Seyhan Çağlar EMEN

Seyhan Çağlar EMEN

[email protected]

8 EYLÜL MANİSA’NIN KURTULUŞU

05 Eylül 2016 - 17:38 - Güncelleme: 05 Eylül 2016 - 17:43

                                                 8  EYLÜL  MANİSA’NIN  KURTULUŞU

       Manisalılar, 1919- 1922 yılları arasında işgal döneminde büyük acılar yaşamışlardır, Yunan ordusu ve yerli işbirlikçileri Türk  Ordusunun  Manisa’ya yaklaşması üzerine Manisa’nın % 85’ini yakıp yıkmışlardır. Manisa’nın en eski kütüphanesi olan nişancı Paşa Kütüphanesinde bulunan kitaplardan bir tanesi bile kurtarılamamıştır. Ama ne hikmet ise Rumların ikamet ettiği mahallelerdeki evleri, kiliseleri ve çarşıda bulunan işyerleri yanmamış ve sapasağlam ayakta kalmışlardır. Örneğin, o zamanlar yerli Rumların oturduğu bugünkü Cumhuriyet Caddesinde bulunan bir veya iki katlı tarihi Rum evleri ile İspetelya ve Anglikan Kiliselerine dokunulmamıştır. Manisa’da işgalden kurtulmadan önce 6-7 Eylül 1922 günleri 10,700 ev, 13 Camii, 2728 Dükkan, 19 Han, 26 Bağ kulesi, 3 Fabrika, 5 Çiftlik ve 1740 Köy evi yakılmıştır. Ayrıca resmi kayıtlara göre 3.500 kişi ateşte yakılmış, 855 kişi kurşunlanmış, 1200 kişi kesilmiş, toplam 5. 555 kişi şehit edilmiştir.

       30 Ağustos 1922 günü Büyük Taarruz başlayınca Demirci’ye giren Türk Ordusu hemen ileri harekata devam etmiştir. Afyon, Uşak illeri üzerinden harekata devam eden Korgeneral Fahrettin ALTAY Paşa komutasındaki Süvari Kolordusuna bağlı süvari birlikleri adeta uçarcasına günlerce hiç dinlenmeden yıldırım harekatı ile İzmir’e doğru ilerleyişini devam ettirmiştir. Tümgeneral Mürsel BAKÜ Paşa komutasındaki Süvari Tümeni, Kula, Salihli ve Turgutlu’yu işgalden kurtardıktan sonra 8 Eylül 1922 günü Manisa’ya ulaşmıştır. Yangınlar ve ateşler içinde Manisa merkeze giren Mürsel BAKÜ Paşa’nın emir subayı Yüzbaşı Seyfettin Bey (ÇALBATUR) yakılmış Valilik Binasına girerek Türk Bayrağını Binaya dikmiştir. Manisa’nın 8 Eylül 1922 gününü yaşamış ünlü kişilerin hatıraları yayınlanmıştır. Birkaç hatırayı nakledelim.

       Manisa’lı yazar Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU anlatıyor: “ yarım saat zarfında şehrin 5-10 noktasında birden başlayan ve müteakiben birbirine kol atarak genişleyen yangın Manisa’yı bir yanardağ haline sokmuştu. Derinden derine yakılan evlerin çatırtıları, bağrışan halkın vaveylası, silah sesleri ve bomba tarakaları hep bir araya karışarak bir bora esnasında ormanda duyulan mahut uğultuları hatırlatıyordu. Kumandan Filipis, kendi şerefine ayin seyreden bir tacidar gibiydi.”

       Yazar Falih Rıfkı ATAY’ın hatıraları ise şöyledir: “ Gece mehtap var, Pencereden büyük, geniş bir harabeye bakıyorum. Geçen mehtapta burası bir şehirdi ve kim derdi ki bugün o mehtaptan bir ay sonra Manisa’da bulunacağız. Bu şevki Manisa hazında teneffüs etmek istiyorum. Ciğerlerimi yanmış ve müteaffin şeylerin keskin kokuları yakıyor. Geçen mehtapta taarruz başladığı vakit Manisalılar, gelecek asker için helva ziyafetleri nezretmişlerdi. Herkes bu şehri ayin için biraz para ayırıyor, genç kızlar “ Bayrak” bulsalar, ayaz altında titreyen vücutlarını örtecekler ve altmış bin nüfustan artan aç, çıplak insanlar bu mehtapta kayanın ve ocaklarının enkazı içinde oyulmuş kovuklarında yatıyor. Evsiz, barksız kalan Manisalılar yanmış eşyaları içinde otururken Türk Ordusu 8 Eylül 1922’de Manisa’yı düşmandan böyle teslim aldı.”

       Manisa’nın  kültür adamlarından  Tezcan  KARADANIŞMAN “ Manisa Bizimdir” adlı kitabında Manisa’da yaşanan Yunan mezalimini anlatıyor: “ Rahmetli babaannem çok ağlardı. O melun Yunan mezalimini anlatırken, ağzından çıkan “ Ah” yüreğinin taa derinlerinden gelirdi, “ Kafir” derdi. “ Çok eza, cefa etti. Sonra da yaktı yıktı ama Kemal Paşa’ya yenilip defolup gitti.” derdi.  Rahmetli annem de yanmaya başlayan evlerinden ayakkabılarını alamadan yalınayak, yine yanmakta olan Karaköy Çarşısından geçip, çıktığı Çaybaşı Deresindeki taş ve dikenlerin çıplak ayaklarını nasıl yarıp kanattığını ağlayarak anlatırdı. Harap olmuş, yanmış yıkılmış şehrin yeniden imar edilmesi için, yanan yuvalarını nasılsa yeniden taş ve çamurla yapıp, içine sığınmışlar. İşte, benim neslim bu ortamda dünyaya gelmiştir.”

Seyhan Çağlar EMEN