:46 - Güncelleme: 05 Ocak 2021 - 18:19

ARİF NİHAT ASYA’NIN BİSİKLETİ: II

       Arif Nihat ASYA hocam, Adana Kız Muallim Mektebi (Kız Öğretmen Okulu) 10. Sınıfında Edebiyat dersinde Fuzuli’den bir gazeli anlatırken ve kız öğrenciler dersi can kulağı ile dinlerken başka bir sınıftan bir kız öğrenci telaşla sınıfa girerek “ Hocam, arkadaşlar, bisikletinizin lastiğini patlattılar” diye haykırınca sınıftaki kızlar kahkaha atmaya başlıyorlar ve dersin havası bozuluyor. “ Darısı başına, darısı başına” deyip  geçip kürsüye oturuyor, güzel şiirin havası dağılıyor ve tüm öğrenciler gülmekten  sıraların  üzerine yatıyorlar. Daha sonraki yıllarda bisikletin durumunu haber veren kızın evlendiğini, çoluk çocuğa karıştığını öğrenince Arif Hocam, “ Çok şükür, bedduam tuttu.” diyor.

       Yine aynı okulda bir gün derste Nedim’in “ Aman dünyayı yaktın; ateş-i Suzan mısın kafir!” gazelinin ilk beytini tahtaya yazarken bir kız öğrenci “Yandım hocam! Yandım hocam!” diyerek çığlıklar atıyor. Arif Nihat Hocam içinden derin bir aşkla yanıp tutuşan bir kız, duygularını bu beyitte bulunca kendini tutamayarak bağırdığını düşünüyor. Kız öğrenci avazı çıktığı kadar bağırıyor:” Hocam siz o gazeli tahtaya yazarken, arka sıramda oturan Selma, bir kibrit yakarak koynuma attı. Yandım vallahi hocam!”  Arif hocam, “Ben o kızcağızı, Nedim’in beytinin yaktığını sanmıştım. Meğer, zavallının canını yakan bir kibrit aleviymiş! Ne yapayım? Dersin ciddiyetini bozduğu için Selma’ya kapıyı gösterdim. Çık dışarıya!  dedim.” diye bu hatırasını anlatmıştır. 

       Arif Nihat ASYA, 1942 yılında Adana Lisesi Müdür Başyardımcılığından Malatya Lisesi Müdürlüğüne tayin ediliyor. Okulun bulunduğu mahalle çamur deryasıdır ve Arif Hoca yine bisikleti ile okula gidip gelmekte ve paçaları  çamur içindedir.   Aynı yıl dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali YÜCEL,  Malatya’ya gidince liseyi ziyaret ediyor. Arif Hocamın fikri yapısından rahatsız olan Bakan, “Bu ne biçim lise Müdür Bey karanlık, kasvetli ve basık” deyince Arif Nihat bey cevap veriyor: “Geldiğimde, bu liseyi ben de böyle buldum Sayın Bakan! Lisenin mimarı ben değilim!” Bakan “Liseden ziyade bir hapishaneye benziyor” Arif Hoca cevabı yapıştırıyor: “ Siz beni buraya hapishane müdürü olarak mı tayin ettiniz Sayın Bakan.”  Milli Eğitim Bakan Hasan Ali YÜCEL, çenesiyle Arif Nihat ASYA’nın  paçalarını işaret ederek sesini yükseltiyor. “ Şu paçalarınızın haline bakın! İkisi de çamur içinde. Siz bu okulun müdürüsünüz, kıyafetinizle de talebelere örnek olmalısınız. Olur mu böyle?” Arif Nihat Hocanın meşhur cevabı, Bakanın yüzünde tokat gibi patlıyor:

- Paçalarımı ağzınıza almayın sayın Bakan. Paçalarımın ağzınızda işi ne?

       Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali YÜCEL, bu cevaptan sonra, kabarmış bir hindi gibi liseden ayrılıp doğru vilayete gidiyor ve Arif Nihat Beyi derhal Lise Müdürlüğünden alarak, aynı lisenin  Edebiyat öğretmenliğine indiriyor. O zaman 40 lira olan Müdürlük maaşı da kesiliyor, 80 lira maaş ve ders ücreti alan hocam 40 lira maaşla çalışmaya devam ediyor ve bir daha idarecilik görevi almıyor.

       1970 yılında Ankara Kavaklıdere semtinde Bülten sokaktaki evinde ziyaretine  gittiğimde meşhur bisikletini sorunca  bisikletini emekliye ayırdığını ve 1950 yılında Milletvekili olunca onu terk ettiğini, zaten Ankara’da bisiklete binme imkanı olmadığını söylemişti. Herhalde bisikletinin çamurluğunun olmamasının gadrine uğradığını ifade etmek istiyordu. Üzerimizde çok büyük hakları ve emeği olan Çukurova’nın gelmiş geçmiş en büyük iki Edebiyat öğretmeninden biri olan Hocama Allah’tan rahmetler diliyorum. Bayrak şiirini 5 Ocak 1940 günü yazmış yine bir 5 Ocak günü 1975 tarihinde vefat etmiştir. Nur içinde yat değerli Hocam.   

Seyhan Çağlar Emen